gelecek - Turkish English Dictionary
History

gelecek



Meanings of "gelecek" in English Turkish Dictionary : 30 result(s)

Turkish English
Common Usage
gelecek future n.
General
gelecek futurity n.
gelecek the future n.
gelecek hereafter n.
gelecek fate n.
gelecek aftertime n.
gelecek outlook n.
gelecek fortune n.
gelecek time to come n.
gelecek avenir n.
gelecek coming adj.
gelecek ensuing adj.
gelecek forthcoming adj.
gelecek unborn adj.
gelecek next adj.
gelecek oncoming adj.
gelecek to come adj.
gelecek future adj.
gelecek following adj.
gelecek due in adj.
gelecek upcoming adj.
gelecek to-be adj.
gelecek puisne adj.
gelecek proximate adj.
gelecek ahead adv.
Colloquial
gelecek is due exclam.
Idioms
gelecek days to come n.
gelecek on the slate expr.
Trade/Economic
gelecek expectant adj.
Linguistics
gelecek future n.

Meanings of "gelecek" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
grup anlamına gelecek şekilde kullanılan sözcük party n.
gelecek kuşaklar posterity n.
iki anlama gelecek şekilde konuşan equivocator n.
evlenme ilanı (gelecek bir tarihe ait) banns n.
gelecek nesiller posterity n.
ortak gelecek common future n.
gelecek bir felaketi önceden haber veren kişi doomwatcher n.
gelecek yıllar coming years n.
gelecek bilim futurology n.
denizden gelecek saldırıları önlemek için yapılan surlar sea wall n.
işaret (gelecek hakkında) prognostication n.
gelecek şoku future shock n.
gelecek aylar coming months n.
gelecek program trailer n.
gelecek zaman future n.
iki anlama gelecek söz söyleme equivocating n.
gelecek doğum günündeki yaş age next birthday n.
gelecek değer future value n.
gelecek nesil next generation n.
gelecek planlama future planning n.
gelecek kuşak next generation n.
yakın gelecek near future n.
uzak gelecek distant future n.
parlak gelecek bright future n.
uzak gelecek remote future n.
parlak gelecek promising future n.
gelecek endişesi future anxiety n.
gelecek kaygısı concern for the future n.
gelecek endişesi concern for the future n.
gelecek kaygısı future anxiety n.
gelecek günler coming days n.
temiz gelecek clean future n.
umut dolu bir gelecek a rosy future n.
temiz gelecek secure future n.
gelecek kararları future decisions n.
gelecek kararı future decision n.
gelecek beklentisi future expectation n.
gelecek yaş günündeki yaş next birthday age n.
gelecek bilimci futurist n.
gelecek bilimci futurologist n.
gelecek zaman future time n.
gelecek bin yıl the next millennium n.
gelecek planları future plans n.
gelecek planı future plan n.
gelecek vadeden bir yıldız a promising star n.
önümüzdeki/gelecek cumartesi next saturday n.
gelecek istasyon next station n.
uzak gelecek far future n.
gelecek vaat eden öğrenci promising student n.
gelecek yıl bugün this day next year n.
gelecek yaz next summer n.
gelecek cevaplar further replies n.
gelecek nesil future generation n.
gelecek planlarım my plans for the future n.
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler take-home lessons n.
(gelecek nesilleri düşünerek yapılan) kaynak yönetimi resource stewardship n.
gelecek nesiller generations to come n.
geçmişe göre gelecek görüşü retrovision n.
şirket yetkililerinin şirketin gelecek satışları, kazancı ve ürün beklentileri ile alakalı verdikleri bilgi guidance n.
ileriyi gelecek çerçevesinde ele alma long view n.
bir sorunun gelecek gözetilerek incelenmesi long view n.
yakın gelecek offing n.
harekat emniyetiyle ilgili bilgiler içeren dostça hareketlerin düşman tarafından değerlendirilip bu bilgilerin gelecek hamlelerde etkin biçimde kullanılması operations security vulnerability n.
