so? - Turkish English Dictionary
History

so?

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "so?" in Turkish English Dictionary : 5 result(s)

English Turkish
General
so? interj. nolmuş yani?
Colloquial
so? exclam. yani?
so? exclam. e?
so? exclam. e yani?
Speaking
so? expr. ne olmuş yani?

Meanings of "so?" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
so-called adj. sözde
so funny adj. çok komik
even so adv. yine de
so adv. bu yüzden
so adv. öyle
so adv. şöyle
so adv. böyle
so so interj. şöyle böyle
General
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices n. tanzim satışı
so and so n. filan filan adam veya şey
so and so n. keza
so and so n. nitekim
so and so n. keza falan
so and so n. vesaire
so n. sol notası
so and so n. filan adam veya şey
so and so n. falan
so and so n. filan
so-and-so n. filan
say-so n. düşünce
so-and-so n. falan
so-and-so n. falanca
say-so n. iddia
so-and-so n. filanca
so-and-so n. filan kişi
soand-so n. filan filanca
think-so n. fikir
so-and-so n. bilmem kim
so-called intellectuals n. sözde aydınlar
say-so n. izin
so-called style icon n. ikoncan
so much hate n. çok fazla nefret
say-so n. herhangi bir kanıta dayanmayan düşünce
so-called style icon n. sözde stil ikonu
so say we all n. battlestar galactica evreninde amin
say-so n. son karar
say-so n. yetkili karar
so n. (nota) sol
be so kind as to v. lütfetmek
maintain that it is so v. böyledir diye iddia etmek
mark so as not to forget v. mim koymak
be so cynical about something v. kuşkuyla karşılamak
so amazed to v. çok şaşırmak
be so pleased to v. çok memnun olmak
be so blinded by anger v. gözü kararmak
be a weave of so many things v. her tarakta bezi olmak
suffer so much after having something good v. burnundan gelmek
fell so sad v. çok üzülmek
be so sad v. çok üzülmek
keep looking at someone every so often v. durup durup bakmak
not mean to do so v. böyle olsun istememek
not mean to do so v. böyle olmasını istememek
not mean to do so v. böyle yapmak istememek
be so affected by something that one can't think of anything else v. dünyayı gözü görmemek
not mean to do so v. öyle yapmak istememek
not mean to do so v. öyle olmasını istememek
not mean to do so v. öyle olsun istememek
be so few one can count them on the fingers of one hand v. parmakla gösterilmek
think so v. öyle olduğunu düşünmek
try so hard v. çok uğraşmak
put so much effort into v. çok çaba sarfetmek
look so unhappy v. çok mutsuz görünmek
feel so sad v. çok üzgün hissetmek
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
run so much v. çok koşmak
lose someone so close v. çok yakın birisini/birini kaybetmek
get pregnant so easily v. kolayca hamile kalmak
be getting so into the idea v. fikre ısınmaya başlamak
find someone so attractive v. birini çok çekici bulmak
play the role so convincingly v. rolü çok inandırıcı oynamak
want something so badly v. bir şeyi çok istemek
move so slowly v. çok yavaş ilerlemek
be so blinded by anger v. öfkeden gözü kararmak/dönmek
do so v. öyle yapmak
do so v. bahsedilen şeyi yapmak
be so affected by something that one can't think of anything else v. gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek
not so young adj. geçkin
jammy so-and-so adj. şanslı
so-so adj. şöyle böyle
so-called adj. sözüm ona
so-called adj. sözümona
so-so adj. ne iyi ne kötü
so-called adj. lafta
so-called adj. denilen
so-called adj. adlı
just so adj. düzgün
just so adj. düzenli
so comfortable adj. çok rahat
so little adj. çok küçük
so tight adj. daracık
so tight adj. dapdar
not-so-subtle adj. açık
not-so-subtle adj. aşikar
not-so-subtle adj. çok gizli olmayan
not-so-brief adj. pek de kısa olmayan
oh-so adj. çok
oh-so adj. aşırı
so adj. gerçeklere uygun olan
so adj. hakiki
so adj. gerçek
so adj. doğru
