yakışıksız - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

yakışıksız



Bedeutungen von dem Begriff "yakışıksız" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 37 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yakışıksız inappropriate adj.
General
yakışıksız infra dignitatem n.
yakışıksız lame n.
yakışıksız incorrect adj.
yakışıksız improper adj.
yakışıksız undue adj.
yakışıksız inept adj.
yakışıksız malapropos adj.
yakışıksız unmeet adj.
yakışıksız inappropriate adj.
yakışıksız unbecoming adj.
yakışıksız out of style adj.
yakışıksız indecent adj.
yakışıksız unseemly adj.
yakışıksız indecorous adj.
yakışıksız unhandsome adj.
yakışıksız unsuitable adj.
yakışıksız bad adj.
yakışıksız unbehovely adj.
yakışıksız unchaste adj.
yakışıksız unfitted adj.
yakışıksız ungodly adj.
yakışıksız barnyard adj.
yakışıksız unsorted [obsolete] adj.
yakışıksız unsoundable [obsolete] adj.
yakışıksız malappropriate adj.
yakışıksız luscious adj.
yakışıksız dishonest [obsolete] adj.
yakışıksız invidious adj.
Phrases
yakışıksız out of place expr.
Idioms
yakışıksız in poor taste expr.
yakışıksız in bad taste expr.
Speaking
yakışıksız it ain't fittin' expr.
Law
yakışıksız obscene adj.
Archaic
yakışıksız undecent adj.
Slang
yakışıksız scanless adj.
yakışıksız gay adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yakışıksız" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 28 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yakışıksız olma undecency n.
yakışıksız olma unfittedness n.
yakışıksız davranış wrongness n.
yakışıksız şey impropriety n.
yakışıksız hal deviance n.
yakışıksız hal deviancy n.
yakışıksız özgürlük freedom n.
yakışıksız olmak be out of place v.
yakışıksız olmak be out of line v.
yakışıksız olmak (davranış) be off v.
yakışıksız bulmak find off-putting v.
yakışıksız olmak misbeseem v.
yakışıksız olmak misseem v.
sevimli şekilde yakışıksız adorkable adj.
bir hayli yakışıksız malodorous adj.
yakışıksız bir isim verilmiş misnamed adj.
yakışıksız bir şekilde unchastely adv.
Colloquial
yakışıksız bir davranış olmak be not the done thing [uk] v.
oldukça yakışıksız off-the-wall adj.
Idioms
çok ilgisiz (yakışıksız) durmak look like a saddle on a sow v.
(kaba/mantıksız/yakışıksız bir şeyi yapmaya) cesaret etmek have the gall to do something v.
yakışıksız şeyler söylemek dip into the blue v.
yakışıksız olmak be in bad taste v.
yakışıksız olmak be in the worst possible taste v.
yakışıksız olmak be in the worst possible taste v.
yakışıksız olmak be in bad taste v.
oldukça yakışıksız off the wall adj.
Law
yakışıksız yayın obscene publication n.