karşıt - Turkish English Dictionary
History

karşıt



Meanings of "karşıt" in English Turkish Dictionary : 51 result(s)

Turkish English
Common Usage
karşıt opposed adj.
karşıt opponent adj.
karşıt contrary adj.
karşıt opposite adj.
General
karşıt objector n.
karşıt counterpart n.
karşıt encounterer n.
karşıt contrast n.
karşıt diagonial [obsolete] n.
karşıt antithetical adj.
karşıt adverse adj.
karşıt antipathetical adj.
karşıt antipathetic adj.
karşıt jarring adj.
karşıt retrograde adj.
karşıt contradictory adj.
karşıt anti adj.
karşıt antithetic adj.
karşıt converse adj.
karşıt averse adj.
karşıt reciprocating adj.
karşıt inimical adj.
karşıt opposite adj.
karşıt reverse adj.
karşıt contrary adj.
karşıt cross adj.
karşıt reciprocal adj.
karşıt abhorrent adj.
karşıt adversary adj.
karşıt alien adj.
karşıt antipathous adj.
karşıt retrograde [obsolete] adj.
karşıt gainful adj.
karşıt diagonial [obsolete] adj.
karşıt contrair [scotland] adj.
karşıt contrariant adj.
karşıt contrarious [obsolete] adj.
karşıt contrariwise adj.
karşıt singular adj.
karşıt polar adj.
karşıt athwart adv.
karşıt thwart adv.
karşıt contra prep.
Trade/Economic
karşıt opponent n.
karşıt reverse adj.
Technical
karşıt contrast n.
karşıt cross adj.
Construction
karşıt reciprocal n.
Biochemistry
karşıt antagonist n.
Marine Biology
karşıt correspondence n.
Philosophy
karşıt contrary adj.

Meanings of "karşıt" with other terms in English Turkish Dictionary : 312 result(s)

Turkish English
General
karşıt duyguların birlikte yaşanması ambivalence n.
karşıt tepki oluşturma reaction formation n.
karşıt uç pole n.
karşıt anlamlı antonym n.
karşıt anlamlı kelime opposite word n.
karşıt anlamlı sözcük antonym n.
iki karşıt gruba bölünme dichotomy n.
karşıt şey counter n.
karşıt parçacık antiparticle n.
karşıt düşüncede olma dissent n.
karşıt anlamlı sözcük converse n.
karşıt görüşlü kimse dissenter n.
karşıt anlamlılar antonyms n.
karşıt etkili kas antagonist n.
karşıt yönlü arabağ contradirectional interface n.
karşıt karakterler opposite characters n.
karşıt karakterler opposing characters n.
karşıt görüş opposing view n.
karşıt görüş counter-view n.
karşıt/muhalif görüş an opposing view n.
karşıt fikirliler naysayers n.
karşıt duyguların birlikte yaşanması ambivalency n.
karşıt görüşlü kimse dissident n.
karşıt görüşlü öğrenciler rival student groups n.
karşıt görüşlü öğrenciler students with opposing views n.
karşıt boya counterstain n.
münazarada karşıt görüşü temsil eden taraf negative n.
gerçek dışı veya mantıksız özellikteki karşıt durum alternative n.
karşıt tip antitype n.
tek tip görüşün hakim olduğu, karşıt görüşlerin desteklenmeyip aşağılandığı kurum veya ortam echo chamber n.
karşıt grup, fikir veya faaliyetlerin dikkatle dengelenmesini gerektiren durum balancing act n.
karşıt görüşlü olma unpeaceableness [obsolete] n.
karşıt görüşe tahammülsüzlük zealotry n.
karşıt kültürü benimseyen zengin ve başarılı kimse bobo n.
bütünün iki karşıt parça ile ifade edildiği kapsamlama merism n.
iki karşıt gücün veya niteliğin birleştiği unsur hermaphrodite n.
bohem karşıt kültürünün bir üyesi hipster n.
karşıt görüşte olma hostility n.
karşıt olan şey opposite n.
karşıt oluşumlar arasındaki ilişki oppositeness n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik akıl yürütme dialectic n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik açıklama dialectic n.
karşıt veya çelişen düşünceleri yan yana getirip bunların arasındaki çelişkiyi çözmeye çalışan sistematik tartışma dialectic n.
karşıt kimse dissentient n.
karşıt görüşlü kimseler dissidents n.
karşıt kişilik doppelganger n.
karşıt görüş pole n.
karşıt tutum pole n.
karşıt etki yapan şey counter n.
karşıt yönde öneri counter project n.
karşıt yönde öneri counterproject n.
karşıt ajan counteractive n.
karşıt hareket eden kimse counteragent n.
karşıt sav counterargument n.
