asıl - Turkish English Dictionary
History

asıl



Meanings of "asıl" in English Turkish Dictionary : 83 result(s)

Turkish English
Common Usage
asıl essential adj.
asıl major adj.
asıl actual adj.
asıl original adj.
asıl principal adj.
asıl main adj.
asıl virtual adj.
asıl original n.
General
asıl essence n.
asıl copy n.
asıl gist n.
asıl stuff n.
asıl truth n.
asıl origination n.
asıl reality n.
asıl pivot n.
asıl foundation n.
asıl derivation n.
asıl groundwork n.
asıl pedigree n.
asıl germ n.
asıl extraction n.
asıl stock n.
asıl noumenon n.
asıl source n.
asıl provenance n.
asıl base n.
asıl substance n.
asıl seed n.
asıl master copy n.
asıl origin n.
asıl fountain n.
asıl root-stock n.
asıl parentage n.
asıl fundamental adj.
asıl virtual adj.
asıl true adj.
asıl central adj.
asıl inherent adj.
asıl principal adj.
asıl echt adj.
asıl authentic adj.
asıl premier adj.
asıl cardinal adj.
asıl genuine adj.
asıl intrinsic adj.
asıl pristine adj.
asıl radical adj.
asıl pivotal adj.
asıl elementary adj.
asıl natural adj.
asıl real adj.
asıl primary adj.
asıl native adj.
asıl main adj.
asıl master adj.
asıl actual adj.
asıl bottom adj.
asıl aboriginal adj.
asıl basilar adj.
asıl maister adj.
asıl great adj.
asıl palmary adj.
asıl practical adj.
asıl primate adj.
asıl founding adj.
asıl actually adv.
asıl in chief adv.
asıl principally adv.
asıl maj. (major) abrev.
asıl og (original) abrev.
Idioms
asıl bricks and mortar adj.
Trade/Economic
asıl original adj.
asıl primary adj.
asıl prime adj.
asıl proper adj.
asıl aboriginal adj.
asıl origin adj.
asıl main adj.
Law
asıl original adj.
asıl descent adj.
Technical
asıl actual adj.
Archaic
asıl principial adj.

Meanings of "asıl" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
asıl kiracı tarafından kiraya verilen yer sublet n.
asıl renk natural color n.
asıl nehirden dışarı akan kol distributary n.
asıl anlam substance n.
birinin asıl işi dışında yaptığı bir iş avocation n.
asıl-zadegan aristocracy n.
asıl gerekli şey essential n.
asıl suret tenor n.
asıl nüsha original n.
asıl örnek prototype n.
asıl isim first name n.
asıl mesele main point n.
asıl işten farklı ikinci bir gelir kaynağı olan iş sideline n.
asıl fikrini söyleme candor n.
asıl baba primal father n.
asıl kiracı kiraladığı yeri bir başkasına kiralaması sublease to n.
asıl neden mainspring n.
asıl yerliler aborigines n.
bir şeyin asıl şeklini gösteren model restoration n.
birinin asıl uzmanlık alanı forte n.
asıl gerçek gospel truth n.
asıl fikrini söyleme candidness n.
ortodoks hristiyan (asıl) orthodox christian n.
asıl şey feature n.
asıl sorun the name of the game n.
yazıya sözcük veya cümle ekleyerek asıl metni değiştirme interpolation n.
asıl mirasçılar the true heirs n.
asıl branşı kimya olan öğrenci chemistry major n.
asıl gerçek gospel n.
asıl gereklilik essentiality n.
asıl film feature n.
asıl kaynak fountainhead n.
asıl mesele substance n.
asıl yerli aborigine n.
asıl metin original n.
asıl yere ulaştıran izler trackway n.
asıl ve ikincil özellikleri intrinsic and extrinsic properties n.
asıl ve ikincil özellikler intrinsic and extrinsic properties n.
asıl konu primary concern n.
asıl mesele nitty gritty n.
asıl yük brunt n.