so adj. aynı o şekilde
so much adj. eşit miktarda
so much adj. belirtilmemiş miktarda
so-and-so adj. lanet olası
so-and-so adj. kahrolasıca
so-and-so adj. sefil
so-and-so adj. aptal
so-so adj. vasat
so to say adv. sanki
thus and so adv. bu şekilde
thus and so adv. şöyle
and so forth adv. bu tarzda vesaire
so adv. bundan dolayı
an hour or so adv. bir saate kadar
and so on adv. vs
even so adv. böyle olsa bile
so adv. kafi
thus and so adv. öylece
so adv. onun için
ever so adv. aynı veçhile
so adv. bu takdirde
and so forth adv. ve benzerleri
for so long adv. uzun süredir
so to say adv. sözde
even so adv. yine de
as so adv. dahi
so far adv. bir yere kadar
so adv. aynen
so adv. de
so to say adv. güya
in so many words adv. açıkça
so much adv. bunca
so adv. şu kadar
so far adv. şimdiye kadar
and so forth adv. ve başkaları
so then adv. bunun için
or so adv. yaklaşık
so adv. böyle olunca
so adv. pek
so adv. şöyle
so to speak adv. tabiri caizse
so adv. öylece
so much adv. bu kadar
far from doing so adv. şöyle dursun
so adv. denli
so far as adv. bir dereceye kadar
as so adv. nasıl öyle
just so adv. çok dikkatli bir şekilde
so to say adv. tabiri caizse
so adv. demek ki
or so adv. civarında
every so often adv. arada sırada
thus and so adv. böylece
so long as ago (2000) adv. daha (2000)'de
so to say adv. tabir caizse
ever so adv. pek
thus and so adv. böyle
and so forth adv. vesaire
ever so often adv. sık sık
so adv. bunun sonucunda
ever so adv. böyle dahi
so adv. ondan dolayı
so adv. de (dahi anlamında)
so to say adv. adeta
so adv. o yüzden
thus and so adv. o şekilde
thus and so adv. böyle böyle
so adv. bunun üzerine
and so forth adv. falan
so far adv. belirli bir mesafe
thus and so adv. şu şekilde
as so adv. olduğu gibi
so adv. kadar
every so often adv. sık sık arada sırada
in so far as adv. şu kadar ki
so adv. bu nedenle
so adv. bu kadar
thus and so adv. öyle
just so adv. çok düzenli bir halde
so far adv. şu ana kadar
and so on adv. vb
in so far as adv. bir dereceye kadar
and so forth adv. ve benzeri
so adv. böylece
even so adv. öyle olsa bile
and so forth adv. filan
and so on adv. filan falan
and so on adv. ve saire
in so far as adv. -den dolayı
so adv. güya
thus and so adv. şöylece
so adv. yeter
and so forth adv. vesaire vesaire
and so on adv. vesaire
so far as i know adv. benim bildiğim kadar
in so far as adv. kadarıyla
so adv. şöylece
every so often adv. sık sık
so then adv. şu halde
or so adv. veya takriben
so adv. öyle
so adv. sanki
ever so adv. çok
ever so adv. öyle olsa da
and so on adv. filan
or so adv. kadar
every so often adv. ara sıra
so to speak adv. adeta
so adv. da
so adv. onun sonucunda
ever so much adv. derecesiz
so far adv. belirli bir yere kadar
so to speak adv. tabir caizse
or so adv. falan
so much adv. çok
even so adv. gene
in so many words adv. açık seçik bir şekilde
ever so adv. rağmen
ever so much adv. pek çok
even so adv. öyle olmasına rağmen
so adv. dolayısıyla
and so on adv. ve benzeri şeyler
and so on adv. falan filan
and so on adv. ve benzerleri
so many times adv. birçok defa
and so on adv. ve benzeri gibi
and so forth adv. ve saire
and so on adv. buna benzer
and so on adv. ve benzeri
and so on adv. ve diğerleri
and so forth adv. ve benzeri gibi
so adv. böyle
so adv. çok
so indeed adv. gerçekten de
by doing so adv. bunu yaparak
so much more adv. kat kat fazla
so much more adv. kat be kat
even so adv. bütün bunlara rağmen
by doing so adv. böyle yapmakla
though I say so myself adv. övünmek gibi olmasın ama
every so often adv. bazen
every so often adv. arada bir
every so often adv. zırt pırt
so to say adv. deyim yerindeyse
as so adv. -dikçe
in so far as adv. -den ötürü
so far adv. bu zamana dek
so adv. dolayısı ile
so readily adv. hemen
so readily adv. anında
