endişe - Turkish English Dictionary
History

endişe



Meanings of "endişe" in English Turkish Dictionary : 65 result(s)

Turkish English
Common Usage
endişe apprehension n.
endişe concern n.
endişe anxiety n.
endişe worry n.
General
endişe disquiet n.
endişe agitation n.
endişe perturbation n.
endişe fear n.
endişe fears n.
endişe stew n.
endişe disquietude n.
endişe uneasiness n.
endişe anxiety n.
endişe disturbance n.
endişe solicitude n.
endişe load n.
endişe trepidation n.
endişe suspense n.
endişe inquietude n.
endişe distress n.
endişe scruple n.
endişe thought n.
endişe fret n.
endişe qualm n.
endişe angst n.
endişe preoccupation n.
endişe doubt n.
endişe care n.
endişe misgiving n.
endişe anxiousness n.
endişe worriment n.
endişe spleen n.
endişe regard n.
endişe nightmare n.
endişe terror n.
endişe tew n.
endişe throng [scottish] n.
endişe tweag [obsolete] n.
endişe unease n.
endişe unquietude n.
endişe lather n.
endişe kiaugh n.
endişe dismay n.
endişe disquietment n.
endişe disquietness n.
endişe disquiettude n.
endişe distraction n.
endişe disturb [obsolete] n.
endişe concernment [rare] n.
endişe concernment n.
endişe dread n.
endişe fash n.
endişe feare [obsolete] n.
endişe inquietation [obsolete] n.
endişe fike [dialect] [uk] n.
Colloquial
endişe agita n.
endişe consarn (concern) n.
endişe qualms n.
Idioms
endişe a blue funk n.
Law
endişe worry n.
Psychology
endişe anxietude n.
Archaic
endişe cark n.
endişe worrit n.
endişe harass n.
Slang
endişe two and eight [uk] n.

Meanings of "endişe" with other terms in English Turkish Dictionary : 244 result(s)

