kendi kendine - Turkish English Dictionary
History

kendi kendine



Meanings of "kendi kendine" in English Turkish Dictionary : 31 result(s)

Turkish English
Common Usage
kendi kendine by oneself adv.
kendi kendine by herself adv.
kendi kendine by himself adv.
kendi kendine on one's own adv.
kendi kendine by itself adv.
General
kendi kendine auto adj.
kendi kendine autogenic adj.
kendi kendine automatically adv.
kendi kendine on your own adv.
kendi kendine by yourself adv.
kendi kendine on one's own hook adv.
kendi kendine by one's self adv.
kendi kendine of one's self adv.
kendi kendine inwardly adv.
kendi kendine unto prep.
kendi kendine oneself pron.
kendi kendine hisself [dialect] [us] pron.
kendi kendine his lane expr.
Colloquial
kendi kendine on one's own hook expr.
kendi kendine to oneself expr.
Idioms
kendi kendine off one's own bat expr.
kendi kendine on one's own account expr.
kendi kendine by (oneself) expr.
kendi kendine (all) by yourself expr.
kendi kendine on own expr.
kendi kendine on own hook expr.
kendi kendine on your own account expr.
kendi kendine on your own hook [us] expr.
kendi kendine on your pat expr.
Law
kendi kendine in propria persona adv.
Linguistics
kendi kendine themselves pron.

Meanings of "kendi kendine" with other terms in English Turkish Dictionary : 478 result(s)

Turkish English
General
kendi kendine konuşma soliloquy n.
kendi kendine oral seks yapma autofellatio n.
kendi kendine gerçekleştirme self realization n.
kendi kendine yardım teknikleri self help techniques n.
kendi kendine döllenme self pollination n.
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma soliloquy n.
kendi kendine zarar verme self destruction n.
kendi kendine gülme chuckle n.
kendi kendine telkin autosuggestibility n.
kendi kendine söylenen grump n.
kendi kendine öğrenme self learning n.
bireyin kendi kendine verdiği söz personal commitment n.
kendi kendine yardım self-help n.
kendi kendine telkin self-command n.
kendi kendine uyanış self-awakening n.
kendi kendine tapma self-worship n.
kendi kendine algılayış self-perceiving n.
kendi kendine acıma self-pity n.
kendi kendine zarar verme self-destruction n.
kendi kendine algılama self-perceiving n.
kendi kendine yapabilir self-efficacy n.
kendi kendine sertlik verme self-annealing n.
kendi kendine döllenme self-pollination n.
kendi kendine yetme self-help n.
kendi kendine hakimiyet self-command n.
kendi kendine abartma self-aggrandizement n.
kendi kendine doğrulama self-validating n.
kendi kendine belgelendirme self-certificating n.
kendi kendine belgelendirme self-certification n.
kendi kendine rapor etme self-report n.
kendi kendine hakim olma ascesis n.
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum self-sculpting sand n.
kendi kendine abartma self-aggrandisement n.
kendi kendine üretim self production n.
kişinin kendi kendine koyduğu son teslim tarihi self-imposed deadline n.
kendi kendine öğrenmiş kimse automath n.
kendi kendine var olma uncreatedness n.
kendi kendine yeten birimlerle veya bölümlerle inşa edilmiş şey modular n.
kendi kendine konuşan kimse monologist n.
kendi kendine konuşan kimse monologuist n.
(çin usulü) kendi kendine masaj do-in n.
kendi kendine konuşma self-commune n.
kendi kendine konuşma self-communion n.
kendi kendine düşünme self-contemplation n.
kendi kendine hüküm giydirme self-conviction n.
kendi kendine övünme self-gratulation n.
kendi kendine duyulan öfke self-indignation n.
kendi kendine içerleme self-indignation n.
kendi kendine hayallere dalma self-involution n.
kendi kendine dalıp gitme self-involution n.
kendi kendine ilaç kullanma self-medication n.
kendi kendine polislik yapma self-policing n.
