soul - Turkish English Dictionary
History

soul

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "soul" in Turkish English Dictionary : 20 result(s)

English Turkish
Common Usage
soul n. ruh
General
soul n. kimse
soul n. kök
soul n. canlılık
soul n. hissiyat
soul n. maneviyat
soul n. içtenlik
soul n. şahıs
soul n. gönül
soul n. tin
soul n. kişi
soul n. nefes
soul n. nüve
soul n. gerçek duygu
soul n. öz
soul n. temel
soul n. ruh
soul n. can
Psychology
soul n. ruh
Music
soul n. afro-amerikalıların yarattığı bir müzik türü

Meanings of "soul" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
Music
soul soul music n.

Meanings of "soul" with other terms in English Turkish Dictionary : 310 result(s)

English Turkish
General
transmigration of the soul n. ruh göçü
soul mates n. birbirleri için yaratılmış çift
transmigration of the soul n. ölümden sonra ruhun bir bedenden başka bir bedene göç etmesi
human soul n. nefis
soul mate n. ruh eşi
human soul n. nefs
soul mate n. ruh ikizi
soul-searching n. iç değerlendirme
soul-searching n. kendini motive eden şeyleri gözden geçirme
immortal soul n. ölümsüz ruh
lost soul n. kayıp ruh
twin soul n. ruh ikizi
soul retrieval n. ruhun geri getirilmesi
soul retrieval n. ruhun kayıp parçalarının şaman tarafından bulunup bedene geri üflenmesi
soul patch n. cücük sakal
soul case n. beden
soul case n. vücut
anam cara (soul friend) (an old gaelic word) n. ruh arkadaşı
free soul n. özgür ruh
disciplining the soul n. nefis terbiyesi
heart and soul n. öz
heart and soul n. hayati kısım
soul music n. afro-amerikalıların yarattığı bir müzik türü
dead soul n. ölü kimse
dead soul n. ölmüş kimse
stick heart and soul v. dört elle sarılmak
bare one's soul v. içini açmak
bare one's soul v. içini dökmek
put one's heart and soul in doing something v. canla başla çalışmak
find one’s soul mate v. ruh eşini bulmak
find one’s soul mate v. ruh ikizini bulmak
poor soul adj. acınacak halde
soul-destroying adj. sıkıcı
soul-destroying adj. can sıkıcı
soul-destroying adj. monoton
soul-destroying adj. tekdüze
soul-searching adj. vicdan muhasebesi yapan
soul-shattering adj. iç parçalayan/sızlatan/burkan
soul-shattering adj. derin iz bırakan
soul-shattering adj. yürekleri burkan/parçalayan
soul-stirring adj. heyecan veren ama hoş olmayan (duygu)
soul-benumbing adj. ruhu uyuşturan
body and soul adv. bütün varlığıyla
heart and soul adv. tamamen
heart and soul adv. seve seve
body and soul adv. canla başla
heart and soul adv. canı gönülden
with heart and soul adv. canla başla
poor soul interj. zavallı
bless my soul! interj. şaşkınlık belirten bir ünlem
bless my soul! interj. üstüme iyilik sağlık!
bless my soul! interj. aman tanrım!
god bless my soul! interj. şaşkınlık belirten bir ünlem
Phrases
the soul of discretion n. sır küpü
with all my soul expr. bütün kalbimle
with all one's heart and soul expr. canı gönülden
with all my soul expr. candan
the eyes are the mirrors of the soul expr. gözler ruhun aynasıdır
not a single soul expr. kimsecik
not a soul expr. kimsecik
al-fatiha for the soul expr. ruhuna fatiha
the eyes are the windows of the soul expr. gözler ruhun aynasıdır
the eyes are the windows of the soul expr. gözler ruhu yansıtır
Proverb
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v. ruh hastalıkları bedensel hastalıklardan daha tehlikelidir
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v. ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha acı vericidir
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v. ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha zordur
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v. ruhsal acı bedensel acıdan daha zordur/tehlikelidir
music heals the soul müzik ruhun gıdasıdır
brevity is the soul of wit sözün kısası makbüldür
punctuality is the soul of business dakiklik işin (iş yapmanın/ çalışmanın) ruhudur (can alıcı noktasıdır)
the eyes are the windows of the soul gözler ruhun/kalbin aynasıdır
confession is good for the soul itiraf et rahatla/kurtul
Colloquial
soul brother n. (siyahiler için) diğerlerini koruyan/kollayan siyahi erkek
soul brother n. ağabey/baba gibi siyahi erkek/adam
soul brother n. (siyahiler için) ağabeylik/babalık yapan erkek/adam
soul brother n. ağabey/baba gibi davranan erkek/adam
soul brother n. (siyahiler için) can dostu
soul kiss n. fransız öpücüğü
soul kiss n. diller dokundurarak yapılan tutkulu öpüşme
soul kiss n. ateşli öpücük
sell one's soul to the devil v. ruhunu şeytana satmak
soul kiss v. fransız öpücüğü vermek
soul kiss v. ateşli öpüşmek
soul kiss v. yiyişmek
soul kiss v. tutkulu bir şekilde öpüşmek
soul kiss v. dilini kullanarak öpüşmek
god rest one's soul expr. allah rahmet eylesin
