kırık - Turkish English Dictionary
History

kırık



Meanings of "kırık" in English Turkish Dictionary : 53 result(s)

Turkish English
Common Usage
kırık fracture n.
kırık broken adj.
General
kırık breach n.
kırık mongrel n.
kırık bad mark n.
kırık split n.
kırık fragment n.
kırık breakage n.
kırık fault n.
kırık chink n.
kırık break n.
kırık breakage n.
kırık rift n.
kırık hybrid adj.
kırık hurt adj.
kırık cracked adj.
kırık fractured adj.
kırık jiggered adj.
kırık offended adj.
kırık clifted adj.
kırık disillusioned adj.
kırık split adj.
kırık boned adj.
kırık broke [dialect] adj.
kırık bursten adj.
kırık gappy adj.
kırık off-colour [uk] adj.
kırık confragose adj.
kırık crocked [uk] adj.
kırık fissioned adj.
kırık rompu adj.
Trade/Economic
kırık breakage n.
Technical
kırık breakage n.
kırık break n.
Construction
kırık crack n.
Automotive
kırık fracture n.
Mining
kırık shift n.
Medical
kırık fracture n.
kırık solution n.
Zoology
kırık teal n.
kırık querquedule n.
Tobacco
kırık scrap leaves n.
Geography
kırık fault n.
Meteorology
kırık break n.
Geology
kırık throw n.
kırık jump n.
Sport
kırık fracture n.
Archaic
kırık brack n.
Slang
kırık a few cards short of a (full) deck n.
kırık beat all to hell adj.
kırık effeminate adj.
British Slang
kırık bent as a nine pound note expr.
kırık bent as a nine bob note expr.

Meanings of "kırık" with other terms in English Turkish Dictionary : 326 result(s)

Turkish English
Common Usage
yerine oturtmak (kırık) reduce v.
General
kırık çömlek parçası potsherd n.
kırık diş snag n.
kırık çizgi broken line n.
kırık çıkıkçı bonesetter n.
kırık not failing grade n.
kırık kaya parçaları brash n.
kırık not a bad mark n.
kırık not fail n.
kırık dökük scrap n.
ipi kırık drifter n.
kırık çömlek parçası shard n.
kırık dökük şey pile n.
kırık bezelye split peas n.
askı (kırık kol vb için) sling n.
kırık parça fragment n.
alçı (kırık kemiğe) cast n.
kırık diş snaggletooth n.
kırık kalp broken heart n.
kırık cam broken glass n.
kırık buz brash n.
kırık taş brash n.
büyük kırık macro fracture n.
kırık kanatlar broken wings n.
kırık diş broken tooth n.
kırık kalpler broken hearts n.
kırık pencere broken window n.
kırık bardak parçası piece of broken glass n.
kırık kol broken arm n.
kırık bacak broken leg n.
kırık bir kelepçe a broken handcuff n.
kırık kılıç broken sword n.
kırık parça breakage n.
kırık ok broken arrow n.
kırık düşler bulvarı boulevard of broken dreams n.
kırık kaburgalar busted ribs n.
kırık kaburgalar broken ribs n.
kırık ayak broken foot n.
kırık masa broken table n.
kırık ayna broken mirror n.
kırık veya diğer dişlerle aynı hizada olmayan diş snaggletooth n.
kırık yumurta cracked egg n.
bileşik kırık compound fracture n.
kırık çerçeve broken frame n.
kırık parça jag n.
kırık parça mammock [dialect] n.
kırık beyaz bone n.
kırık çıkıkçı bone setter n.
(kuşçuluk) kırık kanadı yeni tüy ekleyerek onarma imping n.
kırık beyaz white down n.
tiyatroda cam kırılma sesini taklit etmek için kullanılan içi kırık parça dolu sepet crash n.
(gemide) kırık ve açıklıkları kapatan işçi packer n.
kırık yapılı ön yüz pediment n.
(özellikle arkeolojik kazıda bulunan) kırık çömlek parçası potshard n.
kırık veya bozuk şeyleri tamir eden kimse doctor n.
kuru ve kırık yapılı cevher pulp n.
kırık dökük eşya romage [scotland] n.
kırık parça scard n.
kırık parça shatter n.
kırık çömlek parçası sheard [obsolete] n.
kırık aynaları slikensides n.
kırık diş snag tooth n.
yerine koyup sarmak (kırık bir kemiğin uçlarını) set v.
kaynamak (kırık bir kemiğin uçları birbirine) set v.
kırık not almak get poor mark v.
kırık not almak get low mark v.
kırık not almak get bad mark v.
kırık şüphesiyle hastaneye kaldırılmak be taken to hospital with suspected broken leg/arm v.
kırık şüphesiyle hastaneye kaldırılmak be taken to hospital suffering a suspected broken leg/arm v.
