sağlam - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

sağlam



Bedeutungen von dem Begriff "sağlam" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 165 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sağlam solid adj.
sağlam durable adj.
sağlam sturdy adj.
sağlam steady adj.
sağlam able-bodied adj.
General
sağlam substance n.
sağlam staunch adj.
sağlam hearty adj.
sağlam thriving adj.
sağlam lusty adj.
sağlam bankable adj.
sağlam secured adj.
sağlam granite adj.
sağlam foolproof adj.
sağlam stable adj.
sağlam sure adj.
sağlam fit adj.
sağlam consolidated adj.
sağlam safe adj.
sağlam hard adj.
sağlam unfaltering adj.
sağlam undamaged adj.
sağlam rugged adj.
sağlam foursquare adj.
sağlam stalwart adj.
sağlam intact adj.
sağlam tough adj.
sağlam trustworthy adj.
sağlam stereo adj.
sağlam air tight adj.
sağlam whole adj.
sağlam as steady as a rock adj.
sağlam substantive adj.
sağlam calculable adj.
sağlam steely adj.
sağlam indissoluble adj.
sağlam stanch adj.
sağlam dyed in grain adj.
sağlam fast adj.
sağlam right adj.
sağlam valid adj.
sağlam unshakable adj.
sağlam bouncing adj.
sağlam reliable adj.
sağlam as hard as nails adj.
sağlam stiff adj.
sağlam hale adj.
sağlam runproof adj.
sağlam single adj.
sağlam granitic adj.
sağlam good adj.
sağlam unshaken adj.
sağlam responsible adj.
sağlam scatheless adj.
sağlam invulnerable adj.
sağlam surefire adj.
sağlam entrenched adj.
sağlam in good condition adj.
sağlam four adj.
sağlam strong adj.
sağlam secure adj.
sağlam respectable adj.
sağlam firm adj.
sağlam healthy adj.
sağlam heil adj.
sağlam stout adj.
sağlam robust adj.
sağlam able-bodied adj.
sağlam flat-footed adj.
sağlam gilt-edged adj.
sağlam cast-iron adj.
sağlam well-founded adj.
sağlam hard-wearing adj.
sağlam lasting adj.
sağlam long-wearing adj.
sağlam unshakeable adj.
sağlam unflinching adj.
sağlam substantial adj.
sağlam sturdy adj.
sağlam well-supported adj.
sağlam well-set adj.
sağlam airtight adj.
sağlam air-tight adj.
sağlam raucle adj.
sağlam certain [obsolete] adj.
sağlam tenacious adj.
sağlam unrelenting adj.
sağlam trig [dialect] adj.
sağlam antitypous [obsolete] adj.
sağlam earthy adj.
sağlam earthy adj.
sağlam uncrushed adj.
sağlam undefaced adj.
sağlam unfaulty adj.
sağlam sad [obsolete] adj.
sağlam unshaked adj.
sağlam unslipping adj.
sağlam vigorous adj.
sağlam bedrock adj.
sağlam living adj.
sağlam material [obsolete] adj.
sağlam withy adj.
sağlam hard adj.
sağlam bulletproof adj.
sağlam bread-and-butter adj.
sağlam husky adj.
sağlam granitoidal adj.
sağlam gusty adj.
sağlam long-lived adj.
sağlam robustious adj.
sağlam rubbery adj.
sağlam infract adj.
sağlam doglike adj.
sağlam incorrupt adj.
sağlam incorrupted adj.
sağlam consolidate adj.
sağlam feckful [scotland] adj.
sağlam feirie [scotland] adj.
sağlam sane adj.
sağlam sauf adj.
sağlam scaithless adj.
sağlam findy [obsolete] adj.
sağlam fittable adj.
sağlam scratchless adj.
sağlam sicker [scotland] adj.
sağlam skaithless adj.
sağlam square-built adj.
sağlam square-cut adj.
sağlam substant adj.
sağlam sufferable [obsolete] adj.
sağlam sure-footed adj.
sağlam resilient adj.