so readily adv. gönülden
so readily adv. kolayca
so early adv. çok erken
just so adv. tamamen doğru
all the more so adv. daha da çok
all the more so adv. daha da büyük bir dereceye kadar
so adv. böylecene
so adv. böylelikle
so much more adv. katbekat
and so adv. ve bunun gibi
and so adv. vesaire
not so neither adv. hiçbir şekilde
not so neither adv. kat'iyen
not so neither adv. hiçbir surette
ever so adv. ziyadesiyle
more so adv. daha büyük ölçüde
more so adv. daha büyük derecede
in so far adv. derecesinde
in so far adv. ölçüsünde
so adv. (belirtilen) yöne/işe doğru
so adv. akabinde
so adv. sonradan
so adv. sonra
so adv. peşi sıra
so adv. ardından
so adv. ondan sonra
so ferforth adv. o kadar çok
so ferforth adv. bu derece
so so adv. ilgisizce
so so adv. yarım ağızla
so so adv. aldırmadan
so so adv. oldukça
so so adv. iyice
so so adv. göz ardı ederek
so-and-so adv. belirsiz şekilde
so-and-so adv. belirtilmemiş şekilde
so-so adv. ilgisizce
so-so adv. yarım ağızla
so-so adv. aldırmadan
so-so adv. oldukça
so-so adv. iyice
so-so adv. göz ardı ederek
so adv. de/da
so adv. peki
so adv. o kadar
so adv. tam
so adv. yani?
so adv. neyse
so adv. demek …
so adv. EEG!
so adv. epey
so adv. ona (katılmıyorum)
so adv. öyle (olduğunu düşünmüyorum)
so far from prep. hiç
so as to prep. için
so far from prep. hiç mi hiç
so... that prep. denli
so as prep. kadar
so as to prep. amacıyla
so far from prep. şöyle dursun
as so prep. -cek şekilde
so as to prep. -mek için
so as to prep. -mek amacıyla
so as to prep. -ecek bir şekilde
so much for prep. -e bakın
so as to prep. diye
so as to prep. üzere
so pron. buna
so pron. böyle olduğuna
so pron. tam da öylesi
so pron. söylendiği gibisi
and so conj. ve de
and so conj. o halde
so that conj. böylece
so far as conj. kadarıyla
so as conj. veçhile için ki
so much so that conj. zaten
as ... so ... conj. nasıl ... öyle ...
so as conj. için
so long as conj. sürece
so as conj. gibi suretle
and so conj. bu nedenle
just so conj. şartıyla
so that conj. için
so much so that conj. hatta o kadar ki
so that conj. o kadar ki
so much so that conj. öyle ki
so conj. ve
so conj. o kadar
and so conj. ve böylece
so conj. için
as ... so ... conj. ne kadar ... o kadar ...
and so conj. ve dahası
so that conj. diye
so that conj. ta ki
so much as conj. ne kadar çok olursa
as ... so ... conj. nitekim
as so long as conj. takdirde
in so far conj. şu kadar ki
so as conj. kadar gibi suretle
so conj. öyleki
so conj. öylesine
so conj. demek
so far as conj. -e göre
so as conj. ki
or so conj. veya şöyle
if not so conj. aksi durumda
so that conj. bu durum üzerine
so that not conj. -memesi için
so long as conj. -dikçe
so long as conj. -mek koşuluyla
so long as conj. -mek şartıyla
so that conj. -sin diye
so that not conj. -mesin diye
so that conj. -mesi için
so conj. öyle
so conj. çok
and so conj. ve bu nedenle
and so conj. ve dahası o halde
so conj. koşuluyla
so conj. şayet
so conj. eğer
so conj. ondan
so conj. (alay amaçlı) diyorsun yani
so conj. yok artık
so conj. vay arkadaş
so conj. ee?
so conj. de/da
so it seems interj. öyle gibi
so help me god interj. allah şahidim olsun
so help me interj. vallahi
so long! interj. hoşça kal!
so what? interj. ne olmuş yani
so be it interj. olsun
so far so good interj. her şey yolunda
so much the better! interj. canına minnet!
so so interj. pek iyi değil
quite so interj. tabii
so far so good interj. şimdiye kadar iyi
so long interj. hoşça kal
so much for that interj. şimdilik bu kadar yeter
so what? interj. ne çıkar
so be it interj. öyle olsun
so help me interj. ister inanın ister inanmayın
let it be so interj. öyle olsun
so, live it up interj. öyleyse yaşamana bak
so be it interj. olursa olsun
is that so interj. öyle değil mi
so what? interj. nolmuş yani?
