ortada - Turkish English Dictionary
History

ortada



Meanings of "ortada" in English Turkish Dictionary : 39 result(s)

Turkish English
Common Usage
ortada obvious adj.
ortada apparent adj.
General
ortada exposed adj.
ortada palpable adj.
ortada in view adj.
ortada clear adj.
ortada patent adj.
ortada self explanatory adj.
ortada manifest adj.
ortada explicit adj.
ortada demonstrable adj.
ortada evident adj.
ortada self-explanatory adj.
ortada self-evident adj.
ortada medial adj.
ortada overt adj.
ortada transparent adj.
ortada uncoy adj.
ortada unobscured adj.
ortada halfway adv.
ortada between adv.
ortada abroad adv.
ortada in the middle adv.
ortada betwixt adv.
ortada medially adv.
ortada amidmost adv.
ortada atwixt [obsolete] adv.
ortada half-open adv.
ortada midst adv.
ortada midward adv.
Colloquial
ortada open and shut expr.
ortada into the open expr.
ortada in the open expr.
Idioms
ortada a given n.
Technical
ortada intermediate n.
ortada evident n.
Computer
ortada center expr.
ortada centre expr.
ortada middle expr.

Meanings of "ortada" with other terms in English Turkish Dictionary : 271 result(s)

Turkish English
General
ortada bırakma exposure n.
ortada görünmeyen baba absent father n.
ortada olma conspicuousness n.
suçun apaçık ortada olması flagrancy n.
ortada olma conspicuity n.
ortada biriken para jackpot n.
kabak gibi ortada olma flagrancy n.
ortada sıçan oyunu monkey in the middle n.
ortada sıçan oyunu piggy in the middle n.
ortada sıçan pig in the middle n.
ortada sıçan piggy in the middle n.
kızılderili saçı gibi kenarları kazınmış sadece ortada bırakılmış saç modeli mohawk n.
apaçık ortada olma notoriousness [obsolete] n.
apaçık ortada olan gerçek truism n.
kafanın her iki yanının tıraş edildiği, ortada kalan saç şeridinin yukarı dikilerek kullanıldığı pankçı saç stiline sahip kimse mohican n.
ortada/açıkta yakılan ateş open fire n.
ortada olma durumu mediateness n.
kafanın iki yanının tıraşlanıp yalnızca ortada şerit bırakılan bir saç şekli iroquois n.
(armacılıkta) sağ ve sol üst köşelerden çapraz gelen çizgilerin ortada kesiştiği haç saltire n.
(armacılıkta) sağ ve sol üst köşelerden çapraz gelen çizgilerin ortada kesiştiği haç ile ortası baklava şeklinde çıkarılmış simgeden oluşan bir işaret fret n.
sağ ve sol üst köşelerden çapraz gelen çizgilerin ortada kesiştiği haç içeren arma simgesi fret n.
ortada kalmak be in a fix v.
ortada olmak center v.
ortada bırakmak turn somebody adrift v.
ortada bırakmak expose v.
olanca çıplaklığıyla ortada olmak be blindingly obvious v.
tüm çıplaklığıyla ortada olmak be blindingly obvious v.
tüm çıplaklığıyla ortada olmak be blatantly obvious v.
olanca çıplaklığıyla ortada olmak be blatantly obvious v.
ortada bırakmak cast off v.
ortada bırakmak turn adrift v.
ortada sıçan oynamak play pig in the middle v.
ortada sıçan oynamak play piggy in the middle v.
ortada olmak centre v.
(birini) dımdızlak ortada bırakmak darken v.
tüm gerçekliğiyle ortada olmak seem v.
gün gibi ortada olmak shine v.
ortada dolaşan at large adj.
ortada olan mediate adj.
ortada olan overt adj.
ortada olan medial adj.
gün gibi ortada evident adj.
gün gibi ortada obvious adj.
gün gibi ortada as plain as the nose on your face adj.
gün gibi ortada as plain as a pikestaff adj.
gün gibi ortada blazing adj.
ortada bırakılmış left-off adj.
ortada yer alan halfway adj.
apaçık ortada noticeable adj.
apaçık ortada bald-faced adj.
apaçık ortada olan bodacious [dialect] adj.
mesafe olarak ortada bulunan mean [obsolete] adj.
ortada yer alan midward adj.
ortada bulunan midward adj.
konum, durum ve yapı açısından ortada yer alan gray adj.
diş etleri ortada olan gummy adj.
gün gibi ortada olan overobvious adj.
dımdızlak ortada kalmış in the lurch adj.
ortada yer alan üçüncü gözü olan cyclopean adj.
ortada yer alan üçüncü göz ile ilgili cyclopean adj.
ortada yer alan üçüncü gözü olan cyclopian adj.
ortada yer alan üçüncü göz ile ilgili cyclopian adj.
ortada yer alan üçüncü gözü olan cyclopic adj.
ortada yer alan üçüncü göz ile ilgili cyclopic adj.
ayan beyan ortada olan superevident adj.
apaçık ortada in adv.
dımdızlak ortada in the lurch adv.
