[zamanla) ( - Turkish English Dictionary
History

[zamanla) (



Meanings of "[zamanla) (" with other terms in English Turkish Dictionary : 191 result(s)

Turkish English
Common Usage
zamanla in time adv.
General
zamanla solmuşlık foxiness n.
zamanla sınırlı limited by time n.
zamanla oluşan hasar damage over time n.
zamanla kazanılan nitelik acquirement n.
zamanla kazanılan nitelik acquired characteristic n.
zamanla kazanılan zevk acquired taste n.
zamanla biriken ve hoşa gitmeyen her türlü hurda veya süprüntü cruft n.
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması race suicide n.
bir ırkın zamanla yok olması race suicide n.
zamanla kazanılan nitelik acquired character n.
zamanla daha sevimli hale gelen kimse grower n.
zamanla biriken zararlı etkiler insidiousness n.
zamanla gelenekselleşen davranış kalıpları institutions n.
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları institutions n.
(bina) zamanla çökme settlement n.
zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine uymak grow into v.
zamanla kaybolmak dissolve v.
zamanla yok olmak wear off v.
zamanla yarışmak race against time v.
zamanla birinin hoşuna gitmeye başlamak grow on someone v.
zamanla yerleşmek establish in time v.
zamanla yarışmak against time v.
zamanla öğrenmek learn in time v.
zamanla oluşmak occur in the course of time v.
zamanla oturmak settle in time v.
zamanla gelişmek march forward in time v.
zamanla artmak build up over time v.
zamanla aşınmak wear away v.
zamanla gelişmek wear v.
zamanla ve fark etmeden başka bir şeyin içinde kaybolmak glide v.
zamanla şekil almak ingender v.
(zamanla) unutturmak outlive v.
zamanla harcanmak seep v.
zamanla azalan sinking adj.
zamanla yok olan worn off adj.
zamanla ilgili time-related adj.
zamanla sınırlı time-limited adj.
zamanla ilgili temporal adj.
zamanla kazanılan acquired adj.
hem zamanla hem mekanla ilgili temporospatial adj.
hem zamanla hem mekanla ilgili spatiotemporal adj.
zamanla ilgili olan temporaneous adj.
sonsuzluktan ziyade zamanla ilişkili temporary [obsolete] adj.
kullanılarak zayıflamış veya zamanla madden değilmiş (kimyasal çözelti) mellow adj.
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili off-season adj.
trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili off-hour adj.
eski zamanla ilgili old-time adj.
geçmiş zamanla ilgili old-time adj.
zamanla bakış açısını değiştiren insinuating adj.
geçmişte belirtilen bir zamanla çağdaş olan present adj.
zamanla katılaşmış sclerotic adj.
zamanla sertleşmiş sclerotic adj.
zamanla kayıtsızlaşmış sclerotic adj.
zamanla hasar görmüş beat-up adj.
zamanla in the long run adv.
sonuçta zamanla in the course of events adv.
zamanla in the course of events adv.
zamanla in progress of time adv.
zamanla in due course adv.
zamanla as the time went by adv.
zamanla in the process of time adv.
zamanla in process of time adv.
zamanla in the course of time adv.
zamanla by the time of progress adv.
zamanla over time adv.
zamanla in time adv.
zamanla eventually adv.
zamanla ilişki içinde temporarily adv.
zamanla in due course adv.
zamanla yarışarak fine adv.
-e kala (zamanla ilgili) to prep.
Phrasals
(bir şeyi) zamanla unutturmak live down v.
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek reconcile oneself to something v.
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak live something down v.
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak live down something v.
(bir utancı) zamanla unutmak live something down v.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (someone or something) v.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (someone or something) v.
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak grow into (something) v.
zamanla gelişip (bir şey) olmak grow into (something) v.
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak grow into (something) v.
bir yeteneği/beceriyi zamanla geliştirmek grow into (something) v.
zamanla (bir şeye) uygun hale gelmek grow into (something) v.
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak hack away at (something) v.
zamanla yok olup gitmek vanish into (something or some place) v.
zamanla azaltmak/küçültmek phase down v.
zamanla beceri kazanmak break in v.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (one) v.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (one) v.
zamanla bitirmek wear out v.
(bir şeyden/bir yerden) zamanla erimek (para, kaynak) trickle out (of something or some place) v.
(bir şeyden/bir yerden) zamanla akıp gitmek (para, kaynak) trickle out (of something or some place) v.
Phrases
zamanla with the lapse of time expr.
zamanla as time varies expr.
Proverb
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir great oaks from little acorns grow v.
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir tall oaks from little acorns grow v.
zamanla beraber biz de değişiriz times change and we with time
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir great oaks grow from small acorns
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir great oaks from little acorns grow
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir mighty oaks from little acorns grow
her şey zamanla kolaylaşır all things are difficult before they are easy
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar all things are difficult before they are easy
her şey zamanla kolaylaşır all things are difficult before they are easy