çocuklar için iyi bir gelecek hazırlama amacını güden uluslararası büyük bir derneğe mensup kimse optimist n.
büyük gelecek şekilde yapılmış ayar overadjustment n.
gelecek vadeden comer n.
gelecek vadeden kimse comer n.
gelecek vadetme positiveness n.
gelecek vadeden başlangıç flying start n.
gelecek birini ya da bir şeyi duyuran kimse foreshadower n.
gelecek beklentisi outlook n.
gelecek vadeden nitelik pregnant [obsolete] n.
gelecek vaat eden yol street n.
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme superordination n.
gelecek zamana kalması için kullanmamak husband v.
gelecek vaat etmek look bright v.
işaret etmek (gelecek hakkında bir şeye) prognosticate v.
gelecek zaman için kullanılır/zorunluluk gösterir/niyet gösterir be going to v.
gelecek kuşaklara aktarmak transfer to the next generations v.
iki anlama gelecek söz söylemek equivocate v.
gelecek olayları önceden tahmin etmek previse v.
gelecek vaat etmek be promising v.
gelecek kuşaklara bırakmak leave to the next generations v.
gelecek için plan yapmak plan for future v.
gelecek görmemek see no future v.
gelecek vaat etmek have a promising future v.
gelecek vaadiyle kandırmak lead someone on v.
gelecek vaadiyle kandırılmak be led on v.
gelecek nesillere aktarmak hand down the next generations v.
kararlılık, niyet, plan bildiren gelecek zaman yardımcı fiili shall v.
iyi bir gelecek bırakmak leave a good future v.
gelecek için planlar yapmak think ahead v.
gelecek kuşaklara bırakmak pass on to the next generation v.
gelecek planları hakkında konuşmak talk about one's future plans v.
gelecek haftaya ertelenmek be postponed to next week v.
kendi yerine gelecek/geçecek olan kişiyi beklemek wait for his/her replacement v.
gelecek haftaya sarkmak extend to next week v.
daha iyi bir gelecek oluşturmak carve out a better future v.
gelecek için bir model oluşturmak provide a blueprint for future v.
gelecek için bir model sağlamak provide a blueprint for future v.
(eseri) gelecek nesiller için değer taşıyacak şekilde anıtlaştırmak celebrate v.
bir gelecek zaman hali oluşturmak için durum ortacıyla kullanılan bir fiil be v.
birbiriyle köşe köşeye gelecek şekilde dikmek mitre v.
dış yüzey iç yüzey haline gelecek şekilde katlamak invaginate v.
(klasörü) sekmeler farklı yerlere gelecek şekilde düzenlemek stagger v.
gelecek için bir şeyler vadeden promising adj.
iki anlama gelecek şekilde söylenmiş equivocated adj.
gelecek ay proximo adj.
gelecek ay içinde prox. adj.
gelecek vaat eden promising adj.
gelecek vadeden up and coming adj.
gelecek vaat eden up and coming adj.
gelecek (ay, yıl) coming adj.
gelecek vaat eden up-and-coming adj.
gelecek ile ilgili apocalyptic adj.
gelecek için uygun olan futuristic adj.
gelecek yıla devreden carried over to the next year adj.
gelecek odaklı future-oriented adj.
gelecek vadetmeyen unpromising adj.
gelecek zamanda evermore adj.
gelecek vaat eden brilliant adj.
(devamında gelecek koşullara) bağlı dependant upon adj.
(devamında gelecek koşullara) bağlı depending on adj.
gelecek kaygısından uzak grasshopper adj.
gelecek vadeden promising adj.
gelecek felaketlerin öncüsü olan doomsday adj.
gelecek vadeden pregnant [obsolete] adj.