(başka bir gösterime) karşıt gösterim yapan kimse counterdemonstrator n.
karşıt görüntü counterimage n.
karşıt önlem counterstep n.
karşıt tarz counterstyle n.
karşıt sözcük counterterm n.
karşıt durum, güç veya görüşlerin çatışması crossfire n.
karşıt şey inverse n.
karşıt önerme contrary n.
karşıt görüşlü kimse disassenter n.
müzakere grubunda karşıt görüşlü üye sayısının oylama yoluyla belirlenmesi division n.
karşıt görüşte olmak disagree v.
kendi görüşlerinin doğruluğunu ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak play the devil's advocate v.
karşıt olmak jar v.
karşıt gerekçe sunmak deprecate v.
karşıt fikir ileri sürmek deprecate v.
karşıt görüşlü olmak dissonate v.
(hanedan armalarında) karşıt bölümdeki renkle tasvir etmek counterchange v.
(hanedan armalarında) bölme çizgisinin karşıt taraflarındaki renkleri tersine çevirmek counterchange v.
karşıt hareket etmek countermove v.
karşıt hareket etmek counter-move v.
karşıt taraflara ayırmak divide v.
karşıt fikir belirten adversative adj.
karşıt olan opposite adj.
karşıt olan antithetical adj.
karşıt anlamlı antonymous adj.
karşıt görüşlü dissident adj.
karşıt görüşlü dissentient adj.
iki karşıt anlamlı left-handed adj.
tamamen karşıt diametrical adj.
karşıt görüşlü unpeaceable adj.
birbirine karşıt iki farklı fikirde olan bipolar adj.
karşıt iki nitelikte olan bipolar adj.
tamamen karşıt diametral [obsolete] adj.
tamamen karşıt diametric adj.
karşıt görüşlü dissonant adj.
karşıt kutupla ilgili contrapuntal adj.
alanın karşıt bölümünün rengindeki (arma figürü parçası) counterchanged adj.
(hanedan armalarında) bölme çizgisinin karşıt taraflarında ters çevrilmiş renkleri olan counterchanged adj.
karşıt olarak antipathetically adv.
karşıt bir şekilde aversely adv.
karşıt olarak antithetically adv.
karşıt bir görüşte olma disagreeingly adv.
karşıt bir şekilde opposedly adv.
karşıt evreli in opposition adv.
karşıt pozisyonda opposite adv.
karşıt etki oluşturacak şekilde counteractively adv.
-e karşıt inimical to prep.
-e karşıt repugnant to prep.
karşıt, zıt anlamı veren ön ek enantio- pref.
karşıt anlamına gelen bir ön ek wither- [uk/scotland] pref.
karşıt anlamı veren ön ek counter- pref.
karşıt anlamı veren ön ek dis- pref.
karşıt görüşte at square [obsolete] expr.
karşıt bir şekilde overthwartly [obsolete] adv.
Phrasals
aynı anda iki karşıt tarafı desteklemek run with v.
iki karşıt görüşü aynı anda desteklemek run with v.
(birine/bir şeye) karşıt tutum sergilemek slant against (someone or something) v.
bir şeyi (birine/bir şeye) karşıt tutum yaratacak şekilde yazmak/göstermek slant against (someone or something) v.
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak disagree (with someone) (about someone or something) v.
(biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak disagree (with someone) (on someone or something) v.
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak disagree with (one) on (something) v.
(biriyle/bir şeyle) karşıt görüşlere sahip olmak disagree with (someone or something) v.
(bir grubu) iki karşıt gruba bölmek polarize (one group of people) into (two groups of people) v.
karşıt gruplara bölmek polarize into v.
'-e karşıt tutum sergilemek slant against v.
Phrases
sırf zıtlaşmak için karşıt görüşü savunan kimse devils advocate n.
aksi/ters/zıt/karşıt yönde by contraries [obsolete] adv.
Colloquial
karşıt görüşte at odds expr.
karşıt/ayrı gruplar us and them expr.