kıçı kırık trifling adj.
kırık taşla çakıl ve kumdan yapılmış telford adj.
ipi kırık bum adj.
kırık dökük broken adj.
kalbi kırık heartbroken adj.
kalbi kırık brokenhearted adj.
kırık dökük worn out adj.
kırık dökük dilapidated adj.
cesareti kırık dispirited adj.
kalbi kırık broken-hearted adj.
kolu kırık broken-armed adj.
kırık beyaz renkli/renginde off-white adj.
kırık beyaz off-white adj.
kalbi kırık lacerated adj.
kalbi kırık heart-wounded adj.
kırık görünümlü alligatored adj.
cesareti kırık weak-hearted adj.
beli kırık broken-backed adj.
cesareti kırık demoralized [us] adj.
cesareti kırık demoralised [uk] adj.
kalbi kırık heartbroke adj.
(kırık kemik uçları) yapıştırılmış impacted adj.
kırık olmayan infract adj.
kırık sonrası gelişen postfracture adj.
kırık dökük flea-bitten adj.
kalbi kırık bir şekilde brokenheartedly adv.
kalbi kırık bir şekilde heartbrokenly adv.
kırık dökük brokenly adv.
Phrasals
kaynamak (kırık kemik) knit together v.
Colloquial
ipi kırık skid-row bum n.
ipi kırık stew bum [old-fashioned] n.
ipi kırık stumblebum n.
kırık saç uçları split ends n.
kırık dökük crumb bum adj.
kalbi kırık sick at heart adj.
(sağlık) kırık one degree under expr.
kıçı kırık (bir şeye) ihtiyacımız yok/hacet yok we don't need no stinkin' (something)! expr.
Idioms
kötü kırık bad break n.
iyileşmesi zor kırık bad break n.
kırık bir kalbi onarmak mend a broken heart v.
kırık bir kalbi onarmak fix a broken heart v.
kalbi kırık olmak (one's) heart is in (one's) boots v.
kalbi kırık olmak be sick at heart v.
kalbi kırık hissetmek feel sick at heart v.
rengi kırık touch of the tar brush [dated] adj.
Speaking
kolum kırık my arm is broken expr.
Trade/Economic
kırık vadeli mevduatlar odd-term deposits n.
kırık vade breach maturity n.
kırık lot odd lot n.
Technical
açık kırık compound fracture n.
basit kırık simple fracture n.
eğik kırık slant fracture n.
kırık yüzey fracture surface n.
kırık çizgi broken rule n.
kırık buz fragmented ice n.
kırık düzlemli geçiş wedge transition n.
kırık dökük eşya rummage n.
kırık parça fractured part n.
kırık cam cullet n.
kırık kontrolü fracture control n.
kırık çatı folding roof n.
kırık kenar chipped edge n.
kırık ağız chipped ring n.
kırık düzlemli tranzisyon broken back transition n.
kırık yüzey fotoğrafı fractograph n.
kırık parça burs n.
kırık düzlemli tranzisyon wedge transition n.
kırık kesit broken section n.
kırık köşe chipped corner n.
kırık plak dished plate n.
kırık tuğla bat n.
olağan kırık down-slip fault n.
kırık cevher dirt n.
kol veya duvar saatinin kırık bölümünü onarmaya yarayan ek plug n.
normalde devamlılık içeren parçaların kırık, çatlak gibi sebeplerle ayrılması solution of continuity n.
kırık taş döşemek metal v.
Computer
kırık link dead link n.
kırık link link broken n.
Telecom
kırık ek fractured joint n.
Textile
dokuma tezgahın kırık sazlarını değiştiren veya sazların içinden çözgü ipliklerini çeken tekstil işçisi reeder n.
özellikle iplik, kınnap veya salmastra olarak kullanılan (keten, kenevir veya sentetik malzemeden yapılan) kısa veya kırık elyaf tow n.
kısa veya kırık elyaftan yapılan kumaş tow n.
Architecture
neredeyse düz inşa edilmiş mansart veya kırık çatı üstü deck n.
Construction
kırık çatı curb roof n.
kırık kemer broken arch n.
kırık çatı mansard roof n.
kırık alınlık broken pediment n.
kuğu boynu biçimli/kırık/eğri alınlık swan neck pediment n.
(yola) kırık taşla çakıl ve kumdan yapılmış kaldırım yapmak telfordize v.
Dyeing
kırık beyaz ecru n.
kırık bir krem rengi jersey cream n.
kırık bir krem rengi polar bear n.
kırık beyaz vanilla adj.
Automotive
çapraz kırık diagonal break n.
çevresel kırık circumferential break n.
kırık saplama çektirme aleti broken stud remover n.
Marine
deniz üzerinde yüzen kırık buz tabakası slob ice [canada] n.
gemi gövdesindeki kırık veya deliği kapatmak için kullanılan conta soft patch n.