asıl mesele nitty-gritty n.
asıl endişe konusu key concern n.
asıl iştigal alanı key concern n.
asıl merak konusu key concern n.
asıl nedenler main reasons n.
asıl sebepler main reasons n.
asıl şey the real thing n.
suçun asıl mahiyeti the very nature of the crime n.
asıl hedef prime target n.
asıl amaç original purpose n.
asıl/ana politika primary policy n.
asıl sorun/problem main concern n.
asıl davetten sonraki parti after party n.
asıl davetten sonraki parti after-party n.
asıl davetten sonraki parti afterparty n.
asıl bakım veren/bakıcı prime caretaker n.
asıl tetikleyici/teşvik eden major motivator n.
asıl isim head noun n.
hristiyanların asıl duası dominical prayer n.
asıl fikrini söyleme candour n.
bir şeyin asıl unsurları main elements n.
perde arkasındaki asıl güç éminence grise n.
asıl hikaye action n.
asıl yerli aborigen n.
asıl adam (baş karakter) main man n.
asıl konu action n.
asıl ilgi odağı olan şey centre stage n.
asıl amaç main purpose n.
asıl fikir emphasis n.
asıl niyet arrière-pensée n.
asıl ikamet yeri homeland n.
asıl ikamet yeri hometown n.
yedi ile birin toplamı olan asıl sayı ogdoad n.
zillerin asıl çalma sırası round n.
konuyu asıl unsurlarına indirgeyen kimse institutist n.
asıl kötü olan kısım dickens n.
asıl söylenmek isteneni anlama penetration n.
asıl anlam core n.
asıl isim forename n.
asıl baskı original n.
asıl baskı olan posta pulu original n.
asıl olma primariness n.
asıl suçlu principal n.
asıl belge script n.
asıl suret strength n.
asıl mirasçının erginlik çağına girmemiş olması halinde yedek varis atama substitution n.
asıl nedeni olmak underlie v.
asıl karakterini açığa vurmak show one's true colors v.
asıl kiracıdan kiralamak sublease from v.
asıl faaliyetine devam ederken yeni bir faaliyete girmek branch out into v.
yazıya sözcük veya cümle ekleyerek asıl metni değiştirmek interpolate v.
asıl konudan ayrılmak stray from v.
asıl işinden başka bir işte de çalışmak moonlight v.
bir şeyin asıl sebebini bulmak get to the bottom of v.
ayrılmak (asıl konudan) stray from v.
kiralamak (bir yeri asıl kiracıdan) sublease from v.
(birini) asıl amacından saptırmak sidetrack v.
asıl amacına ulaşmak achieve one's primary purpose v.
asıl konuya gelmek come to the point v.
asıl yapılması gereken şeyi ihmal edip başka şeylerle uğraşmak side-track v.
-in asıl nedeni olmak underlie v.
asıl amacından caydırmak side-track v.
asıl sahibine geri vermek return something to real owner v.
asıl sahibine geri vermek return to the rightful owner v.
asıl sahibine geri vermek return to the original owner v.
asıl sahibine iade etmek return something to real owner v.
asıl sahibine geri vermek return something to true owner v.
asıl sahibine iade etmek return to the rightful owner v.
asıl sahibine iade etmek return to the original owner v.
asıl sahibine iade etmek return something to true owner v.
asıl amacından farklı bir amaca ulaşmak için süreç veya kaynakların kontrolünü ele geçirmek highjack v.
asıl amacından farklı bir amaca ulaşmak için süreç veya kaynakların kontrolünü ele geçirmek hijack v.
(verilmek istenen asıl mesajı yok etmek için) gerekenden fazlasını yazmak overwrite v.
asıl doğasını çarpıtarak küçük düşürmek dirty v.