Idioms
karşıt taraflar arası çekişme a straight fight n.
kendi iç ilişkileri bozulduğu için karşıt gruptan daha fazla zarar gören müttefikler circular firing squad n.
bir şeyin iki karşıt yönü two sides of the same shield n.
bir şeyin iki karşıt yönü two sides of a shield n.
aynı meselenin iki farlı/karşıt yönü two sides of a shield n.
iki karşıt gruba ayrılmak/bölünmek split something down the middle v.
iki karşıt görüşü aynı anda desteklemek run with the hare, hunt with the hounds v.
(biriyle/bir şeyle) karşıt görüşte olmak run foul of (someone or something) v.
ile karşıt görüşte olmak run foul of v.
iki karşıt grubu birbirine düşürüp çıkar sağlamak play both sides against the middle v.
kendi görüşlerinin doğruluğunu/gücünü ölçmek için karşıt görüşlerin savunmasını yapmak be (the) devil's advocate v.
karşıt olunan birini temsil eden bir şeyi yakmak burn (one) in effigy v.
iki karşıt taraf içinde in the line of fire expr.
iki karşıt tarafta on opposite sides of the barricade expr.
iki karşıt tarafta on opposite sides of the barricades expr.
farklı/karşıt amaçlar güderek at cross-purposes expr.
karşıt görüşlerle at cross-purposes expr.
(biriyle/bir şeyle) karşıt görüşte at odds with (someone or something) expr.
biriyle karşıt görüşte at odds with someone expr.
Trade/Economic
karşıt iddia adverse claim n.
karşıt hesap per contra item n.
karşıt görüş prosedürü contradictory procedure n.
karşıt tez anti-thesis n.
karşıt inceleme cross audit n.
karşıt birim quote currency n.
karşıt görüş anti-thesis n.
kutupsal karşıt polar opposite n.
ticarete karşıt yönlü büyüme anti-trade-biased growth n.
Law
karşıt suçlama recrimination n.
karşıt inceleme counter verification n.
karşıt iddia countercharge n.
karşıt itham counteraccusation n.
karşıt suçlama countercharge n.
karşıt tanık adverse witness n.
karşıt suçlama counteraccusation n.
karşıt iddia counteraccusation n.
karşıt itham countercharge n.
(kanunu) eskisini yürürlükten kaldırmak yerine yeni ve karşıt bir kanun çıkararak dolaylı olarak iptal etmek obrogate v.
Politics
karşıt görüşlerin ifade edilmesini temin etmek üzere atanan kurul fairness commission n.
(politika veya uluslararası ilişkilerde) karşıt hiziplerin niyetlerini gizli tutarak üstünlük elde etmeye çalışması guessing game n.
toplumdaki karşıt grupların yönetime katıldığı siyasi örgütlenme power-sharing n.
karşıt parti ile hareket etmek crossing the floor v.
karşıt iki gruba ayrılarak oy kullanmak divide v.
karşıt görüşlü dissident adj.
Media
haberden ziyade yazarın bir konudaki yorumunu/karşıt görüşünü belirten yazı op-ed piece n.
Technical
karşıt madde antimatter n.
karşıt özdek antimatter n.
karşıt önelcik antiproton n.
karşıt bakışım antisymmetry n.
karşıt katot anticathode n.
karşıt kod sözlüğü reverse code dictionary n.
karşıt levhalı damper opposed blade damper n.
karşıt ağırlık balance weight n.
karşıt-referans programı cross-reference program n.
karşıt yerdeğişimlik anti commutation n.
karşıt eksi uç anticathode n.
karşıt hareketli tablalı taşlama tezgahı reciprocating table grinding machine n.
karşıt ılıncık antineutron n.
karşıt parçacık antiparticle n.
karşıt pistonlu makine opposed piston engine n.
karşıt poligon reciprocal polygon n.
karşıt bileşke poligonu bow's polygon n.
karşıt kanatlı damper opposite blade damper n.
karşıt çekincik antinucleon n.
iki karşıt noktasından birer kablo geçen ve gaz halindeki karışımları elektrik kıvılcımı ile patlatmaya yarayan dayanıklı cam boru detonating tube n.
karşıt uçlar arasında ileri geri değişiklik yapma oscillation n.
karşıt gölgeli countershaded adj.
karşıt gölgeli countershading adj.
