sıkıntılı - Turkish English Dictionary
History

sıkıntılı



Meanings of "sıkıntılı" in English Turkish Dictionary : 72 result(s)

Turkish English
Common Usage
sıkıntılı distressed adj.
sıkıntılı troublesome adj.
sıkıntılı troubled adj.
General
sıkıntılı constrained adj.
sıkıntılı rough adj.
sıkıntılı weighty adj.
sıkıntılı gray adj.
sıkıntılı annoying adj.
sıkıntılı dreary adj.
sıkıntılı cornered adj.
sıkıntılı distressful adj.
sıkıntılı unrestful adj.
sıkıntılı onerous adj.
sıkıntılı troublous adj.
sıkıntılı heavy adj.
sıkıntılı grueling adj.
sıkıntılı trying adj.
sıkıntılı dismal adj.
sıkıntılı gloomy adj.
sıkıntılı drab adj.
sıkıntılı troubling adj.
sıkıntılı uptight adj.
sıkıntılı muzzy adj.
sıkıntılı low adj.
sıkıntılı doleful adj.
sıkıntılı uneasy adj.
sıkıntılı gruelling adj.
sıkıntılı anxious adj.
sıkıntılı grey adj.
sıkıntılı close adj.
sıkıntılı awkward adj.
sıkıntılı lugubrious adj.
sıkıntılı adust adj.
sıkıntılı agitated adj.
sıkıntılı chargeant [obsolete] adj.
sıkıntılı troublable [obsolete] adj.
sıkıntılı ungratified adj.
sıkıntılı unmerry adj.
sıkıntılı upset adj.
sıkıntılı excruciating adj.
sıkıntılı queasy adj.
sıkıntılı miseased [obsolete] adj.
sıkıntılı yonderly adj.
sıkıntılı muggish adj.
sıkıntılı gastfull adj.
sıkıntılı dampy [obsolete] adj.
sıkıntılı destructed adj.
sıkıntılı graveling adj.
sıkıntılı gummy adj.
sıkıntılı long-faced adj.
sıkıntılı importunate [rare] adj.
sıkıntılı infernal adj.
sıkıntılı infestive adj.
sıkıntılı droumy adj.
sıkıntılı drumly adj.
sıkıntılı drumlie adj.
sıkıntılı incumbrous [obsolete] adj.
sıkıntılı cumbersome [dialect] adj.
sıkıntılı cumbrous [obsolete] adj.
sıkıntılı fashious [scotland] adj.
sıkıntılı soyned adj.
Colloquial
sıkıntılı hot and bothered adj.
sıkıntılı unglued adj.
sıkıntılı down in the doldrums expr.
Idioms
sıkıntılı (all) het up adj.
sıkıntılı all of a doodah expr.
sıkıntılı like a monkey on a stick expr.
Archaic
sıkıntılı troublous adj.
sıkıntılı elenge adj.
Slang
sıkıntılı clouded adj.
sıkıntılı het up adj.
British Slang
sıkıntılı naffed off adj.

Meanings of "sıkıntılı" with other terms in English Turkish Dictionary : 189 result(s)

Turkish English
General
sıkıntılı süreç adversity n.
sıkıntılı olma onerousness n.
sıkıntılı dönem downturn n.
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı khamsin n.
sıkıntılı zaman rainy day n.
sıkıntılı dönem downswing n.
sıkıntılı olma lugubriousness n.
sıkıntılı bakış gloom n.
sıkıntılı olma saturninity n.
sıkıntılı bir durum adversity n.
sıkıntılı bir devre a thin time n.
sıkıntılı olma boringness n.
sıkıntılı durum pickle n.
sıkıntılı dönemler the lean times n.
sıkıntılı ekonomik döneme uygun ucuz, ikinci el kıyafet giyen kimse recessionista n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail biter n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nailbiter n.