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme self-policing n.
kendi kendine suçun önüne geçme self-policing n.
kendi kendine konuşmak huddle with oneself v.
kendi kendine yara olmak exulcerate v.
tamamen yanıp kendi kendine sönmek burn out v.
kendi kendine konuşmak speak aside v.
kendi kendine konuşmak talk to oneself v.
kendi kendine anlamak self understand v.
kendi kendine gülmek chuckle v.
kendi kendine servis yaparak yiyeceklerden almak help oneself to v.
kendi kendine konuşmak soliloquize v.
kendi kendine gelin güvey olmak reckon without one's host v.
kendi kendine düşüp yaralanmak gutser v.
yangın kendi kendine çıkmak burn (itself) out v.
yangının kendi kendine çıkması burn (itself) out v.
kendi kendine tekrarlamak soliloquize v.
kendi kendine yetmek become self-sufficient v.
kendi kendine söylenmek murmur v.
kendi kendine söylenmek mutter to oneself v.
kendi kendine zarar vermek self-harm v.
kendi kendine konuşmak engage in private speech v.
(acı/ağrı) kendi kendine geçmek go away on its own v.
kendi kendine öğrenmek teach yourself v.
(bir şeyle ilgili) kendi kendine düşünmek think to yourself v.
kendi kendine tekrarlamak soliloquise v.
kendi kendine konuşmak soliloquise v.
kendi kendine konuşmak talk yourself v.
kendi kendine gülmek hug one's self v.
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak help v.
kendi kendine kısıtlama olmaksızın servis yapmak help oneself v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostasize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostasise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak hypostatize v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek hypostatise v.
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak hypostatise v.
kendi kendine konuşmak monologuise v.
yoksunluk, öz disiplin veya kendi kendine acı veya rahatsızlık vererek zayıflatmak mortify v.
kendi kendine yatışmak self-soothe v.
(bebek) kendi kendine sakinleşmek self-soothe v.
kendi kendine zarar vermek cut v.
kendi kendine eğlenmek popjoy v.
kendi kendine döllenmek self v.
kendi kendine tutuşmak self-ignite v.
kendi kendine alev almak self-ignite v.
(maddeyi) kendi kendine ilaç niyetine kullanmak self-medicate v.
kendi kendine ilaç almak self-medicate v.
kendi kendine tozlaşmak self-pollinate v.
kendi kendine tozlaştırmak self-pollinate v.
kendi kendine tozlanmasını engellemek semicastrate v.
kendi kendine tazelenmek fresh v.
kendi kendine gülmek smudge v.
kendi kendine konuşma hazırlamak soliloquy [rare] v.
kendi kendine üretilmiş self produced adj.
kendi kendine olan automatic adj.
kendi kendine karar veren self determining adj.
kendi kendine yeten self sufficient adj.
kendi kendine yeten self supporting adj.
kendi kendine hizmet eden self serving adj.
kendi kendine işleyen self activating adj.
kendi kendine akabilen self flowable adj.
kendi kendine üretilmiş self generated adj.
kendi kendine zarar veren self destructive adj.
kendi kendine yeten self contained adj.
kendi kendine işler self acting adj.
(meyve/bitki) kendi kendine açılmayan indehiscent adj.
kendi kendine olan self inflicted adj.
kendi kendine öğrenen self learning adj.
kendi kendine devam eden self-sustaining adj.
kendi kendine ısınan self-heating adj.
kendi kendine akabilen self-flowable adj.
kendi kendine hızlanan self-accelerating adj.
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen self-sustained adj.
kendi kendine algılayan self-perceiving adj.
kendi kendine çalışan self-operating adj.
kendi kendine yeten self-sustained adj.
kendi kendine olan self-inflicted adj.
kendi kendine anlayabilen self-understanding adj.
bir şeyde kendi kendine yeten self-sufficient in something adj.
kendi kendine öğrenilmiş self-taught adj.
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen self-supporting adj.
kendi kendine yeten self-supporting adj.
kendi kendine oluşmuş self-created adj.
kendi kendine yeten self-contained adj.
kendi kendine yeten complacent adj.
kendi kendine doyan self saturating adj.
kendi kendine uygulayan self executing adj.
kendi kendine doğrulayan self-validating adj.
kendi kendine varlığını sürdüren self-perpetuating adj.
kişinin kendi kendine algıladığı self-perceived adj.
kendi kendine oluşan autogenous adj.
kendi kendine şişen self-inflating adj.
kendi kendine var olan unbegotten adj.
kendi kendine var olan uncreated adj.
kendi kendine devam eden self-sustaining adj.
kendi kendine yeten self-sustaining adj.
