sağlıklı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

sağlıklı



Bedeutungen von dem Begriff "sağlıklı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 68 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
sağlıklı healthy adj.
General
sağlıklı sanatory adj.
sağlıklı salutiferous adj.
sağlıklı husky adj.
sağlıklı healthful adj.
sağlıklı in good nick adj.
sağlıklı bonny adj.
sağlıklı ruddy adj.
sağlıklı well adj.
sağlıklı healthy adj.
sağlıklı sanative adj.
sağlıklı florid adj.
sağlıklı salutary adj.
sağlıklı right adj.
sağlıklı hearty adj.
sağlıklı wholesome adj.
sağlıklı fit adj.
sağlıklı bouncing adj.
sağlıklı sturdy adj.
sağlıklı rugged adj.
sağlıklı salubrious adj.
sağlıklı healthier adj.
sağlıklı reliable adj.
sağlıklı whole adj.
sağlıklı sanitary adj.
sağlıklı hale adj.
sağlıklı fine adj.
sağlıklı good adj.
sağlıklı able-bodied adj.
sağlıklı hygienic adj.
sağlıklı sound adj.
sağlıklı abled adj.
sağlıklı vigorous adj.
sağlıklı bening adj.
sağlıklı health adj.
sağlıklı health adj.
sağlıklı healthsome adj.
sağlıklı o.k. adj.
sağlıklı gradely [dialect] adj.
sağlıklı gusty adj.
sağlıklı robustious adj.
sağlıklı rosier adj.
sağlıklı rosy adj.
sağlıklı rosy-cheeked adj.
sağlıklı clever [dialect] adj.
sağlıklı feckful [scotland] adj.
sağlıklı sane adj.
sağlıklı corn-fed adj.
sağlıklı gay [dialect] [uk] adj.
sağlıklı sickless adj.
sağlıklı sonsy adj.
sağlıklı square-built adj.
sağlıklı in good health adv.
sağlıklı good for you expr.
Colloquial
sağlıklı bonny adj.
sağlıklı bonnie adj.
sağlıklı fat and sassy adj.
sağlıklı good to go adj.
Idioms
sağlıklı in fine fettle expr.
sağlıklı as fit as a flea expr.
sağlıklı as fit as a fiddle expr.
sağlıklı on the baker's list [ireland] expr.
Speaking
sağlıklı all right adj.
Medical
sağlıklı sanitary adj.
sağlıklı healthy adj.
Sport
sağlıklı sanitary adj.
Archaic
sağlıklı valid adj.
Slang
sağlıklı positive adj.

Bedeutungen, die der Begriff "sağlıklı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 323 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
sağlıklı hal tone n.
işin sağlıklı ve kolay takibi proper and easy monitoring of work n.
sağlıklı iletişim healthy communication n.
sağlıklı besin health food n.
sağlıklı olma good health n.
sağlıklı bir yaşam/hayat a healthy life n.
sağlıklı hayat healthy life n.
sağlıklı gıda healthy food n.
sağlıklı gıda nutritious food n.
sağlıklı gıda nourishing food n.
sağlıklı kişi healthy person n.
sağlıklı beslenme healthy diet n.
sağlıklı ilişki healthy relationship n.
sağlıklı yaşama koşulları sanitary living conditions n.
sağlıklı sonuç healthy result n.
sağlıklı sonuç good result n.
sağlıklı sonuç positive result n.
sağlıklı çevre healthy environment n.
temelde tahıl ve bakliyat tüketimine dayalı bir diyet uygulayarak uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamayı öngören bir öğreti macrobiotics n.
sağlıklı toplum healthy society n.
sağlıklı diet healthy diet n.
sağlıklı ortam healthy environment n.
sağlıklı bir çevre a healthy environment n.
sağlıklı besin healthy food n.
sağlıklı gıdalar healthy foods n.
sağlıklı besinler healthy foods n.
sağlıklı olma able-bodiedness n.
sağlıklı karar healthy decision n.
sağlıklı olma wellness n.
sağlıklı yaşam healthy life n.
sağlıklı bilgi reliable information n.
sağlıklı sorunu olan insanlar people with a health problem n.
sağlıklı/ayağı yere basan bir analiz a sound analysis n.
sağlıklı beslenme bilinci healthy eating awareness n.
sağlıklı sonuçlar healthy results n.
