olanaksız - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

olanaksız



Bedeutungen von dem Begriff "olanaksız" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 15 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
olanaksız impossible adj.
General
olanaksız absurd adj.
olanaksız out of the question adj.
olanaksız out adj.
olanaksız unfeasible adj.
olanaksız unthinkable adj.
olanaksız infeasible adj.
olanaksız inconceivable adj.
Colloquial
olanaksız no go expr.
Idioms
olanaksız beyond the realm of possibility adv.
olanaksız beyond the realms of possibility adv.
olanaksız out of the question expr.
olanaksız beyond the realms of possibility expr.
Technical
olanaksız impossible adj.
olanaksız unable adj.

Bedeutungen, die der Begriff "olanaksız" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 37 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
tedavisi olanaksız hastalar hastanesi hospice n.
gerçekleşmesi olanaksız düş pie n.
tamiri olanaksız olma irreparableness n.
yapılması olanaksız iş tall order n.
evlilik birliğinin tamiri olanaksız bir şekilde yıkılması irremediable breakdown of the marriage n.
evlilik birliğinin tamiri olanaksız bir şekilde ortadan kalkması irremediable breakdown of the marriage n.
gerçekleşmesi olanaksız fikir revery n.
olanaksız şey impossible n.
olanaksız görünen şey impossible n.
olanaksız faaliyet impossible action n.
olanaksız eylem impossible action n.
olanaksız şeyi bulmaya çalışmak look for a needle in a haystack v.
olanaksız olmak be out of question v.
olanaksız olduğunu düşünmek doubt v.
tedavisi olanaksız irremediable adj.
ayırt edilmesi olanaksız indistinguishable adj.
telafisi olanaksız irreparable adj.
tarifi olanaksız nameless adj.
olanaksız biçimde impossible adj.
uzlaşması olanaksız intransigent adj.
yaşaması olanaksız unviable adj.
ayarı olanaksız nonadjustable adj.
bir hayli olanaksız tahminlere dayalı voodoo adj.
kazanması olanaksız long adj.
gerçekleşmesi olanaksız long adj.
başarması olanaksız long adj.
giderilmesi olanaksız şekilde irradicably adv.
Colloquial
gerçekleşmesi olanaksız şey long odds n.
Idioms
(biri için) anlaşılması olanaksız/zor şey a closed book (to somebody) n.
(birine) olanaksız vaatlerde bulunmak promise (one) the world v.
olanaksız olmak be out of the question v.
anlaşılması olanaksız şey a closed book expr.
Speaking
kaçmak olanaksız no way out expr.
Trade/Economic
ödenmesi olanaksız borç unrecoverable debt n.
geriye dönüşü olanaksız without recourse adj.
tahsili olanaksız irrecoverable adj.
Logic
mantıksal bir önermenin olanaklı, olanaksız, zorunlu veya olumsal olarak öne sürülme veya reddedilme biçimi mode n.