üst üste gelecek şekilde döşenmiş kiremitlerle kaplı scaled adj.
kulağa hoş gelecek şekilde euphoniously adv.
gelecek ay bugün this day month adv.
gelecek iki hafta içinde for two weeks to come adv.
geniş taraf öne gelecek şekilde broadside adv.
gelecek zamanlarda in days to come adv.
gelecek sefer next time adv.
peş peşe gelecek şekilde in a sequential manner adv.
gelecek posta ile by return post adv.
peş peşe gelecek şekilde consecutively adv.
gelecek hafta bugün this day week adv.
gelecek yıl next year adv.
gelecek hafta next week adv.
gelecek ay next month adv.
gelecek günlerde in the next days adv.
gelecek hafta bugün to-day week adv.
gelecek ayın sonundan önce before the end of next month adv.
gelecek perşembe next thursday adv.
gelecek pazar next sunday adv.
gelecek uzun yıllarca for years to come adv.
gelecek aylarda in the months to come adv.
gelecek vadetmeden unpromisingly adv.
durma noktasına gelecek şekilde up adv.
sağ köşeden çapraz gelecek şekilde in bend dexter adv.
belirsiz bir gelecek zamanda mañana adv.
arasına denk gelecek şekilde mean [obsolete] adv.
peş peşe gelecek şekilde running adv.
peş peşe gelecek şekilde consecutive adv.
göze güzel gelecek şekilde feateously [obsolete] adv.
yassı kısmı yere gelecek şekilde flatlong adv.
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde flatways adv.
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde flatwise adv.
gelecek zamanda syne [scotland] adv.
çapraz gelecek şekilde crosswise adv.
gelecek ay içinde prox abrev.
gelecek ay içinde prox. abrev.
Phrasals
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek build (something) out over (something) v.
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak build (something) out over (something) v.
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek build (something) out over something v.
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak build (something) out over something v.
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek build (something) over something v.
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak build (something) over something v.
gelecek için saklamak salt away v.
gelecek için saklamak stack away v.
gelecek için saklamak stash away v.
gelecek için saklamak lay in v.
gelecek için saklamak hive away v.
bir şeyi başka bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush someone or something to something v.
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush something to something v.
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush something into something v.
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush something up (into something) v.
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush something up (into something) v.
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek crush (up) against someone or something v.
ön yüzü yukarı gelecek şekilde konumlandırmak/yerleştirmek face up v.
gelecek bir fırtınaya hazırlanmak için deniz aracını ve ekipmanlarını sağlama/güvenceye almak snug down v.
-in üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde inşa etmek build out over v.
-in üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak/genişletmek build out over v.
gelecek sezonda satılacak malları elde tutmak hold over v.
bir şeye, probleme, hastalığa iyi gelecek bir şeyi olmak have something for something v.
Phrases
başımıza gelecek var there will be the deuce to pay expr.
(birinin veya bir şeyin) başına neler gelecek what will become of (someone or something) expr.
gelecek kuşakları/nesilleri düşün think of the children expr.
yahudilerden sıra hıristiyanlara gelecek after saturday comes Sunday [rare] expr.
bir gün gelecek ki one or other day expr.
gelecek vadeden hot prospect for the future expr.
gelecek hafta içinde within the next week expr.
ya da bu anlama gelecek olan benzer sözler or words to that effect expr.
yakında gelecek available soon expr.
anlamına gelen/gelecek to the effect that expr.
anlamına gelen/gelecek to this/that effect expr.
gelecek yüzyıl boyunca during the next century expr.
karşı gelecek konumda/durumda değiliz ours not to reason why expr.
karşı gelecek konumda/durumda değiller theirs not to reason why expr.
bir gün gelecek there will come a day expr.
gelecek yüzyıllar boyunca for centuries to come expr.
gelecek asırlar boyunca for centuries to come expr.
gelecek onyıllar boyunca for decades to come expr.
Proverb
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez you must lose a fly to catch a trout
bugün dururken gelecek için endişelenme Sufficient unto the day is the evil thereof
gelecek nesle bir dikili ağaç bırak plant pears for your heirs
Colloquial
gelecek vadeden bir yetenek an aspiring talent n.
gelecek hafta sonu next weekend n.
gelecek başarılara dair bir çok umut lots of promise n.
yakın gelecek the not-too-distant future n.
çok da uzak olmayan gelecek the not-too-distant future n.
(pazarlamada, ticarette) gelecek trendleri tespit eden kimse cool hunter n.