(tell me) it isn't so interj. (öyle) olmasa gerek
like so interj. işte böyle (bir şeyin nasıl olacağını gösterirken)
so interj. haydaa
so fashion [dialect] expr. belirtilen şekilde
so fashion [dialect] expr. tam da o düzende
so much expr. falanca miktar
so much expr. diyelim ki şu miktar
so much expr. hepsi bu kadar
so much expr. tek söylenebilecek budur
so (significant other) abrev. sevgili
so (significant other) abrev. eş
so (significant other) abrev. hayat arkadaşı
so. abrev. güney
so. abrev. güneye ait
so. abrev. güneyli
Phrases
if I do say so n. ayıptır söylemesi
not so much (something) as (something else) adv. (bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
not so much something as something adv. (bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
not so much (something) as (something else) adv. (bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
not so much something as something adv. (bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
not so much (something) as (something else) adv. (bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
not so much something as something adv. (bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
so much as adv. bile
as it so happens expr. şansı varmış
without so much as (doing) (something) expr. kurallara dikkat etmeden
without so much as expr. kurallara dikkat etmeden
without so much as something/as doing something expr. kurallara dikkat etmeden
not so much as something/as doing something expr. kurallara dikkat etmeden
as it so happens expr. şansı yaver gitti
without so much as (doing) (something) expr. bile demeden/yapmadan
without so much as expr. bile demeden/yapmadan
without so much as something/as doing something expr. bile demeden/yapmadan
not so much as something/as doing something expr. bile demeden/yapmadan
as it so happens expr. şansına
as it so happens expr. tesadüfen
as it so happens expr. şans/rastlantı eseri/bu ya
in so many words expr. açıkça
so much the more expr. bahusus ki
so many expr. bu kadar
as so long as expr. boyunca
without my say so expr. ben söylemedikçe
if so expr. bari
so on expr. buna benzer
without his father’s say-so expr. babasının izni olmadan
without my say so expr. ben demedikçe
if I may say so expr. deyim yerindeyse
so much time expr. çok fazla zaman
one day in the not-so-distant future expr. çok da uzak olmayan bir zamanda
so it means that expr. demek oluyor ki
thus and so expr. filan filan
if it be so expr. hadi öyle diyelim
if you haven't done so yet expr. henüz yapmadıysanız
so on expr. falan filan
nothing is so firmly believed as what we least know expr. en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir
in so many words expr. harfi harfine
if this be so expr. eğer bu böyle ise
if you haven't already done so expr. henüz yapmadıysanız
if I may be so bold expr. haddimi aşmak istemem ama
we were so close not any more than anyone else expr. hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
none more so than expr. en çok da
none more so than expr. en fazla da
if it be so expr. hadi oldu diyelim
if I may be so bold expr. haddimi aşmak istemiyorum ama
if so expr. eğer öyleyse
for the bible tells me so expr. incilin bize aktardığına göre
as within so without expr. içimiz neyse dışımız da o
even so expr. olsa bile
that being so expr. öyle olan
in so much that expr. o dereceye kadar
so/that much expr. o denli
I love her so much that expr. onu o kadar seviyorum ki
in so much that expr. o kadar ki
if so expr. öyle olsaydı
if fate so decrees expr. kısmetse
so much so that expr. o dereceye ki
even more so expr. olsa olsa (en çoğu)
even so expr. olsa dahi
i'm so out of practice expr. oynamayalı o kadar çok oldu ki
so much the more expr. özellikle
so much the more expr. özellikle de
I love him so much that expr. onu o kadar seviyorum ki
ever so easy expr. o denli kolay ki
it's so hard to leave you expr. senden ayrılmak o kadar zor ki
the best-so-far expr. şu ana kadar en iyisi
it just so happens that expr. şu işe bak ki
so many expr. pekçok
so far so good expr. şu ana kadar iyi
circumstances so demand expr. şartlar öyle gerektiriyor
so much so that expr. şöyle ki
just so as to expr. sırf ... olsun diye
it just so happens that expr. tesadüfe bakın ki
so far in the history expr. tarihte şimdiye kadar
it just so happens that expr. tesadüfe bak ki
so on and so forth expr. vesaire (vs.)
I am afraid so that expr. yazık ki
in so many words expr. uzun uzadıya
so (something) it isn't true expr. o kadar … ki doğru olamaz