skin - Turkish English Dictionary
History

skin

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "skin" in Turkish English Dictionary : 144 result(s)

English Turkish
Common Usage
skin n. ten
skin n. cilt
skin n. deri
skin v. soymak
General
skin n. gön
skin n. gömlek
skin n. kaplama
skin n. dazlak
skin n. zar
skin n. kabuk
skin n. post
skin n. cimri
skin n. pösteki
skin n. cilt
skin n. deri
skin n. tulum
skin n. gıda üzerinde oluşan kaymak
skin n. hayvan derisi
skin n. parşömen
skin n. vellum kağıt
skin n. hayvan derisinden yapılmış şişe
skin n. (çanta görevi üstlenen) deri tulum
skin n. (kayak tabanında kullanılan) fok derisi
skin n. kayak peluşu
skin n. yüzeyde oluşan ince tabaka
skin n. zar yapılı film
skin n. zar yapılı köpük
skin n. ince buz örtüsü
skin n. ince buz tabakası
skin n. yaşam
skin n. hayat
skin n. sağlık
skin n. genel iyilik hali
skin n. cüzdan
skin n. rezil kimse
skin n. alçak
skin n. düzenbaz
skin n. dolandırıcı
skin n. üçkağıtçı
skin n. bir kunduz derisine denk eski bir değer birimi
skin n. çak yapma
skin n. tokalaşma
skin v. yüzmek
skin v. dövmek
skin v. çıkarmak
skin v. cezalandırmak
skin v. soymak (kabuğunu/dış zarını)
skin v. soymak
skin v. kazıklamak
skin v. sıyırıp çıkarmak
skin v. derisini yüzmek
skin v. sıyırmak
skin v. kabuğunu soymak
skin v. derisini soymak
skin v. deri yüzmek
skin v. kabuk tutarak iyileştirmek
skin v. kesmek
skin v. zarar vermek
skin v. dilmek
skin v. (yarışta) yenmek
skin v. (yarışta) arayı açmak
skin v. (yarışta) fark atmak
skin v. tüketmek
skin v. verimini düşürmek
skin v. yağmalamak
skin v. canına okumak
skin v. (koşum hayvanını) sürmek
skin v. (katerpilar traktör) kullanmak
skin v. katerpilar traktör operatörlüğü yapmak
skin v. inmek
skin v. alçalmak
skin v. aşağı inmek
skin v. iniş yapmak
skin v. dar açıklıktan geçmek
skin v. kıl payı kazanmak
skin v. az farkla başarmak
skin v. koşuşturmak
skin v. acele etmek
skin v. hızla kaçmak
skin adj. çıplaklık içeren
skin adj. çıplaklık gösteren
skin adj. çıplaklığı yansıtan
skin adv. ancak
Colloquial
skin v. çok azarlamak
skin v. dövmek
skin v. dolandırmak
skin v. cezalandırmak
skin v. haşlamak
skin v. kazıklamak
skin v. çak yapmak
skin v. (el ile) çakmak
Industry
skin n. işlenmemiş elmasın en dış katmanı
Technical
skin n. cilt
skin n. dış katman
skin n. deri
skin n. pösteki
skin n. post
skin n. (uçak veya gemi) dış kaplama
skin n. inciyi oluşturan sedefli maddeyi örten zar yapı
skin n. bitümlü membran
skin n. bitümlü yol yüzeyi
skin n. membran yalıtım örtüsü
skin v. (resimden) patina çıkarmak
skin v. (yapışkanlı yüzeye) eşit miktarda yapıştırıcı uygulamak
Computer
skin n. dış görünüm
skin n. (program, uygulama, internet sitesi görünümünü değiştiren) grafiksel kullanıcı arayüzü
skin n. (video oyununda) ses dosyası
skin v. (bilgisayar programına) grafiksel kullanıcı arayüzü eklemek
Construction
skin n. dış duvar
skin n. duvar paneli
skin n. giydirme cephe inşasında kullanılan dayanıklı metal
Automotive
skin n. deri
Marine
skin n. sarılı yelkende dış tabaka
Medical
skin n. cilt testi
Gastronomy
skin n. kabuk
skin n. soymak deri
skin n. sosis derisi
skin n. sosis zarı
skin n. jambon kabuğu
skin n. pastırmanın kenar kısmı
skin v. derisini soymak
skin v. derisini yüzmek
