sınır - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

sınır



Bedeutungen von dem Begriff "sınır" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 98 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sınır verge n.
sınır frontier n.
sınır limit n.
sınır boundary n.
sınır border n.
General
sınır terminus n.
sınır purlieu n.
sınır extreme n.
sınır bourn n.
sınır termination n.
sınır edge n.
sınır threshold n.
sınır extremity n.
sınır line of demarcation n.
sınır boundary line n.
sınır range n.
sınır confines n.
sınır border line n.
sınır skirting n.
sınır borderline n.
sınır bounds n.
sınır tether n.
sınır bourne n.
sınır confine n.
sınır pale n.
sınır borderland n.
sınır deadline n.
sınır march n.
sınır watershed n.
sınır strip n.
sınır butting n.
sınır compass n.
sınır stint n.
sınır division n.
sınır bound n.
sınır margin n.
sınır border n.
sınır edging n.
sınır outskirts n.
sınır margent n.
sınır ragged edge n.
sınır rand n.
sınır dividing line n.
sınır barrier n.
sınır virge n.
sınır measure n.
sınır line n.
sınır mear [obsolete] n.
sınır meer n.
sınır mete n.
sınır hem n.
sınır bounds n.
sınır bright line n.
sınır hinterland n.
sınır lid n.
sınır list [obsolete] n.
sınır butt [obsolete] n.
sınır hold-down n.
sınır delimitation n.
sınır grist n.
sınır circumscription n.
sınır commark n.
sınır parameter n.
sınır pinfold n.
sınır penfold n.
sınır pearl n.
sınır outpost n.
sınır precinct n.
sınır precincts n.
sınır shore n.
sınır skirt n.
sınır solstice n.
sınır point n.
sınır solstice n.
sınır surround n.
Trade/Economic
sınır demarcation n.
sınır measures n.
sınır restriction n.
Law
sınır boundary n.
sınır ambit n.
Politics
sınır entry n.
sınır district n.
sınır frontier n.
Technical
sınır circumscription n.
sınır limitation n.
sınır margin n.
sınır bound n.
Computer
sınır limit of n.
sınır limit to n.
Architecture
sınır orle n.
Construction
sınır fringe n.
sınır contour n.
Math
sınır bound n.
Geography
sınır handle [rare] n.
Archaic
sınır term n.
sınır mere n.
sınır bounder n.
sınır going forth n.

Bedeutungen, die der Begriff "sınır" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
alt sınır threshold n.
merkezi sınır teoremi central limit theorem n.
sınır ve akıncı yaşamı frontier and pioneer life n.
farklı ısılardaki sular arasındaki sınır thermocline n.
sınır akımı yoğunluğu limiting current density n.
sınır savaşı border war n.
sınır dışı etme deportation n.
yatay sınır contour n.
komisyon olarak kazanılabilecek miktara getirilen üst sınır cap n.
sınır ihlali frontier infringement n.
sınır taşı term n.
sınır çekme demarcation n.
sınır vaka borderline case n.
hindistan'ın kuzey doğu sınır eyaletinin başkenti kohima n.
üst sınır limit superior n.
sınır eşdeğer iletkenlik limit equivalent conductance n.
en küçük üst sınır least upper bound n.
sınır bölgesi borderland n.
istatistiki alt sınır benchmark response n.
istatistiki alt sınır benchmark dose n.
kuzey hindistan'da bir sınır şehri jammu n.
sınır taşı landmark n.
dal sınır yöntemi branch bound technique n.
sınır molar iletkenlik limit molar conductivity n.
alt sınır lower bound n.
sınır çizme demarkation n.
alt sınır lower boundary n.
sanatta sınır ve akıncı yaşamı frontier and pioneer life in art n.
farklı tuz oranlarına sahip denizler arasındaki sınır halocline n.
sınır ötesi transfrontier n.
sınır değer limit value n.
sınır değer problemleri boundary value problems n.
sınır işareti landmark n.