sağlıklı beslenme healthy nutrition n.
sağlıklı diş etleri healthy gums n.
insanlar ile sağlıklı/iyi iletişim kuramayan kimse poor communicator n.
sağlıklı yaşam healthy living n.
sağlıklı cilt intact skin n.
sağlıklı cilt healthy skin n.
sağlıklı karar sound judgement n.
sağlıklı kahvaltı healthy breakfast n.
sağlıklı uyku healthy sleep n.
sağlıklı zayıflama healthy loss of weight n.
sağlıklı kilo vermek healthy loss of weight n.
sağlıklı oğlan heathy boy n.
sağlıklı yiyecek healthy food n.
sağlıklı sporcu healthy athlete n.
sağlıklı yaşam süresi healthspan n.
sağlıklı olarak yaşanan süre healthspan n.
sağlıklı yaşam süresi healthspan n.
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi healthspan n.
sağlıklı olma accommodateness n.
sağlıklı aile wholesome family n.
sağlıklı büyüme sağlayacak nitelikleri taşıma nutritiveness n.
sağlıklı atıştırmalık healthy snack n.
yüzdeki sağlıklı pembelik bloom n.
sağlıklı ve bakımlı görünen evcil hayvan kürkü bloom n.
yanaklardaki sağlıklı pembelik blush n.
kişinin iyi kararlar verebildiği sağlıklı ruh hali mental soundness n.
sağlıklı aile ortamının yaratılması ve sürdürülmesi homemaking n.
sağlıklı pembe görünüm rosiness n.
sağlıklı düşünememe dishabille n.
yere düşmüş sağlıklı ve olgun meyve drop n.
sağlıklı olma hali invalescence [obsolete] n.
çocukları sağlıklı besleme sanatı pedotrophy n.
sağlıklı pembelik rose n.
sağlıklı ve zinde olan kimse screamer n.
sağlıklı iştah healthy appetite n.
sağlıklı olmak flourish v.
sağlıklı hale getirmek hygienize v.
sağlıklı yaşamak live a healthy life v.
sağlıklı kılmak make someone healthy v.
sağlıklı hale sokmak make someone healthy v.
sağlıklı beslenmek eat properly v.
sağlıklı beslenmek eat healthily v.
sağlıklı görünmek seem to be in good health v.
sağlıklı görünmek look well v.
sağlıklı düşünmek think clearly v.
sağlıklı düşünmek think straight v.
sağlıklı şekilde temin etmek obtain healthily v.
sağlıklı olmak keep healthy v.
sağlıklı düşünememek not be thinking clearly v.
sağlıklı hale getirmek hygienise v.
sağlıklı kalmak stay healthy v.
sağlıklı gıdalar yemek eat healthy foods v.
sağlıklı beslenmek eat healthy foods v.
sağlıklı bir yemek pişirmek cook a healthy meal v.
sağlıklı olmak be well v.
sağlıklı kılmak sanify v.
sağlıklı şartlar ve malzemeler sağlamak sanify v.
en sağlıklı healthiest adj.
çok sağlıklı robust adj.
dinç ve sağlıklı hale and hearty adj.
daha sağlıklı healthier adj.
sağlıklı olmayan (iklim) sickly adj.
ruhsal açıdan sağlıklı olmayan morbid adj.
sağlıklı (bebek) bouncing adj.
temiz ve sağlıklı bracing adj.
(hint ingilizcesi) sağlıklı teek adj.
sağlıklı tonlarda (yüz) red adj.
sağlıklı gelişen vigorous adj.
daha sağlıklı better adj.
sağlıklı ve kırmızımsı bir renkte blooming adj.
orta derecede sağlıklı middling [dialect] adj.
pek sağlıklı olmayan middling [dialect] adj.
sağlıklı ortam sunan hygienical adj.
(cilt) sağlıklı bir şekilde parlayan glowing adj.
sağlıklı etkinlikle ifade edilen muscular adj.
sağlıklı ve güçlü ripped adj.
sağlıklı ve güçlü grushie adj.
oldukça sağlıklı ok adj.
oldukça sağlıklı okay adj.
(sağlıklı anlamında) al yanaklı rosier adj.