Phrases
sağlam in good nick expr.
Colloquial
sağlam put together adj.
sağlam square-jawed adj.
Idioms
sağlam a mean (something) adj.
sağlam mean adj.
sağlam a mean something adv.
sağlam according to cocker [uk] expr.
sağlam according to gunter [us] expr.
sağlam on a firm footing expr.
Speaking
sağlam all right adj.
Trade/Economic
sağlam substantial adj.
sağlam sound adj.
sağlam secure adj.
Law
sağlam gilt edged adj.
Technical
sağlam hard-wearing adj.
sağlam strong adj.
sağlam firm adj.
sağlam stout adj.
sağlam lasting adj.
sağlam valid adj.
sağlam robust adj.
Informatics
sağlam rugged adj.
Telecom
sağlam robust adj.
Textile
sağlam run-resist adj.
Marine
sağlam stiff adj.
Medical
sağlam intactus adj.
Geology
sağlam competent n.
Latin
sağlam duro adj.
Archaic
sağlam unshent [obsolete] adj.
sağlam unvulnerable adj.
sağlam granitical adj.
sağlam stalworth adj.
Slang
sağlam tight (rap slang) adj.

Bedeutungen, die der Begriff "sağlam" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
sağlam kanıt valid evidence n.
sağlam olmama insecurity n.
brezilya palmiyesinden elde edilen sağlam bir iplik türü tecum n.
sağlam olma solidity n.
ayak basacak sağlam yer footing n.
sağlam ayakkabılık kumaş lasting n.
bir çeşit sağlam ve esnek kereste ve bu kerestenin elde edildiği ağacın adı lancewood n.
sağlam bir bina a safe building n.
ayak basacak sağlam yer foothold n.
sağlam olmayan yatırım unsound investment n.
sağlam olma durumu sempiternity n.
sağlam başlangıç solid start n.
sağlam muhakeme sound judgment n.
sağlam muhakeme strong reasoning n.
sağlam istatistikler robust statistics n.
sağlam durum sound condition n.
sağlam dilenci caird n.
sağlam zemin stable base n.
sağlam zemin sturdy base n.
sağlam zemin solid foundation n.
sağlam delil hard evidence n.
sağlam para hard currency n.
sağlam ve samimi inanç conviction n.
sağlam müessese well established firm n.
sağlam firma well established firm n.
sağlam adım unfaltering step n.
sağlam adım sound step n.
sağlam adım firm step n.
sağlam kanıt airtight case n.
sağlam altyapı solid background n.
sağlam altyapı solid infrastructure n.
sağlam altyapı sound infrastructure n.
sağlam kanıt mounting evidence n.
sağlam bir temele dayanma well-foundedness n.
sağlam irade iron will n.
sağlam irade strong will n.
sağlam performans solid performance n.
dağcılıkta ip emniyeti almak için kullanılan bir çeşit sağlam ip cordelette n.
kalın ve sağlam bir ayakkabı brogue n.
kalın ve sağlam bir ayakkabı brogan n.
kalın ve sağlam bir ayakkabı wingtips n.
kalın ve sağlam bir ayakkabı clodhopper n.
sağlam kaynak strong source n.
sağlam yer/yüzey sound surface n.
ağır/sağlam biçimde takviye edilmiş sınır heavily fortified border n.
sağlam sınır heavily fortified border n.
sağlam basma sure-footedness n.
sağlam temeller strong bases n.
sağlam temeller solid basis n.
sağlam temeller solid bases n.
sağlam bir anlayış a solid understanding n.
sağlam bir temel a sound basis n.
sağlam temel/zemin sound basis n.
sağlam zemine dayanan olay strong case n.
sağlam altyapı strong infrastructure n.
sağlam bir hamle a sound stroke n.
daha sağlam yapma ruggedization n.