üst sınır majorant n.
dış sınır çizgisi periphery n.
sınır boyu borderline n.
bir arazinin komşu arazi ile sınır olan kısımları abuttals n.
alt sınır limit inferior n.
sınır noktası boundary point n.
sınır ötesi cross border n.
sınır yük breaking load n.
sınır işi line duty n.
sınır ayrımı bound set n.
zehirlilik sınır değeri threshold limit value n.
sınır çizgisi boundary line n.
üst sınır upper limit n.
sınır istasyonu frontier station n.
sınır çizme demarcation n.
sınır ötesi iletişim cross boundary communication n.
sınır ötesi haberleşme cross boundary communication n.
kuşatan sınır border n.
sınır üstü above limit n.
sınır öge metodu boundary element methods n.
belirli sınır certain limit n.
sınır bölgesi frontier zone n.
coğrafi sınır geographical border n.
coğrafi sınır geographical frontier n.
sınır bölgesi border region n.
sınır bölge boundary layer n.
sınır tabakası boundary layer n.
sınır şartları boundary conditions n.
sınır taşı boundary stone n.
sınır işareti boundary mark n.
sınır işareti boundary stone n.
sınır işareti boundary marker n.
sınır çatışması border clash n.
sınır kasabası border town n.
sınır çizgisi borderline n.
sınır tabakası film n.
sınır deneyimi limit-experience n.
alt üst sınır range n.
sıno-hindistan sınır mücadelesi sino-indian border dispute n.
sınır değer extreme value n.
arsa sınır duvarı lot-line wall n.
sınır taşı monument n.
en üst sınır peak n.
eşik sınır değeri threshold limit value n.
doğal sınır işareti landmark n.
doğal sınır natural boundary n.
sınır hatları bounds n.
sınır işaretleri bounders n.
sınır çizgileri bounds n.
sınır ağacı bounded tree n.
arsa sınır hatları buttals n.
arazinin sınır hatları buttals n.
doğal sınır natural border n.
en alt sınır lowest limit n.
bir sınır kasabası a border town n.
sınır muhafızı/polisi border guard n.
alt sınır lower limit n.
ağır/sağlam biçimde takviye edilmiş sınır heavily fortified border n.
sağlam sınır heavily fortified border n.
sınır hapishanesi border jail n.
sınır baskını bordraging n.
sınır baskını bodrage n.
polis sınır kontrol noktası border checkpoint n.
resmi sınır official border n.
şahsi sınır personal boundary n.
tolere edilebilen en yüksek sınır redline n.
ile olan sınır the border with n.
sınır belirlemek için kullanılan sığ hendek trig [dialect] n.
asgari yasal sınır minimum legal limit n.
minimum yasal sınır minimum legal limit n.
sınır dışı etme bannition n.
sınır boyunca uzanan toprak parçası march n.
(iki ülke arasındaki) sınır mark n.
(ingiliz hukukunda) bir ingiliz hükümdarının mahkemesinin bulunduğu yerin 12 mil dahilindeki alan veya sınır verge [obsolete] n.
sınır durumu limit state n.
sınır olayı border incident n.
sınır bölgesinde yaşayan kimse marchman n.
sınır bölgelerini koruyan kimse march-ward n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin istenen şekilde olmadığı sınır margent n.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin n.
altındayken ekonomik bir faaliyetin devam edemediği sınır margin n.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason and dixon line n.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason and dixon's line n.
amerikan iç savaşı öncesinde kuzey ve güney'i ayıran maryland ve pennsylvania arasındaki sembolik sınır mason-dixon line n.
bir şeyi işaretlemek veya bölmek için kullanılan geçici işaret veya sınır wike n.
otoritelerce belirlenen azami sınır max n.
sınır işareti meta n.
sınır işareti mete n.
sınır çizgisi mete n.
manzarayı bozmayan sınır veya çit niyetine kullanılan iç kısmında duvar olan kuru ark haw-haw n.