Mining
boyuna kırık strike fault n.
kırık kayalardan oluşan ve çok az cevher içeren atık attal n.
kırık kayalardan oluşan ve çok az cevher içeren atık attle n.
kırık altın parçası gold end n.
kırık mücevher parçası gold end n.
Medical
iyileşme sırasında kırık bir kemiğin uçları etrafında gelişen sert kemik dokusu callus n.
kırık kemiklerin kaynaması esnasında oluşan bağ doku callus n.
kırık bilimi agmatology n.
kılcal kırık capillary fracture n.
kapiller kırık capillary fracture n.
kırılan yerin ayrılmadığı çok ince çizgi şeklindeki kırık capillary fracture n.
kırık kemik uçlarının tel halka ile bir araya getirilmesi cerclage n.
kırık kemiğin parçalarını sabitlemede kullanılan metal çubuk nail n.
açık kırık open fracture n.
açık kırık compound fracture n.
basit kırık simple fracture n.
bileşik kırık compound fracture n.
bileşik kırık open fracture n.
darbenin olduğu yerde meydana gelen kırık direct fracture n.
deplase kırık displaced fracture n.
hastalık nedeniyle kemiğin zayıf düşmesinden ileri gelen kırık pathological fracture n.
intrameduller kırık fiksasyonu intramedullary fracture fixation n.
internal kırık fiksasyonu internal fracture fixation n.
kapalı kırık closed fracture n.
kırık bacak broken leg n.
kırık tedavisi fracture healing n.
kırık tahmini fracture prediction n.
kırık tedavisi fracture treatment n.
kırık tahtası splint n.
kırık fiksasyonu fracture fixation n.
kırık bölgesi fracture site n.
kırık bölgesinde meydana gelen sahte eklem neoarthrosis n.
kromozomal kırık sendromu chromosomal breakage syndrome n.
komşu organa zarar veren kırık complicated fracture n.
komplike kırık complicated fracture n.
nonvertebral (omurgada/omurga kemiklerinde olmayan) kırık nonvertebral fracture n.
nedeni bilinmeyen kırık spontaneous fracture n.
osteoporotik kırık osteoporotic fracture n.
parçalanmış kırık comminuted fracture n.
patolojik kırık pathologic fracture n.
parçalı kırık segmental fracture n.
radyal kırık radial fracture n.
spontan kırık spontaneous fracture n.
tam kırık complete fracture n.
yer değiştirmiş kırık displaced fracture n.
kırık kolu veya bacağı askıda tutmak için kullanılan bir askı düzeni balkan frame n.
kırık kemiği yerine yerleştirmek için yapılan operasyon extension n.
ameliyatta kırık kemiği delmek için kullanılan metal çubuk wire n.
kapiller kırık hairline fracture n.
çizgi kırık hairline fracture n.
birbirine geçmiş kırık impacted fracture n.
kırık veya çıkığın yerine oturtulması diaplasis n.
tam olmayan kırık infraction n.
kemiğin ayrılmadığı kırık infraction n.
kırık kemiğin iki ucunun birleştirilmesi coaptation n.
tam olmayan kırık incomplete fracture n.
kırık kemikleri birbirine tutturmada kullanılan uzun ince metal parça pin n.
kırık uzvun üst bölümünün alt tarafı çekilirken sabitlenmesi counter extension n.
darbenin geldiği tarafın tersinde oluşan çatlak veya kırık contrafissure n.
(kırık/çıkık) düzeltmek adjust v.
(kırık/çıkık olan bir yeri) düzeltip normal konumuna getirmek reduce v.
(kırık kemiği) çiviyle sabitlemek nail v.
kırık sarmak set and bind up a broken bone v.
kaynamak (kırık kemikler) mend v.
(kırık kemiği) metal plakalarla onarmak plate v.
kırık kemikleri kaynaştırma özelliğine sahip olan catagmatic adj.
(yara veya kırık kenarlarını) birleştiren conglutinant [obsolete] adj.
(yara veya kırık kenarlarını) yapıştıran conglutinant [obsolete] adj.
(yara veya kırık kenarlarını) yapıştırıcı conglutinant [obsolete] adj.
(yara veya kırık kenarlarını) kaynaştıran conglutinant [obsolete] adj.
(yara veya kırık kenarlarını) birleştiren conglutinative adj.
(yara veya kırık kenarlarını) yapıştıran conglutinative adj.
(yara veya kırık kenarlarını) yapıştırıcı conglutinative adj.
(yara veya kırık kenarlarını) kaynaştıran conglutinative adj.
parçalı (kırık) comminute adj.
parçalanmış (kırık) comminute adj.
Psychology
kırık kalp sendromu broken heart syndrome n.
