dünyada - Turkish English Dictionary
History

dünyada



Meanings of "dünyada" in English Turkish Dictionary : 13 result(s)

Turkish English
General
dünyada for all the world adv.
dünyada not at my price adv.
dünyada in the world adv.
dünyada on earth adv.
Phrases
dünyada under the sun expr.
Colloquial
dünyada god's green earth expr.
dünyada for the life of expr.
Idioms
dünyada under the sun expr.
dünyada to save (one's) life expr.
dünyada to save life expr.
dünyada to save your life expr.
dünyada wild horses (would not make you do something) expr.
Archaic
dünyada below adv.

Meanings of "dünyada" with other terms in English Turkish Dictionary : 166 result(s)

Turkish English
General
bütün dünyada the world over n.
dünyada var olan şey terrestrial n.
dünyada barış peace on earth n.
tüm dünyada şubeleri olan kuruluş worldwide organization n.
dünyada bir ilk a first in the world n.
gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan a rational person living in the real world n.
dünyada yaşayan kimse tellurist n.
dünyada yaşayan canlı terrestrial n.
dünyada yaşayan canlı formları planet n.
insanın dünyada yaşadığı dönem peregrination [obsolete] n.
dünyada günahsız yaşamanın mümkün olduğuna olan inanç perfectibility n.
dünyada olup bitenlerden haberi olmamak be out of touch v.
dünyada olup bitenleri bilmek know what's what v.
dünyada bir ilk olmak be a first in the world v.
bütün dünyada bilinmek be known all over the world v.
dünyada yaşayan tellurian adj.
dünyada yaşayan terrestrial adj.
dünyada olan earthly adj.
dünyada var olmayan unterrestrial adj.
tüm dünyada geçerli world adj.
dünyada bulunan intramundane adj.
bütün dünyada worldwide adv.
bütün dünyada throughout the world adv.
bu dünyada in the flesh adv.
öbür dünyada beyond the veil adv.
tüm dünyada around the world adv.
dünyada katiyen not at my price adv.
tüm dünyada all over the world adv.
dünyada (olmaz) never in this world adv.
bütün dünyada all over the world adv.
erkeklerle çevrili bir dünyada in a world surrounded by men adv.
tüm dünyada across the world adv.
öbür dünyada hereafter adv.
öbür dünyada by and by adv.
öteki dünyada by and by adv.
gerçek dünyada in re adv.
gerçek dünyada in rebus adv.
şu dünyada in time adv.
Phrases
bütün dünyada the whole world over adv.
ne biçim/nasıl bir dünyada yaşıyoruz what a time to be alive expr.
tüm dünyada/piyasada bulabileceğinin en iyisi/mükemmeli best of all worlds expr.
ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
ayna ayna söyle bana kim en güzel bu dünyada mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
ayna ayna benden daha güzeli var mı dünyada mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
bütün dünyada all over the earth expr.
(dünyada) yaşayan on the face of the earth expr.
Proverb
yurtta barış dünyada barış peace at home, peace in the world
ye, iç, eğlen şu üç günlük dünyada eat, drink, and be merry, for tomorrow we die
dünya malı dünyada kalır you can't take it with you when you die
dünyada bin bir tuhaflıkta insan var there's none so queer as folk
dünyada binbir tuhaflıkta insan var there's nowt so queer as folk
Colloquial
şu fani dünyada in this mortal world expr.
şu fani dünyada in this transitory world expr.
şu yalancı dünyada in this mortal world expr.
şu yalancı dünyada in this transitory world expr.
tüm dünyada pole to pole expr.
dünyada hiçbir şeye benzemez/benzemiyor like nothing on earth expr.
dünyada eşi benzeri yok like nothing on earth expr.
dünyada olmaz I'll be hanged expr.
dünyada olmaz I'll be hanged if I expr.
dünyada olmaz not on your tintype [obsolete] [us] expr.
başka bir dünyada görüşmek üzere (I'll) see you in another life expr.