Turkish English
Common Usage
endişe etmek worry v.
endişe içinde worried adj.
General
fobik endişe phobic anxiety n.
temel endişe basic anxiety n.
endişe toleransı tolerance of anxiety n.
endişe durumu anxiety state n.
varoluşsal endişe existential anxiety n.
endişe bozukluğu anxiety disorder n.
endişe tepkisi anxiety reaction n.
sosyal endişe social anxiety n.
endişe nesnesi anxiety object n.
endişe histerisi anxiety hysteria n.
endişe nevrozu anxiety neurosis n.
dış kaynaklı endişe exogenous anxiety n.
iç kaynaklı endişe endogenous anxiety n.
sürekli endişe obsession n.
gereksiz endişe unnecessary worry n.
büyük endişe great anxiety n.
derin endişe deep anxiety n.
asıl endişe konusu key concern n.
endişe kaynağı source of worry n.
endişe kaynağı source of anxiety n.
endişe kaynağı source of concern n.
endişe konusu issue of concern n.
endişe verici haberler alarming news n.
endişe kabusları anxiety nightmares n.
duygusal endişe emotional anxiety n.
endişe etmeye meyilli worrywart n.
asgari kaygı/endişe least concern n.
endişe nedeni cause for concern n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail biter n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nailbiter n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail-biter n.
utanç ve endişe göstermeme blandness n.
endişe kaynağı head ache n.
endişe konusu lookout n.
saygınlığından endişe duyma gigmanity n.
endişe yaratan şey disquieter n.
endişe yaratan kimse disturbant n.
endişe verme disturbation n.
endişe yaratma disturbation n.
endişe yaratan hareket pantaraxia n.
endişe uyandırmak için atılan gazete manşeti scarehead n.
endişe kaynağı fretter n.
endişe kaynağı solicitude n.
melankolik endişe duygusu somberness n.
melankolik endişe duygusu sombreness n.
(ani saldırı sonucu gelişen) endişe surprise n.
endişe etmek apprehend v.
korku ve endişe duymak dread v.
endişe duymak be concerned about v.
endişe içinde olmak be all keyed up v.
endişe yaratmak worry v.
endişe etmek be anxious about v.
endişe vermek disturb v.
endişe vermek disquiet v.
endişe etmek be anxious v.
endişe duymak be uneasy about v.
endişe içinde olmak be on tenterhooks v.
endişe etmek worry v.
endişe etmek be anxious v.
gidermek (endişe vb) quell v.
endişe gidermek ease worry v.
endişe gidermek relieve anxiety v.
endişe gidermek alleviate anxiety v.
endişe gidermek reduce anxiety v.
endişe gidermek allay anxiety v.
endişe gidermek dispel anxiety v.
endişe sarmak consternate v.
-den endişe duymak be uneasy about v.
-den endişe duymak be worried with regards to v.
-den endişe duymak be anxious about v.
-den endişe duymak be concerned about v.
endişe uyandırmak perturb v.
endişe uyandırmak keep in suspense v.
endişe uyandırmak disquiet v.
endişe uyandırmak arouse anxiety v.
endişe uyandırmak concern v.
endişe uyandırmak worry v.
endişe uyandırmak fret v.
endişe uyandırmak distress v.
endişe uyandırmak provoke anxiety v.
endişe uyandırmak preoccupy v.
için endişe etmek fear for v.
endişe etmek fear v.
endişe etmek feel anxiety v.
ölü sayısının artmasından endişe etmek fear rise in death toll v.
hayatından endişe etmek worry about someone's life v.
endişe taşımak have worry for v.
endişe uyandırmak prompt concern v.
endişe vermek concern v.
bir şey için endişe duymak be concerned for something v.
korku ve endişe duymak agrise v.
korku ve endişe duymak agrize v.
korku ve endişe duymak agryze v.
korku ve endişe duymak agryse v.
büyük endişe/korku yaşamak trance [obsolete] v.
endişe yaratmak dither v.
endişe vermek inquiet [obsolete] v.
endişe uyandıran söylentiler yaymak scaremonger v.
(endişe, kaygı vb.) gidermek accommodate v.
endişe verici threatening adj.
endişe verici uneasy adj.
endişe verici worrisome adj.
endişe verici worrying adj.
endişe verici fraught adj.
endişe verici frowning adj.
endişe verici disquieting adj.
endişe verici agitative adj.
endişe yaratan perturbational adj.
endişe verici alarming adj.
endişe verici concerning adj.
endişe verici thundery adj.
endişe verici olmayan unalarming adj.
endişe duyulmayan undreaded adj.
endişe verici olmayan unfraught adj.
endişe kaynaklı kedogenous adj.
endişe vermeyen unthreatening adj.
utanç veya endişe işareti göstermeyen bland adj.
(korku veya endişe nedeniyle) dudakları beyazlamış white-lipped adj.
insanlığa duyulan büyük ilgi ve endişe ile nitelenen humanistic adj.
aşırı endişe verici overfraught adj.
endişe ve korkuya neden olan ominous adj.
endişe verici dismayful adj.
endişe yaratan disquietive [obsolete] adj.
endişe yaratan disquietous adj.
endişe yaratan distressful adj.
endişe verici disturbant adj.
endişe verici disturbative adj.
endişe verici fearful adj.
endişe verici discomforting adj.
endişe verici orgulous adj.
endişe duymayan secure adj.
endişe içinde in a sweat adv.
derin endişe ile with deep concern adv.
endişe içinde in a cold sweat adv.
endişe verici oranda/derecede at the alarming rate adv.
endişe verici bir şekilde unsettlingly adv.
endişe verici şekilde fearfully adv.
Phrasals
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişe duymak trouble (someone or oneself) with (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişe duymak concerned about (someone or something) v.
(biri/bir şey) için endişe etmek fear for (someone or something) v.
biri için endişe duymak go out v.
Phrases
endişe sebebi a matter of some concern n.
endişe ile with a concern expr.
Proverb
insanı iş değil endişe öldürür it is not work that kills but worry
Colloquial
endişe konusu a matter of concern n.
aşırı derecede endişe howling fantods n.
aşırı derecede endişe screaming fantods n.
endişe etmeye meyilli kimse worry wart n.
endişe konusu indaba [south africa] n.
huzursuzluk/kaygı/endişe yaşamak (marihuana içtikten sonra) be dragged v.