ötesine geçilemeyen sınır bound n.
sınır çizgisi mound [obsolete] n.
sınır çizgisi delimitation n.
sınır getirme denial n.
sınır getirme denial of one's self n.
sınır getirme deniance n.
yüzey sınır tabakası ground layer n.
sınır taşı hoarstone [uk] n.
aşılmaması gereken sınır rubicon n.
geri dönülemez durumlara neden olacak sınır rubicon n.
üst sınır ruff [obsolete] n.
sınır sakini frontiersman n.
sınır sakini frontierswoman n.
sınır ile ayrılma distermination [obsolete] n.
sınır ile bölünme distermination [obsolete] n.
sınır çekerek ayırma distermination [obsolete] n.
sınır çizerek bölme distermination [obsolete] n.
sınır işareti dole [dialect] [uk] n.
sınır taşı dole [dialect] [uk] n.
sınır işareti dool [scotland] n.
sınır taşı dool [scotland] n.
(abd'nin güneyinde) sınır işaretlerini yenilemekle görevli kimse possessioner n.
sınır işareti post n.
bir şeyin uzandığı sınır diapason n.
çiçekler ile oluşturulmuş sınır floroon n.
(armacılık) bir yüzeyin kenarında sınır oluşturacak şekilde düzenlenmiş çok sayıda küçük arma orle n.
bir alanın yüzeyi içinde bulunan kenarına paralel sınır orle n.
azami sınır outgoing n.
en dış sınır outpost n.
sınır ötesi bölge outside n.
sınır içinde olmayan kimse outsider n.
sınır çizgisinin ötesi over the border n.
yürüyerek sınır teftişi yapan kimse perambulator n.
eski sınır prefinition [rare] n.
sınır veya kısıtlamalar koyma prescription [obsolete] n.
sınır oluşturarak ayırma sectionalization n.
sınır oluşturarak ayırma sectionalisation n.
sınır çekme skirting n.
sınır dışı etmek deport v.
sınır aşmak overstep v.
sınır koymak border v.
eğlencede sınır tanımamak know no bounds v.
sınır koymak limit v.
sınır koymak terminate v.
sınır koymak draw the boundary v.
sınır koymak hedge off v.
bir sınır koymak draw the line at v.
sınır çekmek demarcate v.
sınır tanımamak cut across all boundaries v.
sınır komşusu olmak border on v.
sınır tanımamak know no bounds v.
sınır koymak set bounds to v.
bir sınır koymak draw the line v.
sınır oluşturmak verge v.
sınır komşusu olmak border v.
sınır dışı edilmek be deported v.
araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek drive across the border v.
sınır dışı olmak be deported v.
sınır korumak guard the border v.
sınır korumak patrol the border v.
sınır tanımamak know no limit v.
bir konuda sınır koymak draw the line at v.
sınır koymak bound v.
sınır çizmek draw the line at v.
sınır çizmek draw the line v.
sınır tanımamak know no limits v.
sınır koymak set measures to v.
sınır ötesi operasyon yapmak make a cross-border operation v.
sınır ötesi operasyon yapmak perform a cross-border operation v.
sınır bölgesi marchland v.
sınır koymak enforce limits v.
sınır oluşturmak form a border v.
sınır belirlemek set boundaries v.
sınır çizmek draw the line v.
sınır koymak draw the line v.
sınır koymak form a border v.
sınır belirlemek form a border v.
sınır dışı etmek bar v.
sınır çekmek margin v.
sınır olmak margin v.
sınır oluşturacak şekilde boylu boyunca uzanmak margin v.
bir sınır çizerek faaliyeti veya etkiyi sınırlandırmak box v.
sınır oluşturmak brow v.
kiriş veya sınır işaretini takip ederken hedefe doğru ilerlemek home v.
etrafına sınır koymak list [obsolete] v.
sınır koymak butt [obsolete] v.
sınır işlevi görmek delimit v.
sınır çekerek ayırmak disterminate [obsolete] v.
sınır çizerek bölmek disterminate [obsolete] v.
sınır ile ayırmak distinguish v.
sınır ile ayırmak distinguish of [obsolete] v.
sınır koymak outskirt v.
sınır çizmek selvage v.