Dentistry
kötü kırık bad split n.
kırık veya çürük dişi tamamlayan yapay diş jacket n.
kırık veya çürük dişi tamamlayan yapay diş crownwork n.
kırık veya çürük dişi tamamlayan yapay diş jacket crown n.
Pathology
kırık kemiğin yanlış/eksik kaynaması nedeniyle yalancı eklem oluşumu nearthrosis n.
fibula kemiğinin alt bölümünde meydana gelen kırık pott's fracture n.
Optics
kırık hattı fault line n.
maküler kırık macular break n.
Printing
tarama resmin kırık beyaz fon üzerinde kahverengi çizgiler oluşturan baskı lekesi dyeline n.
Food Engineering
sarı kırık bezelye chana dal n.
kırık cam cullet n.
Gastronomy
kırık malzemeden oluşan en düşük kalitede kahve çekirdeği triage [brit] n.
kırık buz üzerine yerleştirilerek soğuk yiyeceklerde kullanılan bir tür servis kasesi supreme n.
kırık buz üzerine yerleştirilen servis kasesinde ikram edilen yiyecek supreme n.
Math
kırık çizgi grafiği broken line graph n.
kırık çizgi çizeneği broken line graph n.
kırık çizgi broken line n.
Biology
körpeyken kırık beyaz, olgunlaşınca kahverengi şapkalı bir mantar boletus pallidus n.
Zoology
at ayağının çeyreklik bölümünde yer alan kırık false quarter n.
Botanic
kırık çömlek parçası crock n.
(saksıya) kırık çömlek parçasıyla boşaltma deliği yapmak crock v.
kırık görünümlü retrofract adj.
Tobacco
işlemeden sonra kalan tütün kırık ve tozları offals n.
History
antik roma kalıntıları arasında kırık parçalar halinde bulunan ve genellikle eski laconia'dan geldiği düşünülen güzel ve siyah mermer nero-antico n.
Archaeology
üzeri yazılı kırık çanak çömlek parçası ostracon n.
çakmak taşının kırık yüzeyine açılı şekilde vurarak oluşturulan koni biçimli çıkıntı conchoid n.
çakmak taşının kırık yüzeyine açılı şekilde vurarak oluşturulan koni biçimli çıkıntı bulb of percussion n.
Geography
boyuna kırık longitudinal fault n.
kırık aynası slickenside n.
kırık fay fracture fault n.
Geology
kayaların kırık boyunca yer değiştirmesi throw n.
aktif kırık haritası active fault map n.
çapraz kırık diagonal fault n.
çapraz kırık oblique fault n.
diyagonal kırık oblique fault n.
enine kırık transverse fault n.
karmaşık kırık complex fault n.
kırık düzlemi fault plane n.
kırık kuşağı fault zone n.
kırık basamağı fault scarp n.
kırık çizgisi fault line n.
kırık atımı fault throw n.
kırık bölgesi fault zone n.
kırık atımı net slip n.
kırık cam parçaları glass shards n.
kırık porozitesi fracture porosity n.
konkoidal kırık conchoidal fracture n.
ters kırık reverse fault n.
ters kırık overthrust fault n.
tabakaları yönlendiği doğrultu boyunca kesen kırık diagonal fault n.
ters kırık thrust fault n.
alüvyon birikintilerinin altındaki kırık ve köşeli kaya parçaları brash n.
kayaların yer değiştirdiği kırık üzerindeki fay düzlemi fault line n.
kayaların yer değiştirdiği kırık üzerindeki fay düzlemi faultline n.
kırık aynaları slickensides n.
Military
kırık bölge rupture zone n.
Sport
kırık (kriket kalesi) down adj.
Music
kırık akor arpeggio n.
kırık akor rolled chord n.
kırık durgu broken cadence n.
amerikan blues müziğinde gitarla farklı ses çıkarmak için kullanılan kırık şişe boynu bottleneck n.
kırık akor broken chord n.
kırık seslerle ilgili diacoustic adj.
(kadans) kırık interrupted adj.
Archaic
(mutfakta) kırık parçası broke n.
kırık çömlek parçası shaird n.
üzeri yazılı kırık çanak çömlek parçası shell n.
(kırık) kalıntı oluşturan broken adj.
(kırık) kalıntılardan oluşan broken adj.
Slang
kıçı kırık bug-fucker n.
kırık burun busted nose n.
ipi kırık bo n.
ipi kırık boe n.
kıçı kırık kimse/çocuk little shit n.
(birini) kırık şişeyle yaralamak bottle v.
kırık dökük beat all to hell adj.
kırık bir şekilde effeminately adv.
boku yemiş bir kıçı kırık a fucked-up pooh-bah expr.
Modern Slang
kırık kalp aching soul n.
Star Wars
kırık boynuz çetesi broken horn syndicate n.
kırık cam ormanı forest of broken glass n.
kırık lazer parçası the broken laser bit n.