|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi |
trace to n.
|
|
2 |
General |
bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelerle uğramak |
drift v.
|
|
3 |
General |
kadar yayılmak (bir yere) |
spill over into v.
|
|
4 |
General |
(bir yere kadar) çekmek |
gather v.
|
|
5 |
General |
belirli bir yere kadar |
so far adv.
|
|
Phrasals |
|
6 |
Phrasals |
bir yere kadar gitmek |
go up v.
|
|
7 |
Phrasals |
(bir yere kadar) taşımak |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
|
8 |
Phrasals |
bir kimseye bir yere/bir kimsenin yanına kadar eşlik etmek |
walk someone over to someone or something v.
|
|
9 |
Phrasals |
biriyle bir yere kadar yarışmak |
race someone to some place v.
|
|
10 |
Phrasals |
birine bir yere kadar eşlik etmek |
usher someone into some place v.
|
|
11 |
Phrasals |
birine bir yere kadar eşlik etmek |
usher someone or something in v.
|
|
12 |
Phrasals |
birine bir yere kadar eşlik etmek |
carry someone somewhere v.
|
|
13 |
Phrasals |
birine bir yere kadar eşlik etmek |
see someone into something v.
|
|
|
14 |
Phrasals |
birine bir yere kadar eşlik etmek |
see someone in v.
|
|
15 |
Phrasals |
bir kimseyi bir yere kadar geçirmek |
walk someone over to someone or something v.
|
|
16 |
Phrasals |
bir şeyi bir yere kadar doldurmak |
fill something to something v.
|
|
17 |
Phrasals |
(birine bir şeye/yere) kadar eşlik etmek |
show (one) to (something or some place) v.
|
|
18 |
Phrasals |
(birine bir şeye/yere) kadar yol göstermek |
show (one) to (something or some place) v.
|
|
19 |
Phrasals |
(birini bir şeye/yere) kadar götürmek |
show (one) to (something or some place) v.
|
|
20 |
Phrasals |
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar eşlik etmek |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
|
21 |
Phrasals |
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar yolu göstermek |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
|
22 |
Phrasals |
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar rehberlik etmek |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
|
23 |
Phrasals |
(birilerini bir şeye/yere) ağzına kadar doldurmak |
pack (someone) into (something or some place) v.
|
|
24 |
Phrasals |
bir şeyi gittiği yere kadar kullanmak |
squeeze something from something v.
|
|
25 |
Phrasals |
(bir şeyi bir yere) kadar doldurmak |
fill (something) to (some point) v.
|
|
26 |
Phrasals |
(bir şeye bir yere/bir şeye kadar/doğru) kılavuzluk/pilotluk/kaptanlık etmek |
pilot (something) in(to something or some place) v.
|
|
27 |
Phrasals |
(birine/bir şeye/bir yere) kadar koşmak |
run up to (someone, something, or some place) v.
|
|
28 |
Phrasals |
hızla (birine/bir şeye/bir yere) kadar gitmek |
run up to (someone, something, or some place) v.
|
|
29 |
Phrasals |
(birine bir yere) kadar eşlik/refakat etmek |
see (one) to (some place) v.
|
|
30 |
Phrasals |
bir yere kadar eşlik etmek |
usher into some place v.
|
|
Phrases |
|
31 |
Phrases |
(bir şeyin) yettiği yere kadar |
to the best of (something) expr.
|
|
Colloquial |
|
32 |
Colloquial |
bir yere kadar gidiyorum anlamında söylenen bir söz |
go to see a man about a dog n.
|
|
33 |
Colloquial |
bir yere kadar eşlik etmek |
carry somewhere v.
|
|
|
34 |
Colloquial |
ta (bir yere) kadar gitmek |
go all the way to (some place) v.
|
|
35 |
Colloquial |
resmi bir yere birlikte gidilebilecek/davet edilebilecek kadar iyi görünümlü biri |
pfd (potential formal date) abrev.
|
|
Idioms |
|
36 |
Idioms |
gücü bir yere kadar olan insan vücudu |
flesh and blood n.
|
|
37 |
Idioms |
kendinden geçecek/yere yığılacak kadar şiddetli bir yumruk yemek |
get (one's) bell rung v.
|
|
38 |
Idioms |
kendinden geçecek/yere yığılacak kadar şiddetli bir yumruk yemek |
ring (one's) bell v.
|
|
39 |
Idioms |
bir yere kadar gitmek |
see a man about a horse v.
|
|
40 |
Idioms |
bir yere kadar yeterli/yararlı olmak |
go a long way v.
|
|
41 |
Idioms |
(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak |
be able to take only so much v.
|
|
42 |
Idioms |
(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak |
be able to take just so much v.
|
|
43 |
Idioms |
(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak |
can take just so much v.
|
|
44 |
Idioms |
(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak |
can take only so much v.
|
|
45 |
Idioms |
(bir şeye/bir yere) kadar gitmek |
make it as far as (something or some place) v.
|
|
46 |
Idioms |
(bir yere/bir şeye) kadar gelmek |
make it as far as (something or some place) v.
|
|
47 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıyı bir yere kadar kaldırabilmek |
able to take just so much v.
|
|
48 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek |
able to take just so much v.
|
|
49 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek |
able to take just so much v.
|
|
50 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıyı bir yere kadar kaldırabilmek |
able to take only so much v.
|
|
51 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar dayanabilmek |
able to take only so much v.
|
|
52 |
Idioms |
fiziksel/ruhsal sıkıntıya bir yere kadar tahammül edebilmek |
able to take only so much v.
|
|
53 |
Idioms |
(birine bir yere) kadar eşlik etmek |
carry (one) (somewhere) v.
|
|
54 |
Idioms |
bisikletle/arabayla (bir yere) kadar gitmek |
go for a spin (to some place) v.
|
|
55 |
Idioms |
bisikletle/arabayla (bir yere) kadar gitmek |
go out for a spin (to some place) v.
|
|
56 |
Idioms |
(bir şeyi) gittiği yere kadar kullanmak |
play (something) for all (something) is worth v.
|
|
57 |
Idioms |
(bir şeyi) gittiği yere kadar değerlendirmek |
play (something) for all (something) is worth v.
|
|
58 |
Idioms |
bir yere kadar gidivermek |
run up to some place v.
|
|
59 |
Idioms |
(bir şeye/bir yere) kadar varamamak |
stop short of (something) v.
|
|
60 |
Idioms |
belli bir yere kadar |
insofar adv.
|
|
61 |
Idioms |
belirli bir yere kadar |
to a certain extent expr.
|
|
62 |
Idioms |
bir yere kadar gidiyorum/gideceğim |
I need to go see a man about a dog expr.
|
|
63 |
Idioms |
bir yere kadar gidiyorum |
I have to go see a man about a dog expr.
|
|
Speaking |
|
64 |
Speaking |
bir yere kadar gidip geliyorum (birini ekerken söylenir) |
I need to see a man about a dog expr.
|
|
65 |
Speaking |
bir yere kadar gidiyorum geri döneceğim |
I'm going somewhere I'll be back expr.
|
|
Geography |
|
66 |
Geography |
bir kıta veya adanın suyun altında yer alan ve kıyıdan başlayıp deniz tabanının dik şekilde okyanus tabanına doğru alçaldığı yere kadar uzanan bölümünün sınırı |
shelf n.
|
|