(sağlıklı anlamında) yüzü kanlı rosier adj.
daha sağlıklı hale gelen improving adj.
sağlıklı işlemeyen disordered adj.
sağlıklı düşünemeyen distract [obsolete] adj.
sağlıklı düşünemeyen dithery adj.
organizmanın sağlıklı işleyişine ilişkin physiologic adj.
organizmanın sağlıklı işleyişine uygun physiologic adj.
organizmanın sağlıklı işleyişine ilişkin physiological adj.
organizmanın sağlıklı işleyişine uygun physiological adj.
sağlıklı görünen fresh adj.
sağlıklı görünen solid-looking adj.
sağlıklı dozda healthy dose of adj.
sağlıklı bir şekilde healthfully adv.
sağlıklı bir şekilde wholesomely adv.
sağlıklı olarak healthily adv.
sağlıklı olarak buxomly adv.
sağlıklı bir biçimde salubriously adv.
sağlıklı bir şekilde sturdily adv.
sağlıklı bir biçimde healthfully adv.
sağlıklı biçimde healthily adv.
sağlıklı bir biçimde vigorously adv.
sağlıklı bir şekilde healthy adv.
sağlıklı bir şekilde brawlie [dialect] [scotland] adv.
sağlıklı ortam sunarak hygienically adv.
sağlıklı bir şekilde hygienically adv.
sağlıklı bir şekilde lustily adv.
sağlıklı bir şekilde salutiferously adv.
Phrasals
sağlıklı hale getirmek sort out v.
Phrases
sağlıklı dişler, mutlu gülüşler healthy teeth, happy smile expr.
sağlıklı bir zeminde on a sound basis expr.
sağlıklı ve mutlu bir yıl dileğiyle wishing you a healthy and happy new year expr.
Proverb
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking gate hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking gate hangs longest
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise)
Colloquial
birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think someone fit for something v.
sağlıklı olmak be doing well v.
sağ ve sağlıklı alive and well adj.
yaşına göre zinde/sağlıklı/dinç well preserved adj.
çok sağlıklı in the pink expr.
tamamen/çok sağlıklı değil not too hot expr.
pek/çok sağlıklı değil not too hot expr.
tamamen/çok sağlıklı değil not so hot expr.
pek/çok sağlıklı değil not so hot expr.
Idioms
temiz, sağlıklı, lekesiz, diri bir cilt schoolgirl complexion n.
sağlıklı görünen kimse image of health n.
sağlıklı kalmak için her gün yapılan yürüyüş (one's) daily constitutional n.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat clean bill of health n.
çok sağlıklı picture of health n.
sağlıklı bir yaşamın gereği the breath of life n.
tam bir sağlıklı kişi portresi/görüntüsü çizmek/vermek be the picture of health v.
bir fotoğrafta çok sağlıklı görünmek be the picture of health v.
yeniden sapasağlam/çok sağlıklı olmak get (oneself) into the best of health v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek get the all-clear v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek give somebody the all-clear v.
sağlıklı düşünebiliyor olmak have a clear head v.
sağlıklı düşünebiliyor olmak keep a clear head v.
çok sağlıklı olmak get into the pink of condition [dated] v.
çok sağlıklı olmak be in the pink of condition v.
çok sağlıklı olmak be in the pink of health v.
çok sağlıklı olmak be as fit as a flea v.
çok sağlıklı görünmek look the picture of health v.
çok sağlıklı olmak be as fit as a fiddle v.
çok sağlıklı olmak be in the best of health v.
kendini sağlıklı hissetmek feel fit v.
sağlıklı düşünememek have just one oar in the water v.
sağlıklı düşünememek not be thinking straight v.
sağlıklı düşünememek can't think straight v.
zinde ve sağlıklı olmak be fighting fit v.
tamamen/çok sağlıklı olmak be the picture of health v.
sağlıklı düşünebilmek have both oars in the water v.
sağlıklı olmak get into the pink of health v.
sağlıklı görünmek look (oneself) v.
sağlıklı/sağlıksız görünmek (not) look yourself v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek get the all-clear v.
(doktordan) sağlıklı olduğu onayını almak get the all-clear v.
(doktor, veteriner) sağlıklı olduğunu söylemek give (one) the all-clear v.
sağlıklı olmak be a box of birds [australia/new zealand] v.
sağlıklı olmak be a box of birds v.