kendi kendine idare edilemeyen helpless adj.
kendi kendine gidebilen horseless adj.
kendi kendine duran lone adj.
kendi kendine kurulu lone adj.
kendi kendine düzenleyen self-activating adj.
kendi kendine yeten self-centered adj.
kendi kendine konuşan self-communicative adj.
kendi kendine değerlendiren self-considering adj.
kendi kendine yeten self-content adj.
kendi kendine hüküm giydiren self-convicted adj.
kendi kendine yapan self-generated adj.
kendi kendine üretilen self-generated adj.
kendi kendine belirleyen self-governed adj.
kendi kendine söyleyen self-imparting adj.
kendi kendine öğretilen self-instructed adj.
kendi kendine öğreten self-instructed adj.
kendine kendi yanmış self-kindled adj.
kendi kendine kafası karışmış self-perplexed adj.
kendi kendine ayakta duran self-pitying adj.
kendi kendine ayakta duran self-poised adj.
kendi kendine ayarlanan self-posited adj.
kendi kendine hazırlanan self-posited adj.
kendi kendine yayılan self-propagating adj.
kendi kendine üreyen self-propagating adj.
kendi kendine çoğalan self-propagating adj.
kendi kendine kayıt yapan self-recording adj.
kendi kendine kaydeden self-recording adj.
kendi kendine düzenleyen self-regulative adj.
kendi kendine düzenleyen self-regulatory adj.
kendi kendine kapatılabilir self-sealing adj.
kendi kendine yapıştırılabilir self-sealing adj.
kendi kendine mühürlenebilir self-sealing adj.
kendi kendine söylenen self-whispered adj.
kendi kendine telkin edilen self-whispered adj.
kendi kendine fısıldanan self-whispered adj.
açılmamış bir çiçeğin kendi kendine döllenmesi ile ilgili olarak cleistogamously adv.
kendi kendine kıkırdayarak chucklingly adv.
kendi kendine doğru selfward adv.
kendi kendine kalmış on his own adv.
kendi kendine (yapmak) on one's own hook adv.
kendi kendine (eril) himself pron.
kendi kendine hareket eden anlamı veren ön ek automat- pref.
Phrasals
kendi kendine gülmek chortle about someone or something v.
kendi kendine gülmek chortle over someone or something v.
kendi kendine gülmek chuckle about someone or something v.
kendi kendine dert olmak worry oneself about v.
kendi kendine mırıldanmak mutter something to oneself v.
kendi kendine düşünmek think to v.
kendi kendine sevinmek/heyecanlanmak geek out about (someone or something) v.
kendi kendine sevinmek/heyecanlanmak geek out over (someone or something) v.
(bir şeye) davet edilmeden/kendi kendine dahil olmak invite (someone or oneself) to (something) v.
(kendi kendine bir şeyle) gururlanmak plume (oneself) on (something) v.
(kendi kendine bir şeyle) övünmek plume (oneself) on (something) v.
(kendi kendine bir şeyle) kibirlenmek plume (oneself) on (something) v.
(kendi kendine bir şeyle) böbürlenmek plume (oneself) on (something) v.
(kendi kendine) söylemek say to (oneself) v.
(kendi kendine) konuşmak/mırıldanmak say to (oneself) v.
kendi kendine yetmek scratch for (oneself) v.
Proverb
kendi kendine övünmek hoş bir şey değil self-praise is no recommendation
kendi kendine övünmek (hiç) hoş bir şey değil self-praise is no recommendation (at all)
Colloquial
kendi kendine ilerlemesine izin vermek let her roll v.
kendi kendine kalmak lay low v.
(kendi) kendine acımak be sorry for (oneself) v.
kendi kendine sönmek burn itself out v.
kendi kendine servis yaparak istediği kadar almak help (oneself) (to something) v.
(tamamen) kendi kendine all by oneself expr.
kendi kendine bak live on your hump expr.
(bir şey bir şeyi) kendi kendine yapmayacak (something) is not going to (do something) itself expr.
(bir şey) kendiliğinden mi/kendi kendine mi olacak? (something) is not going to (do something) itself expr.