sağlam yaklaşım sound approach n.
sağlam vücutluya yapılan kayırma able-bodiedism n.
sağlam vücutluya yapılan kayırma able-bodism n.
hızlı büyüyen, sağlam japon eğrelti otu bamboo fern n.
sağlam eşleşme strong match n.
sağlam ve dayanıklı kimse/hayvan nugget [aus] n.
sağlam kanıt solid proof n.
sağlam kanıt compelling evidence n.
sağlam olmama unfirmness n.
sağlam olmama unsafeness n.
sağlam olmama unsafety n.
dağcılıkta halatın sabitlendiği sağlam zemin belay n.
sağlam yapılı şey knockabout n.
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek marron n.
sağlam bir sicimle sarılı ve barutla dolu mukavva bir kartondan oluşan havai fişek marroon n.
alçak ve sağlam kamyon veya araba bogey n.
alçak ve sağlam kamyon veya araba bogy n.
sağlam inanç strong belief n.
sağlam inanç staunch belief n.
sağlam inanç sound belief n.
sağlam tutuş sağlamak için kullanılan malzeme bulldog n.
sağlam olmayan düğüm granny's knot n.
sağlam kimse hearty [uk] n.
temeli sağlam olmama dishonesty n.
sağlam kaynak good authority n.
sağlam itibar sterling reputation n.
sağlam ve suya dayanıklı olabilen kılıf veya kumaş covert n.
sağlam ve suya dayanıklı olabilen kılıf veya kumaş covert cloth n.
sağlam ve suya dayanıklı bir bot çeşidi duck boot n.
katı ve sağlam olmama insubstantiality n.
sağlam temel firmament [obsolete] n.
temeli sağlam etken fixed fact n.
sabit yazı karakterlerinin saklanmak üzere yerleştirildiği sağlam kağıt veya karton parçası shoe n.
sağlam ahlaklılık solidness n.
sağlam kötek beating-up n.
sağlam sadakat stanchness n.
sağlam pozisyon standfast n.
sağlam duruş stiff upper lip n.
sağlam hisse senedi gilt n.
sağlam olmayan bir hale getirmek make unstable v.
sağlam bir şekilde yerleştirmek entrench v.
sağlam kazığa bağlamak make safe v.
sağlam kazığa bağlamak make sure v.
midesi sağlam olmak have a strong stomach v.
bir işi sağlam kazığa bağlamak sew something up v.
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak knit v.
sıkı ve sağlam bir şekilde bağlanmak knit v.
sağlam kalmak stand up v.
sağlam addedilmek deal in goods v.
sağlam temeller üzerine kurmak build on solid basis v.
sağlam temeller üzerine kurulmak be built on a strong foundation v.
sağlam addedilmek pass as good v.
sağlam bilgiye sahip olmak possess sound knowledge v.
birine (karşı) kuşku uyandıran/sağlam temellere dayanmayan (şüpheli/soru işaretli) bir dava açmak mount a questionable case against someone v.
sağlam raporu vermek give clean bill of health v.
sağlam bir temele oturtmak build on a solid ground v.
sağlam durmak hold firm v.
sağlam emniyete almak castle v.
sağlam bir darbe indirmek tunk v.
sağlam bir darbe indirmek tonk v.
sağlam durmak hold steady v.
sağlam bir şekilde yerleştirmek entrench v.
dar veya sağlam olmayan bir yüzeye koymak balance v.
dar veya sağlam olmayan bir yüzeye yerleştirilmek balance v.
sağlam kazığa bağlamak safe [obsolete] v.
sapasağlam/sağlam yapmak bulletproof v.
sağlam temele oturtmak bulletproof v.
sağlam ilerlemek bull v.
sağlam temele sahip olmak obtain v.
gerekenden sağlam yapmak overbuild v.
sağlam gerekçesi olmadan inanmak feel v.
makul açıklamalarla sağlam zemine oturtmak salve [obsolete] v.
sağlam anlayışa/bilgiye sahip olmak control v.
sağlam şekilde koymak plunk down v.
sağlam bir yere yerleştirmek sconce [obsolete] v.
sağlam temele oturtmak foundation v.
sağlam olmak survive v.
sağlam olmayan unstable adj.
sağlam ve dayanıklı substantial adj.
sağlam olmayan unconsolidated adj.
en sağlam firmest adj.
sağlam bir temele dayanmayan faulty adj.