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek roll the bones v.
gelecek vaat etmek be on the make v.
yüzyüze olmak (başına gelecek) stare in the face v.
başına gelecek gibi gözükmek stare in the face v.
başına kötü bir şey gelecek olmak have had it v.
başına kötü şeyler gelecek olmak be in for something v.
tam iyi gelecek şey olmak be just the thing v.
(göz lehçesinde) gelecek zaman belirten yardımcı fiil gun v.
üst kısmı dışa gelecek şekilde face out adj.
baskılı/yazılı tarafı dışa gelecek şekilde face out adj.
yazılı/baskılı tarafı yukarı gelecek şekilde face out adj.
ön yüzü yukarı gelece şekilde, yazılı/baskılı yüzü yukarı gelecek şekilde face up adj.
başına büyük bir tehlike gelecek great danger will befall expr.
gelecek günlerde in days to come expr.
biri/bir şey konusuna gelecek/dönecek olursak as for somebody/something expr.
tam iyi gelecek şey just the thing expr.
ne kadara gelecek/gelir? how much will it be? exclam.
Idioms
birisinin başına gelecek en kötü şey a fate worse than death n.
gelecek olaylar coming events n.
gelecek şeylerin işareti portent of things to come n.
gelecek şeylerin işareti sign of things to come n.
gelecek vadeden bir yıldız a star in the making n.
gelecek şeylerin işareti harbinger of things to come n.
gelecek vaat eden kimse up-and-comer n.
gerisi kolayca gelecek olan süreç easy sledding n.
yakın gelecek the not-too-distant future n.
çok uzak olmayan gelecek the not-too-distant future n.
gelecek şeylerin bir işareti a harbinger of things to come n.
gelecek için büyük umut a lot of promise n.
gelecek için yapılan birikim a nest egg n.
gelecek için biriktirilen para a nest egg n.
kaz gelecek yerden tavuğu esirgememe a sprat to catch a mackerel [old-fashioned] [uk] n.
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek (be) a sprat to catch a mackerel n.
yerine gelecek her şeyi/herkesi gölgede bırakacak kimse/şey a tough act to follow n.
birisinin başına gelecek en kötü şey fate worse than death n.
karanlık bir gelecek (ironik) a brave new world n.
umutsuz bir gelecek (ironik) a brave new world n.
pek/çok uzak olmayan gelecek the not-so-distant future n.
yakın gelecek the not-so-distant future n.
doğacak/meydana gelecek sorun/tehlike/zorluk trouble brewing n.
bu anlama gelecek olan benzer sözler words to that effect n.
çok yakında meydana gelecek olmak be in the air v.
gelecek vaat etmek one's future looks bright v.
gelecek vadetmek show a lot of promise v.
gelecek vadetmek have a lot of promise v.
gelecek olan saldırıya hazırlanmak circle the wagons v.
gelecek vadetmek one's future looks bright v.
kaz gelecek yeri bilmek know which side one's bread is buttered on v.
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek throw a sprat to catch a mackerel v.
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek set a sprat to catch a mackerel v.
(birinin) kulağına hoş gelecek şeyleri söylemek pour honey in (one's) ear v.
başına gelecek en kötü şey olmak be a fate worse than death v.
tam iyi gelecek şey olmak be just what the doctor ordered v.
dışarıdan/başkalarından gelecek yardıma bel bağlamak depend on the kindness of strangers v.
kaz gelecek yeri bilmek know on which side your bread is buttered v.
kaz gelecek yeri bilmek know which side of (one's) bread is buttered v.
kaz gelecek yeri bilmek know which side of one's bread is buttered v.
kaz gelecek yeri bilmek know which side your bread is buttered v.
durma noktasına gelecek şekilde to a stop adv.
gelecek vadeden (someone or something) promises well expr.
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez throw out a sprat to catch a mackerel expr.
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez throw out a herring to catch a whale expr.
(birinin) önünde parlak bir gelecek var (one) has a bright future ahead (of one) expr.
(biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek (one) will eat (something) for breakfast expr.
(biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek (one) will have (something) for breakfast expr.
yakın gelecek için for the foreseeable future expr.
hayatta bir kez başına gelecek bir şey once-in-a-lifetime situation expr.
ya da bu anlama gelecek olan benzer sözler owtte (or words to that effect) expr.
senin de başına gelir/gelecek this too shall happen to you expr.