(armacılıkta) ortada buluşacak şekilde çapraz gelerek in saltire adv.
(armacılıkta) ortada buluşacak şekilde çapraz gelerek saltirewise adv.
(armacılıkta) ortada buluşacak şekilde çapraz gelerek saltireways adv.
ortada olduğuna göre given conj.
ortada anlamı veren bir ön ek mes- pref.
halkalı bileşiklerde orta konum veya ortada yer alan grup için kullanılan bir ön ek mes- pref.
ortada anlamı veren bir ön ek meso- pref.
halkalı bileşiklerde orta konum veya ortada yer alan grup için kullanılan bir ön ek meso- pref.
Phrasals
birini dımdızlak ortada bırakmak run out on v.
birini satmak/ortada bırakmak sell someone down the river v.
birini satmak/ortada bırakmak sell someone out v.
ortada bırakılmak lay about v.
ortada bırakmak quit on v.
(birini) ortada bırakmak quit on (one) v.
(birini/bir şeyi) dımdızlak ortada bırakmak run out on (someone or something) v.
Phrases
ayan beyan ortada a blind man could see this expr.
ayan beyan ortada a blind man could see that expr.
ayan beyan ortada a blind man could see it expr.
ortada hiçbir sebep yokken contrary to all reason expr.
ortada işlenen fiili bir suç yok no actual crimes committed expr.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't cry before you are hurt expr.
her şey ortada if it looks like a duck and walks like a duck, it is a duck expr.
Proverb
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't count your chickens before they hatch
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't count your chickens
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma not count your chickens (before they're hatched)
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't count your chickens before they're hatched.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't cross that bridge till you come to it
Colloquial
dımdızlak ortada kalmak be down v.
giyinip kuşanıp ortada kalmak be all dressed up with nowhere to go v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up with nowhere to go v.
giyinip kuşanıp ortada kalmak be all dressed up with no place to go v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up with no place to go v.
giyinip kuşanıp ortada kalmak be all dressed up with nowhere to go v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up with nowhere to go v.
giyinip kuşanıp ortada kalmak be all dressed up with no place to go v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up with no place to go v.
gün gibi ortada open and shut expr.
gün gibi ortada speak for itself expr.
ortada hiçbir neden yokken for no particular reason at all expr.
ortada hiçbir neden yokken for no apparent reason expr.
kabak gibi ortada there for everyone to see expr.
durum ortada there it is expr.
Idioms
apaçık ortada olan delil a smoking gun n.
apaçık ortada olan delil a smoking pistol n.
apaçık ortada olan ama görmezden gelinen/üstü kapatılan durum (the) elephant in the corner n.
apaçık ortada olan ama görmezden gelinen/üstü kapatılan durum the elephant in the corner n.
henüz ortada olmayan şey gleam in (one's) eye n.
açıkça ortada olan cevap answer on a postcard n.
apaçık ortada olan delil a smoking gun n.
apaçık ortada olan delil the smoking gun n.
her şeyi ortada olan kimse an open book n.
her şeyi ortada olan kimse/şey (like an) open book n.
her şeyi ortada olan kimse an open book n.
her şeyi ortada olan kimse/şey (like an) open book n.
her şeyin açıkça ortada olduğu bir dava/suç an open-and-shut case n.
görünürde/ortalıkta/ortada hiç kimse olmamak be nowhere to be found/seen v.
sap gibi ortada kalmak sit like piffy on a rock cake [uk] v.
dımdızlak ortada kalmak sit like piffy on a rock cake [uk] v.
ayan beyan ortada olmak stand/stick out like a sore thumb v.
birini dımdızlak ortada bırakmak leave someone high and dry v.
birini sap gibi ortada bırakmak leave someone high and dry v.
dımdızlak ortada bırakmak leave someone flat v.
gün gibi ortada olmak be crystal (clear) v.
gün gibi ortada olmak be as plain as day v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up and with nowhere to go v.
