yıkıcı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

yıkıcı



Bedeutungen von dem Begriff "yıkıcı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 53 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yıkıcı devastating adj.
yıkıcı disruptive adj.
yıkıcı destructive adj.
General
yıkıcı knockout n.
yıkıcı wrecker n.
yıkıcı subverter n.
yıkıcı defacer n.
yıkıcı knacker n.
yıkıcı sledgehammer n.
yıkıcı destructor n.
yıkıcı destroyer n.
yıkıcı ravager n.
yıkıcı demolitionist n.
yıkıcı depredatory adj.
yıkıcı overpowering adj.
yıkıcı ruinous adj.
yıkıcı shattering adj.
yıkıcı deathful adj.
yıkıcı catastrophic adj.
yıkıcı wrackful adj.
yıkıcı wreckful adj.
yıkıcı baneful adj.
yıkıcı destructive adj.
yıkıcı subversive adj.
yıkıcı ravaging adj.
yıkıcı cataclasmic adj.
yıkıcı bad adj.
yıkıcı terrible adj.
yıkıcı truculent adj.
yıkıcı annihilating adj.
yıkıcı annihilative adj.
yıkıcı withering adj.
yıkıcı annihilatory adj.
yıkıcı eversive adj.
yıkıcı exterminative adj.
yıkıcı blasting adj.
yıkıcı blighting adj.
yıkıcı boisterous [obsolete] adj.
yıkıcı gothic adj.
yıkıcı murderous adj.
yıkıcı rogue adj.
yıkıcı fatiferous adj.
yıkıcı deadly adj.
yıkıcı shendful adj.
yıkıcı crushing adj.
yıkıcı suicidal adj.
Idioms
yıkıcı demolition job [brit] n.
yıkıcı a demolition job [brit] n.
Trade/Economic
yıkıcı subversive adj.
Law
yıkıcı vandalic adj.
Construction
yıkıcı demolisher n.
Marine
yıkıcı wrecker n.
Botanic
yıkıcı locusting adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yıkıcı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 138 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yıkıcı etki ravage n.
yıkıcı aktivite subversive activity n.
yıkıcı metabolizma katabolism n.
yıkıcı eylemler acts of vandalism n.
yıkıcı güç maelstrom n.
yıkıcı etki destructive effect n.
dayanılmaz yıkıcı güç juggernaut n.
yıkıcı doğal afet destructive natural disaster n.
yıkıcı eleştiri destructive criticism n.
katastrofik/feci/felaket/yıkıcı fırtına catastrophic storm n.
aynı derecede yıkıcı etki equally devastating effect n.
yıkıcı teknoloji disruptive technology n.
yıkıcı inovasyon disruptive innovation n.
(bir şeyin) yıkıcı etkileri ravages n.
geçmişte yaşanan değişikliklerin dünyanın yapısındaki yıkıcı afetlerden kaynaklandığına inanan kimse nonuniformist n.
geçmişte yaşanan değişikliklerin dünyanın yapısındaki yıkıcı afetlerden kaynaklandığına inanan kimse nonuniformitarian n.
yıkıcı olma terribleness n.
(yıkıcı ve zararlı bir oluşumda) ağız kısmı throat [obsolete] n.
son derece yıkıcı çatışma armageddon n.
yıkıcı etkileri olan şey enemy n.
yıkıcı güç jagannath n.
yıkıcı siyasal faaliyet zap n.
yıkıcı etki blast n.
yıkıcı aksilik whammy n.
yıkıcı kuvvet whirlwind n.
yıkıcı güç whirlwind n.
yıkıcı şey whirlwind n.
yıkıcı etken wolf n.
yıkıcı etkileri olabilen süreç veya sistem meat grinder n.
yıkıcı eleştiri hatchet job n.
yıkıcı darbe haymaker n.
kamuya mal olmuş birinin yıkıcı eleştiriler karşısındaki savunmasızlığı glass jaw n.
açgözlü veya yıkıcı saldırganlık veya hak tecavüzü içeren tertip design n.
yıkıcı güç destructive n.
yıkıcı şey ruin n.
yıkıcı kimse ruin n.
toplulukta radikal ve yıkıcı bölünme fault line n.
toplulukta radikal ve yıkıcı bölünme faultline n.
yıkıcı etkili sinsi saldırı pearl harbor n.
durdurulamayan yıkıcı eylem sandblast n.
yıkıcı şey foe n.
yıkıcı kimse subversive n.
yıkıcı saldırı superstrike n.
