gerçek - Turkish English Dictionary
History

gerçek



Meanings of "gerçek" in English Turkish Dictionary : 126 result(s)

Turkish English
Common Usage
gerçek truth n.
gerçek authentic adj.
gerçek true adj.
gerçek genuine adj.
gerçek actual adj.
gerçek real adj.
General
gerçek veritas n.
gerçek reality n.
gerçek verity n.
gerçek sooth n.
gerçek veracity n.
gerçek substance n.
gerçek lowdown n.
gerçek the true n.
gerçek the real n.
gerçek actuality n.
gerçek troth n.
gerçek the real mccoy n.
gerçek fact n.
gerçek gospel n.
gerçek low-down n.
gerçek honest-to-goodness n.
gerçek essence n.
gerçek genuineness n.
gerçek actualité [french] n.
gerçek fact n.
gerçek trewth [obsolete] n.
gerçek trowth [scottish] n.
gerçek truthness [obsolete] n.
gerçek soothness n.
gerçek original adj.
gerçek substantial adj.
gerçek substantive adj.
gerçek simon-pure adj.
gerçek pucka adj.
gerçek bona fide adj.
gerçek exact adj.
gerçek unfeigned adj.
gerçek dinkum adj.
gerçek virtual adj.
gerçek veritable adj.
gerçek sincere adj.
gerçek veracious adj.
gerçek proper adj.
gerçek rightful adj.
gerçek candid adj.
gerçek sterling adj.
gerçek earnest adj.
gerçek tangible adj.
gerçek very adj.
gerçek serious adj.
gerçek essential adj.
gerçek truthful adj.
gerçek solid adj.
gerçek pukka adj.
gerçek positive adj.
gerçek echt adj.
gerçek disillusioned adj.
gerçek literal adj.
gerçek factual adj.
gerçek intrinsic adj.
gerçek right adj.
gerçek real adj.
gerçek effective adj.
gerçek honest-to-god adj.
gerçek full-fledged adj.
gerçek straight-out adj.
gerçek verdicial adj.
gerçek actualistic adj.
gerçek subsistent adj.
gerçek fact-based adj.
gerçek absolute adj.
gerçek nontheoretical adj.
gerçek true-blue adj.
gerçek true-life adj.
gerçek unartful adj.
gerçek unartificial adj.
gerçek unfaked adj.
gerçek unforged adj.
gerçek leal [scotland] adj.
gerçek extensional adj.
gerçek jonnock adj.
gerçek jannock adj.
gerçek verray adj.
gerçek manual adj.
gerçek bodily [obsolete] adj.
gerçek bona-fide adj.
gerçek dinky-di [australia] adj.
gerçek good adj.
gerçek current adj.
gerçek documented adj.
gerçek solid adj.
gerçek so adj.
gerçek sothe adj.
gerçek subjective adj.
gerçek for real adv.
gerçek very adv.
Colloquial
gerçek case n.
gerçek the real deal n.
gerçek trilly adj.
gerçek big fat adj.
gerçek fair adj.
Idioms
gerçek straight goods n.
gerçek the mccoy n.
gerçek be as good as gold v.
gerçek (as) good as gold adj.
gerçek on the gooch expr.
Trade/Economic
gerçek actual adj.
gerçek substantial adj.
Law
gerçek fact n.
gerçek bona fide adj.
gerçek factual adj.
gerçek virtual adj.
Politics
gerçek achievable adj.
Technical
gerçek fact n.
gerçek truth n.
gerçek genuine adj.
Math
gerçek real adj.
Literature
gerçek unfabled adj.
Archaic
gerçek trewe n.
gerçek trew adj.
gerçek germane adj.
Slang
gerçek rizzle (rap slang) n.
gerçek fair dinkum n.
gerçek word interj.
gerçek on the reezie expr.

Meanings of "gerçek" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
gerçek olmayan unreal adj.
gerçek kuvveti olan virtual adj.