sınır çizmek selvedge v.
sınır çekmek skirt v.
sınır koymak span [obsolete] v.
sınır koyan stinting adj.
sınır tanımayan having no boundaries adj.
sınır tanımayan unlimited adj.
tecavüz edilmiş (sınır vb) overstepped adj.
sınır dışı off-limits adj.
sınır tanımayan boundless adj.
sınır tanımayan illimitable adj.
sınır çizilmiş/çekilmiş demarcated adj.
sınır tanımaz rampant adj.
sınır oluşturan terminal adj.
sınır ötesi transborder adj.
sınır boyunca transborder adj.
sınır tanımayan unlimitable adj.
sınır oluşturan mearing adj.
sınır çizgisinde olan borderland adj.
iç fiziksel sınır içermeyen (sistem) homogeneal adj.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemde meydana gelen homogeneal adj.
hiçbir iç fiziksel sınır içermeyen sistemle ilgili homogeneous adj.
sınır içeren limitive adj.
sınır dereceli low-grade adj.
sınır ölçeğinde low-grade adj.
sınır oluşturan desinential adj.
sınır çizilmiş disterminate [obsolete] adj.
sınır ile ayrılmış disterminate [obsolete] adj.
sınır tanımadan without boundaries adv.
sınır tanımaz biçimde rampantly adv.
sınır ötesi cross-border adv.
ahlaksız ve sınır tanımaz şekilde sensually adv.
sınır çizerek stintedly adv.
Phrasals
sınır, bariyer ya da toprak parçası aşarak bir yerden bir yere gitmek cross over v.
sınır dışı etmek deport (someone) to (some place) v.
sınır dışı etmek deport (someone) from (some place) v.
sınır dışı etmek deport (someone) from (some place) to (some place) v.
sınır dışı etmek deport someone (from some place) (to some other place) v.
kazık çakarak sınırlarını belirlemek/sınır oluşturmak stake out v.
şeritle sınır çekmek tape off v.
sınır belirlemek lay off v.
birine kısıtlama/sınır koymak fence in v.
birine kısıtlama/sınır koymak fence someone in v.
kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan çizmek box out v.
kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan ayırmak/yaratmak box out v.
(birine/bir şeye) kesin sınır koymak crack down (on someone or something) v.
(bir şeye) kesin sınır koymak crack down on (something) v.
(birini) sınır dışı etmek deport (someone) v.
bantla sınır çekmek tape out v.
Phrases
aşk sınır tanımaz love knows no bounds expr.
aşk sınır tanımaz love knows no boundaries expr.
sınır koymadan without stint expr.
Proverb
aşk sınır tanımaz love has no limits
bir sınır çizmeli one has to draw the line somewhere
Colloquial
bazı avustralya eyaletleri arasında tel örgüyle belirlenmiş sınır rabbit-proof fence n.
sınır tanımamak know no bounds v.
sınır koymak make limit v.
sınır tanımaz free-wheeling adj.
eğitim sınır tanımaz education knows no bounds expr.
sınır yok sky is the limit expr.
Idioms
sınır bölgesi never-never [aus] n.
cesetlerin etrafına tebeşirle çizilen sınır chalk outline n.
(sembolik bir) sınır line in the sand n.
bir sınır çizmek have to draw a/the line somewhere v.
sınır çizmek draw the line v.
sınır çizmek draw a line v.
sınır koymak put a cap on something v.
sınır koymak hold the line v.
sınır tanımamak know no bounds v.
(bir şey yaparken) sınır tanımamak be not above (doing something) v.
bir şey yaparken sınır tanımamak not be above doing something v.
(iki şey) arasına sınır koymak/çizmek draw a line between (two things) v.
bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek draw the line between something and something else v.
bir şeyle bir şey arasına sınır koymak/çizmek draw a line between something v.
(bir şeye) bir sınır koymak draw the line at (something) v.
(bir konuda) sınır koymak draw the line at (something) v.
(bir şeye) sınır çizmek draw the line at (something) v.