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar all things are difficult before they are easy
görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
Colloquial
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak grow to (do something) v.
Idioms
zamanla büyüme/gelişme slow burn n.
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması code rot n.
zamanla yarış a race against time n.
zamanla yarış a race against the clock n.
zamanla kazanılan zevk an acquired taste n.
zamanla kazanılan zevk an acquired taste n.
zamanla tanınmak come out in the wash v.
zamanla yıpratmak/aşındırmak put wear (and tear) on something v.
zamanla bilinirlik kazanmak come out in the wash v.
(biriyle) iletişimi zamanla kesilmek lose trace of (someone) v.
zamanla (biriyle) teması yitirmek lose trace of (someone) v.
zamanla yarışmak beat the gun v.
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak grow to do v.
zamanla yıpratmak/aşındırmak put wear on v.
zamanla yarışmak race against the clock v.
zamanla görülecek olmak remain to be seen v.
zamanla in due course expr.
zamanla görülecek/ortaya çıkacak (only) time will tell expr.
zamanla görülecek/ortaya çıkacak time (alone) will tell expr.
zamanla düzelir it all comes out in the wash expr.
Speaking
beni zamanla tanırsın you will know me in time expr.
tanırsın beni zamanla you will know me in time expr.
zamanla görülecek it remains to be seen expr.
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız in time we will know each other better expr.
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız in time, we'll get to know each other better expr.
Trade/Economic
zamanla sınırlı gemi kiralama sözleşmesi time charter n.
Law
müruru zamanla kazanmak prescribe v.
Technical
hızın zamanla değişim miktarı acceleration n.
motorlardaki silindir çaplarının yuvarlaklığını zamanla kaybetmesi out-of-roundness n.
motorlardaki silindir çaplarının zamanla aşınma nedeniyle bozulması out-of-roundness n.
plastik işleme hattının eriyik ile temas halindeki sıcak ve soğuk metal yüzeylerinde zamanla oluşan birikme plate-out n.
zamanla malzemesini kaybeden anot sacrificial anode n.
zamanla değişen sistem time varying system n.
zamanla değişen parametre modeli time-varying parameter (tvp) model n.
zamanla eskime ageing n.
zamanla değişen time-varying adj.
zamanla salınımlı time-released adj.
Computer
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması code decay n.
işleri zamanla schedule jobs expr.
iş zamanla schedule job expr.
işi yeniden zamanla reschedule work expr.
zamanla schedule expr.
veriyi zamanla schedule data expr.
yeniden zamanla reschedule expr.
Informatics
zamanla değişen sistem time-variant system n.
Telecom
zamanla-sıcaklık arasındaki ilişkiyi ölçen regresyon analizi time temperature regression n.
Automotive
zamanla malzemesini kaybeden anot sacrificial anode n.
Medical
sağlığa zamanla etki eden faktörlerin tamamı exposome n.
Psychology
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi gaslighting n.
Pathology
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu atheroma n.
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu plaque n.
Optics
yansıyan zayıf ışığın zamanla artması gleam n.
Math
zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem nonlinear system with time-varying delay n.
zamanla değişen gecikme time-varying delay n.
Physics
halleri zamanla değiştiğinden zaman türevleri içeren diferansiyel denklemlere uygun parçacık dynamical system n.
(atom fiziğinde parçacık) zamanla yörüngeden sapmayan secular adj.
Chemistry
zamanla düzensizce değişen tempolabile adj.
Zoology
atın kesici dişlerinin taç yüzeyinde bulunan ve zamanla aşınması sebebiyle yaş tahmini yapılmasına imkan veren dar ve derin oyuk mark n.
Botanic
ağaç kabuğunun zamanla mantar tabakası ile kaplanıp yok olan yeşil katmanı mesophloeum n.
Linguistics
ortaçağ'a ait, zamanla iskoç lallans diline dönüşen ingiliz dili lehçesi northern n.
bir şeyin hızla söylenmesinden dolayı zamanla kısalmış hali allegro form n.
bir sözcüğün anlamının veya yaptığı çağrışımının zamanla daha olumlu hale gelmesi melioration n.
yakın geçmiş zamanla çekimlenmiş fiil present perfect n.
Archaeology
organizmaların zamanla nasıl fosilleştiğini inceleyen çalışma dalı taphonomy n.
Religious
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı themistian n.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoete n.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoite n.
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı agnoetae n.
Geography
suyun zamanla çekilmesi reliction n.
bölgenin zamanla bayırlarla dolması topographic maturity n.
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamanla ilgili altithermal adj.
Geology
nehir deltasının zamanla denize doğru ilerlemesi progradation n.
mineralin yerini zamanla organik maddenin aldığı fosilleşme süreci replacement n.
ardışık stratigrafik tabakalarda bulunan bir dizi fosilde zamanla meydana gelen bir dizi küçük ve ilerleyici değişiklik mutation [dated] n.
Art
zamanla sararmayan nonyellowing adj.
Music
başta dinleyiciyi etkilemeyip zamanla hoşa giden müzik parçası grower n.
Cinema
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri tsundere n.
Latin
müruru zamanla iktisap usucapio n.
Archaic
zamanla aşındıran şey moth n.
zamanla tüketen şey moth n.
zamanla çürüten kimse moth n.
zamanla tüketen kimse moth n.
zamanla aşinalık kazanmak converse v.
Modern Slang
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi ambient abuse n.