(asıl suçluyu) adalete teslim etmek surrender v.
asıl mirasçıya pay vermeyen inofficious adj.
asıl yerinde bulunan autochthonous adj.
asıl (fikir) candid adj.
asıl yerli aboriginal adj.
asıl fikrini gizlemeyen candid adj.
asıl kalmış underived adj.
asıl yerli aborigin adj.
niyet veya asıl anlamdan uzak tenorless adj.
sözcükleri asıl anlamlarında kullanan literal adj.
asıl noktaya yönlendiren direct adj.
asıl memlekete ait greater adj.
asıl memleketle ilgili greater adj.
asıl memleket olan greater adj.
asıl konuyu dağıtan argüman picayune adj.
asıl kaynağından gelen firsthand adj.
asıl kaynağından elde edilen firsthand adj.
(asıl performansa göre) önde çıkan warm-up adj.
asıl itibarıyla literally adv.
asıl yerlisi olarak aboriginally adv.
asıl önemli olan more importantly adv.
asıl yerinde in situ adv.
asıl konuya to the question adv.
asıl önemli olan da importantly adv.
asıl kaynağından first-hand adv.
asıl anlamı veren ön ek arche- pref.
Phrases
asıl konudan uzaklaşma all knowledge is contained in fandom expr.
Proverb
asıl güzellik yürektedir true beauty lies within
asıl güzellik yürektedir outer beauty is merely superficial
asıl güzellik yürektedir physical beauty is superficial
asıl güzellik yürektedir beauty is only skin-deep
küçük şeylerle/ayrıntılarla meşgul olmaktan asıl amacı kaçırmak/ıskalamak too busy fighting alligators to drain the swamp
küçük şeylerle/ayrıntılarla meşgul olmaktan asıl amacı kaçırmak/ıskalamak too busy fighting alligators to drain the swamp
asıl güzellik yürektedir beauty is more than skin deep
Colloquial
asıl şey real mccoy n.
asıl şey real stuff n.
asıl şey real thing n.
asıl önemlisi above all n.
(birinin) asıl niyeti (one's) game n.
bir kuruluşun asıl merkezi olan yer boiler room n.
asıl konuya gelmek come to the point v.
asıl konuya gelmek wrap it up v.
asıl önemli noktaya odaklanmak get down to it v.
asıl konuya odaklanmak get down to it v.
asıl sorun şu ki and the real problem is expr.
asıl eğlence half the fun of something expr.
asıl sıkıntı half the trouble of something expr.
asıl niyetin ne? what is your game? expr.
asıl niyetin ne? what's your game? expr.
asıl niyetin ne? what's the game? expr.
(birinin) asıl yüzü what (one) is made of expr.
asıl yüzün what you are made of expr.
birinin asıl yüzü what somebody is made of expr.
asıl sorun şu ki here's the rub expr.
asıl zorluk şu ki here's the rub expr.
asıl sorun şu ki that's the rub expr.
asıl zorluk şu ki that's the rub expr.
ki bu da beni asıl bahsetmek istediğim noktaya getiriyor which brings me to the (main) point expr.
asıl zor kısım bundan sonra (it's) all uphill from here expr.
asıl zorlu kısım şimdi başlıyor (it's) all uphill from here expr.
asıl konudan uzaklaşma akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
asıl konudan uzaklaşma akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
bu da beni asıl bahsetmek istediğim konuya getiriyor that brings me to the point expr.
sen (asıl/bir de) … olunca gör wait till expr.
sen (asıl/bir de) … olunca gör wait until expr.
Idioms
asıl meseleye girmek için kullanılan bahane/vesile/fırsat a peg to hang a matter on n.
asıl derdini anlatmak için bir şeyi bahane olarak kullanmak a peg on which to hang (something) n.
asıl derdini anlatmak için bir şeyi bahane olarak kullanmak a peg on which to hang something n.
asıl derdini anlatmak için bir şeyi bahane olarak kullanmak a peg to hang (something) on n.