skin v. derisini sıyırmak
Zoology
skin n. omurgalıların vücudunu kaplayan deri
skin n. (omurgalıda) alt deri/yağ tabakası
Botanic
skin n. deri
Football
skin v. plase yapmak
Card
skin n. firavuna benzer bir kart oyunu
skin v. tek bir kart çekmek
skin v. (kartı) tek tek çekmek
Slang
skin n. davul
skin n. dolar
skin n. at
skin n. kınama
skin n. paylama
skin n. şikayet
skin n. azarlama
skin n. fırçalama
skin n. kondom
skin n. prezervatif
skin n. sigara sarma kağıdı
skin n. sigara kağıdı
skin n. dekolte
skin n. meme dekoltesi

Meanings of "skin" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
skin color n. ten rengi
General
sable skin coat n. samur kürk
skin made into a bag n. tulum
thick skin n. kalın cilt
skin of an onion n. soğan zarı
lamb skin n. kuzu postu
skin resurfacing n. yeniden modelleme
skin game n. üçkağıt
skin plate n. deri kaplama
skin eruption n. geceyanığı
animal skin n. hayvan derisi
skin diving n. aletsiz dalış
skin game n. dolandırıcılık
skin disease n. deri hastalığı
skin powder n. cilt pudrası
goose skin n. kaz derisi
goat's milk cheese made in a skin n. tulumpeyniri
skin colour n. cilt rengi
skin cream n. cilt kremi
skin diving n. aletsiz dalış
banana skin n. muz kabuğu
skin and bones n. bir deri bir kemik
skin resurfacing n. cilt yenileme
skin color n. cilt rengi
thin skin n. alıngan
skin diver n. balıkadam
skin diver n. aletsiz dalgıç
skin care n. cilt bakımı
bronzed skin n. bronz ten
tanned skin n. bronz ten
oily skin n. yağlı cilt
skin problems n. cilt problemleri
allergic skin n. alerjik cilt
skin texture n. cilt dokusu
external skin n. dış kabuk
skin-diver n. aletsiz dalan dalgıç
skin dryness n. deri kuruluğu
skin waste n. deri kırpıntısı
dark skin n. koyu ten
crocodile skin bag n. timsah derisi çanta
pale skin n. beyaz deri
pale skin n. soluk deri
pale skin n. soluk beniz
pale skin n. solgun deri
skin blemishes n. cilt lekeleri
apple skin n. elma kabuğu
light skin n. açık ten
fair skin n. açık ten
rabbit skin n. tavşan postu
skin wettedness n. cilt ıslaklığı
goose skin n. tüylerin ürpermesi
skin formation n. deri oluşumu
onion skin n. soğan zarı
skin colour n. ten rengi
grape skin n. üzüm kabuğu
smooth skin n. pürüzsüz cilt
all skin and bones n. bir deri bir kemik
skin tone n. ten rengi
skin tone n. cilt rengi
skin tone n. cilt tonu
appliances for skin or hair care n. deri veya saç bakım cihazları
tiger skin n. kaplan postu
tan skin n. yanık ten
olive skin n. yanık ten
skin blemish n. cilt lekesi
skin spot n. cilt lekesi
healthy skin n. sağlıklı cilt
intact skin n. sağlıklı cilt
skin care products n. cilt bakım ürünleri
skin-tight garments n. daracık kıyafetler
skin-tight clothes n. daracık elbiseler
skin-tight clothes n. daracık kıyafetler
skin-tight garments n. daracık elbiseler
skin care cream n. cilt bakım kremi
skin rash n. cilt kızarması
skin tag n. et beni
skin and fur n. deri ve kürk
tomato skin n. domates kabuğu
dry skin n. kuru cilt
pale skin n. soluk ten
skin problems n. cilt problemleri
fish skin n. balık derisi
sheep skin n. koyun postu
fruit skin n. meyve kabuğu
saggy skin n. sarkık cilt
firm skin n. sıkı cilt
dry skin cream n. kuru cilt kremi
drum skin n. davul zarı
wine skin n. şarap tulumu
wine skin n. şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir şişe
