| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | pastime n. | eğlence | ||
|
This was practised more, however, as a costly and fashionable pastime than as an economic activity. Ancak bu, ekonomik bir faaliyetten ziyade masraflı ve moda bir eğlence olarak uygulanmıştır. More Sentences |
||||
| General | pastime n. | hobi | ||
|
What's your favourite pastime? En sevdiğiniz hobiniz nedir? More Sentences |
||||
| General | pastime n. | uğraş | ||
|
Painting is a solitary pastime. Resim çizmek tek başına yapılan bir uğraştır. More Sentences |
||||
| General | pastime n. | meşgale | ||
|
What are your favorite pastimes? En sevdiğin meşgaleler nelerdir? More Sentences |
||||
| General | pastime n. | gönül eğlence | ||
| General | pastime n. | oyun | ||
| General | pastime v. | hoşça vakit geçirmek için yapılan şey | ||
| English | Turkish | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | pastime activity n. | zaman geçirmek için aktivite |
| General | pastime activity n. | boş zamanda yapılan eğlenceli aktivite |
| General | pastime [obsolete] v. | eğlenmek |
| General | pastime [obsolete] v. | rahatlamak |
| Proverb | ||
| Proverb | he that would go to sea for pleasure, would go to hell for a pastime | denizci olanın aklı yoktur |
| Modern Slang | ||
| Modern Slang | america's pastime n. | beyzbol |