Idioms
bir şeyin kendi kendine harekete geçmesi (have) a life of its own n.
kendi kendine vakit geçirmenin keyfi joy of missing out n.
kendi kendine kalmanın keyfi joy of missing out n.
kendi kendine en büyük zararı veren (one's) own worst enemy n.
kendi kendine engel olan (one's) own worst enemy n.
kendine en büyük zararı kendi veren (one's) own worst enemy n.
bir şeyi kendi kendine başarmak pull oneself up by one's bootstraps v.
kendi kendine bulmak find oneself in v.
kendi kendine gelin güvey olmak build castles in spain v.
kızgınlıkla kendi kendine kötülük etmek cut off one's nose to spite one's face v.
kendi kendine mırıldanmak say something to oneself v.
kendi kendine düşman olmak become one's own worst enemy v.
kendi kendine gelin güvey olmak build castles in the air v.
kendi kendine demek say something to oneself v.
kendi derdi kendine yetmek have enough on someone's mind v.
kendi kendine düşman olmak be one's own worst enemy v.
kendi kendine söylemek say something to oneself v.
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözülmek work itself out v.
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözüme ulaşmak work itself out v.
sorunlarını kendi kendine çözmek get one's own house in order v.
sorunlarını kendi kendine çözmek put one's own house in order v.
kendi kendine başarmak drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps v.
kendi kendine başarmak drag/pull yourself up by your (own) bootstraps v.
(bir şeyi) kendi kendine yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) kendi kendine yapmak make (something) by (one's) own fair hand v.
(bir şeyi) kendi kendine yapmak make (something) with (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) kendi kendine yapmak make (something) with (one's) own fair hand v.
kendi kendine varlığını sürdürebilen bir şeye lüzumsuz para, enerji harcamak feed the beast v.
kendi kendine zarar vermek do somebody/yourself an injury v.
bir şeyi kendi kendine yapmak plough (one's) own furrow [uk] v.
bir şeyi kendi kendine halletmek plough (one's) own furrow [uk] v.
sorunlarla kendi kendine başa çıkmak fight (one's) own battles v.
birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek put something in someone's head v.
birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek put something into someone's head v.
(kendi kendine) yetmek live off (of) (one's) (own) hump [obsolete] v.
(kendi kendine) bakmak live off (of) (one's) (own) hump [obsolete] v.
(kendi kendine) yetmek live on (one's) (own) hump v.
(kendi kendine) bakmak live on (one's) (own) hump v.
kendi kendine at oynatmak run (one's) own show v.
(kendi) kendine engel olmak stand in (one's) own light v.
(kendi) kendine köstek olmak stand in (one's) own light v.
(kendi kendine) düşünmek think to (oneself) v.
kendi kendine düşman olmak be your own worst enemy v.
kendi kendine zarar veren biri olmak be your own worst enemy v.
kendi kendine sorun yaratmak/çıkartmak be your own worst enemy v.
kendi kendine zorluk yaratmak/çıkartmak be your own worst enemy v.
kendi kendine acımak be/feel sorry for yourself v.
kendi kendine başarmak drag/pull yourself up by your bootstraps v.
sorunlarla kendi kendine başa çıkmak fight your own battles v.
kendi kendine zarar vermek foul one's nest v.
kendi kendine zarar vermek foul one's own nest v.
kendi kendine zarar vermek foul own nest v.
kendi kendine zarar vermek foul your own nest v.
kendi kendine kalmak lie low and sing small v.
kendi kendine gururlanmak plume oneself v.
kendi kendine övünmek plume oneself v.
kendi kendine böbürlenmek plume oneself v.
bir şeyi kendi kendine başarmak pull (oneself) up by the bootstraps v.
bir şeyi kendi kendine başarmak pull oneself up by bootstraps v.
(sarkaç) kendi kendine salınım yapacak şekilde dengelenmiş in beat adv.
(sarkaç) kendi kendine salınım yapabileceği şekilde dengelenmeden out of beat adv.
her şey kendi kendine düzelir things work themselves out expr.
kendine yapılanlar düşünülünce kendi yaptıkları solda sıfır kalan more sinned against than sinning expr.
Trade/Economic
iktisaden kendi kendine yeterlik economic self-sufficiency n.
iktisadi bakımdan kendi kendine yeterlilik economic self-sufficiency n.
kendi kendine yeterli olma self-sufficiency n.
kendi kendine yetme self-sufficiency n.
kendi kendine yeterli olma self-sufficiency n.
kendi kendine yapan self-service n.
kendi kendine tasfiye self liquidation n.
kendi kendine yeterli self-sufficient adj.
kendi kendine tasfiye eden self liquidating adj.
kendi kendine destek olan self-supporting adj.
kendi kendine yeterli olan self-sufficient adj.
kendi kendine yeten closed adj.