wine skin n. şarap taşımak için kullanılan deriden yapılma bir çanta
dragon's skin n. yaprak izleri sürüngen pullarına benzeyen bir bitki fosili
pony skin n. midilli postu
chicken skin n. tüyleri diken diken olmuş deri
skin [australia] n. bir avustralya aborjinleri alt grubu
skin and bones n. aşırı zayıflık
skin and bones n. anoreksik olma
skin color n. etnisite
skin color n. etnik köken
skin color n. ırk
skin sensation n. tensel his
skin sensation n. cilt hassasiyeti
skin sensation n. tensel hissiyat
skin-pop n. deri altı uyuşturucu enjeksiyonu
skin out v. kabuğunu soymak
skin an animal v. tulum çıkarmak
irritate the skin v. pişirmek
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
become skin and bones v. iğne ipliğe dönmek
skin up v. tırmanmak (ağaç/direk vb'ne)
skin through v. güçbela becermek
save one's skin v. paçayı kurtarmak
get under one's skin v. sinir etmek
skin over v. kabuk bağlamak
save one's skin v. sağ kurtulmak
be soaked to the skin v. sırsıklam olmak
skin out v. derisini yüzmek
remove the skin v. kabuğunu soymak
be soaked to the skin v. iliklerine kadar ıslanmak
skin down v. inmek (ağaç/direk vb'nden)
save one's skin v. başını kurtarmak
be all skin and bones v. kaburgaları çıkmak
get under one's skin v. kızdırmak
skin through v. zar zor başarmak
save one's skin v. postu kurtarmak
skin out v. sıvışmak
skin down v. inmek (ağaç/direk)
skin up v. tırmanarak çıkmak
skin through v. güçbela geçmek (dar bir yerden)
skin through v. ancak geçmek (dar bir yerden)
skin up v. tırmanmak
skin through v. becerebilmek
skin through v. güçbela başarmak
strip the skin from (a body or carcass) v. deri yüzmek
protect skin v. teni korumak
be all skin and bones v. kadidi çıkmak
be all skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
skin-pop v. deri altına uyuşturucu enjekte etmek
get under one's skin v. rahatsızlık vermek
get under one's skin v. tedirginlik vermek
get under one's skin v. birini rahatsız etmek
rub the cream into one's skin v. kremi vücuduna sürmek
shed skin v. (yılan) kabuk değiştirmek
one's skin to dry out v. cildi kurumak
one's skin to peel v. derisi soyulmak
cut the skin off v. kabuğunu kesmek
be soaked to the skin v. sırılsıklam olmak
skin pop v. (deri altına) ilaç enjekte etmek
skin-dive v. serbest dalış yapmak
mere skin and bone adj. bir deri bir kemik
wet to the skin adj. iliklerine kadar ıslanmış
nothing but skin and bones adj. bir deri bir kemik
having skin adj. kabuklu
without skin adj. kabuksuz
thick skin adj. duyarsız
skin and bone adj. bir deri bir kemik
skin-deep adj. yüzeysel
skin-deep adj. üstünkörü
skin-deep adj. sathi
skin-deep adj. derine gitmeyen
skin-laminated adj. deri lamineli
skin-tight adj. deriye oturan
skin-tight adj. dapdar
skin-tight adj. daracık
below the skin adv. derinin altında
next to one's skin adv. tenine
in a whole skin adv. burnu bile kanamadan
in a whole skin adv. sıyrık bile almadan
skin-deep adv. yüzeysel olarak
skin-deep adv. üstünkörü
skin-deep adv. yalapşap
Phrasals
skin up v. derisini yüzmek
skin up v. derisi kalkmak
skin up v. sıyırmak
skin up v. derisini/yüzeyini yaralamak
skin up v. yüzeyini/derisini kesmek
skin up v. yüzeyini/derisini zedelemek
skin up v. derisini/yüzeyini sıyırmak