çok sağlam very firm adj.
çok sağlam foolproof adj.
sağlam olmayan unsecured adj.
sağlam olmayan unsound adj.
sağlam olmayan weak adj.
kısa ama sağlam yapılı stocky adj.
sallanan (sağlam olmadığı için) unsteady adj.
sağlam olmayan insecure adj.
sağlam karakterli solid adj.
hiç sağlam olmayan (durum) slippery adj.
gayet sağlam invulnerable adj.
sağlam olmayan wobbly adj.
sağlam (destekçi) stout adj.
sağlam yapılı stalwart adj.
sağlam ayakkabı değil untrustworthy adj.
sağlam (sinirler) steady adj.
sağlam ve kullanılması kolay surefire adj.
sağlam bir temele dayanmayan unwarranted adj.
çok sağlam as good as gold adj.
sağlam olmayan unsubstantial adj.
sağlam ayakkabı olmayan unreliable adj.
turp gibi sağlam as fit as a fiddle adj.
sağlam ve kullanılması kolay foolproof adj.
sağlam olmayan tenuous adj.
sağlam olmayan shaky adj.
en sağlam securest adj.
çok sağlam rock solid adj.
taş gibi sağlam rock solid adj.
çok sağlam cast-iron adj.
sağlam konumlandırılmış well-positioned adj.
sağlam bir nedene dayanan well-founded adj.
sağlam temelleri olan well-grounded adj.
sağlam zeminli well-founded adj.
sağlam temelli well based adj.
sağlam olmayan unsafe adj.
sağlam karakterli character-wise adj.
sağlam (giysi) wearproof adj.
donanımlı/sağlam/gerekli altyapıya sahip well-supported adj.
iradesi sağlam strong-willed adj.
sağlam temellere dayanmayan not having a firm basis or foundation adj.
sağlam temellere dayanmayan unanchored adj.
sağlam temellere dayanmayan unfounded adj.
sağlam temellere dayanmayan groundless adj.
sağlam temellere dayanmayan baseless adj.
sağlam iradeli iron-willed adj.
sağlam kurulmuş well-set adj.
sağlam olmayan aeriform adj.
(duygusal açıdan) güçlü ve (her türlü duygusal travmaya karşı) sağlam heartstrong adj.
sağlam olmayan nonsteady adj.
sağlam olmayan unfirm adj.
(sağlam olmadığı için) sallanan unfirm adj.
sağlam olmayan unsolid adj.
sağlam olmayan untrim adj.
sağlam bir konumda mainline adj.
sağlam yapılı blocky adj.
kısa ama sağlam vücutlu blocky adj.
sağlam temelli bulletproof adj.
temeli sağlam olmayan glidder adj.
sağlam gerçeklere dayanmayan opinionate [obsolete] adj.
kaya gibi sağlam rock-steady adj.
sağlam olmayan infirm adj.
sağlam gerekçeli fikirlere dayanmayan irresponsible adj.
sağlam ve sıkı yerleştirilmiş intrenched adj.
sağlam olmayan invalid adj.
sağlam olmayan sandy adj.
sağlam kararlılık gösteren focused adj.
sağlam kararlılık gösteren focussed adj.
sağlam ve güçlü fiziksel aktivite ile ilgili physical adj.
sağlam temele dayanan solid adj.
oldukça sağlam solidish adj.
sağlam görünen solid-looking adj.
sağlam duran square adj.