hazır şekilde ortada kalmak be all dressed up and nowhere to go v.
hazır şekilde ortada kalmak all dressed up and nowhere to go v.
gün gibi ortada olmak be as clear as day v.
gün gibi ortada olmak be as plain as the nose on somebody's face v.
gün gibi ortada olmak be blindingly obvious v.
hazır şekilde ortada kalmak all dressed up with nowhere to go completely ready for something v.
ortada bırakmak hang somebody out to dry v.
ortada olmak sit on the fence v.
kabak gibi ortada olmak stand/stick out like a sore thumb v.
ortada/kimin kazanacağı belli olmamak be wide open v.
ortada buluşmak/anlaşmak split the difference v.
ortada bırakmak throw under the bus v.
ortada bırakmak hang someone out to dry v.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapmak cry before one is hurt v.
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) measure for drapes v.
ortada fol yok yumurta yokken hazırlık/plan yapmak (özellikle seçim zamanı) measure the drapes v.
kusurları açıkça/apaçık ortada olmak could drive a truck through (something) [us] v.
kabak gibi ortada olmak/görünmek could drive a truck through (something) [us] v.
dımdızlak ortada kalmak eat (one's) shirt v.
ortada/orta yolda buluşmak go halfway v.
ortada/orta yolda buluşmak meet someone halfway v.
ortada henüz bir şey yokken gereksiz yere endişelenmeye başlamak meet trouble halfway v.
ortada fol yok yumurta yokken endişelenmek meet trouble halfway v.
ortada kalmak/bırakılmak be hung out to dry v.
gün gibi ortada/açık olmak be looking (one) in the face v.
açıkça ortada olup fark edilmemiş/gözden kaçmış look/stare you in the face v.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek hide in plain view v.
apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak hide in plain view v.
apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak hide in plain view v.
birini ortada bırakmak leave someone flat-footed v.
ortada bırakılmak be left in the lurch v.
(birini) dımdızlak ortada bırakmak leave (one) high and dry v.
(birini) sap gibi ortada bırakmak leave (one) high and dry v.
her şeyi ortada olmak be like an open book v.
her şeyi ortada olmak be like an open book v.
apaçık ortada olmak be as plain as the nose on (one's) face v.
gün gibi ortada olmak be as plain as the nose on (one's) face v.
apaçık ortada olmak be staring (one) in the face v.
apaçık ortada olmak be staring someone in the face v.
apaçık ortada olmak be staring someone in the face v.
(birini) ortada bırakmak throw (one) under the bus v.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapmak cross a/that bridge before (one) comes to it v.
birini ortada bırakmak hang out to dry v.
ortada bırakmak hang out to dry v.
(birini) ortada bırakmak leave (one) flat v.
(birini) beş parasız ortada bırakmak leave (one) flat v.
(birini) ortada bırakmak leave (one) hanging v.
(birini) ortada bırakmak leave (one) hanging in midair v.
dımdızlak ortada bırakmak leave flat v.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapmamak not count your chickens v.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapmamak not count your chickens before they are hatched v.
dımdızlak ortada bırakmak pull the rug v.
(birini) dımdızlak ortada bırakmak pull the rug (out) from under (someone's) feet v.
birini/bir şeyi dımdızlak ortada bırakmak pull the rug from under someone/something v.
dımdızlak ortada bırakmak pull the rug out v.
(birini) dımdızlak ortada bırakmak pull the rug out (from (under) one) v.
dımdızlak ortada bırakmak pull the rug out from under v.
sap gibi ortada kalmak sit like piffy on a rock bun [uk] v.
dımdızlak ortada kalmak sit like piffy on a rock bun [uk] v.
ortada kalmak be left to twist in the wind v.
gün gibi açık/ortada/aşikar as clear as black and white adj.
ayan beyan ortada as clear as black and white adj.
apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen hidden in plain view adj.
gün gibi ortada (as) clear as day adj.
apaçık ortada (as) clear as day adj.
gün gibi ortada (as) plain as day adj.
apaçık ortada (as) plain as day adj.
apaçık ortada (as) plain as the nose on (one's) face adj.
gün gibi ortada plain as day adj.
gün gibi ortada plain as the nose on your face adj.
göt gibi ortada bırakılmış like cheese at four pence [uk] adv.
sap gibi ortada like piffy on a rock cake [uk] adv.
dımdızlak ortada like piffy on a rock cake [uk] adv.
gerçekler ortada the facts speak for themselves expr.
apaçık ortada in evidence expr.
apaçık ortada something speaks for itself expr.
apaçık ortada it's all over bar the shouting expr.
görünürde/ortada/ortalıkta yok nowhere to be found expr.
gün gibi ortada something speaks for itself expr.
gün gibi ortada it's all over bar the shouting expr.
gün gibi ortada clear as a day expr.
ortada fol yok yumurta yokken telaş yapma don't cry before you are hurt expr.