(eski zamanlarda) asıl görevi gemideki toplara barut taşımak olan delikanlı veya genç erkek powder boy n.
temel/asıl/öncelikli mesele/konu brass tacks n.
asıl/kaynak metnin özellikleri original character n.
ana/asıl/esas/başlıca neden/başlangıç nedeni a prime mover n.
asıl bomba the real thrill n.
asıl konu keynote speech n.
asıl konu keynote address n.
asıl konu the nuts and bolts n.
asıl konu nuts and bolts n.
asıl soru 000 question n.
asıl soru the $64 n.
bir şeyin asıl unsurları the meat and potatoes of something n.
(asıl) önemli olan bottom line n.
asıl konu (down to) bedrock n.
asıl önemli kısım (down to) bedrock n.
asıl bahsedilmek istenen (down to) bedrock n.
asıl yöneten kişi gray eminence n.
işin asıl amacı the object of the exercise n.
asıl yapılış amacı the object of the exercise n.
sorunun/meselenin asıl nedeni the root of the issue n.
asıl konu pith of the matter n.
asıl mesele pith of the matter n.
konunun en/asıl önemli kısmı the meat of the matter n.
bir şeyin/asıl şeyin yerini tutabilecek şey the next best thing n.
asıl istenene en çok benzeyen şey the next best thing n.
bir şeyi/operasyonu asıl organize eden kişi the brains of the operation n.
bir şeyi/operasyonu asıl idare eden kişi the brains of the operation n.
bir şeyin/operasyonun arkasındaki asıl kişi the brains of the operation n.
bir şeyi/operasyonu asıl organize eden kişi the brains of this operation n.
bir şeyi/operasyonu asıl idare eden kişi the brains of this operation n.
bir şeyin/operasyonun arkasındaki asıl kişi the brains of this operation n.
bir şeyi/operasyonu asıl organize eden kişi the brains of that operation n.
bir şeyi/operasyonu asıl idare eden kişi the brains of that operation n.
bir şeyin/operasyonun arkasındaki asıl kişi the brains of that operation n.
öğünün asıl yemeği the pièce de résistance n.
bir başarının arkasındaki asıl kişi the whole team and the dog under the wagon [old-fashioned] [us] n.
asıl dayanağı warp and woof n.
(birinin) asıl düşünceleri, görüşleri, istekleri, inançları (one's) true color n.
(birinin) asıl düşünceleri, görüşleri, istekleri, inançları (one's) true colors n.
asıl gerçeği gösteren test the acid test (of something) n.
asıl gerçeği gösteren test the litmus test [us] n.
asıl konu/sorun/mesele the burning question n.
kişinin gelir sağladığı asıl işi day job n.
asıl gerçekler facts on the ground n.
bir şeyin asıl eğlenceli kısmı half the fun of something n.
bir şeyin asıl eğlencesi half the fun of something n.
bir şeyin asıl zor kısmı half the trouble of something n.
bir şeyin asıl sıkıntısı half the trouble of something n.
perde arkasında asıl işi yapan ve göz önünde olmayan kişiler (bilim adamları, araştırmacılar the back-room boys [uk] n.
asıl kimse/şey the real simon pure [old-fashioned] n.
asıl kanun the spirit of the law n.
asıl karakteri your, his, her true colours [uk] n.
asıl karakteri your, his, her true colors [us] n.
küçük bir zaferin/başarının peşinden koşup asıl savaşı/mücadeleyi kaybetmek win the battle, but lose the war v.
asıl işe bakmak get down to cases v.
asıl işe bakmak get down to business v.
asıl işi ele almak get down to business v.
asıl konuya gelmek get down to the nuts and bolts v.
asıl konuya gelmek get down to business v.
asıl konuya gelmek get down to cases v.
asıl konuya gelmek get down to brass tacks v.
asıl konuya gelmek get down to the nitty-gritty v.
asıl konuya gelmemek beat about the bush v.
asıl konuya gelmemek go round the houses v.
asıl konuya gelmemek go all round the houses v.
asıl konuya gelmemek beat around the bush v.
asıl yüzünü göstermek show somebody what you are made of v.