sağlam yapılı square adj.
sağlam görünümlü square-built adj.
sağlam izolasyonlu superinsulated adj.
sağlam halde intact adj.
sağlam bir biçimde unfalteringly adv.
sağlam bir halde imperviously adv.
sağlam bir biçimde steelily adv.
sağlam bir biçimde indissolubly adv.
sağlam temelle on sure ground adv.
sağlam bir şekilde steadyingly adv.
sağlam bir şekilde firmly adv.
sağlam bir şekilde unshakenly adv.
sağlam bir temele dayanmadan unwarrantedly adv.
güçlü ve sağlam bir şekilde huskily adv.
sağlam bir şekilde firm adv.
Phrasals
sağlam durmak hold up v.
daha sağlam olmasını sağlamak hop up v.
daha sağlam olmasını sağlamak hot up v.
daha sağlam olmasını sağlamak soup up v.
birini veya bir şeyi sağlam şekilde bir yere bağlamak bind someone or something down v.
(bir şeyde) sağlam adımlarla ilerlemek plod through (something) v.
sağlam adımlarla ilerlemek plow on v.
sağlam adımlarla ilerlemek potter along v.
sağlam adımlarla ilerlemek putter along v.
(bir şeyin) altında sağlam durmak/kalmak bear up (under something) v.
(bir şeyin ağırlığı altında) dayanmak/sağlam kalmak bear up (under something) v.
(bir şeyin yükü/baskısı altında) sağlam kalmak bear up (under something) v.
sağlam durmak brave out v.
(birinin bir yerde/şeyde) sağlam yer edinmesine yardım etmek help (someone) get a foothold in (something) v.
bozulmadan/sağlam kalmak hold together v.
-de sağlam adımlarla ilerlemek plod through v.
sağlam bir şekilde (bir şey) takmak/bağlamak rivet on (something) v.
yere daha sağlam basmak için vuruş sırasında yeri ayakla eşelemek dig in v.
Phrases
sağlam ancak kırılgan robust-yet-fragile adj.
eşeği sağlam kazığa bağla better safe than sorry expr.
eşeği sağlam kazığa bağlamalı better safe than sorry expr.
Proverb
eşeğini sağlam kazığa bağla mouse that has but one hole is quickly taken
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et put your trust in god and keep your powder dry
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur a healthy mind in a healthy body
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur mens sana in corpore sano
eşeğini sağlam bağla da foresight is better than hindsight
eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla trust in Allah, but tie up your camel
eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla trust in God, but tie up your camel
eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a/tanrı'ya ısmarla trust in god, but tie up your camel
eşeğini sağlam bağla, sonra allah'a ısmarla trust in allah, but tie up your camel
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et put your faith in god, and keep your powder dry
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et put your faith in god, but keep your powder dry
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et put your trust in god, but keep your powder dry
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et trust in god and keep your powder dry
eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et trust in god, but keep your powder dry
Colloquial
bomba gibi sağlam right as rain n.
turp gibi sağlam right as rain n.
sağlam ayakkabı olmayan kişi a nasty piece (or bit) of work n.
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur a sound mind in a sound body n.
sağlam bir kaynak a reliable source n.
dengeli/sağlam ayak figürü fancy footwork n.
sağlam havası yaratıp aslında zayıf olan kimse hog on ice n.
sağlam gibi görünüp aslında yalpalayarak/beceriksizce hareket eden kimse hog on ice n.
sağlam/özgüvenli görünmeye çalışmasına rağmen çaresiz kimse hog on ice n.
sağlam olmayan kimse hog on ice [us] n.
sağlam kimse/şey war horse n.
sağlam/güçlü karakterli kimse war horse n.
sağlam duruş some nerve n.
sağlam pabuç/ayakkabı champ n.
sağlam bir dayak atmak lace v.
ayağını sağlam tahtaya basmak be on the safe side v.
cebi sağlam olmak in the black v.
sağlam ve kullanılması kolay hale getirmek goof-proof v.
sağlam ve kullanılması kolay hale getirmek goof-proof v.
sağlam bir şekilde dövmek marmalize v.
sağlam bir şekilde dövmek marmalise v.
sağlam zemine oturtulmamış on dangerous ground adj.
sağlam zemine oturtulmamış on shaky ground adj.
sağlam ayakkabı değil full of it adj.