niye endişe ediyorsun ki? why worry? expr.
endişe içinde in a dwaal expr.
bunun için endişe etmene gerek yok dwai (don't worry about it) expr.
Idioms
birinin endişe etmesi gereken son şey the least of someone's worries n.
endişe/kaygı sebebi cause for alarm n.
rahatsız edici/endişe verici şey three-alarm fire n.
(şefkat, arzu, endişe, vb.) nesnesi olmak lie at the heart v.
bir şeyin olacağından endişe etmek cross a bridge before one comes to it v.
bir şeyin olacağından endişe etmek cross that bridge before one comes to it v.
çok büyük korku ve endişe içinde olmak be in fear and trembling v.
endişe/kaygı içinde olmak be on the ragged edge v.
gereksiz endişe duymak borrow trouble v.
endişe duymak bother one's head about v.
içini bir korku/endişe kaplamak run scared v.
sürekli (kendi) hayatından endişe etmek go in fear of (one's) life v.
endişe salmak give (someone) the shakes v.
(biri/bir şey) için endişe veya kaygı duymak trouble (one's) head with (someone or something) v.
bir şey içi endişe veya kaygı duymak trouble one's head with v.
endişe verici olmak ring the bell v.
(birinin aklına/içine) bir endişe düşürmek sow the seed of doubt (in someone's mind) v.
(birinin aklına/içine) bir endişe düşürmek sow a seed of doubt (in someone's mind) v.
(birinin) içine endişe/kaygı salmak throw a scare into (someone) v.
(biri/bir şeyle) ilgili pek endişe duymamak not lose (any) sleep (over someone or something) v.
(biri/bir şeyle) ilgili çok endişe duymamak not lose (any) sleep (over someone or something) v.
(biri/bir şeyle) ilgili hiç endişe duymamak not lose (any) sleep (over someone or something) v.
bir şeyle ilgili pek endişe duymamak not lose any sleep over something v.
bir şeyle ilgili çok endişe duymamak not lose any sleep over something v.
bir şeyle ilgili hiç endişe duymamak not lose any sleep over something v.
biri/bir şeyle ilgili pek endişe duymamak not lose any sleep over somebody/something v.
biri/bir şeyle ilgili çok endişe duymamak not lose any sleep over somebody/something v.
biri/bir şeyle ilgili pek endişe duymamak lose no sleep over somebody/something v.
biri/bir şeyle ilgili çok endişe duymamak lose no sleep over somebody/something v.
endişe içinde olmak be in a sweat v.
hayatından endişe etmek/duymak be in fear of your life v.
hayatından endişe etmek/duymak go in fear of your life v.
bir şeyin olacağından endişe etmek cross a/that bridge before (one) comes to it v.
(birine) aşırı korku/heyecan/endişe vermek give (one) the heebie-jeebies v.
birine aşırı korku/heyecan/endişe vermek give somebody the willies v.
birine aşırı korku/heyecan/endişe vermek give somebody the heebie-jeebies v.
birine aşırı korku/heyecan/endişe vermek give somebody the creeps v.
çok endişe duymamak lose sleep v.
(biriyle/bir şeyle) ilgili çok endişe duymamak lose sleep about (someone or something) v.
endişe içinde on the tenters adj.
endişe dolu fraught with anxiety adj.
endişe dolu fraught with worry adj.
endişe içinde on tenterhooks expr.
çok büyük korku ve endişe içinde in fear and trembling expr.
(biri/bir şey yüzünden) çok büyük korku ve endişe içinde in fear and trembling of (someone or something) expr.
Speaking
bu şu anda endişe edeceğim son şey that is kind of the least of my concerns right now expr.
endişe etmene gerek yok you don't have to worry about it expr.
endişe etme never fear expr.
müdürün odasına endişe içinde girdi she entered the director's office with a sinking feeling expr.
şu anda endişe etmen gereken son şey that’s the least of your worries expr.
seni merak ediyorum (kaygı/endişe) I'm worried about you expr.
şu anda endişe etmeniz gereken son şey that’s the least of your worries expr.
Trade/Economic
altına düşüldüğünde tüketicinin endişe duyduğu stok seviyesi pinch point n.
Informatics
bilgisayarların 2000 yılında çalışmayacağına dair endişe y2k scare n.
Medical
açık endişe skalası manifest anxiety scale n.
akut endişe acute anxiety n.
endişe giderici ilaçlar antianxiety drugs n.
en az endişe duyulan durum least upsetting condition n.
gerginlik/endişe seviyesi agitation level n.
nevrotik endişe neurotic anxiety n.
Psychology
asimetrik objelere karşı duyulan korku veya endişe asymmetriphobia n.
deride çıkması muhtemel yaralara karşı duyulan aşırı endişe veya korku dermatophobia n.
fahişelere veya cinsel yolla bulaşan hastalıklara duyulan aşırı endişe hali cypriphobia n.
fahişelere veya cinsel yolla bulaşan hastalıklara duyulan aşırı endişe hali cyprianophobia n.
fahişelere veya cinsel yolla bulaşan hastalıklara duyulan aşırı endişe hali cypridophobia n.
fiziksel endişe physical anxiety n.
fıstık ezmesinin damağa yapışmasına karşı duyulan korku veya endişe arachibutyrophobia n.
fahişelere veya cinsel yolla bulaşan hastalıklara duyulan aşırı endişe hali cyprinophobia n.
kapalı bir yerde kilitli kalmaya karşı duyulan aşırı korku veya endişe hali cleithrophobia n.
kapalı bir yerde kilitli kalmaya karşı duyulan aşırı korku veya endişe hali cleisiophobia n.
yeni fikirlere karşı duyulan endişe ideophobia n.
belirsizlikten kaynaklı endişe anxious seat n.
anormal düzeyde endişe overanxiety n.
endişe ile karakterize hippish adj.
Mental Health
endişe nöbeti anxiety attack n.
Archaic
(ani saldırı sonucu gelişen) endişe surprize n.
korku ve endişe duymak adread v.
endişe vermek chagrin v.
(korkulan şeyden) endişe duymak doubt v.
endişe yaratan carking adj.
endişe verici molestful adj.
melankolik endişe duygusu ile nitelenen sombrous adj.
melankolik endişe duygusu gösteren sombrous adj.
Slang
ırak ve ırak hakkındaki durumlarla ilgili korku/endişe raqnophobia n.
ırak ve ırak hakkındaki durumlarla ilgili korku/endişe Iraqnophobia n.
endişe verici heavy adj.
endişe etme! no drama! expr.
endişe etme! no worries! expr.
British Slang
aşırı heyecan/endişe screaming abdabs n.