Speaking
asıl konuya gelecek olursak to get to the main point expr.
asıl konuya gelecek olursak to get back to the issue at hand expr.
bu taraf aşağı gelecek this side down expr.
buraya gelecek misin? will you come here? expr.
bir gün gelecek para edecekler they will be worth money someday expr.
bu size iyi gelecek it'll do you good expr.
başına bir şey gelecek olursa kendimi asla affetmem if anything ever happened to you I'd never forgive myself expr.
bakalım gelecek ne getirecek let's see what the future brings expr.
bakalım gelecek ne getirecek let us see what the future brings expr.
beni görmeye gelecek misin will you come to see me expr.
barış gelecek mi? will peace come? expr.
gelecek yıla artık bir şey kalmadı the next year is right around the corner expr.
gelecek hafta görüşürüz I'll see you next week expr.
gelecek haziran evleniyorum I am going to get married next june expr.
gelecek ne getirirse getirsin no matter what the future brings expr.
eve gelecek misin? will you come home? expr.
gelecek haftaya kadar beklemeniz gerekecek you'll have to wait until next week expr.
gelecek hafta benim evlilik yıl dönümüm it's my wedding anniversary next week expr.
gelecek sene görüşürüz I'll see you next year expr.
gelecek sefer bu karşılıksız olmayacak the next time this will not be for free expr.
gelecek ne getirir what the future holds expr.
gelecek sizin elinizde the future is in your hands expr.
gelecek ay benim evlilik yıl dönümüm it's my wedding anniversary next month expr.
gelecek hafta sonu bir parti veriyorum I'm having a party next weekend expr.
gelecek yıl burada yaşamayacağım I won't live here next year expr.
gelecek misin? will you come? expr.
gelecek yıl görüşürüz I'll see you next year expr.
gelecek haziran evleneceğim I am going to get married next june expr.
ikimiz için bir gelecek göremiyorum I can’t see a future for us expr.
niye gelecek yıl? why next year? expr.
neden gelecek sene? why next year? expr.
neden gelecek yıl? why next year? expr.
kulağa biraz garip gelecek I know this is gonna sound a bit weird expr.
niye gelecek sene? why next year? expr.
öğretmen on dakikaya buraya gelecek the teacher will be here in ten minutes expr.
paskalya'da gelecek misin? are you coming to easter? expr.
şakaya gelecek iş değil no laughing matter expr.
türkiye'ye gelecek misin? will you come to Turkey? expr.
tekrar gelecek misin will you come again expr.
yarın partiye gelecek misin? are you coming to the party tomorrow? expr.
gelecek sefer ben ödeyeceğim next time it is on me expr.
gelecek planlarınız neler? what are your future plans? expr.
gelecek planların ne? what are your future plans? expr.
gelecek planlarınız nelerdir? what are your future plans? expr.
gelecek planlarınız neler? what are your future plans? expr.
Trade/Economic
avrupa konseyi'nin bir önceki, şimdiki ve gelecek olan başkanlarının oluşturduğu üçlü grup troika n.
bakiyesi gelecek dönemlere devredilebilen bilanço hesabı real accounts n.
bir varlığın gelecek fiyatı ile spot fiyatı arasındaki fark basis n.
bilançoda gelecek döneme ait gelirlerin ayrılması revenue apportionments n.
birçok bireysel miktar veya fiyatın tek bir parti veya fiyat ölçüsü durumuna gelecek biçimde birleştirilmesi aggregate n.
chicago ticaret borsasının döviz ve mali gelecek işlemleri konularında faaliyet gösteren bölümü international monetary market n.
cari ve gelecek dönemlerde yararlanılacak yatırım indiriminin toplam tutarı total amounts of investment allowances related to current and future periods n.
döviz gelecek sözleşmeleri foreign exchange futures n.
gelecek yıllara ait gelirler ve gider tahakkukları long-term deferred income and accrued expenses n.
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilecek kdv vat to be delayed for next years n.
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilecek kdv long term deferred or postponed vat n.