şiddetli bir şekilde yıkıcı cataclysmal adj.
şiddetli bir şekilde yıkıcı cataclysmic adj.
yıkıcı olmayan nondisruptive adj.
yıkıcı olmayan nonintrusive adj.
köklü olan, bilinen veya kabul görülen ve artık avangart, deneysel veya yıkıcı olarak addedilmeyen overground adj.
aşırı yıkıcı ferocious adj.
yıkıcı bir şekilde destructively adv.
yıkıcı bir biçimde destroyingly adv.
yıkıcı bir şekilde banefully adv.
yıkıcı bir şekilde shatteringly adv.
yıkıcı bir şekilde blightingly adv.
yıkıcı şekilde ruinously adv.
Colloquial
son derece feci veya yıkıcı bir şey big one n.
çok büyük ve yıkıcı deprem big one n.
çok büyük ve yıkıcı deprem the big one n.
yıkıcı saldırı blitz n.
kaotik seviyede yıkıcı durum demolition derby n.
yıkıcı başarısızlık sucker punch n.
'-e yıkıcı hell on expr.
Idioms
yıkıcı bir an hallmark moment n.
yıkıcı değişiklik end of the world n.
kaçışı/kurtuluşu olmayan yıkıcı durum shirt of nessus n.
kaçışı/kurtuluşu olmayan yıkıcı durum the shirt of nessus n.
yıkıcı darbe a death blow n.
birine çarpıcı/yıkıcı bir bilgi açıklamak lay a (heavy) trip on someone v.
(biri) için yıkıcı olmak be hell on (one) v.
aşırı yıkıcı slash-and-burn adj.
yıkıcı bir şekilde to sticks and staves adv.
Trade/Economic
yıkıcı rekabet destructive competition n.
yıkıcı fiyatlandırma stratejisi predatory pricing strategy n.
yıkıcı damping destructive dumping n.
yıkıcı masraf ruinous expenditure n.
yıkıcı damping predatory dumping n.
yıkıcı fiyatlandırma predatory pricing n.
Law
yıkıcı dava predatory litigation n.
Politics
bolivya'daki çok sayıda küçük, yerel ve yıkıcı grup için şemsiye görevi gören bir terör örgütü nestor paz zamora commission n.
yıkıcı faaliyet subversive activity n.
yıkıcı faaliyet destructive activity n.
yıkıcı ve bölücü faaliyet subversive and separatist activity n.
yıkıcı siyaset disastrous policy n.
yıkıcı fiyat uygulaması predatory pricing n.
yıkıcı taktik doomsday weapon n.
yıkıcı strateji doomsday weapon n.
yıkıcı propaganda subversive propaganda n.
Technical
gülleli yıkıcı ball breaker n.
yıkıcı potaş caustic potash n.
yıkıcı olarak çalışmak wreck v.
Computer
yıkıcı program hatası bomb n.
yıkıcı sistem hatası bomb n.
Telecom
yıkıcı fiyat uygulaması predatory pricing n.
yıkıcı fiyatlandırma predatory pricing n.
Construction
yıkıcı olmayan denetleme nondestructive inspection n.
yıkıcı olmayan deneme nondestructive testing n.
Medical
istenmeyen, zararlı veya yıkıcı herhangi bir şeyi taşıyan kimse typhoid mary n.
agresif ve yıkıcı romatoid artirit aggressive and destructive rheumatoid arthritis n.
yıkıcı ve bulaşıcı hastalık devastating contagious disease n.
Psychology
yıkıcı davranış bozukluğu disruptive behavior disorder n.
yıkıcı duygudurum düzenleyememe bozukluğu disruptive mood dysregulation disorder n.
