let in - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

let in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "let in" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 15 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
let in v. içeri bırakmak
let in v. içeri almak
let in v. sokmak
let in v. gömmek
let in v. kapıyı açıp içeriye almak
let in v. içeri sokmak
let in v. bırakmak
Phrasals
let in v. kabul etmek
let in v. yerleştirmek
let in v. (belaya) ortak etmek
let in v. bilgi paylaşmak
let in v. içeri almak
let in v. içeri geçirmek
let in v. içeri bırakmak
let in v. içeri girmesine izin vermek

Bedeutungen, die der Begriff "let in" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 46 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
let-in n. gömme
let air in v. hava almak
let in immigrants v. göç almak
not to let in v. içeri almamak
let oneself in v. kapıyı anahtarla açıp içeriye girmek
Phrasals
let someone in v. birini içeri almak
let someone in v. girmesine izin vermek
let (one) in on (something) v. (birine) gizli/herkesin bilmediği bir sırrı açıklamak
let (one) in on (something) v. (birini gizli bir şeye) dahil etmek
let (one) in on (something) v. (birini bir şeyin) içine aldırmak
let (one) in on (something) v. (birini bir şeye) ortak etmek
let (someone or oneself) in for v. (birini/kendini) bir şeye bulaştırmak
let (someone or oneself) in for v. (birini/kendini) bir şeyin içine sokmak
let in for v. -e bulaştırmak
let in for v. başına sarmak
Phrases
honesty, let alone honor, was not in him expr. şeref şöyle dursun
Colloquial
let oneself in for v. kendini (bir şeye) bulaşmak
let oneself in for v. kendini (bir şeyin) içine sokmak
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerin iyi bir hikayenin önüne geçmesine izin verme
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerle hikayeyi mahvetme
don't let the facts get in the way of a good story expr. güzelim hikayeyi mahvetme
Idioms
let somebody in on something v. birine gizli/herkesin bilmediği bir sırrı açıklamak
let in on v. birine gizli/herkesin bilmediği bir sırrı açıklamak
let someone in for something v. başına sarmak
let someone in for something v. birini bir şeye bulaştırmak
let oneself in for something v. kaşınmak/aranmak
let (someone) in on the act v. (birinin) ortakçı olmasına izin vermek
let (one) stew in (one's) own juice v. (birini) duygularıyla baş başa bırakmak
let (one) stew in (one's) own juice v. (birini) yaptığı yanlıştan kaynaklanan sonuçlarla baş başa bırakmak
let (one) stew in (one's) own juice v. (birini) yaptığı şeyin sonuçlarını düşünmesi için kendi haline bırakmak
let (one) stew in (one's) own juice v. (birini) burnu sürtülsün diye bırakmak
let (one) stew in (one's) own juices v. (birini) duygularıyla baş başa bırakmak
let (one) stew in (one's) own juices v. (birini) yaptığı yanlıştan kaynaklanan sonuçlarla baş başa bırakmak
let (one) stew in (one's) own juices v. (birini) yaptığı şeyin sonuçlarını düşünmesi için kendi haline bırakmak
let (one) stew in (one's) own juices v. (birini) burnu sürtülsün diye bırakmak
let someone stew in their own juice v. birini burnu sürtülsün diye bırakmak
let someone stew in their own juice v. (birini) yaptığı yanlıştan kaynaklanan sonuçlarla baş başa bırakmak
let someone stew in their own juice v. (birinin) yaptığı yanlışın cezasını çekmesine/sonucuna katlanmasına izin vermek
let someone stew in their own juice v. birini bir durumdan kurtarmak için bir şey yapmamak
Speaking
let me put it in that way expr. bakın şöyle açıklayayım
let me put it in that way expr. bakın şu şekilde izah edeyim
aren't you going to let me in? expr. beni içeri almayacak mısın?
you shouldn't have let her drive in that weather expr. hava o haldeyken araba kullanmasına izin vermemeliydin
let him stew in his own juice expr. ne hali varsa görsün
why didn't you let yourself in? expr. neden içeri gelmedin?
don't let anybody go in or out expr. kimsenin girip çıkmasına izin verme