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar long term stocks n.
gelecek yıllara ait gelirler long-term deferred income n.
gelecek döneme ait masraflar cost residue n.
gelecek döneme ait masraf deferred charges n.
gelecek yıllara ait gelirler long term deferred income n.
gelecek yıllara ait giderler prepaid expenses for the following years n.
gelecek yıla ertelenen terkin edilen kdv deferred vat to future years n.
gelecek işlemleri sözleşmesi futures n.
gelecek yıllara ait gelir ve gider toplamları revenue collected in advance and accrued expenses payable n.
gelecek yıllarda indirilecek kdv vat deductible for the following years n.
gelecek yıllara ait giderler prepaid expenses for future years n.
gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları short-term prepaid expenses and accrued income n.
gelecek yıllara ait giderler long-term prepaid expenses n.
gelecek aylara ait giderler prepaid expense for the following months n.
gelecek yıllara ait gelir ve gider tahakkukları income relating to future periods and expense accruals n.
gelecek yıllara ertelenen kdv vat deferred to subsequent years n.
gelecek sözleşmeleri piyasası futures market n.
gelecek seneye aktarılan tahsisat continuing appropriation n.
gelecek işlemleri futures n.
gelecek yıllara ait gid-gelir tahakkuk prepaid expenses and accrued revenue receivables for next years n.
gelecek aylara ait gelirler revenue collected in advance relevant to coming months n.
gelecek aylara ait giderler provision for future expenses n.
gelecek yıllara ait gelirler provision for future revenues n.
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilen kdv value added tax deferred to future years or written off n.
gelecek döneme ait gelir prepaid income n.
gelecek yıllara ait peşin ödenen giderler prepaid expenses for future years n.
gelecek aylara ait gelirler short-term deferred income n.
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar inventories for need of future years n.
gelecek işlemli (vadeli) döviz piyasası araçlarını kullanan spekülatörleri ve arbitrajcıları birden kapsayan tacir tipi futures trader n.
gelecek işlemleri sözleşmesi futures contract n.
gelecek piyasaları futures market n.
gelecek tasfiye succeeding account n.
gelecek yıllara ait gider tahakkuku expense accruals relating to future periods n.
gelecek aylara ait giderler prepaid expenses for future months n.
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar long-term inventories n.
gelecek aylara ait gelirler ve gider tahakkukları short-term deferred income and accrued expenses n.
gelecek sözleşmeleri borsası futures exchange n.
gelecek yıla ertelen veya terkin edilen k.d.v. vat deferred to following years n.
gelecek aylara ait giderler prepaid expenses n.
gelecek aylara ait gelirler income relating to future months n.
gelecek döneme ait masraflar deferred charges n.
gelecek yıllara ait gelirler ve gider tahakkukları income relating to future periods and expense accruals n.
gelecek yıllarda indirilecek kdv long-term vat deductible n.
gelecek yıl gelirleri deferred income n.
gelecek yıllarda indirilecek kdv vat carried forward for future years n.
gelecek yıllara ait giderler ve gelir tahakkukları long-term prepaid expenses and accrued income n.
gelecek ay the ensuing month n.
gelecek yıllara ait gelir tahakkukları income accruals for coming years n.
gelecek yıllara ait gelirler income relating to future periods n.
gelecek yıllara ait gelir tahakkukları future income accruals n.
gelecek yıllarda indirilecek kdv deductible vat n.
gelecek yıllara ait gelirler revenue collected in advance relevant to periods further than one year n.
gelecek bir dönemde elde edilmesi planlanan ve yapılması öngörülen harcamaları gösteren tablo budget n.
gelecek yılara ait giderler prepaid expenses relevant to future years n.
gelecek aylara ait giderler prepaid expenses for next months n.
gelecek sözleşmesi fiyatı futures price n.
gelecek aylara ait gelirler ve gider tahakkukları income relating to future months and expense accruals n.
gelecek aylara ait gelir-gider toplamları revenue collected in advance and accrued expenses payable in next months n.
gelecek yıllara ait gelirler accrued income n.
gelecek yıllara ait giderler prepaid expenses n.