Physiology
yıkıcı metabolizma regressive metamorphism n.
bazı hücrelerde yıkıcı enzimlerin kendi kendini yok etme süreci apoptosis n.
bazı hücrelerde yıkıcı enzimlerin kendi kendini yok etme süreci programmed cell death n.
Parasitology
özellikle yonca üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip bir ekin kurdu cinsi tychius n.
ekili bitkilere zarar veren yıkıcı bir bit cinsi anthonomus n.
Food Engineering
yıkıcı metabolizma katabolism n.
yıkıcı metabolizma catabolism n.
Biology
yıkıcı metabolizma ile ilişkilendirilen katabolic adj.
Astronomy
Işık hızına yakın hızlarda ilerleyerek bir hedefi yıkıcı bir güçle vurmak amacıyla tasarlanmış varsayımsal silah sistemi relativistic kill vehicle (rkv) n.
Zoology
hayvanlar arasında birine yıkıcı olup diğerine etki yapmayan parazitik ilişki amensalism n.
Botanic
bitkiler arasında birine yıkıcı olup diğerine etki yapmayan parazitik ilişki amensalism n.
Philosophy
önümüzdeki binyılın veya belli bir tarihsel durumun yıkıcı bir olay tarafından şekillendirileceği teorisi catastrophism n.
Environment
çok yıkıcı deprem very disastrous earthquake n.
çok küçük bir alan üzerinde çok yıkıcı etkileri olan hortum tornado n.
yıkıcı deprem destructive earthquake n.
çevre için yıkıcı etkileri olan, insan faaliyetlerinden kaynaklanan felaket ecocatastrophe n.
Geography
dünya'nın flora ve faunasındaki değişimlerin, birçok organizmayı yok eden ve yeni türler meydana getiren yıkıcı olaylardan kaynaklandığı görüşü neo-catastrophism n.
belirli tipteki yıkıcı doğal afetlerin sık gerçekleştiği geniş bölge alley n.
depremlerin neden olduğu ve açık denizlerin kıyılarında yıkıcı etkileri olan dalga tidal wave n.
buzulların altından aniden, yıkıcı bir şekilde çıkan erime suyu jökulhlaup n.
Meteorology
olumsuz veya yıkıcı hava koşulları weather n.
yıkıcı hortum supertwister [us] n.
Geology
volkanın şiddetle patlamasından sonra yamaçlardan hızla akan, türbülanslı akkor gaz, kül ve kaya parçalarından oluşan yıkıcı bulut nuée ardente n.
yıkıcı kenar destructive margin n.
Military
suç teşkil eden yıkıcı faaliyet criminal subversion n.
yıkıcı hedefler divisive objectives n.
yıkıcı siyasi faaliyet subversive political action n.
yıkıcı faaliyetlere karşı koyma countersubversion n.
nükleer silahları eşit derecede yıkıcı olan süper güçlerin birbirlerine ve karşı tarafın müttefiklerine saldırmaktan kaçınacağı teorisi mad (mutual assured destruction) n.
1938'de nazi faaliyetlerini soruşturmak üzere kurulup sonrasında kendini tümüyle komünistlerin sözde yıkıcı faaliyetlerini ortaya çıkarmaya adamış olan kurul committee to investigate un-american activities n.
rejimin devrimci veya terörist isyancılara uyguladığı şiddetli ve yıkıcı savaş teknikleri dirty war n.
Music
köklü olan, bilinen veya kabul görülen ve artık avangart, deneysel veya yıkıcı olarak addedilmeyen (pop müzik) overground adj.
Mythology
çeşitli tanrılar tarafından kullanılan yıkıcı silah thunderbolt n.
Entomology
abd'nin texas ve louisiana eyaletlerinde bazen yıkıcı etkileri olan, yaprak dökücü, yaprak kesen bir karınca texas leaf-cutting ant (atta texana) n.
ekili bitkilere zarar veren yıkıcı bir bit cinsi genus anthonomus n.
Slang
yuva yıkıcı homewrecker n.
yıkıcı zarar veren darbe/söylem/hareket sunday punch n.