çok sağlam goof-proof adj.
sağlam ve kullanılması kolay goof-proof adj.
çok sağlam goof-proof adj.
sağlam ve kullanılması kolay goof-proof adj.
çok sağlam goof-proof adj.
sağlam ve kullanılması kolay goof-proof adj.
oldukça sağlam fairly sturdy adj.
sağlam ayakkabı değil a bad lot expr.
sağlam/güvenilir bir kaynaktan from a reliable source expr.
sağlam dur keep in there expr.
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun if it ain't broke, fix it till it is expr.
sağlam/düzgün ya, bozana kadar uğraş/uğraşırlar artık if it ain't broke, fix it till it is expr.
çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr.
Idioms
sağlam köşe a coign of vantage n.
sağlam adam a good joe n.
sağlam adam good joe n.
sağlam yer a coign of vantage n.
(bir şeyi yapacak kadar) sinirleri sağlam olma brass neck [uk] n.
(bir şeyi yapacak kadar) sinirleri sağlam olma brass nerve n.
sağlam köşe a coign of vantage n.
sağlam yer a coign of vantage n.
sağlam köşe coign of vantage n.
sağlam yer coign of vantage n.
eşeği sağlam kazığa bağlama belt and braces n.
sağlam yatırım gilt-edged investment n.
sağlam mide (kolay kolay bulanmayan) cast-iron stomach n.
sağlam kimse happy warrior n.
sağlam bir işaret/mesaj a kick in the pants n.
sağlam inanç intestinal fortitude n.
sağlam göt intestinal fortitude n.
sağlam olmayan bir plan a house of cards n.
sağlam bir ayar a kick in the guts n.
sağlam pabuç olmayan kimse a nasty piece of work n.
sağlam dayak a nasty wallop n.
sağlam destekçi a pillar of strength n.
sağlam destekçi a tower of strength n.
hiç sağlam olmayan bir durum a slippery slope n.
sağlam bir duruş a stout heart n.
midesi sağlam olma a strong stomach n.
kötü durumlar/görüntüler karşısında sağlam durabilme a strong stomach n.
sağlam destekçi a tower of strength n.
sağlam destekçi a pillar of strength n.
sağlam ayakkabı değil bad lot n.
zora gelemeyen/midesi sağlam olmayan kimse faint of heart n.
sağlam sopa yemek have/get a nasty wallop v.
eşeği sağlam kazığa bağlamak lay an anchor to the windward v.
sağlam yere olta atmak board the gravy train v.
sağlam yere kapak atmak board the gravy train v.
sağlam yere olta atmak climb on the gravy train v.
sağlam yere kapak atmak climb on the gravy train v.
sağlam yere olta atmak get on the gravy train v.
sağlam yere kapak atmak get on the gravy train v.
arkası sağlam olmak be sitting in the catbird seat v.
arkası sağlam olmak be in the catbird seat v.
ayağını sağlam basmak get one's feet on the ground v.
kale gibi sağlam olmak be like fort knox v.
midesi sağlam olmak have a cast-iron stomach v.
sağlam delillere/kanıtlara dayanmak stand up in court v.
sağlam olmamak be built on sand v.
sağlam temele oturtulmamak be built on sand v.
sağlam temele oturtmamak build on sand v.
sağlam kaynaktan bilgi almak have it on good authority v.
tank gibi sağlam yapılmak be built like a tank v.
sağlam durup gereken her şeyi yapmak stand and deliver v.
sağlam bir şekilde yapışmak/yapıştırmak stick fast v.
birinin sağlam yer edinmesine yardım etmek help someone get a foothold v.
kafası/kafa tası sağlam olmak have a hard head v.
kafası/kafa tası sağlam olmak have a thick skull v.
sağlam durmak hold hard [uk] v.
kale gibi sağlam olmak be like fort knox v.
kale gibi sağlam olmak be as safe as fort knox v.