(bir şeyin) asıl anlamını incelemek fathom the depths of (something) v.
asıl tutkularının peşinden gitmek find (one's) calling v.
asıl tutkularını kovalamak find (one's) calling v.
sorunun /meselenin asıl çıkış noktasını öğrenmek determine the root of the problem v.
formalitelere takılıp asıl önemli şeyleri kaçırmamak dispense with (the) formalities v.
belirli bir alandaki asıl ilgi odağı olmak hold the stage v.
(asıl) karakterini açığa vurmak reveal (one's) (true) stripes v.
(asıl) karakterini açığa vurmak show (one's) (true) stripes v.
asıl hedefinden/görevinden uzaklaşmak lose the plot [uk] v.
asıl hedefi kaçırmak lose the plot [uk] v.
perdenin arkasındaki (asıl) kişi olmak be the (real) power behind the throne v.
görünmeyen (asıl) kuvvet olmak be the (real) power behind the throne v.
asıl konuya gelmemek beat around/about the bush v.
(birinin) asıl niyetini ortaya çıkartmak blow (one's) cover v.
bir şeyin asıl sebebini bulmak get to the bottom of it v.
asıl nedenini bulmak get to the bottom of it v.
bir şeyin asıl sebebini bulmak get at the bottom of it v.
asıl nedenini bulmak get at the bottom of it v.
küçük bir harcamadan kaçacağım diye koca şeyi/elindekini/asıl önemli şeyi mahvetmek spoil the ship for a ha'porth of tar v.
küçük bir harcamadan kaçacağım diye koca şeyi/elindekini/asıl önemli şeyi mahvetmek spoil the ship for a ha'penny-worth of tar v.
birinin asıl demek istediğini anlamak get somebody's meaning v.
(bir şeyin) asıl amacına gelmek get to the point (of something) v.
bir şeyin esas/asıl nedenini kavramak get to the root of something v.
(birine) asıl yüzünü göstermek show (someone) what (one's) made of v.
asıl karakterini açığa vurmak show colors v.
asıl karakterini açığa vurmak show one's colors v.
gerçek/asıl rengini belli etmek show your true colours v.
asıl karakterini açığa vurmak show your true colours v.
küçük bir harcamadan kaçacağım diye koca şeyi/elindekini/asıl önemli şeyi mahvetmek spoil the ship for a ha'p'orth of tar v.
asıl konuya odaklanmış down to brass tacks adj.
asıl önemli olan yönlere odaklanmış down to brass tacks adj.
asıl mesele what it (all) comes down to expr.
asıl konuya gelelim with no further ado expr.
asıl sorun şu ki there's the rub expr.
asıl sorun şu ki therein lies the rub expr.
asıl bunu dinle! hold on to your hat! expr.
asıl fiyatından çok daha ucuza for pennies on the dollar expr.
asılacaksan ingiliz ipiyle asıl i might as well be hung for a sheep as a lamb expr.
asılacaksan ingiliz sicimiyle asıl i might as well be hung for a sheep as a lamb expr.
sen asıl bunu dinle! hold on to your hat! expr.
asıl konudan sapan off (the) track expr.
asıl işin/hareketin olduğu yerde on the ground expr.
bir şeyden asıl etkilenen kesimde on the ground expr.
bir şeyle asıl alakası olan sıradan/halktan insanlar arasında on the ground expr.
(bir şeyin) asıl eğlenceli kısmı half the fun of (something) expr.
(birinin) asıl istediği şey (one's) heart's desire expr.
(birinin) asıl ihtiyaç duyduğu şey (one's) heart's desire expr.
önemsiz şeylere takılıp asıl konuyu kaçırma catch not at the shadow and lose the substance expr.
yersiz/önemsiz şeylerin seni asıl konudan saptırmasına izin verme catch not at the shadow and lose the substance expr.
