bir noktada - Turkish English Dictionary
History

bir noktada



Meanings of "bir noktada" in English Turkish Dictionary : 3 result(s)

Turkish English
General
bir noktada at one point adv.
bir noktada along adv.
Phrases
bir noktada somewhere along/down the line expr.

Meanings of "bir noktada" with other terms in English Turkish Dictionary : 118 result(s)

Turkish English
General
dikkati bir noktada toplama concentration n.
bir noktada birleşme convergence n.
yol üzerinde bir ara noktada konaklamaya ve başka tarifelerle birleştirilmeye imkan tanımayan tarife point-to-point air fare n.
bir noktada toplanma concentration n.
belirli bir noktada yoğunlaşan hareketli etkinlik feeding frenzy n.
ışınların bir noktada birleşmesi corradiation n.
gücü bir noktada toplamak concentrate v.
bir noktada bağlamak conflate v.
bir noktada birleşmek converge on v.
düşünceyi bir noktada toplamak concentrate v.
bir noktada buluşmak get on the same page v.
bir noktada toplamak focus v.
bir noktada toplamak focus on v.
bir noktada birleşmek converge v.
dikkati bir noktada toplamak concentrate v.
ortak bir noktada anlaşmak find a middle ground v.
ortak bir noktada buluşmak find a middle ground v.
ortak bir noktada buluşmak meet in the middle v.
ortak bir noktada anlaşmak meet in the middle v.
bir noktada toplanmak concentrate v.
havada belli bir noktada durmak hover v.
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak converge on v.
bir noktada odaklamak concenter v.
bir noktada birleştirmek concenter v.
bir noktada toplanmak concentre v.
bir noktada birleşmek concur [obsolete] v.
bir noktada birleşmek corner v.
bir noktada birleşmek corradiate v.
bir noktada birleşmeyen nonconvergent adj.
tehlikeli bir noktada olmayan noncritical adj.
her bir noktada gerçekleşen pointwise adj.
bir noktada birleşen convergent adj.
fiyatı bir noktada sabitlenen pegged adj.
belli bir noktada at some point adv.
bir noktada toplanmadan diffusely adv.
Phrasals
bir noktada birleşmek converge in upon (someone or something) v.
bir noktada bir araya gelmek converge in upon (someone or something) v.
(bir şeyle) bir noktada birleşmek tail into (something) v.
(birilerini) bir noktada/konuda buluşturmak bring (someone) together v.
(birilerini) bir noktada/konuda birleştirmek bring (someone) together v.
birilerini/bir şeyleri bir noktada birleştirmek concentrate someone or something at something v.
(bir noktada) birleştirmek concentrate at (some place) v.
(bir noktada) birleşmek concentrate at (some place) v.
(bir noktada) toplanmak converge upon (someone or something) v.
bir noktada birleşmek converge upon (someone or something) v.
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak converge upon (someone or something) v.
(bir noktada) toplanmak converge on (someone or something) v.
bir noktada birleşmek converge on (someone or something) v.
farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmak converge on (someone or something) v.
Proverb
en sakin insan bile bir noktada sinirlenir even a worm will turn
Colloquial
başarılı bir noktada on a high adj.
etkileyici bir noktada on a high adj.
kritik bir noktada in the firing line expr.
Idioms
(bir noktada) takılmak/takılıp kalmak be stuck on v.
düşünceyi/zihni bir noktada toplamak concentrate the mind v.
ortak bir noktada anlaşmak find a middle ground v.
(bir şeyi) başarılı bir noktada bırakmak/bitirmek finish (something) on a high note v.
(bir şeyi) en yüksek noktada bırakmak/bitirmek finish (something) on a high note v.
(bir şeyi) en başarılı noktada bırakmak leave (something) on a high note v.
manevra yapması zor bir noktada/yerde dönmek turn on a sixpence [uk] v.
bir noktada çakılı kalmış glued/rooted to the spot adj.
manevra yapması zor bir noktada on a sixpence [uk] expr.
en sakin insan bile bir noktada sinirlenir a worm will turn expr.
kritik bir noktada at a crossroads expr.
ileri gitmenin/gelişmenin mümkün olmadığı bir noktada at a dead end expr.
kritik bir noktada at the crossroads expr.
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır every dog has his/her day expr.
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır every dog has his/its day expr.