başka bir dünyada görüşürüz (I'll) see you in another life expr.
dünyada yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
Idioms
dünyada bir cennet paradise on earth n.
dünyada yapamamak not have an earthly chance v.
dünyada yapamamak stand no earthly chance v.
dünyada yapamamak not stand an earthly chance v.
başka bir dünyada/gezegende yaşamak be on another planet v.
başka bir dünyada/gezegende yaşamak be living on another planet v.
dünyada olup bitenlere karşı sınırlı bilgiye sahip olarak izole bir yaşam sürmek live under a rock v.
dünyada şansı olmamak not have an earthly chance [uk] v.
dünyada şansı olmamak stand no earthly chance v.
(böyle bir şey) dünyada görülmemek be out of this world v.
dünyada yapmam see (one) in hell before (doing something) v.
başka bir dünyada/gezegende olmak be in another world v.
bu dünyada/gezegende olmamak be in another world v.
dünyada yapamamak not stand an earthly [uk] v.
dünyada şansı olmamak not stand an earthly [uk] v.
dünyada yapamamak not have an earthly [uk] v.
dünyada şansı olmamak not have an earthly [uk] v.
hangi dünyada/gezegende yaşıyor? what planet is somebody on? v.
kendine ait bir dünyada olmak be in a world of your own v.
kendine ait bir dünyada yaşamak live in a world of your own v.
dünyada kaçırmamak not miss for the world v.
bütün dünyada (all) the world over expr.
dünyada olmaz in a pig's eye expr.
dünyada kaçırmam not miss something for the world expr.
dünyada kaçırmam not miss something for love nor money expr.
dünyada olmaz in a pig's ass expr.
dünyada olmaz not at any price expr.
dünyada olmaz not on your life expr.
dünyada oraya gitmem! wild horses couldn't drag me there! expr.
dünyada (olmaz) for all the world expr.
dünyada yokken before your time expr.
dünyada kaçırmam not miss something for love nor money expr.
dünyada eşi benzeri olmayacak kadar ilginç like nothing on earth expr.
dünyada kaçırmam not miss something for the world expr.
dünyada olmaz in a pig's ear expr.
şu dünyada su en iyi içkidir adam's ale is the best brew expr.
tüm dünyada (all) the world over expr.
biri hangi dünyada/gezegende yaşıyor? what planet is somebody on? expr.
biri dünyada yokken before someone's time expr.
dünya malı dünyada kalır can't take it with you expr.
öbür dünyada in abraham's bosom expr.
dünyada yok not an earthly expr.
(biri bir şeye) dünyada/ölse gitmez wild horses couldn't drag (one) to (something) expr.
(biri bir şeyi) dünyada/ölse söylemez wild horses couldn't drag (something) from (one) expr.
biri bir şeye dünyada/ölse gitmez wild horses won't drag someone to something (or something from someone) expr.
(biri bir şeye) dünyada/ölse gitmez wild horses wouldn't drag (one) to (something) expr.
(biri bir şeyi) dünyada/ölse söylemez wild horses wouldn't drag (something) from (one) expr.
Speaking
bu dünyada yanına kar kalacak şeyler vardır there are things you can get away with expr.
bu dünyada kendinden başka kimseyi önemsemiyorsun you don't care about anyone in this world except yourself expr.
dünyada çeşit çeşit insan var it takes all kinds to make a world expr.
dünyada görmek istediğin değişimin bir parçası ol be part of a change you want to see in the world expr.
dünyada çeşit çeşit insan var (böyle kabul etmelisin) it takes all sorts expr.
dünyada inanmam my foot expr.
dünyada değişmem I would not change it for the whole world expr.
dünyada gitmem I would not go for the whole world expr.
dünyada çeşit çeşit insan var (böyle kabul etmelisin) it takes all sorts to make a world expr.
dünyada görmek istediğin değişimin bir parçası ol be the change you want to see in the world expr.