run out of (one's) skin v. tüm gücünü/varını yoğunu ortaya koyup iyi bir performans göstermek
run out of (one's) skin v. kıçını yırtmak
run out of (one's) skin v. büyük çaba gösterip başarılı olmak
skin back v. derisini yüzmek
skin back v. derisini geriye doğru çekmek
Phrases
skin of the teeth n. hiç
skin of the teeth n. koca bir hiç
skin of the teeth n. son şans
skin of the teeth n. en düşük olasılık
under the skin expr. aslında
with a whole skin expr. burnu bile kanamadan
beauty is only skin deep expr. güzellik sadece dıştadır
with a whole skin expr. sapasağlam
with a whole skin expr. sıyrık bile almadan
under the skin expr. temelinde
Proverb
beauty is only skin-deep fiziksel güzellik yüzeyseldir
beauty is only skin-deep iç güzelliği önemlidir
beauty is only skin-deep asıl güzellik yürektedir
beauty is only skin deep güzellik yalnızca dış görünüştedir
beauty is only skin deep güzelliğe kapılma kişiliğe bak
beauty is only skin deep güzellik geçici karakter kalıcıdır
let every man skin his own skunk kendi işini kendin hallet
there is more than one way to skin a cat bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
beauty is only skin deep mühim olan ruh güzelliği
beauty is only skin deep önemli olan ruh güzelliği
let every man skin his own skunk her koyun kendi bacağından asılır
beauty is more than skin deep yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
beauty is more than skin deep dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak
beauty is more than skin deep mühim olan dış güzellik değil ruh güzelliği
beauty is more than skin deep asıl güzellik yürektedir
beauty is more than skin deep güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir
beauty is more than skin deep sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz
beauty is only skin deep yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
beauty is only skin deep dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak
beauty is only skin deep güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir
beauty is only skin deep sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz
Colloquial
banana skin n. bariz bir hataya neden olan öngörülemeyen şey
banana skin n. yerdeki muz kabuğu gibi başa dert olan şey
give someone some skin v. beşlik çakmak
save someone's skin v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's skin v. imdadına yetişmek
save someone's skin v. yardımına yetişmek
save someone's skin v. yardımına koşmak
save someone's skin v. yardım etmek
slip on a banana skin v. gülünç bir duruma düşmek
slip on a banana skin v. aptal durumuna düşmek
slip on a banana skin v. aptalca bir hata yapmak
slip on a banana skin v. utanç verici bir hata yapmak
I am soaked to the skin expr. donuma kadar ıslandım
skin me! expr. çak bir beşlik
slip me some skin! expr. çak bi beşlik
knock me some skin! expr. çak bakalım!
slip me some skin! expr. çak!
skin me! expr. çak bi beşlik
give me some skin! expr. çak!
give me skin! expr. çak!
give me some skin! expr. çak bir beşlik!
give me skin! expr. çak bir beşlik!
give me some skin! expr. çak bi beşlik!
give me skin! expr. çak bi beşlik!
slip me some skin! expr. çak bir beşlik
knock me some skin! expr. çak bir beşlik!
skin me! expr. çak!
