Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | öngörülebilir | foreseeable adj. | ||
This loss, which flowed directly from what the government was doing and was entirely foreseeable, was equally real. Doğrudan hükümetin yaptıklarından kaynaklanan ve tamamen öngörülebilir olan bu kayıp da aynı derecede gerçektir. More Sentences |
||||
General | öngörülebilir | predictable adj. | ||
This is therefore certainly not about chance but about predictable accidents. Dolayısıyla bu kesinlikle şansla ilgili değil, öngörülebilir kazalarla ilgilidir. More Sentences |
||||
General | öngörülebilir | measurable adj. | ||
General | öngörülebilir | obligatory adj. | ||
General | öngörülebilir | supposably adv. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | öngörülebilir | foregone adj. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | alışılmış ve öngörülebilir düşünce ya da davranış biçimi | reflex n. |
General | hassas olunan konuya verilen öngörülebilir duygusal tepki | knee jerk reaction n. |
General | makul bir şekilde öngörülebilir | reasonably foreseeable adj. |
General | öngörülebilir şekilde | intuitively adv. |
Idioms | ||
Idioms | öngörülebilir/tahmin edilebilir olmamak | be a law unto yourself v. |