General
bilinen gerçek common knowledge n.
gerçek dışılık delusiveness n.
gerçek yüz colour n.
gerçek bir fark a positive difference n.
hukuk ve gerçek law and fact n.
acı gerçek a home truth n.
gerçek şey the real thing n.
gerçek hayat real life n.
gerçek eklem bacaklılar earthropoda n.
gerçek anlamından saptırma distortion n.
gerçek sinek yakalayıcı true flycatcher n.
gerçek ifade true statement n.
gerçek hayat hikayesi real life story n.
asıl gerçek gospel truth n.
spartalının gerçek adı lacedaemon n.
gerçek ismini saklama anonymity n.
gerçek güney true south n.
asıl gerçek gospel n.
gerçek kurbağa true frog n.
gerçek lezzet full flavor n.
gerçek anlam value n.
negatif gerçek mantık negative true logic n.
gerçek virüs true bug n.
gerçek lezzet full flavour n.
gerçek deri real leather n.
salt gerçek the naked truth n.
gerçek aşk true love n.
gerçek silah very pistol n.
gerçek savaş shooting war n.
gerçek renk birimi true color unit n.
algılanan gerçek perceived reality n.
gerçek olmama unreality n.
gerçek kimliğini gizleyerek girme (örgüt/kuruluş vb'ne) infiltration n.
herkesçe bilinen gerçek truism n.
gerçek kuzey true north n.
gerçek damga true seal n.
gerçek sonuç the bottom line n.
gerçek değerinin altında paha biçme underestimate n.
gerçek anlam spirit n.
edebiyatta gerçek truth in literature n.
gerçek durum fact n.
yarı gerçek half truth n.
gerçek köknar silver fir n.
gerçek bakteri true bacteria n.
içinde gerçek payı olan kısa alegorik hikaye parable n.
gerçek süet real suede n.
olgusal gerçek fact n.
gerçek değer substantiality n.
gerçek anlamı dışında kullanılan sözler cant n.
gerçek değer real value n.
gerçek alan actual domain n.
gerçek sayılar real numbers n.
gerçek yükseklik corrected altitude n.
gerçek kedi true cat n.
gerçek anlam real meaning n.
gerçek ıstakoz true lobster n.
gerçek dışılık falsehood n.
gerçek yüz color n.
gerçek duygu soul n.
bilinen gerçek truism n.
gerçek değerinin altında paha biçme underreckoning n.
gerçek değerinin altında paha biçme lowball n.
gerçek renk true color n.
gerçek dışılık insubstantiality n.
gerçek ve geçici özellikler intrinsic and extrinsic properties n.
gerçek deri genuine leather n.
gerçek mesleği one's true vocation n.
gerçek yüzü real face n.
işin gerçek yüzü nitty gritty n.
kanıtlanmış gerçek proven truth n.
kanıtlanmış gerçek substantiated truth n.
genel gerçek general truth n.
gerçek veri actual data n.
gerçek değer net value n.
çıplak gerçek naked fact n.
çıplak gerçek gospel truth n.
çıplak gerçek naked truth n.
çıplak gerçek bare fact n.
gerçek zamanlı otomatik haritalama sistemi automatic real-time mapping system n.
yarı gerçek half-truth n.
gerçek zamanlı sayısal kontrol real-time numerical control n.
gerçek zamanlı programlama real-time programming n.
gerçek zamanlı kontrol real-time control n.
gerçek zamanlı bilgi işlem real-time data processing n.
gerçek kültür true-real culture n.
gerçek zamanlı kontrol sistemleri real-time control systems n.
gerçek zamanda hava radyoaktivitesi gözlemi real-time air monitoring n.
gerçek dünya sahnesi real world scene n.
anımsanmaktan kaçınılan akla geldikçe üzüntü veren gerçek home truth n.
acı ama gerçek home truth n.
bir büyüklüğün gerçek değeri true value of a quantity n.
gerçek mermi a real bullet n.
gerçek kurşun a real bullet n.
gerçek kurşun real bullet n.
gerçek mermi real bullet n.
gerçek ve doğru görünüm true and fair view n.
gerçek kişi natural person n.
bilimsel gerçek scientific truth n.
bilimsel gerçek scientific fact n.
ilahi gerçek divine truth n.
fiili gerçek durumlar factual circumstances n.
su götürmez gerçek crystal-clear fact n.
gerçek dışılıklar unrealities n.
gerçek sevgi real love n.
gerçek aşk real love n.
gerçek arkadaş real friend n.
tartışmasız bir gerçek an indisputable fact n.
tartışmasız bir gerçek an indisputable truth n.
görünen gerçek the apparent truth n.
zahiri gerçek the apparent truth n.
görünür gerçek the apparent truth n.
bilinen bir gerçek a known fact n.
gerçek zamanlı tartışma real time discussion n.
yalın gerçek simple fact n.
sorunun gerçek nedeni the true cause of the trouble n.
gerçek gizem real mystery n.