(bir şeyi yapmak) çok sağlam olması gerekmek take some nerve (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) sağlam bir duruşa sahip olması gerekmek take some nerve (to do something) v.
sağlam durmak person up v.
sağlam/güçlü olmak person up v.
çok/daha sağlam bir karaktere sahip olmak be made of sterner stuff v.
ayakları yere sağlam basmak be on firm ground v.
sağlam bir zemini/altyapısı olmak be on firm ground v.
sağlam olmak be on firm ground v.
bir şey yönü sağlam olmak be strong on something v.
sağlam olmak be (as) hard as nails v.
çivi gibi sağlam olmak be (as) hard as nails v.
kaya gibi sert/sağlam olmak be (as) solid as a rock v.
sağlam olmak be (as) solid as a rock v.
sağlam olmak be (as) sound as a dollar v.
sağlam olmak be (as) tough as nails v.
çivi gibi sağlam olmak be (as) tough as nails v.
sağlam olmak be (as) tough as old boots v.
çivi gibi sağlam olmak be (as) tough as old boots v.
sağlam olmak be (as) tough as shoe leather v.
çivi gibi sağlam olmak be (as) tough as shoe leather v.
sağlam ayakkabı olmamak be as slippery as an eel v.
taş gibi (sağlam) olmak be as sound as a bell v.
sağlam olmamak be full of holes v.
kale gibi sağlam olmak be as safe as fort knox v.
kale gibi sağlam olmak be like fort knox v.
(bir şeyi) sağlam temele oturtmamak build (something) on sand v.
sağlam raporu almak have clean bill of health v.
sağlam raporu verilmek be given a clean bill of health v.
ayağını sağlam basmak get your feet on the ground [us] v.
sağlam kaynaktan bilgi almak have something on good authority v.
sağlam yer edinmesine yardım etmek help get a foothold v.
(birine) sağlam bir sopa çekmek knock seven bells out of (one) v.
(bir şey) karşısında sağlam durmak take (something) like a man v.
çivi gibi sağlam hard as nails adj.
taş gibi (sağlam) as sound as a bell adj.
kaya gibi sağlam steady as a rock adj.
çok sağlam plenty rugged adj.
çok sağlam (as) sound as a pound [uk] adj.
çok sağlam (as) tough as leather adj.
tank gibi sağlam built like a tank adj.
kale gibi sağlam built like a tank adj.
kaya gibi sağlam built like a tank adj.
çivi gibi sağlam hard-as-nails adj.
kaya gibi sert/sağlam solid as a rock adj.
taş gibi (sağlam) sound as a bell adj.
çivi gibi sağlam tough as an old boot adj.
çivi gibi sağlam tough as old (shoe) leather adj.
çivi gibi sağlam tougher than a two-dollar steak adj.
çok sağlam heck of a expr.
kaya gibi sağlam as steady as a rock expr.
kale gibi sağlam inşa edilmiş built like a brick outhouse expr.
kale gibi sağlam inşa edilmiş built like a brick shithouse expr.
sağlam yapılmış built like a brick outhouse expr.
sağlam bazlı on a firm footing expr.
sağlam temelli on a firm footing expr.
sağlam yapılmış built like a brick shithouse expr.
temeli sağlam on a firm footing expr.
turp gibi sağlam as fit as a flea expr.
turp gibi sağlam hale and hearty expr.
hiç sağlam olmayan bir durumda/duruma on a slippery slope expr.
ayağı yere sağlam basan with both feet on the ground expr.
sağlam durumda in good nick expr.
sağlam durumda in good repair expr.
sağlam durumda in good state of repair expr.