I am soaked to the skin expr. iliklerime kadar ıslandım
I am soaked to the skin expr. (yağmur vb yüzünden) sırılsıklam oldum
it's no skin off my nose expr. beni ırgalamaz
it's no skin off my nose expr. beni ırgalamaz
Idioms
ass in a lion's skin n. aslan kılığına/postuna girmiş/bürünmüş eşek
ass in a lion's skin n. palavracı ahmak
ass in a lion's skin n. martavalcı
ass in a lion's skin n. kurusıkı atıcı
a thin skin n. alıngan tip
skin and bone n. bir deri bir kemik
skin deep n. dış görünüş
a banana skin for the government n. hükümetin bir ayıbı
a thin skin n. kolay alınan kimse
a banana skin n. gülünç bir durum
a banana skin n. utanç verici bir durum/hata
a banana skin n. aptalca bir hata
a thick skin n. vurdumduymaz kimse
a thick skin n. eleştirilere kulak asmayan kimse
a thick skin n. kolay alınmayan/kırılmayan kimse
a thick skin n. vurdumduymaz/alıngan tip
a thick skin n. kolay alınmayan kimse
a thin skin n. kolay alınan kimse
skin a flint v. para için her yola başvurmak
skin a flint v. sineğin yağını çıkarmak
skin the bear at once v. doğrudan/bir an önce konuya girmek
skin the bear at once v. bir an önce işe girişmek/başlamak
skin the bear at once v. konuya kafadan/bodoslama girmek
be (all) brothers/sisters under the skin v. özünde/temelde benzer olmak
be (all) brothers/sisters under the skin v. özünde/temelde birbirine benzemek
be (all) brothers/sisters under the skin v. özünde/temelde aynı duyguları paylaşmak
skin an eel by the tail v. tedbirsiz/ihtiyatsız/akılsızca iş yapmak
skin someone alive v. ağzının payını vermek
nearly jump out of one's skin v. aklı başından gitmek
almost jump out of one's skin v. aklı başından gitmek
jump out of one's skin v. aklı başından gitmek
leap out of one's skin v. aklı başından gitmek
skin someone alive v. birisini azarlamak
no skin off someone's teeth v. birisinin derdi olmamak
no skin off someone's teeth v. birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
save somebody's skin v. birinin kıçını kurtarmak
skin someone alive v. birisine çok sinirlenmek
be all skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
no skin off someone's nose v. birisinin derdi olmamak
no skin off someone's back v. birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak
get under someone's skin v. birinin sinirine dokunmak
be no skin off someone's teeth v. birisinin umurunda olmamak
no skin off someone's back v. birisinin derdi olmamak
be skin and bones v. bir deri bir kemik olmak/kalmak
be no skin off someone's nose v. birisinin umurunda olmamak
get under someone's skin v. birini uyuz etmek
skin in the game v. bir hedefi gerçekleştirmek uğruna maddi riske girmek
be skin and bone v. bir deri bir kemik olmak/kalmak
no skin off someone's nose v. birisini ilgilendiren bir sıkıntı olmamak
skin someone alive v. çiğ çiğ yemek (birini)
be all skin and bone v. çöpe dönmek
catch one's bear before one sells its skin v. dereyi görmeden paçaları sıvamak
be all skin and bone v. çok zayıflamak
catch one's bear before one sells its skin v. doğmamış çocuğa kaftan biçmek
have a thick skin v. eleştirilere kulak asmayan biri olmak
get under (one's) skin v. hoşlanmamak
get under (one's) skin v. haz etmemek
get wet to the skin v. iliklerine kadar ıslanmak
become skin and bones v. iğne ipliğe dönmek
be soaked to the skin v. iliklerine kadar ıslanmak
nearly jump out of one's skin v. ödü patlamak
be scared out of one's skin v. ödü kopmak
save your own skin v. kendi kıçını kurtarmak
almost jump out of one's skin v. ödü kopmak
nearly jump out of one's skin v. ödü kopmak
be comfortable in one's skin v. kendiyle barışık olmak
be scared out of one's skin v. ödü patlamak
be comfortable in one's skin v. kendinden memnun olmak
save one's own skin v. kendi postunu kurtarmak
jump out of one's skin v. korkuyla yerinden sıçramak
make someone's skin crawl v. korkmak
be uncomfortable in one's own skin v. kendine yabancılaşmak
almost jump out of one's skin v. ödü patlamak
get under (one's) skin v. nefret etmek
be secure in one's skin v. kendinden emin olmak
comfortable in one's skin v. kendinden emin olmak
get under (one's) skin v. rahatsızlık vermek