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum nail-biter n.
sıkıntılı durum ticking bomb n.
sıkıntılı durum time bomb n.
sıkıntılı durum troubled waters n.
sıkıntılı olma unease n.
sıkıntılı olma unhappiness n.
sıkıntılı olma unquiet n.
sıkıntılı olma uptightness n.
sıkıntılı durum quagmire n.
sıkıntılı durum bother n.
sıkıntılı durumda olma horn of a dilemma n.
sıkıntılı durum hornet's nest n.
(görevde) zorlu, sıkıntılı veya kritik evre hump n.
sıkıntılı ruh hali grizzle [uk] n.
sıkıntılı durumdan kurtarma disencumbrance n.
sıkıntılı olma dismality n.
sıkıntılı olma fashiousness n.
sıkıntılı olma inquietness [obsolete] n.
sıkıntılı dönem travail n.
birini sıkıntılı bir durumdan kurtarmak put someone out of one's misery v.
birşeyin en sıkıntılı kısmını atlatmak pass the most difficult part of something v.
sıkıntılı hissetmek dither [us] v.
sıkıntılı (havalı) close adj.
sıkıntılı (hava) muggy adj.
sıkıntılı (hava) close adj.
çok sıkıntılı lugubrious adj.
çok sıkıntılı thorny adj.
(hava) sıkıntılı close adj.
sıkıntılı (hava) moch adj.
sıkıntılı (hava) mochie adj.
sıkıntılı veya nahoş bir dönemin bitmesi beklentisiyle mutlu ve tasasız hisseden demob-happy adj.
karışık ve sıkıntılı grumly [scotland] adj.
çok sıkıntılı heavy-laden adj.
aşırı sıkıntılı overtroubled adj.
sıkıntılı olarak saturninely adv.
sıkıntılı bir halde drably adv.
sıkıntılı bir şekilde troubledly adv.
sıkıntılı bir halde greyly adv.
sıkıntılı bir halde grayly adv.
sıkıntılı bir şekilde distressedly adv.
sıkıntılı vaziyette in a sad pickle adv.
sıkıntılı bir şekilde uneasily adv.
sıkıntılı bir halde unquietly adv.
Phrasals
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak go to someone v.
biriyle sıkıntılı bir durumu konuşmak go to someone v.
Phrases
sıkıntılı dönemlerde in times of trouble expr.
durum sıkıntılı bir hale geldiğinde when the balloon goes up expr.
durum sıkıntılı bir hale geldiğinde/gelmeden before the balloon goes up expr.
oldukça (olumsuz, kötü, sıkıntılı bir durum) a bit of a... expr.
epey (olumsuz, kötü, sıkıntılı bir durum) a bit of a... expr.
Colloquial
sıkıntılı çocuk crazy mixed-up kid n.
sıkıntılı iş gig n.
sorunlu/sıkıntılı zamanlar bad times n.
sıkıntılı iş/görev bear n.
(birinin/bir şeyin) sorunlu/sıkıntılı yanı the trouble with (someone or something) n.
en sıkıntılı kısmını atlatmak be over the hump v.
sıkıntılı bir hal almak get nasty v.
zor/sıkıntılı bir noktaya gelmek hit the rocks v.
sıkıntılı olmak be het up v.
birini sıkıntılı/zor bir duruma düşürmek drop somebody in it v.
(spor müsabakasında) sıkıntılı/zor duruma düşmüş in the hole adj.
sıkıntılı bir durumda in a spot expr.
sıkıntılı bir durumda in deep expr.