önemsiz şeylerle vakit harcayıp asıl/esas konuyu kaçırma catch not at the shadow and lose the substance expr.
işin asıl yürüme şekli how the sausage gets made expr.
asılacaksan ingiliz ipiyle asıl might as well be hung for a sheep as a lamb expr.
asılacaksan ingiliz ipiyle asıl might as well be hung for a sheep as (for) a lamb expr.
asıl zor/meşakkatli kısım the rubber hits the road expr.
Speaking
asıl ben teşekkür ederim i thank you n.
asıl soruma cevap vermedin you still haven't answered my original question expr.
asıl amacım tartışmak değil I'm not in the business of arguing expr.
asıl konuya gelecek olursak to get to the main point expr.
asıl konuya gelecek olursak to get back to the issue at hand expr.
asıl önemlisi what's really important is expr.
asıl önemlisi what really matters is expr.
kazanman ya da kaybetmen önemli değil, asıl olan oyunu nasıl oynadığındır it's not whether you win or lose, it's how you play the game expr.
Trade/Economic
asıl hedef primary objective n.
asıl borçlu principal debtor n.
asıl sermaye original capital n.
asıl faaliyetle ilgili olmayan gider nonoperation expense n.
asıl maaş basic salary n.
asıl maaş base pay n.
asıl sayı cardinal number n.
asıl borçlu primary obligator n.
asıl maaş basic pay n.
asıl aracı prime broker n.
asıl alacaklı principal creditor n.
asıl amaç primary objective n.
asıl borca müştereken sorumlu olan kişi joint maker n.
asıl borç principal debt n.
asıl denetçi original auditor n.
asıl denetçi original inspector n.
asıl ekonomik çevre primary economic environment n.
asıl faaliyet dışı elde edilen karlar non-operating profits n.
asıl fiyat prime cost n.
asıl ihtiyat primary reserve n.
asıl isim first name n.
asıl işveren primary employer n.
asıl kirayalan head charterer n.
asıl kopya tenor n.
asıl kopya master copy n.
asıl maliyet prime cost n.
asıl manifesto original ship’s commercial n.
asıl manifesto original manifest n.
asıl mevduat primary deposit n.
asıl nüsha original copy n.
asıl nüsha original manuscript n.
asıl oturanlar original inhabitants n.
asıl sakinler original inhabitants n.
asıl sorumluluk primary liability n.
asıl suret tenor n.
asıl ücret base pay n.
asıl üye original member n.
asıl ve maddi delil corpus delicti n.
bağımsız ve bağımlı değişkenlerin ikisinin de asıl değerlerin logaritmik değerleri biçiminde ifade edildiği fonksiyonel denklem log-log n.
bir ürüne asıl kimliğini veren sunuluş tarzı trade dress n.
çok az satılan veya asıl stoktan geriye kalan malların elden çıkartılması için ucuz fiyatla satılmaları close-out n.
ikramiye, prim, ek ödeme vb gelirlerin dışındaki asıl ödeme adaptive expectations theory n.
onaylı asıl kopya certified true copy n.
patent asıl patent parent n.
pay senetlerinin asıl fiyatıyla piyasa fiyatı arasındaki artış premium n.
şehrin en eski ve asıl çarşısının bulunduğu yer central business district n.
sözleşmede herhangi bir yenileme yapmadan önce belirlenmiş olan asıl sözleşme süresi initial term of the contract n.
sözleşmede herhangi bir yenileme yapmadan önce belirlenmiş olan asıl sözleşme süresi initial contract duration n.
toplu sözleşmede anlaşmaya varmak için tarafların işbirliği yapmalarının gerekli olduğu aralarındaki çekişmenin asıl amacının ise bu işbirliğinden doğacak yararların bölüşümüyle ilgili olduğu görüşü symbiotic relationship n.
tali borç kendisine göre asıl borçların öncelik taşımakta olduğu borçlar junior debt n.
yalnızca asıl borçlu tarafından ödenebilen ciro edilebilir senet obligatory bill n.