(kargaşadan/gürültüden) sağlıklı düşünememek can barely hear (oneself) think v.
sağ ve sağlıklı olmak be alive and well v.
sağlıklı olmamak be full of holes v.
sağlıklı, mutlu bir tablo/resim çizmek be the picture of health, happiness v.
sağlıklı olmak be in trim v.
sağlıklı kalmak keep in trim v.
gürültüden konsantre olamamak/sağlıklı düşünememek can hardly hear (oneself) think v.
gürültüden konsantre olamamak/sağlıklı düşünememek can't hear yourself think v.
sağlıklı düşünememek/hareket edememek can't see straight v.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat verilmek be given a clean bill of health v.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat almak have a clean bill of health v.
sakinleşip sağlıklı düşünmeye çalışmak collect/gather your wits v.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek give the all-clear v.
sağlıklı düşünebiliyor olmak have/keep a clear head v.
sağlıklı görünmek look yourself v.
sağlıklı düşünememek/hareket edememek not see straight v.
için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think fit for v.
dinlenmiş ve sağlıklı uyanmak wake up feeling human v.
(birinin) sağlıklı düşünmesine engel olmak cloud someone's judgment v.
sağlıklı beslenmek eat clean v.
son derece sağlıklı hale and hearty adj.
turp gibi sağlıklı fighting fit adj.
sağ ve sağlıklı alive (live) and kicking (well) adj.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop [uk] adj.
sağ ve sağlıklı alive (live) and kicking (well) adj.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop [uk] adj.
sağlıklı ve formda fit and trim adj.
sağ ve sağlıklı live and kicking adj.
kahvaltıda alışık olmadığımız, sağlıklı olmayan şeyler yeme veya içme anlamında alay yollu bir ifade breakfast of champions expr.
düzgün ve sağlıklı tuvalet alışkanlığına sahip regular as clockwork expr.
düzgün ve sağlıklı tuvalet alışkanlığına sahip as regular as clockwork expr.
sağlıklı ve zinde in fine feather expr.
sağlıklı ve mutlu in fine/good fettle expr.
sağlıklı ve neşeli in fine/good fettle expr.
(hala) sağlıklı/zinde (still) going strong expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler an apple a day [cliché] expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler an apple a day [cliché] expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler apple a day expr.
son derece sağlıklı at one's best expr.
sağlıklı durumda in good nick expr.
sağlıklı durumda in good repair expr.
sağlıklı durumda in good state of repair expr.
çok sağlıklı in the best of health expr.
çok sağlıklı in the pink of condition [dated] expr.
çok sağlıklı in the pink of health expr.
Speaking
bu sağlıklı değil it isn't healthy expr.
daha sağlıklı olmak için ne yapabilirim? what should I do to be healthier? expr.
daha sağlıklı olmak ister misin? do you want to be healthier? expr.
daha sağlıklı olmak ister misiniz? do you want to be healthier? expr.
daha sağlıklı beslenmak eat better expr.
sağlıklı düşünemiyorum I can't think straight expr.
senin sağlıklı beslenmen gerek you need to eat healthily expr.
senin sağlıklı beslenmen lazım you need to eat healthily expr.
senin sağlıklı beslenmen gerek you need to eat healthy foods expr.
senin sağlıklı beslenmen lazım you need to eat healthy foods expr.
sağlıklı beslen eat healthily expr.
sağlıklı olman lazım you should be healthy expr.
sağlıklı düşünemiyorsun you can't think straight expr.
Trade/Economic
sağlıklı büyüme oranı healthy growth rate n.
şirketin sağlıklı yoldan devralınması well-negotiated merger n.
Tourism
deniz termal ve sağlıklı yaşam sea thermal and health center n.
sağlıklı yaşam merkezi fitness center n.
Technical
sağlıklı hale getirme decontamination n.
sağlıklı bölge sanitary zone n.
Construction
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi spring tapping n.
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi catchwork n.