Idioms
zorlu/zahmetli/sıkıntılı dönem a rough passage n.
sıkıntılı durum a (ticking) time bomb n.
gelecekteki sıkıntılı dönem lean times ahead n.
sıkıntılı durum hot water n.
sıkıntılı bir sessizlik heavy silence n.
sıkıntılı hava heavy atmosphere n.
sıkıntılı durum heavy scene n.
sıkıntılı dönem awkward age n.
sıkıntılı dönem the awkward age n.
sıkıntılı bir yaşam a dog's life n.
sıkıntılı dönem a hard time n.
sıkıntılı bir sessizlik/ortam a heavy silence n.
sıkıntılı bir sessizlik/ortam a heavy atmosphere n.
sıkıntılı bir hal a pretty pass n.
işlerin sıkıntılı bir hale geldiği durum a pretty state of affairs n.
sıkıntılı gün a rainy day n.
sıkıntılı bir dönem a rough patch n.
sıkıntılı durum a tight corner n.
sıkıntılı durum a tight corner n.
sıkıntılı durum a tight spot n.
sıkıntılı durum a tight place n.
sıkıntılı durum a tight spot n.
sıkıntılı durum a tough spot n.
sıkıntılı olma chip on shoulder n.
sıkıntılı dönemler lean times n.
sıkıntılı durumda olmak be in a pickle v.
sıkıntılı olmak be on the tenters v.
daha kötü/sıkıntılı/problemli olmak be worse off v.
daha kötü/sıkıntılı/problemli bir durumda olmak be worse off v.
sıkıntılı/zor zamanlar yaşatmak give (one) a bumpy ride v.
sıkıntılı/zor zamanlar yaşamak have a bumpy ride v.
sıkıntılı/zor zamanlar yaşatmak give somebody a bumpy ride v.
sıkıntılı/zor zamanlar yaşamak have a bumpy ride v.
kendini tehlikeye/sıkıntılı bir duruma atmak take the bear by the tooth v.
sıkıntılı bir noktaya gelmek come to such a pass v.
sıkıntılı bir durumda inisiyatif kullanmak carry the message to garcia v.
birine zorlu/sıkıntılı anlar yaşatmak give somebody a rough time v.
huzursuz/rahatsız/sıkıntılı olmak have a burr under one's saddle v.
sıkıntılı olmak be all balled up v.
sıkıntılı olmak get all balled up v.
zor ve sıkıntılı bir durumdan kurtulmak get out of hole v.
(sıkıntılı veya riskli bir durumdan) kazançlı veya hasarsız çıkmak land on both feet v.
(sıkıntılı veya riskli bir durumdan) kazançlı veya hasarsız çıkmak land on one's feet v.
(sıkıntılı veya riskli bir durumdan) kazançlı veya hasarsız çıkmak land upon both feet v.
(sıkıntılı veya riskli bir durumdan) kazançlı veya hasarsız çıkmak land upon one's feet v.
sıkıntılı/zor bir dönemde olmak go through/hit a sticky patch v.
sıkıntılı/zor bir dönem geçiriyor olmak go through/hit a sticky patch v.
sıkıntılı/zor bir dönemde olmak hit a sticky patch v.
sıkıntılı/zor bir dönem geçiriyor olmak hit a sticky patch v.
(birinin) sıkıntılı bir durumdan kurtulmasına yardım etmek dig (someone) out of a hole v.
(kendini) sıkıntılı bir durumdan kurtarmak dig (oneself) out of a hole v.
sıkıntılı bir durumda olmak be in a spot of bother v.
sıkıntılı bir dönem geçirmek go through a rough patch v.
sıkıntılı bir dönemden geçmek go through a rough patch v.
sıkıntılı bir dönem yaşamak go through a rough patch v.
sıkıntılı bir dönem geçirmek go through a sticky patch v.
sıkıntılı bir dönemde olmak have a rough patch v.
sıkıntılı bir dönem geçirmek have a rough patch v.
sıkıntılı bir durumda olmak be in a sticky situation v.
sıkıntılı bir duruma hazırlanmak batten down the hatches v.
sıkıntılı bir durumda olmak be (batting) on a sticky wicket [uk] v.
sıkıntılı bir durumda olmak be in a cleft stick v.
(bir şeyin) en sıkıntılı kısmını göğüslemek/çekmek bear the brunt (of something) v.