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak draw a line at (doing) (something) v.
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek draw a line at (doing) (something) v.
(biri/bir şey) noktasında sınır koymak hold the line at (someone or something) v.
(birine/bir şeye) sınır koymak keep (someone or something) in check v.
sınır koymak put a cap on v.
sınır yok the sky's the limit expr.
sınır tanımayan no end expr.
(biri) bir sınır çizmeli (one) has to draw a line somewhere expr.
(biri) bir sınır çizmeli (one) has to draw the line somewhere expr.
sınır tanımaz no-holds-barred expr.
Speaking
artık sınır falan kalmadı there's no limits anymore expr.
sana olan aşkım sınır tanımaz my love for you knows no bounds expr.
Trade/Economic
yerel yönetime toplayabileceği vergi için üst sınır koymak (eskiden) rate-cap n.
bütçe kontrol araçlarının belirlenmesinden önce genel harcamalara getirilen sınır cash limit n.
meclis tarafından belirlenen ve devlet borçlarının aşmaması gereken miktarı gösteren en üst sınır national debt ceiling n.
alt sınır lower limit n.
avrupa birliği ülkeleri arasında sınır denetimlerinin tümden kaldırılmasını öngören anlaşma schengen n.
değişken oranlı borç senetlerinde faiz oranı için belirlenmiş üst sınır cap n.
dış sınır opsiyonları out barrier options n.
düşük sınır fiyatlaması limit pricing n.
gümrük tarifesi ile korumada belirlenen bir sınır peril point n.
geminin yükleme sınır çizgisi loadline n.
günlük sınır daily limit n.
iç sınır internal frontier n.
sınır kaplaması rolü boundary spanning role n.
sınır değeri threshold value n.
sınır aşırı alışveriş cross border shopping n.
sınır ötesi transfer cross-border transfer n.
sınır ötesi işlemler cross-border transactions n.
sınır ötesi bankacılık offshore banking n.
sınır ekonomisi frontier economics n.
sınır ötesi finans şubesi offshore finance subsidiary n.
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu double dip lease n.
sınır vergisi düzenlemeleri border tax adjustments n.
sınır kontrol noktası border checkpoint n.
sınır ötesi hava kirliliği transboundary air pollution n.
sınır hattı border line n.
sınır roller boundary roles n.
sınır opsiyonları barrier options n.
sınır ticareti frontier trade n.
sınır gümrük idaresi customs border post n.
sınır ekonomisi exclusionist paradigm n.
sınır ötesi tedarik cross border sourcing n.
sınır ötesi birleşmeler cross-border mergers n.
sınır ticareti border trade n.
üst sınır maximum rate n.
fiyatı düşmekte olan bir tahvilin ulaşabileceği alt sınır base n.
ekonomik etkenlerle belirlenen alt sınır floor n.
ürün fiyatlarının belirli bir sınır altına düşmemesi için verilen hükümet desteği price support n.
müşterinin borçlanması tutarına sınır koymak open to buy v.
Law
hakim sınır dışı edilmesini emrettikten sonra abd'de kalan kaçak göçmen alien absconder n.
hukuki sınır de jure boundary n.
sınır aşan yargı yetkisi long arm statute n.
sınır duvarı party wall n.
sınır belirleme processioning n.
sınır anlaşmazlığı border dispute n.
(lordlar ve avam kamarasında) kamara üyesi olmayanların önünde durduğu sınır bar [uk] n.
sınır devriye görevlisi border patrolman n.
sınır ihlali bordrag n.
sınır taşı boundary-stone n.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudger n.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudgment n.
(ingiliz hukukunda) bir kimseyi sınır dışı etme, yerinden çıkarma veya yerinden atma hükmü forejudgement n.
sınır aşan (yargı yetkisi) long-arm adj.
Politics
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi european convention on cross border television n.