be soaked to the skin v. sucuk gibi ıslanmak
save one's skin v. postu kurtarmak
get soaked to the skin v. sırılsıklam ıslanmak
be soaked to the skin v. sırsıklam olmak
make someone's skin crawl v. tüylerini ürpertmek
run out of your skin v. tüm gücünü/varını yoğunu ortaya koyup iyi bir performans göstermek
make someone's skin crawl v. tüylerini diken diken etmek
play out of your skin v. tüm gücünü/varını yoğunu ortaya koyup iyi bir performans göstermek
be no skin off someone's nose v. umurunda olmamak
nearly jump out of one's skin v. yüreği ağzına gelmek
soak someone to the skin v. (yağmur vb) birini sırılsıklam ıslatmak
almost jump out of one's skin v. yüreği ağzına gelmek
have a thick skin v. vurdumduymaz olmak
have skin in the game v. bir amaçta/başarıda katkısı olmak
have skin in the game v. bir amaçta/başarıda parasal desteği olmak
have skin in the game v. çorbada tuzu olmak
have skin in the game v. çorbada tuzu bulunmak
have/put skin in the game [us] v. bir şeyin, projenin, etkinliğin başarısında/başarısızlığında katkısı olmak
have/put skin in the game [us] v. bir şeyin, projenin, etkinliğin başarısında/başarısızlığında payı olmak
have/put skin in the game [us] v. pay sahibi olmak
get under (one's) skin v. (birinin) sinirini oynatmak
get under (one's) skin v. (birini) rahatsız etmek
get under (one's) skin v. (birini) irite etmek
get under (one's) skin v. obsesyon yaratmak
get under (one's) skin v. takıntı olmak
get under (one's) skin v. saplantı olmak
get under (one's) skin v. aklına takılmak
get under (one's) skin v. birini çok iyi anlamak/tanımak
get under (one's) skin v. birinin ciğerini bilmek
get under someone's skin v. birini derinlemesine anlamaya çalışmak
get under someone's skin v. birinin ne hissettiğini anlamaya çalışmak
get under someone's skin v. birinin içini görmek
get under someone's skin v. birinin içine bakmak
get under your skin v. sinir etmek
get under your skin v. uyuz etmek
get under your skin v. sinirine dokunmak
get under your skin v. sinirini bozmak
get under your skin v. içine işlemek
get under your skin v. merak uyandırmak
get under your skin v. kanına girmek
get under your skin v. birini çok kızdırmak
get under your skin v. birinin çok fena sinirini bozmak
get under your skin v. birini tahrik etmek
get under your skin v. birini gıcık etmek
get under your skin v. birinin zihnini sürekli meşgul etmek
get under your skin v. birinin zihnini zorlamak
get under your skin v. birini çok iyi anlamak/tanımak
get under your skin v. birinin ciğerini bilmek/içini görmek
slip on a banana skin v. gülünç bir duruma düşmek
slip on a banana skin v. aptal durumuna düşmek
slip on a banana skin v. aptalca bir hata yapmak
slip on a banana skin v. utanç verici bir hata yapmak
be (all) brothers/sisters under the skin v. birbirine benzemek
skin a goat [obsolete] [uk] v. kusmak
have a skin like a rhinoceros v. başkalarından gelen sözlü saldırı ve eleştirileri göz ardı edebilmek
have a skin like a rhinoceros v. sözlü saldırı ve eleştirileri kaldırabilmek
have a skin like a rhinoceros v. dayanıklı olmak
have a skin like a rhinoceros v. kolayca kırılmamak
have a skin like a rhinoceros v. eleştiri kaldırabilmek
have a skin like a rhinoceros v. eleştiriden korkmamak
have a skin like a rhinoceros v. vurdumduymaz olmak
have a skin like a rhinoceros v. derisi kalın olmak
have a thin skin v. kolayca kırılan biri olmak
have a thin skin v. söylenenlere hemen üzülmek
have a thin skin v. çok duyarlı olmak
have a thin skin v. alıngan olmak
have a thin skin v. kolay alınan biri olmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
jump in (one's) skin v. irkilmek
jump in (one's) skin v. ürkmek
jump in (one's) skin v. yerinden sıçramak
jump in (one's) skin v. korkmak
have a thick skin v. kolay alınmayan biri olmak
have a thin skin v. kolay alınan biri olmak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
be all skin and bone v. kemik torbası olmak
be all skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bones v. kemikleri sayılmak
be all skin and bones v. kemik torbası olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bone v. kemikleri sayılmak