Medical
özellikle işitme sinirinde ruhsal açıdan sağlıklı olmayan değişime bağlı olarak sinir sisteminin bazı bölümlerinde ortaya çıkan bir tür sağırlık nervous deafness n.
normal ağırlıklı sağlıklı kadın normal weight healthy woman n.
prepubertal sağlıklı çocuk prepubertal healthy child n.
sağlıklı kemikler healthy bones n.
sağlıklı taşıyıcı healthy carrier n.
sağlıklı bireyler healthy individuals n.
sağlıklı bebekler healthy babies n.
sağlıklı bebek healthy baby n.
sağlıklı taraf healthy side n.
sağlıklı verici healthy donor n.
sağlıklı bebekler healthy infants n.
sağlıklı çocuk izlemi well child follow-up n.
sağlıklı insan well person n.
sağlıklı insan bakımı well-person care n.
sağlıklı insan healthy person n.
sağlıklı doku healthy tissue n.
sağlıklı dışkı healthy stool n.
sağlıklı bebek kliniği well-baby clinic n.
sağlıklı beslenme ilkeleri principles of healthy nutrition n.
sağlıklı olma wholeness n.
kangrenli bölgeyi sağlıklı bölgeden ayıran çizgi line of demarcation n.
sağlıklı gaitanın bağırsak hastalığı olan bir diğer kişiye nakli fecal microbiota transplantation n.
sağlıklı gaitanın bağırsak hastalığı olan bir diğer kişiye nakli fecal bacteriotherapy n.
sağlıklı bir hayvanın aynı organıyla beslenerek hastalıklı organın tedavi edilebileceği görüşü isopathy n.
sağlıklı derinin alınarak vücudun hasarlı bölümüne uygulanması işlemi skin grafting n.
homeopatik tedavinin test edildiği sağlıklı denek prover n.
sağlıklı gelişimi sağlamak için tasarlanmış düzeltici prosedürlerle ilgili orthogenic adj.
Psychology
sağlıklı yiyecek tüketme takıntısı orthorexia n.
ruhen sağlıklı normal adj.
Pathology
sağlıklı işitip okuyabilmeye ve akıcı konuşabilmeye rağmen anlamlandırmanın bozulduğu afazi türü receptive aphasia n.
vücudun sağlıklı ya da hastalıklı fonksiyonlarını açıklamaya yönelik tüm girişimlerin en önemli noktasını hücre olarak kabul eden yaklaşım celluar pathology n.
sağlıklı dokuyu istila eden invasive adj.
Pharmaceutics
kanserli hücreler yanında sağlıklı olanları da öldüren madde cytotoxic drug n.
ilaç sağlıklı bir kişiye verildiğinde oluşan (reaksiyon) physiological adj.
Food Engineering
sağlıklı ve güvenilir gıdalar healthy and safe foods n.
Gastronomy
geleneksel fast food'a kıyasla daha taze ve sağlıklı ayaküstü yemek fast casual n.
Biochemistry
bir kişinin vücudunda sağlıklı ve hasta olduğunda mevcut olan metabolit aralığının incelenmesi metabolomics n.
Marine Biology
sağlıklı stok healthy stock n.
Zoology
(hayvan) sağlıklı forward [new zealand] adj.
Agriculture
amerika ve birleşik krallık'ta hükümet tarafından sağlıklı ve hastalıktan arınmış olarak tescillenen bitkiler certified stock n.
aşı kalemleri üzerinde bulunan ve göz aşılarının yapılmasında kullanılan normal gelişmiş sağlıklı göz ya da tomurcuklar bud eye n.
Social Sciences
sağlıklı olma eğilimi healthism n.
sağlıklı olma kültürü healthism n.
sağlıklı olma kültürünün propaganda veya baskıyla empoze edilmesi healthism n.
sağlıklı cinsel hayatı olup bekar ve çocuksuz olan (kadın) contrasexual adj.
Linguistics
sağlıklı ayrıştırma sound discrimination n.
Religious
sağlıklı ve dinç olmanın farz olduğuna inanan kimse muscular christian n.
Environment
vahşi hayvan türünde zayıf veya uyumsuzların yırtıcılarca avlaması sonucu sağlıklı popülasyonun korunumu sanitation n.
Military
kanunen askerlik hizmetine uygun tüm sağlıklı erkekler militia n.
Slang
sağlıklı yaşıyıp doğal beslenen tip crunchy granola n.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen tip crunchy-granola n.
sağlıklı ve doğal yaşam crunchy-granola n.
sağlıklı beslenme ve doğal yaşam crunchy-granola n.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen crunchy adj.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen granola adj.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the show expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the show expr.
British Slang
çok sağlıklı ve güçlü fit as a butcher's dog expr.
Modern Slang
yürüme mesafesindeki market gibi yerlere gitmek için sağlıklı yetişkinlerin kullandığı bir çeşit araç/araba american wheelchair n.