Law
kendi kendine fiziksel zararda bulunma self destruction n.
kendi kendine yeterlilik self reliance n.
kendi kendine yeten ülke autarky n.
kendi kendine yeten self contained adj.
Politics
kendi kendine yeterli büyüme sustainable development n.
kendi kendine yeten millet self sufficient nation n.
ulusal kendi kendine yeterlilik national self-sufficiency n.
kendi kendine darbe autogolpe n.
(orta çağ'da) bir mülk ile bu mülk arazisi üzerinde yaşayan farklı özgürlük derecelerine sahip serflere ve kiracılara hükmeden arazi sahibinden meydana gelen ve ekonomik olarak kendi kendine yetebilen sosyal, ekonomik ve idari bir teşkilat manor n.
kendi kendine yeten autarchic adj.
Institutes
finansal olarak kendi kendine yetemeyen ve parasal desteği kendi mezhebinden veya daha büyük dini kurumlardan alan yerel kilise mission n.
Industry
kendi kendine çalışan makinelerle yapılan zanaat ve üretim automatic arts n.
Insurance
kendi kendine yanma spontaneous combustion n.
Technical
basınçlı azot ve oksijenle kullanılan açık devre kendi kendine yeterli dalma aparatı open-circuit self-contained diving apparatus for use with compressed nitrox and oxygen n.
kaçış için kendi kendine yeterli kapalı devre solunum aparatı self-contained closed-circuit breathing apparatus for escape n.
kendi kendine havalanma self aeration n.
kendi kendine boşalma self discharge n.
kendi kendine yağlanan silindir gömleği self-lubricating liner n.
kendi kendine test çıkışı self test output n.
kendi kendine yeterli açık devreli sıkıştırılmış hava solunum cihazı self-contained open-circuit compressed air breathing apparatus n.
kendi kendine yeterli kapalı devre solunum cihazı self contained closed-circuit breathing apparatus n.
kendi kendine ayarlanan mekanizma self-adjusting mechanism n.
kendi kendine tahliye self discharging n.
kendi kendine test girişi self test input n.
kendi kendine bakım self-maintenance n.
kendi kendine ayarlanan mekanizma pimi self adjusting mechanism pin n.
kendi kendine içten yanma spontaneous combustion n.
kendi kendine kilitlenen ikili altıgen somun self-locking bihexagonal nut n.
kendi kendine tutuşma self ignition n.
kendi kendine çalışan kontrol self operated control n.
kendi kendine deneme self-testing n.
kendi kendine tozlaşma autogamy n.
kendi kendine ayarlanan mekanizma somunu self adjusting mechanism nut n.
kendi kendine temizleme self-purification n.
kendi kendine ilk yardım self aid n.
kendi kendine yeterli açık devreli basınçlı hava solunum cihazı self-contained open circuit compressed air breathing apparatus n.
kendi kendine yeterli sıkıştırılmış havalı dalma aparatı self-contained compressed air diving apparatus n.
küresel düz geniş iç bilezik ve kendi kendine yağlanan silindir gömlekli korozyona dayanıklı çelikten bilyalı yatak spherical plain in corrosion resisting steel with self-lubricating liner and wide inner ring bearings n.
motorun kendi kendine devirden düşmesi die down n.
kendi kendine sönebilen self-extinguishing adj.
kendi kendine işleyen self acting adj.
kendi kendine sönen self-extinguishing adj.
kendi kendine açılan dehiscent adj.
kendi kendine yağlanan self-lubricating adj.
kendi kendine açılmayan indehiscent adj.
kendi kendine yeterli self-contained adj.
kendi kendine hareket eden self-sustained adj.
kendi kendine kilitlenen self-locking adj.
kendi kendine kaydeden (müzik aleti) autographic adj.
kendi kendine kayıt yapan bir müzik aleti ile kaydedilmiş autographic adj.
otomatik olarak kendi kendine hareket eden autokinetic adj.
Computer
kendi kendine dolmak self populate v.
Electric
(elektrik yükseltici sistem) istenmeyen ve kendi kendine süren bir salınım üretmek sing v.