üzücü gerçek sad truth n.
gerçek dünya the real world n.
gerçek silah real gun n.
gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan a rational person living in the real world n.
basit bir gerçek a simple fact n.
kör gerçek the blunt fact n.
yalın gerçek cold fact n.
somut gerçek cold fact n.
gerçek dostlar real friends n.
gerçek arkadaşlar real friends n.
arazinin gerçek değeri the true value of the land n.
gerçek dost true friend n.
gerçek arkadaş true friend n.
kaçınılmaz gerçek unavoidable fact n.
birinin gerçek ailesi one’s real parents n.
aksi kanıtlanamaz gerçek hard fact n.
inkar edilemez gerçek hard fact n.
gerçek karakter real character n.
gerçek hikaye true story n.
gerçek bilgi true information n.
gerçek provalı tatbikat mock drill n.
inkar edilemez bir gerçek an undeniable fact n.
salt gerçek absolute fact n.
acı gerçek grim reality n.
gerçek menşei actual origin n.
gerçek ilişki real relationship n.
gerçek dünya real world n.
gerçek bir fırsat a real opportunity n.
gerçek boyutlu manken/model/maket life-size dummy n.
gerçek mermi live rounds n.
gerçek baskı real pressure n.
gerçek basınç real pressure n.
gerçek kahramanlar real heroes n.
gerçek sipariş actual order n.
gerçek aşıklar true lovers n.
gerçek boyut real size n.
gerçek bir hikaye a true story n.
gerçek kişi physical person n.
gerçek deri kemer genuine leather belt n.
gerçek ortam real environment n.
gerçek kimlik real identity n.
gerçek teşhis true diagnosis n.
acı gerçek harsh reality n.
gerçek özgürlük real freedom n.
acı gerçek hard reality n.
gerçek anlam literal meaning n.
acımasız gerçek cruel reality n.
gerçek başarı real success n.
gerçek olay real event n.
gerçek hayata benzeyen realistic n.
gerçek hayat reality n.
gerçek olay reality n.
gerçek dışı çözüm nonsolution n.
fikirleri tamamen kavramsal olan, gerçek olmayan kimse notionist n.
gerçek olma thinginess n.
gerçek şeylerle ilgili olma thinginess n.
gerçek insanlık real humanity n.
bilinen gerçek truism n.
apaçık ortada olan gerçek truism n.
üzücü gerçek trouble n.
gerçek duygular true feelings n.
gerçek dışı veya mantıksız özellikteki karşıt durum alternative n.
gerçek yada detaylar fact or details n.
temel gerçek ultimate n.
ana gerçek ultimate n.
deneyimden bağımsız olarak insan zihninde gerçek bilginin var olabileceğini savunan kimse apriorist n.
sezgisel gerçek ultimate belief n.
gerçek olmama unauthenticity n.
gerçek sayıdan veya miktardan az olan sayı veya tutar undercount n.
gerçek değerinden az değer verme underrating n.
gerçek değerinden az değer veren kimse undervaluer n.
gerçek kimliğini gizleyerek örgüte, kuruma, partiye giren kimse entrist n.
gerçek ve sahte banknotların birbirinden ayırt edilebilmesi için açıklamalar içeren yayın bank-note detector n.
gerçek üstü güce sahip kimse kahuna n.
gerçek üstü güce sahip şey kahuna n.
gerçek veya hayali hayvanların ortaçağ kiliselerindeki temsili bestiary n.
gerçek veya hayali hayvanlarla ilgili derleme bestiary n.
gerçek ismi bilinmeyen bir adama hitap etmek için kullanılan isim john n.
gerçek olmayan şey make believe n.
bir yerin kapladığı gerçek alan verge [obsolete] n.
gerçek görünen şey verisimilitude n.
tv'nin çerçeve hızını artırarak görüntüsünü pürüzsüz hale getiren ve bazen de abartılı gerçek ve garip bir görüntü veren bir tv teknolojisi motion smoothing n.