Computer
karşıt yönlü arabağ contradirectional interface n.
karşıt yönlü arayüz contradirectional interface n.
karşıt’-referans programı cross-reference program n.
karşıt referans programı cross reference program n.
karşıt kod sözlüğü reverse code dictionary n.
karşıt sunucu reverse proxy n.
karşıt bir internet forumunun kullanıcıları tarafından başka bir topluluğa koordineli bir şekilde yapılan çevrimiçi saldırı brigade n.
karşıt bir internet forumunun kullanıcıları tarafından başka bir topluluğa koordineli bir şekilde yapılan çevrimiçi saldırı brigading n.
karşıt evreli in opposition adj.
Telecom
karşıt işaret anti-sign n.
Mechanic
karşıt silindirli (motor) opposed adj.
Automotive
karşıt silindirli motor opposed cylinder engine n.
karşıt ses anti-sound adj.
Aeronautic
kanatçık karşıt ağırlığı aileron balance n.
karşıt yönde hareket eden aynı frekanstaki iki dalganın sonucu olarak bir anten veya transmisyon hat standing waves n.
karşıt frenle basıncı braking thrust n.
Marine
rüzgarın karşıt yönünde in the eye of the wind expr.
Medical
savaşılan hastalığın belirtilerine karşıt belirtiler yaratan ilaç tedavileri uygulayan doktor allopath n.
karşıt hareket opposite movement n.
karşıt uyarıcılık rasorism n.
karşıt uyarıcılık contrastimulism n.
karşıt-düzenlenme counterregulation n.
savaşılan hastalığın belirtilerine karşıt belirtiler yaratan ilaç kullanımına ait veya ilgili allopathic adj.
Psychology
karşıt süreç teorisi opponent process theory n.
karşıt olma bozukluğu oppositional defiant disorder (odd) n.
karşıt tepki reaction formation n.
karşıt tepkiler kurma reaction-formation n.
karşıt giysicilik transvestism n.
karşıt tutumu savunma counterattitudinal advocacy n.
Dentistry
(diş) çene kapandığında karşıt dişin yüzeyiyle temas etmek occlude v.
Physiology
karşıt etkili kas agonist n.
karşıt yan refleks contralateral reflex n.
Food Engineering
karşıt akım countercurrent flow n.
karşıt hareketli pompa positive-displacement pump n.
karşıt boya counter stain n.
karşıt etkileşim antagonism n.
Math
karşıt ters contrapositive adj.
Geometry
bir çap boyunca karşıt noktalarda bulunma antipodal n.
bir çap boyunca karşıt noktalarda bulunma diametrical opposition n.
bir çap boyunca karşıt noktalarda bulunma antipodal opposition n.
Logic
karşıt önerme contradictory n.
karşıt terim contradictory n.
Statistics
faktör karşıt tezi factor antithesis n.
karşıt hipotez alternative hypothesis n.
karşıt etkili regresyon fonksiyonu antitonic regression function n.
karşıt dereceleme contragraduation n.
Physics
karşıt nötrino antineutrino n.
karşıt nötron antineutron n.
karşıt proton antiproton n.
karşıt-kendi-dual kütle çekimi anti-self-dual gravity n.
karşıt özdek antimatter n.
karşıt de sitter uzayı anti-de sitter space n.
karşıt yerçekimi anti-gravity n.
karşıt kütleçekimi anti-gravity n.
(atomaltı partikül) karşıt parçacığı ile aynı olan self-conjugate adj.
Chemistry
iki paralel ve iki karşıt yüzeyden oluşan bir kristal formu pinacoid n.
iki paralel ve iki karşıt yüzeyden oluşan bir kristal formu pinakoid n.
Biology
zıt/karşıt etkili etken madde counteragent n.
folik aside karşıt olarak çalışan ve hücresel çoğalmayı sınırlayan bir toksik antimetabolit amethopterin n.
folik aside karşıt olarak çalışan ve hücresel çoğalmayı sınırlayan bir toksik antimetabolit methotrexate sodium n.
folik aside karşıt olarak çalışan ve hücresel çoğalmayı sınırlayan bir toksik antimetabolit methotrexate n.
bir organizma ile diğerinin salgıladığı metabolik maddeler arasındaki karşıt ilişki antibiosis n.
Biochemistry
karşıt dizgi anticodon n.
karşıt dönüş antiparallel spin n.