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi european convention on transfrontiertelevision n.
abd gümrük ve sınır koruma birimi us customs and border protection n.
abd gümrük ve sınır muhafaza birimi us customs and border protection n.
acil sınır müdahale timi rapid intervention border team n.
açık sınır open border n.
belirli bir bölgeye ait topluluklar veya hükümetler arasında sınır ötesi işbirliğine dair taslak avrupa sözleşmesi european outline convention on transfrontier co-operation between territorial communities or authorities n.
doğal sınır natural boundary n.
entegre sınır yönetimi integrated border management n.
entegre sınır güvenlik modeli integrated border security model n.
geçici sınır çizgisi demarcation line n.
habur sınır kapısı habur border gate n.
habur sınır kapısı habur border crossing n.
kirleticilerin sınır aşan taşınımı transboundary movement of pollutants n.
ortak sınır common frontier n.
özel hukuk ve ticaret hukuku konularındaki sınır aşan uyuşmazlıklarda adli yardım komitesi committee on legal aid in cross-border disputes in civil and commercial matters n.
sınır dışı edilen kimse exile n.
sınır geçiş noktası border crossing point n.
sınır şehri border town n.
sınır ihtilafı boundary conflict n.
sınır kontrolü frontier control n.
sınır ülkesi frontier country n.
sınır yönetimi border management n.
sınır polisi border police n.
sınır dairesi border agency n.
sınır bölgesi frontier region n.
sınır kurumu border agency n.
sınır bölgesi frontier zone n.
sınır çizgisi demarcation line n.
sınır kapısı border check-point n.
sınır anlaşması border agreement n.
sınır dışı edilmiş kimse deportee n.
sınır dışı etme expulsion n.
sınır güvenliği border security n.
sınır anlaşmazlığı boundary conflict n.
sınır geçit protokolü border gateway protocol n.
sınır makamı border authority n.
sınır şehri frontier town n.
sınır noktalarında karşılama reception at border points n.
sınır ötesi harekat cross-border operations n.
sınır izleme monitoring of the border n.
sınır denetimi border surveillance n.
sınır ajansı border agency n.
sınır dış etmeme ilkesi non-refoulement n.
sınır karakolu borders post n.
sınır bölgesi border region n.
sınır kapısı border gate n.
sınır kontrolü border control n.
sınır geçişi border crossing n.
sınır aşan sular transboundary waters n.
sınır ihtilafları border conflicts n.
sınır ihtilafları border disputes n.
sınır kapıları border gates n.
sınır ötesi kalkınma cross-border development n.
sınır ötesi kriz yönetimi cross-border crisis management n.
sınır ötesi sermaye akımı cross-border capital flow n.
sınır ötesi ticaret cross-border trade n.
sınır ötesi trafiği cross-border traffic n.
sınır ötesi cross-border n.
sınır ötesi işbirliği cross-border cooperation n.
sınır ötesi uydu yayınları cross border satellite broadcasting n.
sınır noktası entry point n.
sınır ötesi televizyona dair avrupa sözleşmesi european convention on transfrontier television n.
sınır dışı edilen kimse deportee n.
sınır karakolu border post n.
sınır bölgesi frontier area n.
sınır kontrolü border check n.
sınır dışı edilmiş kimse exile n.
sınır kasabası frontier town n.
sınır aşırı hareketler cross-border movements n.
sınır kapısı entry point n.
sınır aşırı işbirliği cross-border co-operation n.
sınır dışı etme refoulement n.
sınır köyü frontier village n.
sınır kontrol noktası border inspection post n.
sınır aşırı cross-border n.
sınır anlaşmazlıkları border conflicts n.
sınır ötesi suçlar cross-border crime n.
sınır ülkesi border country n.
tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınması ve bertaraf edilmesinin kontrolüne ilişkin basel sözleşmesi basel convention on the control of transboundary movements of hazardous wastes and their disposal n.
uluslararası sınır international boundary n.
uzun menzilli sınır ötesi hava kirliliği kongresi convention on long-range transboundary air pollution n.
üst sınır upper limit n.
yasa dışı sınır geçişi illegal border cross n.