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır every dog will have his day expr.
herkesin bir noktada şansı dönecektir every dog will have his day expr.
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır every dog will have his/her day expr.
herkesin bir noktada şansı dönecektir every dog will have his/her day expr.
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır every dog will have its day expr.
herkesin bir noktada şansı dönecektir every dog will have its day expr.
Speaking
o noktada bunda bir şeyler olduğunu düşünmeye başladık at that point we started to think there may be something in this expr.
Trade/Economic
bu doğruluk şartına bir veya birden fazla noktada uyulmamış olması failure or failures to be so true and correct n.
Technical
rastgele bir düzlem ile üç noktada kesişen kübik uzay eğrisi twisted cubic n.
bir noktada kesişen kuvvetler concurrent forces n.
bir ucunda kütük, diğer ucunda buhar silindiri ve orta noktada bağlama kolu bulunan buhar makinesi grasshopper engine n.
bir noktada toplamak nodalize v.
bir noktada toplamak nodalise v.
havada belli bir noktada durmak hover v.
tanımlanabilen tek bir noktada yer almayan nonpoint adj.
bir noktada birleşen convergent adj.
Computer
bilgisayar oyunlarında oyunun büyük bir kısmı boyunca aynı noktada kalıp oradan geçen diğer oyuncuları vuran oyuncu camper n.
herhangi bir noktada bırakılarak geri dönülebilen bilgisayar programı bölümü co-routine n.
Mechanic
sabit bir noktada çalışan dişli türü fixed expansion gear n.
Architecture
bir noktada birleşen iki simetrik çift eğriden oluşan bir kemer ogee n.
zirvedeki bir noktada birleşen iki ters s biçiminden oluşan bir dış hattı olan ogee adj.
Construction
belirli bir noktada gerçekleşen eğim derecesini temsil eden birim degree-day n.
Medical
belirli bir noktada sıvı birikmesine neden olmak draw v.
Psychology
dikkati bir noktada toplayamama distractibility n.
Pathology
vücutta uyarılan bölge harici başka bir noktada hissedilen duyu allocheiria n.
vücutta uyarılan bölge harici başka bir noktada hissedilen duyu allochiria n.
Optics
bir noktada birleşen (ışık ışınları) focused adj.
bir noktada birleşen (ışık ışınları) focussed adj.
Math
bir noktada tek bir türevi bulunan (fonksiyon) monogenic adj.
(fonksiyon) bir noktada sonsuz sayıda türevi olan polygenic adj.
Geometry
belirli bir dış noktada bir nesne tarafından oluşturulan açı subtended angle n.
bir çemberin başka bir çember etrafında döndüğü sabit bir noktada oluşan geometrik eğri epitrochoid n.
bir noktada birleşen ortogonal üç düzlemin etrafındaki tüm üç boyutlu alanı böldüğü sekiz bölgeden her biri octant n.
Physics
alandaki belirli bir noktada elektrik veya manyetik alan tarafından uygulanan kuvvetlerin vektörel toplamı field intensity n.
Biology
belirli bir noktada tutunan fagosit fixed phagocyte n.
Astronomy
çok uzak bir noktada bulunması nedeniyle hareketinin hassas gözlemler sonucu hesaplanabildiği bir yıldız türü fixed star n.
Linguistics
hava akışını bir noktada durdurup birden bırakarak çıkarılan ünsüz plosive speech sound n.
hava akışını bir noktada durdurup birden bırakarak çıkarılan ünsüz stop consonant n.
Geography
dünya yüzeyindeki belirli bir noktada olan topocentric adj.
Geology
(dağ sıraları veya jeolojik katmanlarda) bir noktada kümelenme syntaxis n.
Military
muharebe gücünün bir noktada toplanması mass n.
dağıtılmak üzere belirli bir noktada toplanan mühimmat dump n.
belirli bir noktada uzun süreli hizmet sunan sağlık kuruluşu fixed medical treatment facility n.
Basketball
potadan uzak bir noktada iki el ile yapılan atış set n.
Music
belirli birkaç noktada kullanılan bir dizi org düğmesi combination n.
rezonatör bir enstrümanın tel titreşimlerini köprüden rezonatör konisine birden fazla noktada ileten parçası spider n.
parça esnasında bir noktada önceki melodiyi tekrarlamak recapitulate v.
Photography
fotografik ortamda ışığın bir noktada birleşmesi focus n.
belirli bir tür lens ile ışık huzmesini tek bir noktada birleştiren amacratic adj.
belirli bir tür lens ile ışık huzmesini tek bir noktada birleştiren amasthenic adj.