imkansız - Turkish English Dictionary
History

imkansız



Meanings of "imkansız" in English Turkish Dictionary : 28 result(s)

Turkish English
Common Usage
imkansız impossible adj.
General
imkansız nogo n.
imkansız unfeasible adj.
imkansız out of the question adj.
imkansız unthinkable adj.
imkansız impossible adj.
imkansız infeasible adj.
imkansız unpossible [obsolete] adj.
imkansız hopeless adj.
imkansız inconceivable adj.
imkansız not an earth chance interj.
Colloquial
imkansız not on your tintype [obsolete] [us] expr.
Idioms
imkansız beyond the realm of possibility adv.
imkansız beyond the realms of possibility adv.
imkansız out of the question expr.
imkansız like tryin' to scratch your ear with your elbow expr.
imkansız beyond the realms of possibility expr.
imkansız like trying to nail jell-o to a tree expr.
imkansız like trying to nail jell-o to the wall expr.
imkansız like trying to scratch your ear with your elbow expr.
imkansız no more than a snowball's chance in hell expr.
imkansız not a snowball's chance in hell expr.
Speaking
imkansız no soap (us) expr.
imkansız it is impossible expr.
imkansız no can do expr.
imkansız no dice (aus) expr.
Technical
imkansız impossible adj.
Modern Slang
imkansız anfw (ain't no fucking way) exclam.

Meanings of "imkansız" with other terms in English Turkish Dictionary : 199 result(s)