3 millik sınır three mile limit n.
amerika birleşik devletleri sınır devriyesi united states border patrol n.
amerika birleşik devletleri sınır devriyesi us border patrol n.
ingiltere ile galler arasındaki sınır bölgesi üzerinde yargı yetkisi bulan ve kraliyetin özgürlüklerinde faydalanan ingiliz lordu lord marcher n.
alman sınır eyaletinden sorumlu bir askeri vali margrave n.
(karolenj imparatorluğu ve ardıl devletlerde) en başta sınır bölgesinin yönetiminden sorumlu komutanlara verilen ve sonrasında soyluluk unvanı haline gelmiş bir mevki margrave n.
avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmesi ek protokol protocol amending the european convention on transfrontier television n.
sınır bölgesi border district n.
sınır dışı etme kararı deportation order n.
sınır dışı eden kimse deporter n.
sınır dışı eden şey deporter n.
avrupa içerisindeki sınır kontrollerini ortadan kaldıran 1985 tarihli anlaşma schengen convention n.
3 millik (sınır, bölge) three-mile adj.
hem sınır conterminous adj.
sınır ötesi cross-border adj.
Institutes
avrupa sınır ve sahil güvenlik teşkilatı european border and coast guard agency n.
avrupa sınır ve sahil güvenlik ajansı european border and coast guard agency n.
bitki ve bitkisel ürünler sınır kontrol daire başkanlığı department of border inspection for plant and plant products n.
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration n.
hayvan ve hayvansal ürünler sınır kontrol daire başkanlığı department of border inspection for animal and animal products n.
sınır ötesi işbirliği cross border cooperation n.
sınır yönetimi mevzuatı ve idari kapasitesi geliştirme ve uygulama bürosu office of development and implementation of border management legislation and administrative capacity n.
veteriner sınır kontrol noktaları veterinary border inspection posts n.
veteriner sınır kontrol noktaları veterinary border inspection posts n.
abd gümrük ve sınır koruma birimi uscb (united states customs bureau) n.
abd gümrük ve sınır koruma birimi bureau of customs n.
Tourism
sınır kapısında verilen vize (varış noktasında belli bir ücret karşılığı alınan hızlı vize türü) border gate visa n.
sınır-ötesi biletleme cross-border ticketing n.
sınır kapısında verilen vize (varış noktasında belli bir ücret karşılığı alınan hızlı vize türü) entry point visa n.
sınır çıkışlı turizm outbound tourism n.
Media
sınır tanımayan gazeteciler reporters without borders (rwb) n.
Technical
atıksu boşaltımı sınır değerleri limit values for waste water discharges n.
alt sınır sublimit n.
alt sınır sub limit n.
alt sınır lower limit n.
alt sınır denetimi low limit control n.
aşağı sınır lower limit n.
bilgi teknolojisi cihazlarının radyo-frekans bozulma karakteristiklerini ölçme yöntemleri ve sınır değerleri limits and methods of measurement of radio disturbance characteristics of information technology equipment n.
burma sınır twist boundary n.
cauchy sınır koşulu cauchy boundary condition n.
delikler ve miller için esas tolerans nitelikleri ve sınır sapmalarına ait çizelgeler tables of standard tolerance grades and limit deviations for holes and shafts n.
dar açılı sınır low-angle boundary n.
düzgün olmayan sınır irregular boundary n.
en yüksek sınır height n.
esnek sınır elastic limit n.
en üst sınır peak n.
eşik sınır değeri threshold limit value n.
elastik sınır yield point n.
eğik sınır tilt boundary n.
geniş açılı sınır large angle bounday n.
gövde sınır değerli doğrultucu diyot case-rated rectifier diode n.
hidrolik sınır şartları hydraulic boundary conditions n.
harmonik akım yayınları sınır değerleri limits for harmonic current emissions n.
ısıl sınır şartları thermal boundary conditions n.
izin verilebilir sınır permissible limit n.
ısıl sınır heating limit n.
kızgın yüzeylerin sıcaklık sınır değerleri temperature limit values of hot surfaces n.
kinematik sınır kinematic boundary n.
kör numunedeki sınır limit of blank n.