tartışma ve münazaralarda kullanılan, karşı tarafın gerçek önermesini daha zayıf bir sav ile değiştirip çürüterek üstün gelindiği yanılsamasını yaratan bir taktik man of straw n.
işe alınmak istenen gerçek veya olası çalışanların listesi white list n.
olayların gerçek yüzü mark n.
doğru ve gerçek olma mark n.
birisinin gerçek doğum gününden yaklaşık 6 ay önceki gün half-birthday n.
gerçek dışı fikir whimsey n.
gerçek niteliği gizlemeyi amaçlayan şey blind n.
doğaüstü dünyanın gerçek olduğu yanılsamasını yaratan büyük güç maya n.
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması maya n.
gerçek şey mccoy n.
sahte veya aldatıcı olanın gerçek gibi görünmesi meretriciousness n.
hükümet tarafından siyasi amaçlarla finanse edilen, halk için gerçek değeri olmayan proje boondoggle n.
gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme box-ticking n.
acı ama gerçek olan şeyler home truths n.
hiper gerçek olma hyperreality n.
gerçek dışı fikir revery n.
nihai gerçek light n.
gerçek hristiyanlığı temsil eden öğreti ve inançlar light n.
gerçek bilgi lowdown n.
insanın gerçeği sadece aklı temel alarak bilemeyeceğini ve gerçek ortaya çıksa dahi tümüyle anlayamayacağını ifade eden, tanrı tarafından tebliğ edilmiş dini öğreti mystery n.
gerçek bir şeyin abartılmış veya idealleştirilmiş yorumu myth n.
gerçek duyguları gizleyen yüz ifadesi game face n.
gerçek dışılık ideality n.
gerçek dışı şey ideality n.
gerçek dışı konsept ideality n.
hedefe ulaşılmasını engelleyen gerçek roadblock n.
gerçek dışılık imaginativeness n.
gerçek dışılık distortion n.
gerçek yetenek true ability n.
gerçek yetenekler true abilities n.
temel gerçek donnée n.
gerçek dışı duran şey fantasia n.
beklenen ile gerçek arasındaki tutarsızlık irony n.
gerçek olmayan şey fata morgana n.
gerçek dışı şey fata morgana n.
gerçek niteliği anlama becerisi intuitiveness n.
(gerçek kemikli balıklarda) büyüyen bazal kemikler pelvis n.
gerçek pentagrama benzeyen sembol pentacle n.
gerçek şey positive n.
sahip olduğu kelimelerin her zamanki veya gerçek anlamlarının kullanılmayıp benzetme, metafor veya kişileştirme içeren ifade figure of speech n.
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey ormolu n.
(platonculukta) gerçek dünyadaki nesnelerin evrensel form veya idealarla ilişkisi participation n.
gerçek dışı görüntü sergileme phantastry n.
gerçek dışı düşünce phantasy n.
gerçek olmayan sembolik para phantasy n.
(gerçek kemikli balıkta) farinks ve solungaç kemiği pharyngobranchial n.
(gerçek kemikli balıkta) farinks ve solungaç kemiği superior pharyngeal n.
(gerçek kemikli balıkta) farinks ve solungaç kemiği upper pharyngeal n.
bir duruma ilişkin gerçek olgular veya ayrıntılar practicalities n.
gerçek iş veya faaliyetlere ilgi duyma practicality n.
bir şeyin gerçek bilgisine sahip olmadan önce oluşan fikir veya görüş presentiment n.
gerçek kişilik self n.
gerçek benlik self n.
gerçek dışı görüntü shadow n.
gerçek dışı hedef shadow n.
gerçek duyguları gizlemek veya tehlikelerden korunmak için takınılan tutum shell n.
herkesçe bilinen gerçek shibboleth n.
gerçek dışı tezahür show [obsolete] n.
aksi ispat edilinceye dek gerçek kabul edilen delil showing n.
gerçek durum size n.
gerçek karakter size n.
gerçek önem size n.
planlanan ve gerçek üretim arasındaki fark slippage n.
su götürmez gerçek smoke n.
gerçek büyüklükte ürün standee n.
gerçek boyutlu tasarım standee n.
gerçek olma substantiveness n.
gerçek olay fact n.
gerçek yüzünü açığa vurmak throw off one's mask v.
gerçek olduğunu gizlemek belie v.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerize v.
gerçek kişiliğini ortaya çıkarmak unmask v.