dünyada yokken before one's time expr.
dünyada olmaz I'll see him damned first expr.
dünyada olanlara baktıkça I look at what is happening in the world expr.
dünyada neredesiniz? where are you in the world? expr.
seni burada göreceğime dünyada inanmazdım fancy meeting you here expr.
Chat Usage
gerçek dünyada irw (in the real world) n.
Trade/Economic
tüm dünyada geçerli poliçe wide world policy n.
Law
sanal ortamda çocukların güvenini kazanıp sanal ya da gerçek dünyada onlara istismar edilmesi online grooming n.
Politics
dünyada her geçen gün büyüyen fakirlik problemi explosive problems of world poverty n.
istiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler the enemies conspiring against your independence and your republic, may have behind them a victory unprecedented in the annals of the world n.
Medical
müstahzar olarak dünyada ilk defa geliştirilen ve pazarlama hakkı ilgili resmi kuruluştan alınan ilaç innovator drug n.
Logic
aynı bireyi mümkün olan her dünyada tanımlayan ifade rigid designator n.
Physics
on sayısının fiziksel dünyada karşılığı olmayan çok büyük bir kuvveti googolplex n.
Astronomy
dünyada olan circumterraneous adj.
dünyada yaşayan circumterraneous adj.
Zoology
eski dünya'ya özgü olup günümüzde tüm dünyada evlerde haşere olarak görülen kahverengimsi gri bir fare mus musculus n.
Botanic
mısır'a özgü olup dünyada yaygın yetiştirilen, aromatik tohumlarından elde edilen yağı tıbbi amaçlarla ve yemeklerde kullanılan bir bitki anise (pimpinella anisum) n.
mısır'a özgü olup dünyada yaygın yetiştirilen, aromatik tohumlarından elde edilen yağı tıbbi amaçlarla ve yemeklerde kullanılan bir bitki anise plant n.
tüm dünyada yaygın olarak görülen ve patates dahil pek çok bitkinin hastalanmasına sebep olan bir bitki mantarı rhizoctonia n.
Literature
belirli bir kurgusal dünyada geçen ve birçok hayran tarafından resmi kabul edilen eserler ve olaylar bütünü canon n.
History
antik dünyada özellikle yunan, roma veya yahudi uygarlıklarından uluslar ancients n.
(antik dünyada) bir dik mızrağın üzerine savrulduğu iki dik mızraktan oluşan esaret sembolü yoke n.
(antik dünyada) galya alpleri cisalpine gaul n.
Archaeology
eski mezarlarda merhumun öbür dünyada kullanması için koyulduğu düşünülen objeler grave goods n.
Religious
tüm dünyada dinler arasında işbirliği ve beraberliği savunan bir akım ecumenism n.
Philosophy
anlamsız ve mantıksız bir dünyada var olma (the) absurd n.
dünyada günahsız yaşamanın mümkün olduğuna olan inanç perfectionism n.
dış dünyada olan nonself adj.
öteki dünyada transmundane adj.
Geography
dünyada belirli bir coğrafyadan oluşan harita derlemesi map collection n.
dünyada belirli bir coğrafyadan oluşan harita derlemesi book of maps n.
dünyada güneşin battığı kısım occident [obsolete] n.
Geology
dünyada dağ oluşumunun meydana geldiği yer orogen n.
Cinema
dünyada ilk oynatım world premiere n.
dünyada ilk gösterim world premiere n.
Latin
dünyada barış pacem in terris n.
Ornithology
tüm dünyada özellikle kentsel ve tarımsal alanlarda bulunan bir ev serçesi twit-twat n.
tüm dünyada özellikle kentsel ve tarımsal alanlarda bulunan bir ev serçesi house sparrow n.
tüm dünyada özellikle kentsel ve tarımsal alanlarda bulunan bir ev serçesi english sparrow n.
tüm dünyada özellikle kentsel ve tarımsal alanlarda bulunan bir ev serçesi indian sparrow n.
tüm dünyada özellikle kentsel ve tarımsal alanlarda bulunan bir ev serçesi indian house sparrow n.
Slang
(biri bir şeyi) dünyada yapamaz can't (do something) to save (one's) life expr.
dünyada olmaz in a pig's arse [uk/australia] exclam.
hayatta/dünyada inanmam in a pig's arse [uk/australia] exclam.