Marine Biology
karşıt etkin antimetabolite n.
karşıt dönü antiparallel spin n.
karşıt koşut antiparallel n.
karşıt akım countercurrent n.
karşıt-akım counter current n.
karşıt etkinlik antagonism n.
karşıt özdek antibody n.
karşıt-akım countercurrent flow n.
karşıt yükün counter ion n.
karşıt etkin antagonist n.
karşıt özdek anti-matter n.
Astronomy
güneşin tepe noktasına karşıt yöndeki nokta antapex n.
karşıt konumda olan ay veya gezegeni dünya ve güneşle bağlayan düz çizgi line of syzygies n.
gökyüzünde karşıt nokta opposite [obsolete] n.
karşıt madde fıskiyesi antimatter fountain n.
Astrology
karşıt burçlar opposite signs n.
Social Sciences
karşıt kültür counterculture n.
karşıt kültür counter culture n.
grup veya toplum üyelerinin birbirine karşıt veya düşmanca yaklaşması atomism n.
cinsiyetin toplumsal bir sistem aracılığıyla erkek ve kadın şeklinde birbirine karşıt olarak konumlandırılan iki cinsiyet ile sınıflandırılması gender binary n.
topluluğu (özellikle karşıt görüşlere sahip) gruplara bölmek cleave v.
Literature
(özellikle çağdaş edebiyatta) eseri karşıt veya tamamlayıcı özellikler taşıyacak şekilde düzenleme irony n.
Linguistics
aşamalı karşıt anlamlılık graded antonymy n.
aşamasız karşıt anlamlılık ungraded antonymy n.
karşıt anlamlılık antonymy n.
karşıt anlamlı antonym n.
karşıt-sav counter-argument n.
karşıt görüşe her seferinde karşı ithamla yanıt verme antanagoge n.
karşıt tarafın söylenenin aksine yaptığı açıklama anthorism n.
karşıt anlamlı sözcük opposite n.
karşıt anlamlı opposite n.
karşıt anlamlı bir sözcük çifti arasındaki ilişki polar opposition n.
karşıt anlamlı bir sözcük çifti arasındaki ilişki polarity n.
Religious
kral james'in incil çevirmenlerinin yunancanın birleştirici ve karşıt gücünü ifade etme çabası but and if n.
milattan önce iznik Konseyi tarafından aryanizme karşıt olarak ilan edilen hristiyan ilkelerine ait veya ilgili nicaean adj.
Philosophy
taraflardan birinin karşıt olan diğer tarafı kuvvetlendirdiği süreç tipi antiperistasis n.
karşıt doktrin ya da tezatlıkları ileri sürme antithetics n.
dünyanın bir araya getirildiğinde birbirine karşıt fikir veya kavramlardan oluştuğunu ifade eden öğreti dialecticism n.
Geography
karşıt yarımkürelerde yaşayan insanlar antichthon n.
Meteorology
üst atmosferde ticaret rüzgarlarından üstünde ve karşıt yönde esen bir rüzgar antitrade n.
üst atmosferde ticaret rüzgarlarından üstünde ve karşıt yönde esen bir rüzgar antitrades n.
üst atmosferde ticaret rüzgarlarından üstünde ve karşıt yönde esen bir rüzgar antitrade wind n.
üst atmosferde ticaret rüzgarlarından üstünde ve karşıt yönde esen bir rüzgara ait veya ilgili antitrade adj.
Geology
karşıt kuyu deneyi cross-hole experiment n.
Military
karşıt kuvvetler opposing forces n.
karşıt kuvvetler komutanı opposing forces commander n.
bilinen veya kabul görmüş bir karşıt doktrine dayalı bir model doctrinal template n.
karşıt askeri birlikler arasındaki küçük ölçekli silahlı çatışma firefight n.
Art
sanatsal eserde karşıt unsurların dengesi tension n.
Printery
karşıt görüşteki veya yasaklanmış edebi eserlerin gizlice basımı ve dağıtımı underground press n.
Archaic
belirli bir öğretiye karşıt argümanlar sunarak akademik bir tartışmayı sürdürme veya başlatma opponency n.
karşıt görüşlü kimse discrepant n.
karşıt görüşlü kimse stickler n.
karşıt etken madde ile bozmak distemper v.
karşıt fikri çürüten anatreptic adj.
Engineering
çerçeveli yapıda ana desteğin dayandığı karşıt yönlü destek counter brace n.
Modern Slang
internet üzerinden yapılan bir tartışmada aynı fikirde olmadığı kişiyi kötülemek için karşıt yorumları gerçek zamanlı olarak beğenme aggressive liking n.