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıflıklarının apaçık ortada olması can drive a truck through something expr.
(bir anlaşmanın, tartışmanın, sözleşmenin) açıklarının/zayıf yönlerinin kabak gibi ortada olması can drive a truck through something expr.
her şeyi ortada in plain view expr.
apaçık ortada (as) clear as the sky is blue expr.
gün gibi ortada/açık (as) clear as the sky is blue expr.
bariz bir şekilde ortada (as) clear as the sky is blue expr.
her şeyi ortada olan he/she is (like an) an open book expr.
her şeyi ortada olan he/she is (like an) an open book expr.
zaten ortada water is wet expr.
Speaking
bu apaçık ortada it's no secret expr.
bunun mümkün olmadığı ortada that's obviously not possible expr.
durum apaçık ortada it seems pretty obvious expr.
gün gibi ortada it's clear as day expr.
ortada buluşalım meet me halfway expr.
ortada bir gariplik var it's kind of weird expr.
ortada bir gariplik var it's kinda strange expr.
ortada bir gariplik var it's kind of strange expr.
ortada bir gariplik var it's kinda weird expr.
Technical
uzunluğun üçte biri kadar ortada yiv açılmış one-third-length centre grooved adj.
uzunluğun yarısı kadar ortada yiv açılmış half-length centre grooved adj.
Automotive
ortada yoğun atış heavy center pattern n.
ortada zayıf atış split spray n.
önde-ortada motorlu arkadan itişli front mid-engine rear-wheel drive adj.
Anatomy
ortada yer alan yumuşak komissür medicommissure n.
uzun kemikte ortada yer alan düz ve uzun kısım diaphysis n.
ayak bileğinin distal bölümündeki üç kemikten ortada olanı intermediate cuneiform n.
ortada veya merkezde yer alan mesiad adj.
(simfizi oluşturan bölümler) ortada olan symphyseal adj.
Pathology
ortada yer alan üçüncü göz ile karakterize bir gelişim anomalisi cyclopia n.
ortada yer alan üçüncü göz ile karakterize bir gelişim anomalisi cyclopy n.
Marine Biology
balıkların yüzgeçlerindeki üç temel kıkırdaktan ortada olanına verilen ad mesopterygium n.
Astronomy
kuzey yarım küreden bakıldığında avcı'nın kuşağında ortada kalan yıldız alnilam n.
Religious
(doğu ortodoks kilisesi) ortada yer alan çıkıntılı bölüm solea n.
Military
izinsiz ortada görünmeyenin geri getirilişindeki muhafaza masrafı guard's expense in returning absentee n.
Sport
ortada oynayan defans oyuncusu center back n.
ortada oynayan defans oyuncusu centre-back n.
ortada oynamak center v.
ortada oynamak centre v.
Bookbindery
baskının bölümlerinin iç taraftan ip veya tel zımbalarla birbirine dikilip ortada sabitlenmesi şeklinde yapılan ciltleme işlemi saddle stitching n.
bölümlerinin iç taraftan ip veya tel zımbalarla birbirine dikilmesi ve ortada sabitlenmesi şeklinde ciltlenmiş olan (baskı) saddle-stitched adj.
Archaic
alenen ortada olma apertness n.
ortada olan bright adj.
net bir şekilde ortada illustrious adj.
Slang
(bir ortamda) sap gibi ortada kalan a spare prick at a wedding n.
ortada bırakmak blow off v.
sap gibi ortada kalmak be like a spare prick at a wedding v.
ortada bırakmak drop the bucket on [australia] v.
götü ortada bare-ass adj.
götü ortada bare-assed adj.
meme göt ortada kadın b and b (breast and buttock) expr.
her yeri ortada kadın b and b (breast and buttock) expr.
iç çamaşırın olduğu gibi ortada I see london, I see france expr.
sap gibi ortada kalmış like a spare prick at a wedding [uk] expr.
kabak gibi ortada no shinola exclam.
ortada/ortadaydı zaten ns (no shit) exclam.
ortada/ortadaydı zaten nss (no shit, sherlock) exclam.
Modern Slang
her şeyim ortada all of my cards are on the table expr.