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar other tangible assets n.
gelecek döneme ait masraf prepaid expense n.
gelecek yıllarda indirilecek k.d.v. deductible vat in future years n.
gider tahakkukları ve gelecek dönem gelirleri accruals and deferred income n.
ıskontolu gelecek işlem fiyatı discounted future price n.
kısa ve uzun vadeli kredilerle ilgili olarak alınan kredilerin ve çıkarılmış menkul kıymetlerin (katılma intifa senedi dahil) kredi ve menkul kıymet türleri itibarıyla tahakkuk etmemiş gelecek döneme ilişkin faiz borçları tutarları amount of unaccured liabilities of interests for future periods related to short and long-term credits and bonds payable (including redeemed shares) n.
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı commodity broker n.
meydana gelecek borç contingent liability n.
opsiyon veya gelecek sözleşmeleri piyasalarında alıcı ve satıcıları karşılaştırmakla görevli ve işlemcilerin sorumluluklarını yerine getirmeyi garantileyen işletme clearing house n.
vadesi gelecek borç maturing liability n.
vadesi yakında gelecek borçlar current maturity n.
zaman serilerinde gelecek yıllara ait tahmin forecasting n.
(gelecek dönemler için) performansa bağlı ek ödeme earn out payment n.
gıda ürünlerini birden fazla birimden oluşacak ve birimi nispeten daha ucuza gelecek şekilde paketleme biçimi multipack n.
(sermaye, gelecek tarihli sözleşme veya yatırım) satın alım ve müteakip satış round turn n.
bir emtiaya ilişkin gelecek dönem fiyat tahmini stock-index futures n.
yakında gelecek (mal, ürün) to-arrive adj.
vadesi gelecek maturing adj.
gelecek ay içinde proximo expr.
Law
vasiyette bulunan kişi öldükten sonra işler hale gelecek olan vakıf testamentary trust n.
gelecek olan forthcoming adj.
Politics
gelecek için umut (washington eyaletinin sloganı) al-ki expr.
Technical
organik maddelerle temas halinde meydana gelecek lekelenme staining in contact with organic material n.
dik dairesel silindirin çapraz kesitine karşılık gelecek şekilde şaft üzerine yerleştirilmiş eliptik doğrayıcı wobbler n.
yapay zeka ve teknolojik gelişmelerin köklü değişimlere yol açacağı varsayımsal gelecek singularity n.
yapay zeka ve teknolojik gelişmelerin köklü değişimlere yol açacağı varsayımsal gelecek technological singularity n.
bu taraf yukarı gelecek this side up expr.
bu yan yukarı gelecek this side up expr.
Computer
gelecek çalışma zamanı next run time n.
gelecek yıl next year n.
mac gelecek kullanım mac future use n.
gelecek yedi gün next seven days expr.
Aeronautic
burnu dışarı gelecek şekilde nose-out expr.
burnu içeri gelecek şekilde nose-in expr.
Marine
gelecek sevkiyatlar forthcoming shipments n.
(işaret bayrağını) düşey düzlemden yatay düzleme ve sonra tekrar düşey düzleme gelecek şekilde sallamak dip v.
(geminin) bandırasını düşey düzlemden yatay düzleme ve sonra tekrar düşey düzleme gelecek şekilde sallamak dip v.
gemi çapanın tam üzerine gelecek şekilde çapa çekildi the anchor is apeak expr.
Medical
gelecek endişesi future anxiety n.
Gastronomy
(çırpılmış bir karışımı) altı üstüne gelecek şekilde kaşık yardımı ile yavaşça başka malzemelerle karıştırmak fold v.
dişe gelecek şekilde haşlanmış al dente adj.
Physics
kutupları yeryüzününkilere karşılık gelecek şekilde ayarlanmış küresel mıknatıs terrel n.
Biology
canlı bir tohumda gelecek nesli oluşturacak tüm tohumların bulunduğunu savunan kuram encasement n.
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori kin selection n.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiye ait medullar adj.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderi ile ilişkili medullar adj.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiden oluşan medullar adj.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiye ait medullary adj.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderi ile ilişkili medullary adj.