örtmek (sahte bir şey gerçek bir şeyi) belie v.
gerçek anlamından saptırmak distort v.
gerçek yüzünü görmek unmask v.
gerçek değerinden az değer vermek undervalue v.
gerçek kimliğini gizleyerek girmek (örgüt, kuruluş vb'ne) infiltrate v.
gerçek değerinin altında paha biçmek underestimate v.
gerçek değerinden az değer vermek underrate v.
gerçek aşkı bulmak find true love v.
rüyaları gerçek olmak (one's) dreams be fulfilled v.
gerçek aşkı aramak search for true love v.
gerçek aşkı aramak seek true love v.
hayallerini gerçek kılmak make one's dream come true v.
(gerçek duygu/düşüncelerini) gizlemek dissemble v.
(gerçek duygularını) gizlemek dissemble v.
küçültüp gerçek boyutlarına döndürmek cut down to size v.
gerçek olmak come true v.
gerçek anlamından saptırmak wrest from the true meaning v.
ciddi/gerçek bir salgına dönüşmek escalate into a real epidemic v.
kabuslar gerçek olmak nightmares become real v.
gerçek arkadaşlar bulmak find true friends v.
bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek pay more for something than it is really worth v.
bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek pay more for something than it is really worth v.
onarım bedeli gerçek değerinden yüksek olmak be beyond economic repair v.
gerçek nedenini bulmak ya da tanımlamak pinpoint v.
gerçek dışı/hatalı rapor vermek misreport v.
rüyaları gerçek olmak dreams come true v.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerise v.
gerçek kimliğini açıklamak reveal one's true identity v.
gerçek kimliğini söylemek reveal one's true identity v.
gerçek dünyaya odaklanmak focus real-world v.
gerçek zamanlı ile karşılaştırıldığında kronometredeki zaman farkını tespit etmek rate a chronometer v.
gerçek mutluluğa eriştirmek emparadise v.
gerçek değerinden az değer vermek underpoise v.
gerçek değerinden az değer vermek underween v.
gerçek olmayan hale getirmek unrealize v.
gerçek dışı hale getirmek unrealize v.
gerçek olmayan hale getirmek unrealise v.
gerçek dışı hale getirmek unrealise v.
gerçek karakterine ve namına zarar vermek break v.
gerçek karakterini göstermek declare oneself v.
gerçek veya uygun zamandan sonraki bir zamana tarihlendirmek overdate v.
gerçek özünü yok etmek disincarnate v.
gerçek değerinden az değer vermek disprize [obsolete] v.
gerçek değerinden az değer vermek disprise [obsolete] v.
gerçek dışılık yaratmak disrealize v.
gerçek dışılık yaratmak disrealise v.
gerçek sayılmak draw v.
gerçek dışı hale getirmek fantasticate v.
(isim listesini) gerçek veya sahte isimler ile uzatmak pad v.
(organizasyon) gerçek veya uydurma isimler ile sayısını şişirmek pad v.
(kimyasal) aldatıcı değişikliklerle gerçek durumunu gizlemek doctor v.
(film, roman) gerçek durum veya olayları detaylı gösterecek şekilde kurgulamak document v.
(sahte olanı) gerçek gibi göstermek foist v.
gerçek değerinin ötesinde değer biçmek outprize v.
gerçek olmayan ostensible adj.
gerçek deliller yerine tahminlere dayanan suppositious adj.
gerçek dışı delusive adj.