Law
asıl dava principal case n.
asıl borçlu principal debtor n.
asıl ceza principal punishment n.
asıl iddia principal claim n.
asıl sebep first cause n.
asıl dava original action n.
asıl mahkeme regular court n.
asıl gaye final cause n.
asıl başvuru sahibi principle claimant n.
asıl başvuru sahibi main applicant n.
asıl beyyine primary evidence n.
asıl borç principal debt n.
asıl borç primary obligation n.
asıl delil primary evidence n.
asıl eşya principal property n.
asıl gerekçe ratio decidendi n.
asıl hak essential right n.
asıl haklar principal rights n.
asıl irtifak hakkının kullanımını kolaylaştırıcı ikinci derece irtifak secondary easement n.
asıl kanıt primary evidence n.
asıl kıymet merits n.
asıl nüsha authenticum n.
asıl vecibe primary obligation n.
asıl zilyetlik reversion n.
davaya konu olan asıl durum prayer n.
hukukun asıl kaynakları primary sources of law n.
temyiz edenin asıl iddiaya alternatif ithamı appellant's alternative averment n.
kiraya veren asıl kiracı underletter n.
bir duruşmadaki en önemli veya asıl tanık star witness n.
mülkiyetin asıl sahibine dönmesi reverter n.
mülkiyetin asıl sahibine devri reverter n.
kefile başvurmadan önce, asıl borçlu veya borçlunun mülkü ile ilgili tüm hukuki yolların tükenmesi discussion n.
asıl resmi belge script n.
asıl niyeti anlaşılmadan yürütmeye alınan tadil sleeper n.
(asıl kiracı tarafından) kiraya vermek underlease v.
(asıl kiracı tarafından) kiraya vermek underlet v.
asıl borçluya dava açmak excuss v.
borç kefilin üzerine kalmadan asıl borçluya dava açmak discuss v.
borcu ikincil mükellefe dava açmadan evvel asıl borçludan tahsil etmek discuss v.
asıl zilyetliğe ait reversionary adj.
Politics
asıl belgeler original acts n.
asıl dönem base period n.
görevin asıl amacından sapması mission creep n.
Insurance
asıl sigortacının reasürör şirketin bilgisine sunduğu, reasüranslı riskleri gösteren belge bordereaux n.
Tourism
asıl gidilecek yer main destination n.
asıl gidilen yer main destination n.
Media
ilgili bir konuya geçmek için asıl akışı bölen sahne cutaway n.
Advertising
tüketicide ilgi, heyecan, beklenti ve merak uyandırmak amacıyla, asıl reklam kampanyası başlamadan önce yayınlanan ve ürünle/hizmetle/firmayla ilgili ipucu veren küçük reklamlar teaser ads n.
Technical
asıl sayı cardinal number n.
asıl adres home address n.
asıl bileşen principal ingredient n.
asıl haline geri dönme recovery n.
asıl resim assembly drawing n.
bir kuruluşun, hareketin arkasındaki asıl yönlendirici güç wheelman n.
asıl video görselinin üzerini kapatan görsel super n.
asıl yerli autochthonal adj.
asıl yerli autochthonous adj.
asıl boy-en oranı oar (original aspect ratio) abrev.
Computer
asıl dinleyici kopyası düzeni handout master layout n.
adres-mektup birleştir asıl belgesi mail merge main document n.
asıl ye strict yaa n.
asıl slayt slide master n.
asıl düzeni master layout n.
asıl dinleyici kopyası handout master n.
asıl not düzeni notes master layout n.
asıl ad principal name n.
asıl adres home address n.
asıl akış master stream n.
asıl anahat outline master n.
asıl başlık title master n.
asıl belge main document n.
asıl belge master document n.
asıl belge görünümü master document view n.
asıl düğüm primary node n.
asıl girdi main entry n.
asıl giriş master input n.
asıl kimlik main identity n.
asıl kopya master copy n.
asıl notlar notes master n.
asıl öğe main entry n.
asıl paragraf hanging indentation n.
asıl: başlık master: title n.
asıl: gövde master: body n.
bağımsız ve bağımlı değişkenlerin ikisinin de asıl değerlerin logaritmik değerleri biçiminde ifade edildiği fonksiyonel denklem log-log n.
hataların bulunarak asıl ve hatasız verinin yeniden oluşturulması error correction n.
asıl öğeyi yeniden adlandır rename master expr.
asıl slaytı yeniden adlandır rename master expr.
asıl başlığı sil delete title master expr.
asıl'ı sil delete master expr.
sadece asıl sözlükten from main dictionary only expr.