Textile
çeşitli yapıda inorganik nanoparçacıkları kullanarak kumaşların kendi kendine temizlenmesine olanak sağlayan sistem nanosphere technology n.
Construction
kendi kendine yerleşen self-consolidating adj.
Lighting
kendi kendine yeterli bağımsız olarak çalışabilen ışıklı gösterge birimi stand-alone indicator light unit n.
kendi kendine yeten bir güç kaynağıyla aydınlanan autophanous adj.
Automotive
kendi kendine merkezleme self centering n.
kendi kendine merkezleme self centring n.
kendi kendine merkezleme self-centering n.
kendi kendine enerjilenme self-energizing n.
kendi kendine merkezleme self-centring n.
kendi kendine hareket eden automotive adj.
Aeronautic
kendi kendine ateşleme sıcaklığı auto-ignition temperature n.
pervanenin kendi kendine dönmesi autorotation n.
kendi kendine iş yapmak solo v.
Petrol
(dizel yakıt) kendi kendine yanmak self-ignite v.
Mining
kendi kendine kuruma self-desiccation n.
kendi kendine ilerleyen lastik tekerlekli araç self-propelled rubber tyred vehicle n.
kendi kendine ilerleyen lastik tekerlekli araç self-propelled rubber tired vehicle n.
Medical
kendi kendine meme muayenesi breast self examination n.
kendi kendine kasılan kas involuntary muscle n.
kendi kendine teşhis koyma self-diagnosis n.
kendi kendine iyileşme self-healing n.
kendi kendine enjeksiyon self-injection n.
kendi kendine meme muayenesi breast self-examination n.
kendi kendine düşük yapma coat hanger abortion (coat hanger insertion) n.
kendi kendine düşük yapma self-induced abortion n.
kendi kendine yardım self-aid n.
kendi kendine iğne yapmaya imkan tanıyan şırınga autoinjector n.
hastanın kendi kendine dönebilmesi hypostrophe n.
kendi kendine muayene self-examination n.
kendi kendine tedavi uygulama self-treatment n.
kendi kendine verilen self-administered adj.
kendi kendine uygulanan self-administered adj.
(yara) kendi kendine yapılan self-inflicted adj.
Psychology
kendi kendine ötanazi auto-euthanasia n.
kendi kendine şekillendirme autoshaping n.
kendi kendine motivasyon self-motivation n.
kendi kendine motivasyon self motivation n.
kendi kendine psikanaliz self-analysis n.
kendi kendine hipnoz autohypnosis n.
kendi kendine cinsel doyum autoerotism n.
hastalara kendi kendine gevşemeyi öğretme süreci autogenics n.
kendi kendine hipnoz olma autohypnotism n.
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali autointoxication n.
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali autotoxaemia n.
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali autotoxemia n.
kendi kendine konuşma alışkanlığı monology n.
kendi kendine telkin autosuggestion adj.
kendi kendine gevşemeye ait autogenic adj.
kendi kendine gevşemeye dair autogenic adj.
Dentistry
kendi kendine sertleşen self-curing n.
Physiology
kendi kendine zehirlenme autotoxication n.
kendi kendine oluşan autogenic adj.
Gastronomy
kendi kendine kabaran self-rising adj.
Physics
kendi kendine kayıt alan termometre thermetograph n.
Chemistry
kendi kendine oksitlenme autooxidation n.
Biology
kendi kendine tozlaşma autofecundation n.
kendi kendine yetme evolutility n.
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenememe dichogamy n.
kendi kendine kısımlarına ayrılan autotomic adj.
kendi-kendine beslenebilen self-nourishing adj.
kendi kendine çoğalabilen autonomous adj.
kendi kendine tozlaşan autogamic adj.
kendi kendine tozlaşabilen autogamic adj.
kendi kendine oluşan autogeneal adj.
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenemeyen dichogamous adj.
kendi kendine tozlaşan self-fertile adj.
kendi kendine dölleyen self-fertile adj.
kendi kendine tozlaşan self-fertilized adj.
kendi kendine tozlaşan self-fertilised adj.
kendi kendine beslenerek autotrophically adv.
Biochemistry
hücre veya dokuların kendi kendine parçalanması autolysis n.