çıplak (gerçek) unvarnished adj.
gerçek dışı insubstantial adj.
gerçek payı çok az olan farfetched adj.
gerçek dışı unreal adj.
gerçek olmayan notional adj.
gerçek olmayan virtual adj.
gerçek dışı unsubstantial adj.
gerçek dışı fanciful adj.
gerçek olmayan insubstantial adj.
gerçek olmayan chimerical adj.
gerçek kuvveti olan virtual adj.
gerçek hayatta olduğu gibi true to life adj.
gerçek dışı unrealistic adj.
gerçek olmayan irreal adj.
gerçek değerinden daha düşük bir fiyata satılan underpriced adj.
gerçek hayatta rastlanamayacak larger than life adj.
gerçek hayatta rastlanamayacak bigger than life adj.
gerçek olmayan imaginary adj.
gerçek olmayan fictitious adj.
gerçek bir full-blooded adj.
gerçek zaman real-time adj.
gerçek gibi real-like adj.
gerçek değil untrue adj.
gerçek gibi lifelike adj.
gerçek ve yasal true and legal adj.
gerçek ve kanuni true and legal adj.
gerçek olmuş actualized adj.
gerçek olmuş actualised adj.
en gerçek the realest adj.
gerçek boyutlu full-size adj.
gerçek boyutlu lifesize adj.
gerçek boyutlu life-sized adj.
gerçek boyutlu life-size adj.
gerçek ötesi post-truth adj.
gerçek-sonrası post-truth adj.
gerçek-ötesi post-truth adj.
post-gerçek post-truth adj.
gerçek ötesi veya hakikat sonrası post-truth adj.
gerçek dışı phantasmatic adj.
gerçek dışı aeriform adj.
gerçek dışı airy adj.
gerçek hayatta yaşanan real-life adj.
gerçek hayatta olan real-life adj.
gerçek bir güce veya etkiye sahip olmayan ceremonial adj.
gerçek olmayan notionate adj.
gerçek dışı ve tablo gibi görünen toytown adj.
gerçek hayattan alınmış true adj.
gerçek bir suça dayanan true-crime adj.
gerçek bir suçtan hareketle yazılmış true-crime adj.
gerçek gibi truthlike [rare] adj.
gerçek modelden farklı bir şekilde kalıp veya döküm olarak yeniden yapılmış ectypal adj.
gizlenmemiş (gerçek) undissembled adj.
gerçek görünen verisimilar adj.
gerçek görünen verisimilous adj.
gerçek anlamında literal adj.
gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilen bilgiye ait book adj.
gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilen bilgiyle ilgili book adj.
gerçek hayattan değil kitaplardan öğrenilmiş book-learned adj.
üstün veya gerçek dışı güzellikte olan fairy-tale adj.
üstün veya gerçek dışı zarafete sahip fairy-tale adj.
üstün veya gerçek dışı bir mükemmelliğe sahip fairy-tale adj.
gerçek boyutunun milyonda bir ölçeğinde inşa edilmiş millionth adj.
gerçek boyutunun milyonda bir ölçeğinde çizilmiş millionth adj.
gerçek bilgi low-down adj.
gerçek dışı chimeral adj.
görünen ama gerçek olmayan ghost adj.
gerçek dışı gothic adj.
(sinema, televizyon) oyuncuların gerçek hayatlarında gerçekleşen off-screen adj.
gerçek olmayan illusory adj.
gerçek olmayan impossible adj.
gerçek karakterini gizleyen cloaked adj.
gerçek dışı fancied adj.
gerçek dışı fantasque adj.
gerçek sayımla belirlenen (madde sayısı) count adj.
gerçek olmayan feigned adj.
gerçek benliğe ait veya ilgili intimate adj.
gerçek özellikleri gösteren portrait adj.
gerçek dışı görüntüsü yansıyan phantasmagoric adj.
gerçek dışı phantasmic adj.
gerçek dışı phantastic adj.
gerçek dışı phantastical adj.
gerçek dışı phantom adj.
gerçek hayatta karşılığı olmayan school adj.
gerçek rengini gösteren self-revelatory adj.
gerçek karakterini gösteren self-revelatory adj.
gerçek rengini gösteren self-revelative adj.
gerçek karakterini gösteren self-revelative adj.
(yeni bir gemi veya uçağın) gerçek koşullarda test edilmesi için tasarlanan shakedown adj.
gerçek hayattan kesitlere ait veya ilişkin slice-of-life adj.
gerçek hayattan alınmış kesitler ile öne çıkan slice-of-life adj.
kurgu yerine gerçek cinayet yayınlayan veya içeren snuff adj.
gerçek olana ait subjective adj.
gerçek olana özgü subjective adj.
gerçek üstü superreal adj.
(çocuk) gerçek varis olan suppositious adj.