(bir şeyin) en sıkıntılı/problemli kısmına katlanmak bear the brunt (of something) v.
en sıkıntılı kısmını göğüslemek/çekmek bear the brunt v.
en sıkıntılı/problemli kısmına katlanmak bear the brunt v.
sıkıntılı bir durumu kendi yararına çevirmek make the best of a bad bargain v.
sıkıntılı bir durumu olumlu karşılamak put on a brave face v.
sıkıntılı/zor bir durumda olmak get into a fix v.
birine sıkıntılı zamanlar yaşatmak/sıkıntılı zamanlar yaşamak give somebody a bumpy ride v.
birine sıkıntılı zamanlar yaşatmak/sıkıntılı zamanlar yaşamak have a bumpy ride v.
huzursuz/rahatsız/sıkıntılı olmak have a burr under saddle v.
(birinin) zor/sıkıntılı bir durumdan kaçmasına/kurtulmasına yardım etmek help (someone) out of a fix v.
zorlu/sıkıntılı (süreç vb) handwringing adj.
zorlu/sıkıntılı (süreç vb) hand-wringing adj.
zor/sıkıntılı (bir şeyin) içine batmış knee-high in (something) adj.
zor/sıkıntılı (bir şeyin) içine gömülmüş knee-high in (something) adj.
zor/sıkıntılı (bir şeye) boğulmuş knee-high in (something) adj.
zor/sıkıntılı (bir şeyin) altında ezilmiş knee-high in (something) adj.
sıkıntılı dönemleri atlatmış out of the doldrums adj.
sıkıntılı durumda all of a dither expr.
sıkıntılı bir durumda in at the deep end expr.
sıkıntılı bir durumun içine girmiş in at the deep end expr.
sıkıntılı durumda in a bad spot expr.
sıkıntılı (hava, ortam) you could cut it with a knife expr.
sıkıntılı durumda in the lurch expr.
en sıkıntılı kısmını atlatmış over the hump expr.
zor/sıkıntılı günler kapıda the wolf is at the door expr.
zor/sıkıntılı günler kapıda the wolf is at one's door expr.
sıkıntılı durumda up a stump expr.
Trade/Economic
sıkıntılı dönem turndown n.
Politics
komşu ülkelere göre politik ve ekonomik olarak hasta/sıkıntılı olan ülke the sick man of n.
Technical
sapma raporu (yolunda gitmeyen/zamanında yetişmeyen/yetişmeyecek sıkıntılı/problemli/sorunlu durumları bildiren rapor) exception report n.
Marine
bayrağı ters çevirerek sıkıntılı durumda olduğunu gösterme union down n.
Medical
erişkinde sıkıntılı solunum sendromu adult respiratory distress syndrome n.
Breeding
bir erkek ve bir dişi şeklinde ikiz doğmuş buzağıların, üreme açısından sıkıntılı ve genellikle de kısır olan dişisi martin n.
bir erkek ve bir dişi şeklinde ikiz doğmuş hayvanların, üreme açısından sıkıntılı ve genellikle de kısır olan dişisi martin n.
bir erkek ve bir dişi şeklinde ikiz doğmuş buzağıların, üreme açısından sıkıntılı ve genellikle de kısır olan dişisi freemartin n.
bir erkek ve bir dişi şeklinde ikiz doğmuş hayvanların, üreme açısından sıkıntılı ve genellikle de kısır olan dişisi freemartin n.
Geography
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı kamseen n.
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı kamsin n.
Archaic
sıkıntılı dönem while n.
Slang
sıkıntılı olmak bug out v.
çok kötü/sıkıntılı bir duruma düşmek have one's ass in a sling v.
çok kötü/sıkıntılı bir duruma düşmek get one's ass in a sling v.
çok kötü/sıkıntılı bir duruma düşmek get (one's) ass in a sling v.
çok kötü/sıkıntılı bir duruma düşmek have ass in a sling v.
Modern Slang
sıkıntılı ruh hali aching soul n.
bunalımlı/sıkıntılı hal aching soul n.