Botanic
demet halinde beyaz çiçekleri ve pulsu yaprakları olan, kendi kendine açılmayan ipeksi meyvelere sahip bir bitki narrow-leaved white-topped aster (sericocarpus linifolius) n.
açılmamış bir çiçeğin kendi kendine döllenmesi cleistogamy n.
doğal olarak, kendi kendine veya kazara düşen bir tohumdan çıkan bitki volunteer n.
(meyve/bitki) kendi kendine açılma indehiscence n.
kendi kendine tozlaşma yeteneği autoallogamy n.
kendi kendine tozlaşma sonucu oluşan bir meyve autocarp n.
kendi kendine oluşan ve tahıl ürünlerinde yabani ot olarak değerlendirilen bir yulaf wild oat (avena fatua) n.
kendi kendine oluşan ve tahıl ürünlerinde yabani ot olarak değerlendirilen bir yulaf wild oat grass (avena fatua) n.
kendi kendine açılmayan, kanatlı ve genelde tek tohumlu meyve key fruit n.
kendi kendine döllenebilme homothally n.
kapalı çiçeğin kendi kendine tozlaşıp döllenmesi clistogamy n.
kendi kendine açılmayan çok sayıda kuru hücrenin oluşturduğu meyve sarcobasis n.
(kendi kendine tozlaşarak meydana gelen) fide self n.
bitkinin kendi kendine tozlaşmasını önlemek için çiçeğindeki erkek organlarını kesmek emasculate v.
kendi kendine tozlaştırmak self v.
kendi kendine çimlenmek self-seed v.
(tohum) kendi kendine toprağa düşmek self-seed v.
kendi kendine çimlenmek self-sow v.
kendi kendine tohum düşürmek self-sow v.
kendi kendine döllenen (açmamış çiçek) cleistogamic adj.
kendi kendine döllenen (açmamış çiçek) cleistogamous adj.
kendi kendine açılıp kapanabilen automotive adj.
birleşik olan meyve yapraklarının ayrılması ile kendi kendine açılan (meyve) marginicidal adj.
kendi kendine döllenebilen (alg, mantar) homothallic adj.
kendi kendine döllenemeyen (bitki) dichogamous adj.
kendi kendine tozlaşabilen self-compatible adj.
(bitki) kendi kendine tozlaşamayan self-incompatible adj.
kendi kendine tohumlanan self-seeded adj.
kendi kendine büyüyen self-seeded adj.
kendi kendine tohumlanan self-sowed adj.
kendi kendine büyüyen self-sowed adj.
Agriculture
kendi kendine yeten self-sufficient adj.
Social Sciences
bir halkın veya sosyal grubun kendi kendine verdiği ad autonym n.
Education
kendi kendine öğrenme araçları self guided learning tools n.
kendi kendine çalışma dönemi self study period n.
kendi kendine çalışma seti self-study n.
kendi kendine öğrenme autodidacticism n.
kendi kendine öğrenme süreci autodidactics n.
Literature
kendi kendine konuşma soliloquy n.
kendi kendine söylenmek remurmur v.
Linguistics
kendi kendine öğrenme autonomous learning n.
Religious
kendi kendine tapan kimse autotheist n.
Environment
kendi kendine temizlenen, hızla akan sular lenitic n.
kendi kendine durma coastdown n.
kendi kendine temizlenme özarıtım self-purification n.
kendi kendine temizleme self purification n.
doğada kendi kendine yok olan biodegradable adj.
Geology
kendi-kendine beslenebilen bitki autotroph n.
Sport
müzik eşliğinde kendi kendine dövüş hareketlerinin yapıldığı bir tür egzersiz programı body combat® n.
Music
sahnede kendi kendine söyleme aside n.
Theatre
kendi kendine söylenen sözler aside n.
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma soliloquy n.
oyuncunun kendi kendine konuştuğu dramatik sahne monolog n.
Engineering
(motor veya jeneratör) indüktör sargısı üzerine makinenin kendi kendine çalışması için biri paralel diğeri seri bağlanmış dubleks sargı yerleştirmek compound v.
Slang
kendi kendine eğlenebilen neşeli kimse nut [aus] n.
kullanıcının kendi kendine sardığı sigara rollie n.
kendi kendine eğlenebilen kişi larrikin n.
Modern Slang
utanç verici bir şekilde kendi kendine ereksiyon olma allergic erection n.