(çocuk) gerçek varis olan supposititious adj.
gerçek dışı surreal adj.
gerçek olmayan surreal adj.
gerçek dışı surrealist adj.
gerçek olmayan surrealist adj.
(eğitim alanında) gerçek zamanlı meydana gelen synchronous adj.
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen synthetic adj.
(gerçek) deneyim sonucu öğrenilen synthetical adj.
gerçek gibi duran lifelike adj.
gerçek olarak veraciously adv.
gerçek olarak genuinely adv.
gerçek anlamda in real terms adv.
rüyalarda bile gerçek olmayacak beyond somebody's wildest dreams adv.
gerçek şu ki as a matter of fact adv.
şu bir gerçek ki as a matter of fact adv.
gerçek zamanlı olarak real-timely adv.
gerçek hayatta in real life adv.
gerçek şu ki to be truthful adv.
gerçek zamanda in real time adv.
gerçek anlamıyla literally adv.
gerçek bir şekilde unartfully adv.
gerçek olmadan unreally adv.
gerçek dışı bir şekilde unreally adv.
gerçek anlamda literally adv.
(sinema, televizyon) oyuncuların gerçek hayatlarında off-screen adv.
gerçek dünyada in re adv.
gerçek dünyada in rebus adv.
gerçek dışı biçimde fancifully adv.
gerçek anlamda simply adv.
hayal ile gerçek arasında between dream and reality adv.
en önemli gerçek everything pron.
bir şeyin gerçek doğası veya kimliği what pron.
gerçek şu ki the truth is that conj.
gerçek şudur ki the fact is that conj.
gerçek bu there it is interj.
(özellikle hastalık adlarında) gerçek türe yakından benzeyen anlamına gelen ön ek par- pref.
Phrasals
(bir şeyi) (doğru, gerçek, cevap vb) olarak düşünmek/kabul etmek take (something) to be (something) v.
gerçek anlamını idrak etmek see through v.
gerçek amacını saklamak act a part v.
gerçek düşüncelerini gizlemek act a part v.
araya gerçek olmayan şeyler eklemek embellish with (something) v.
bir hikayeye gerçek dışı eklemeler yapmak embellish something with something v.
bir şeyin gerçek değerini/önemini bilmek get (something) in perspective v.
bir şeye gerçek değerini/önemini vermek get (something) in perspective v.
bir şeyin gerçek değerini/önemini açıklamak get (something) in perspective v.
bir şeyin gerçek değerini/önemini bilmek get (something) into perspective v.
bir şeye gerçek değerini/önemini vermek get (something) into perspective v.
bir şeyin gerçek değerini/önemini açıklamak get (something) into perspective v.
(bir şeyin) doğru/gerçek olabileceğine inanmak run away with (something) v.
Phrases
gizli gerçek the skinny [usa] n.
gerçek durum size of it n.
bir şeyin gerçek yüzü the true face of something expr.
bu gerçek bir hikayedir this is a true story expr.
doğru veya gerçek olarak görülen ya da kabul edilen bir şey given expr.
gerçek olaylardan esinlenilmiştir inspired by true events expr.
gerçek hayatta olduğu gibi as it is in real life expr.
gerçek şu ki the reality is that expr.
gerçek hayatta in real life (irl) expr.
gerçek güç kişinin içinden gelir true strength comes from within expr.
gerçek güç kişinin içinden gelir real strength comes from within expr.
gerçek hayatta olduğu gibi as in real life expr.
gerçek olaylara dayanmaktadır based on actual events expr.
gerçek olaylara dayanmaktadır based on true events expr.
gerçek şu ki the fact that expr.
gerçek şu ki to tell the truth expr.
gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir inspired by a true story expr.
şu bir gerçek ki to tell the truth expr.
sadece bu gerçek nedeniyle eo ipso (by that fact alone) expr.
gerçek değerinin farkında olarak in perspective expr.
gerçek öneminin farkında olarak in perspective expr.
gerçek değerini/önemini görerek in perspective expr.
gerçek değeriyle/önemiyle ilgili bir farkındalıkla in perspective expr.
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) (be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
ne dilediğine dikkat et (bakarsın gerçek olur) (be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
dikkatli dilek dile (bakarsın gerçek olur) (be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
Proverb
gerçek geciktirilmeyi sevmez truth hates delay