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiden oluşan medullary adj.
epitel hücrelerden meydana gelip kas sisteminin bir parçası haline gelecek olan myoepithelial adj.
Biochemistry
(çift sarmallı dna'nın) ikili dizilerini birer dizi haline gelecek şekilde ayırmak denature v.
Botanic
gelecek zamanda everlasting pea n.
kenarları üst üste gelecek şekilde katlı olan (yaprak, taç yaprak) obvolute adj.
Agriculture
gelecek yılın ekimi için hasattan saklanan tahıl tohumu seed grain n.
(alttaki toprak üste gelecek şekilde) sabanla sürmek turn v.
Literature
son vurgusu sondan üçüncü heceye denk gelecek şekilde zengin kafiye içeren sdrucciola adj.
Linguistics
gelecek zaman kipi the future n.
basit gelecek simple future n.
geçmişte gelecek future in the past n.
gelecek zaman the future tense n.
gelecek zaman future tense n.
gelecek zaman future n.
gelecek zamanda süreklilik future continuous tense n.
gelecek zaman simple future n.
gereklilik veya hazırlık bildiren, edilgen yapıda gelecek zaman ortacı görevi gören latince sıfat gerundive n.
(kelimeyi, ifadeyi veya dili) özellikle yazım bakımından yunancaya uygun hale gelecek şekilde değiştirmek grecise v.
(kelimeyi, ifadeyi veya dili) özellikle yazım bakımından yunancaya uygun hale gelecek şekilde değiştirmek grecize v.
(çekimli fiil, ortaç, gelecek veya geniş zaman) s ile çekimlenen sigmatic adj.
History
(hanedan armalarında) çapraz gelecek şekilde bendwise adv.
(hanedan armalarında) çapraz gelecek şekilde bendways adv.
Religious
gelecekte kurtarıcı olarak dünyaya gelecek olan buda maitreya [sanskrit] n.
kişinin hataları sonucu ileride başına gelecek karşılık retribution n.
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti preordination n.
Military
gelecek nokta future position n.
gelecek nokta set-forward point n.
gelecek mevkii prediction position n.
gelecek nokta predicted position n.
gelecek nokta hesaplama cihazı predicted position device n.
gelecek noktaya atış track off n.
mevcut veya gelecek stoktan ikmal supply from stock in hand or due-in n.
Sport
elin tersi öne gelecek şekilde yapılan vuruş backhand n.
paralel barların ucunda yapılan, kişinin çenesi barların hizasına gelecek kadar kollarını büktüğü ve sonrasında düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırdığı bir jimnastik egzersizi dip n.
topun üst kısmına gelecek şekilde vuruş yapmak top v.
beyzbolda topu kale levhasının kenarına gelecek ve sayıyla sonuçlanacak şekilde yollamak paint the black v.
paralel barların ucunda, çeneyi barların hizasına gelecek kadar kolları büktükten sonra düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırmak dip v.
(oyunda) sırası gelecek şekilde in adv.
Basketball
seyircinin gözüne hoş gelecek oyun ve atışları yapan oyuncu fancy dan n.
Wagering
at yarışında birinci ikinci ve üçüncü gelecek atları sırasıyla doğru bilme üzerine yapılan bahis triple n.
bir bahisten gelecek paranın otamatikman başka bir bahse yatırılması any to come n.
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme ve sıralamayı doğru bilme üzerine yapılan bahis trifecta n.
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme üzerine yapılan bahis tricast n.
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme üzerine yapılan bahis tiercé n.
Cinema
gelecek program trailer n.
Bookbindery
(iki kitap) birinin ön tarafı diğerinin sırtına denk gelecek şekilde ciltlenen dos-à-dos adj.
Printery
açıldığında içeriği dış tarafına denk gelecek şekilde basılmış kitap throw-out n.
Abbreviation
bu taraf yukarı gelecek tsu (this side up) expr.
Archaic
gelecek vadeden durum towardliness n.
gelecek vadeden towardly adj.
gelecek zamanda hereafter adj.
Modern Slang
gelecek dönem/sömestr aglasem [hindi english] n.
sonsuz geçmiş ve gelecek aeviternity n.