be just skin and bone v. kemik torbası olmak
be just skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bones v. kemikleri sayılmak
be just skin and bones v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bone v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bone v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bones v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bones v. kemik torbası olmak
be no skin off (one's) back v. (birinin) derdi olmamak
be no skin off (one's) back v. (birini) ilgilendirmemek
be no skin off (one's) back v. (birinin) umurunda olmamak
be no skin off (one's) back v. (birine) göre hava hoş olmak
be no skin off (one's) back v. (birini) alakadar etmemek
be no skin off (one's) nose v. (birinin) derdi olmamak
be no skin off (one's) nose v. (birini) ilgilendirmemek
be no skin off (one's) nose v. (birinin) umurunda olmamak
be no skin off (one's) nose v. (birine) göre hava hoş olmak
be no skin off (one's) nose v. (birini) alakadar etmemek
be no skin off (one's) teeth v. (birinin) derdi olmamak
be no skin off (one's) teeth v. (birini) ilgilendirmemek
be no skin off (one's) teeth v. (birinin) umurunda olmamak
be no skin off (one's) teeth v. (birine) göre hava hoş olmak
be no skin off (one's) teeth v. (birini) alakadar etmemek
be all skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be all skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be all skin and bone v. kemikleri sayılmak
be all skin and bone v. çöpe dönmek
be all skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bone v. kemik torbası olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be just skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be just skin and bone v. kemikleri sayılmak
be just skin and bone v. çöpe dönmek
be just skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bone v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bone v. aşırı zayıf olmak
be nothing but skin and bone v. bir deri bir kemik kalmak
be nothing but skin and bone v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bone v. çöpe dönmek
be nothing but skin and bone v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bone v. kemik torbası olmak
be all skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be all skin and bones v. aşırı zayıf olmak
be all skin and bones v. bir deri bir kemik kalmak
be all skin and bones v. kemikleri sayılmak
be all skin and bones v. çöpe dönmek
be all skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be all skin and bones v. kemik torbası olmak
be just skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be just skin and bones v. aşırı zayıf olmak
be just skin and bones v. bir deri bir kemik kalmak
be just skin and bones v. kemikleri sayılmak
be just skin and bones v. çöpe dönmek
be just skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be just skin and bones v. kemik torbası olmak
be nothing but skin and bones v. bir deri bir kemik olmak
be nothing but skin and bones v. aşırı zayıf olmak
be nothing but skin and bones v. bir deri bir kemik kalmak
be nothing but skin and bones v. kemikleri sayılmak
be nothing but skin and bones v. çöpe dönmek
be nothing but skin and bones v. kaburgaları çıkmak
be nothing but skin and bones v. kemik torbası olmak
be soaked to the skin v. sırılsıklam olmak
be soaked to the skin v. çok ıslanmak
be soaked to the skin v. donuna kadar ıslanmak
be soaked to the skin v. iliklerine kadar ıslanmak
get soaked to the skin v. sırılsıklam olmak
get soaked to the skin v. çok ıslanmak
get soaked to the skin v. donuna kadar ıslanmak
get soaked to the skin v. iliklerine kadar ıslanmak
do something by the skin of your teeth v. bir şeyi kıl payı yapmak
do something by the skin of your teeth v. bir şeyi çok küçük/ufak bir farkla yapmak
do something by the skin of your teeth v. bir şeyi ucu ucuna yapmak
do something by the skin of your teeth v. bir şeyi son anda yapmak
do something by the skin of your teeth v. bir şeyi güç bela yapmak
get under skin v. sinirini oynatmak
get under skin v. rahatsız etmek
get under skin v. irite etmek