Turkish English
General
telafisi imkansız mali zarar write off n.
gerçekleşmesi imkansız bir şey will-o-the-wisp n.
tahsil edilmesi imkansız borç write-off n.
telafi edilmesi imkansız mali zarar write-off n.
imkansız aşk impossible love n.
imkansız aşk love to nowhere n.
imkansız gibi görünen bir görev a seemingly impossible task n.
taklit edilmesi imkansız inimitability n.
imkansız mücadele desperate struggle n.
imkansız düşünceler impossible thoughts n.
kanla beslenemediği için tedavi olması imkansız yara gangrene n.
imkansız durum necessity n.
kontrolü imkansız kimse tiger n.
kontrolü imkansız durum tiger n.
kurtuluşu imkansız durum trap n.
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay black swan n.
(salon, yol) görmenin veya duymanın zor veya imkansız olduğu yer blind spot n.
gerçekleşmesi imkansız hayal reverie n.
imkansız şey moon n.
imkansız plan impossibilism n.
imkansız amaç impossibilism n.
imkansız amaç destekçiliği impossibilism n.
imkansız plan destekçiliği impossibilism n.
imkansız işler peşinde koşan kimse impossibilist n.
imkansız şey impossibility n.
elde edilmesi imkansız şey impossibility n.
imkansız şey impossible n.
imkansız düşler dreamery n.
kanıtlamanın imkansız olması indemonstrability n.
imkansız kılmak preclude v.
bir şeyi biri için imkansız hale getirmek place something out of someone 's reach v.
imkansız gözüyle bakmak regard as impossible v.
imkansız gözüyle bakmak think something impossible v.
imkansız hale getirmek preclude v.
imkansız gözüyle görmek regard as impossible v.
tarifi imkansız olmak beggar description v.
imkansız gözüyle bakmak regard something as impossible v.
imkansız gözüyle bakmak find something impossible v.
imkansız gözüyle bakmak consider something impossible v.
imkansız gözüyle bakmak deem something impossible v.
imkansız gözüyle bakmak see something as impossible v.
imkansız gözüyle bakmak believe something impossible v.
imkansız hale gelmek become impossible v.
imkansız hale getirmek make impossible v.
imkansız göstermek mock v.
imkansız kılmak cut v.
affı imkansız inexpiable adj.
değiştirilmesi imkansız unalterable adj.
telafisi imkansız irreparable adj.
keşfedilmesi imkansız undiscoverable adj.
girilmesi imkansız (kale) impenetrable adj.
anlatılması imkansız indefinable adj.
satın alınmasını imkansız kılan yükseklikteki (fiyat) prohibitive adj.
telafisi imkansız unrepairable adj.
tedavisi imkansız untreatable adj.
tedavisi imkansız incurable adj.
başarılması imkansız impossible to succeed adj.
başarması imkansız impossible to succeed adj.
tarifi imkansız (üzüntü vb) unnamable adj.
tarifi imkansız (üzüntü vb) unnameable adj.
fiziksel olarak imkansız physically impossible adj.
hazmı imkansız undigestible adj.
keşfedilmesi imkansız inexplorable adj.
sadece maddi olayların anlaşılabileceğini ve manevi meselelerin veya onların nihai sebeplerinin bilinmesinin imkansız olduğunu düşünen nescient adj.
yaklaşılması imkansız approachless adj.
kaybetmesi imkansız unlosable adj.
hemen hemen imkansız nigh on impossible adj.
çözülmesi imkansız hopeless adj.
uzlaşılması imkansız hostile adj.
imkansız hale getirilmiş obviating adj.
imkansız kılınmış obviating adj.
imkansız amaca ait impossibilist adj.
imkansız amaç ile ilgili impossibilist adj.
imkansız plana ait impossibilist adj.
imkansız plan ile ilişkili impossibilist adj.
anlaşılması veya içine girmesi zor ya da imkansız inaccessible adj.
yok edilmesi imkansız irradicable adj.
istenen hale veya şekle getirilmesi imkansız irreducible adj.
bulması imkansız introuvable adj.
üstesinden gelinmesi imkansız invincible adj.
boyun eğdirilmesi imkansız invincible adj.
tarifi imkansız unspeakable adj.
imkansız bir şekilde impossibly adv.
kazanması imkansız bir şekilde nowhere adv.
keşfedilmesi imkansız bir şekilde undiscoverably adv.
imkansız hale getirerek impossibly adv.
Phrasals
imkansız hale getirmek rule out v.
imkansız kılmak rule out v.
imkansız kılmak close out v.
Phrases
imkansız değil it is far from impossible expr.
imkansız diye bir şey yoktur impossible is nothing expr.
neredeyse imkansız next to impossible expr.
yapılana kadar her şey imkansız görünür it always seems impossible until it's done expr.
Proverb
zoru hemen yaparız; imkansız, biraz zaman alır difficult is done at once; the impossible takes a little longer
tarifi imkansız olmak beggar (all) description
tarifi imkansız beggar description
Colloquial
imkansız veya mantıksız görünmesine rağmen bel bağlanan şey skyhook n.
neredeyse imkansız borderline impossible n.
imkansız kılmak make impossible v.
imkansız olmak be out v.
görmemenin imkansız olduğu bir yerde there for everyone to see expr.
birinin önüne geçmek imkansız there is no holding someone expr.
(birinin) anlaması imkansız bir şey (it's all) greek to (one) [cliché ] expr.
bilmek imkansız (there's) no saying expr.
bilmek imkansız (there's) no telling expr.
bilmek imkansız (there's) no way to tell expr.
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil (there's) no way to tell expr.
tahmin etmek çok zor/imkansız it's anyone's call expr.
öngörmek çok zor/imkansız it's anyone's call expr.
tahmin etmek çok zor/imkansız it's anybody's call expr.
öngörmek çok zor/imkansız it's anybody's call expr.
bilmek imkansız no way to tell expr.