Informatics
asıl görevi veri tabanı oluşturup sürdürmek olan kurum data bank n.
Telecom
asıl hücre cell of origin n.
asıl frekans originate frequency n.
asıl iletim ortamında yürütülmeyen (işlem) offline adj.
Electric
asıl koruma main protection n.
Textile
asıl boyama öncesi baz boyasıyla boyamak bottom v.
Architecture
asıl projenin inşasını kolaylaştırmak için oluşturulan temel yapılar false works n.
(şato ve otellerin) yaşama mekanlarını barındıran asıl bloku corps de logis n.
Construction
asıl hizmetler basic services n.
Dyeing
(asıl rengi gölgeleyerek) renk efekti yaratmak overtone v.
(asıl rengi gölgeleyerek) renklendirmek overtone v.
Transportation
kargo yüklü konteynerlerin ilgili tedarik destek veya maliyet birimine nakledilmeden önce sınıflandırılması gereken asıl yer centralized receiving and shipping point n.
Railway
asıl amacından saptırmak sidetrack v.
Aeronautic
uçağın asıl izi main aircraft track n.
uçağın aniden asıl uçuş pozisyonuna gelebilme kapasitesi stability n.
Marine
geminin asıl ana halatları standing rigging n.
Mining
bir bölgedeki asıl/ana mineral kaynağı mother lode n.
Medical
cildin asıl bölgeye bağlı olduğu taban pedicle n.
asıl yerinde in situ expr.
asıl yerinde insitu expr.
Anatomy
beyincik ve soğan iliğini asıl beyine bağlayan sinir lifleri pons n.
Psychology
(klasik koşullanmada) asıl uyarıcıya benzeyen bir uyarıcıyla koşullu tepkinin ortaya çıkarılması irradiation n.
Printing
geçici parça yerine asıl baskı elemanının yerleştirilmesi turn n.
Food Engineering
hayvanın asıl gövde kısmı middle n.
Gastronomy
asıl hani balığı comber n.
Math
10 üzeri 42'ye eşit asıl sayı tredecillion n.
10 üzeri 78'e eşit asıl sayı tredecillion [brit] n.
asıl sayı cardinal number n.
asıl normal principal normal n.
asıl sayılar cardinal numbers n.
yedi ile birin toplanmasıyla elde edilen asıl sayı octet n.
10 üzeri 42'ye eşit asıl sayıya denk tredecillion adj.
Geometry
asıl dörtlenik ekseni principal axes of a quadric n.
Logic
(asıl anlamdan ziyade bir diğer önerme üzerinden çıkarım yapılabilen) önerme implicature n.
Biology
hücre çekirdeğinin asıl maddesi nucleoplasm n.
hücre çekirdeğinin asıl maddesi olan çekirdek plazması nucleoplasm n.
oluşumun asıl koşulları veya jeolojik yaşını gösteren diagnostic adj.
Marine Biology
asıl hani comber n.
Education
asıl branş major field of study n.
asıl branş (üniversitede) major n.
asıl müfredat real curriculum n.
finallerden önce öğrencilerin asıl sınava daha iyi hazırlanabilmesi için yapılan hazırlık sınavı mock exam n.
asıl branş olarak almak (üniversitede) major in v.
Literature
asıl konuşmacı haricindeki biri tarafından alıntılanan konuşma oblique narration n.
asıl konuşmacı haricindeki biri tarafından alıntılanan konuşma oblique speech n.
Linguistics
asıl dil primary language n.