Speaking
sağlam içici big drinker expr.
Trade/Economic
net sağlam değer net sound value n.
parası sağlam ülke hard currency country n.
sağlam senetler fine bills n.
sağlam kambiyo senedi ya da poliçe primary bill of exchange n.
sağlam akreditif confirmed letter of credit n.
sağlam tahvil sound bond n.
sağlam teminat good security n.
sağlam olmayan senet worthless bill n.
sağlam teslim alınan mallar için taşımacı tarafından düzenlenen konşimento clean bill of lading n.
sağlam senet safe bill n.
sağlam para hard money n.
sağlam mali yönetim sound financial management n.
sağlam ekonomi sound economy n.
sağlam yapı solid structure n.
sağlam para birimi hard currency n.
sağlam alındı good receipt n.
sağlam senet gilt edged bill n.
sağlam yatırım sound investment n.
sağlam olmayan akreditif unconfirmed letter of credit n.
sağlam para hard currency n.
sağlam senet gilt bill n.
sağlam borç good debt n.
sağlam poliçe gilt edged bill n.
sağlam senet gilt-edged bill n.
sağlam para hard currency n.
sağlam bütçe sound budget n.
sağlam değer sound value n.
sağlam poliçe prime bill n.
sağlam bir vergilendirme politikasının dayandığı ilkeler canons of taxation n.
sağlam borç active debt n.
sağlam belge good paper n.
sağlam bütçe strong budget n.
sağlam olmayan şirket wild-cat company n.
sağlam plasman sound investment n.
sağlam senet good paper n.
sağlam ticari senet fine trade bill n.
sağlam para sound money n.
sağlam para sound currency n.
sağlam ticaretevi solvent house n.
sağlam hisse senedi ve tahviller gilt edged securities n.
sağlam senet prime bill n.
sağlam poliçe good paper n.
sağlam karakter steady character n.
uzun vadeli sağlam bono longs n.
sağlam olmayan unreliable adj.
sağlam olmayan wild-cat adj.
sağlam olmayan unsecured adj.
Law
kaya gibi sağlam deliller rock solid evidence n.
sağlam temele dayanan iddia merit n.
(suç işlediği zamanda başka yerde olduğunu gösteren) güçlü/sağlam gerekçe cast iron alibi n.
Politics
sağlam politikalar sound policies n.
Industry
daha sağlam yapma ruggedisation [uk] n.
Insurance
sağlam değer sound value n.
varış tarihinde sağlam brüt değer gross arrived sound value n.
Technical
bir tür sağlam yün ipinden yapılan giysi ragg n.
yükü araca sabitlemek için kullanılan sağlam ip cart rope n.
araba falakası ile bağlanan iki veya daha fazla koşum hayvanına bağlanan uzun ve sağlam zincir trace chain n.
koyu renkli sağlam ambalaj kağıdı kraft paper n.
koyu renkli sağlam ambalaj kağıdı kraft n.
sağlam zemin hard ground n.
sağlam zemin hardground n.
sağlam kaya sound rock n.
sağlam zemin resistant soil n.
sağlam arayüz bağı sound interfacial bond n.
sağlam buhar live steam n.
sağlam temel/dayanak sound footing n.
sağlam zemin solid ground n.
sağlam zemin load-bearing ground n.
sağlam malzeme solid material n.
sağlam yön head grain n.
sağlam olmayan beton unsound concrete n.
sağlam dökümler sound castings n.
sağlam gereçler strong materials n.
sağlam zemin load-bearing soil n.
yarı sağlam (kömür) semibituminous adj.
sağlam takviye edilmiş hard adj.
Computer
sağlam güvenli ağ robust secure network n.
Mechanic
sağlam tutuş sağlayan anahtar bulldog wrench n.
Textile
sağlam yün ipi ragg n.