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil no way to tell expr.
baş etmek imkansız you can't win expr.
imkansız! no way, josé! exclam.
imkansız! not likely! exclam.
imkansız! you wouldn't! exclam.
Idioms
bir şeyin imkansız olması it would take an act of congress to do something n.
kaybetmenin imkansız olduğu durum a no-lose situation n.
telafisi imkansız zarar dead loss n.
anlaşılması/kestirilmesi zor veya imkansız gizemli şey a riddle, wrapped in a mystery, inside an enigma n.
imkansız hayal a pipe dream n.
bulunması imkansız şey bucket of steam n.
neredeyse imkansız olma buckley's and nunn n.
neredeyse imkansız olma buckley's and nunn's n.
gerçekleşmesi imkansız bir şey will o' the wisp n.
ulaşılması imkansız bir amaç will o' the wisp n.
inanılması çok güç/imkansız olmak beggar belief v.
anlatılması çok güç/imkansız olmak beggar belief v.
tarif edilmesi çok güç/imkansız olmak beggar belief v.
inanılması çok güç/imkansız olmak beggar description v.
anlatılması çok güç/imkansız olmak beggar description v.
tarif edilmesi çok güç/imkansız olmak beggar description v.
imkansız olmak not have an earthly chance v.
imkansız olmak stand no earthly chance v.
imkansız olmak not stand an earthly chance v.
imkansız bir işe girişmek square the circle v.
imkansız olmak be the day hell freezes over v.
imkansız kılmak shut the door on (something) v.
kazanması/yapması imkansız olmak not have an earthly chance [uk] v.
kazanması/yapması imkansız olmak stand no earthly chance v.
yapmam imkansız see (one) in hell before (doing something) v.
organize etmesi/düzenlemesi neredeyse imkansız olmak be like herding cats v.
bir araya getirmesi neredeyse imkansız olmak be like herding cats v.
imkansız bir şeyi yapmak walk on water v.
neredeyse imkansız olmak be near to impossible v.
imkansız hale gelmek be ruled out of court [uk] v.
imkansız olmak not stand an earthly [uk] v.
imkansız olmak not stand an earthly [uk] v.
imkansız olmak not have an earthly [uk] v.
imkansız olmak not have an earthly [uk] v.
imkansız olmak be out of the question v.
inanması/tarifi imkansız olmak beggar belief v.
inanması/tarifi imkansız olmak beggar description v.
imkansız bir şeyi yapmaya çalışmak nail jell-o to a cross v.
imkansız bir şeyi yapmaya çalışmak nail jell-o to a tree v.
imkansız bir şeyi yapmaya çalışmak nail jell-o to the wall v.
neredeyse imkansız near to impossible adj.
ancak senin gibi birisi bu imkansız işi başarabilirdi only nixon could go to china expr.
dünya tersine dönse olmaz/imkansız until hell freezes over expr.
mümkün görünmüyor ama imkansız değil stranger things have happened expr.
neredeyse imkansız all but impossible expr.
kaybedilmesi/yitirilmesi imkansız lay down mesire expr.
yapılması imkansız/çok zor bir şey it is easier for a camel to go through the eye of a needle expr.
organize etmesi/düzenlemesi neredeyse imkansız like herding cats expr.
bir araya getirmesi neredeyse imkansız like herding cats expr.
emin olmak imkansız (there's) no knowing expr.
bilmek imkansız (there's) no knowing expr.
neredeyse imkansız as a pig loves marjoram expr.
yapmak imkansız it would take an act of congress to do expr.
olması imkansız it'll be a cold day in hell expr.
olması imkansız it'll be a long day in january expr.
Speaking
bir yolu vardır (imkansız görünen durumlar için çözüm yolu) there may be a way around it expr.
görmemen imkansız you can't miss it expr.
hiçbir şey imkansız değildir nothing is impossible expr.
imkansız diye bir şey yok anything is possible expr.
korkarım bu imkansız I'm afraid that's impossible expr.
sizin için hiçbir şey imkansız değil nothing is impossible for you expr.
hiçbir şey imkansız değildir there's a first time for everything expr.
Trade/Economic
devri imkansız konşimento nonnegotiable bill of lading n.
tahsil edilmesi imkansız borcu veya telafi edilmesi imkansız mali zararı defterden silmek write something off v.
Law
imkansız suç impossibility n.
Politics
seçimi kazanması imkansız aday fringe candidate n.
Psychology
imkansız figür impossible figure n.
Pathology
(patolojik süreç) iyileşmeyi imkansız kılacak derecede şiddetli irreversible adj.
Logic
aksinin saçma veya imkansız olduğunu göstererek bir şeyi kanıtlamaya yarayan dolaylı argüman apagoge n.
aksinin saçma veya imkansız olduğunu göstererek bir şeyi kanıtlamaya yarayan dolaylı argüman reductio ad absurdum n.
Literature
bir kurguda beklenmedik, yapay veya imkansız bir karakterin senaryo akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması ve çözülmesi imkansız görünen bir sorunu ansızın çözmesi deux ex machina n.
Philosophy
bilginin kesinliğinin imkansız olduğu doktirini fallibilism n.
Archaic
imkansız! gadzooks! expr.
Slang
adlandırması zor veya imkansız şey blivit n.
neredeyse imkansız bir şey rocking horse manure [australia] n.
neredeyse imkansız bir şey rocking-horse manure [australia] n.
kişinin görünüşte imkansız olan hedeflere ulaşmak için korkularını, güvensizliklerini ve şüphelerini geride bıraktığı ruhsal durumu ifade eden argo terim grindset n.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse crap adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse manure adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse poo adj.
neredeyse imkansız (as) rare as rocking horse shit adj.
hemen hemen imkansız slim to none expr.