every living soul expr. herkes
god rest his soul expr. huzur içinde yatsın
god rest one's soul expr. nur içine yatsın
god rest her soul expr. ruhu şad olsun
(god) rest his/her soul expr. ruhu şad olsun
(god) rest his/her soul expr. huzur içinde yatsın
(god) rest his/her soul expr. allah rahmet eylesin
(god) rest his/her soul expr. nur içinde yatsın
(god) rest their soul expr. ruhları şad olsun
(god) rest their soul expr. huzur içinde yatsınlar
(god) rest their soul expr. nur içinde yatsınlar
god rest soul expr. allah rahmet eylesin
god rest soul expr. huzur içinde yatsın
god rest soul expr. nur içine yatsın
god rest soul expr. ruhu şad olsun
god rest his/her soul expr. allah rahmet eylesin
god rest his/her soul expr. huzur içinde yatsın
god rest his/her soul expr. nur içine yatsın
god rest his/her soul expr. ruhu şad olsun
not a single soul exclam. kimse
not a single soul exclam. hiç kimse
not a single soul exclam. bir allah'ın kulu
Idioms
a kindred soul n. kafa dengi
lost soul n. cehennemi boylayacak olan kişi
a lost soul n. kayıp bir ruh
a kindred soul n. kafadar
lost soul n. amel defteri kabarık (olumsuz anlamda)
a lost soul n. melun kimse
lost soul n. günahları bol olan
lost soul n. melun kimse
soul sister n. afrika amerikalı zenci kız
just enough to keep body and soul together n. bir lokma bir hırka
the heart and soul of the matter n. konunun merkezi
the heart and soul of the matter n. konunun özü
the life and soul of the party n. neşe kaynağı
soul sister n. ruh kardeşi
soul brother n. siyahi
soul brother n. zenci
a living soul n. (hayattaki) bir kişi
a living soul n. (yaşayan) bir şahıs
a living soul n. (bu dünyadaki) bir kimse/insan
living soul n. (hayatta olan) kişi
living soul n. (bu dünyadaki) bir kimse/insan
living soul n. (yaşayan) bir şahıs
the soul of (something) n. (bir şey) timsali/emsali
the soul of (something) n. tam bir (bir şey) örneği
the soul of (something) n. (bir şeyin) mükemmel/harika/kusursuz bir örneği
thirsty soul n. susamış kimse
thirsty soul n. bir şeyler içmek isteyen kimse
be the soul of (something) v. timsali/emsali olmak/oluşturmak
be the soul of (something) v. (dert, sır, sinir) küpü olmak
be the soul of (something) v. (bir meselenin) can damarı olmak
be the soul of something v. timsali/örneği/emsali olmak/oluşturmak
search your heart/soul/conscience v. iyice bir düşünmek
search your heart/soul/conscience v. vicdanını yoklamak
search your heart/soul/conscience v. kendine bir sormak
search your heart/soul/conscience v. kendine gerçekten ne istediğini sormak
search your heart/soul/conscience v. yüreğinden geçenlerini tartmak
search your heart/soul/conscience v. enine boyuna düşünmek
search your heart/soul/conscience v. gerçekten ne hissettiğini düşünmek
search your heart/soul/conscience v. vicdan muhasebesi yapmak
search your heart/soul/conscience v. yapıp ettiklerini tartmak
work (one's) soul case out v. bedenen yoruluncaya kadar çalışmak
work (one's) soul case out v. canı çıkıncaya kadar çalışmak
work (one's) soul case out v. ayakta duramayıncaya kadar iş yapmak
work the soul case out of v. (birini) strese sokmak
be the soul of discretion v. ağzı sıkı olmak
pour out one's soul v. birine açılmak
bare one's soul v. birine her şeyini söylemek
bare one's soul v. birisine açılmak
bare one's soul to someone v. birisine içini dökmek
be the soul of discretion v. boşboğaz olmamak
gripe one's soul v. birine sıkıntı vermek
keep body and soul together v. biraz güçlükle yaşamını sürdürmek
bare one's soul to someone v. birisine açılmak
bare one's soul v. birine açılmak
put heart and soul into v. canla başla çalışmak
put one's heart and soul into v. canı gönülden yapmak
throw heart and soul into v. canla başla çalışmak
put one's heart and soul into v. canla başla çalışmak
put one's heart and soul into v. canı yürekten işe sarılmak
keep body and soul together v. geçinmek
put one's heart and soul into v. elinden geleni yapmak
bare one's soul v. en gizli şeylerini anlatmak
be the life and soul of the party v. girdiği herhangi bir sosyal ortamda ilgi odağı olan kimse olmak
keep body and soul together v. hayatta kalmak
pour out one's soul v. içini dökmek/boşaltmak
not be a soul in sight v. in cin top oynamak
gripe one's soul v. içini sıkmak
(there's) not a soul around v. in cin top oynamak
bare one's soul v. içini dökmek
keep body and soul together v. kıt kanaat geçinmek
be the life and soul of the party v. ortamların aranan adamı olmak
be the captain of one's soul v. kendi kaderinin mimarı olmak
not tell a (living) soul v. kimseye söylememek
can't call one's soul one's own v. kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak
be the captain of one's soul v. kendi kaderini kendi çizmek
lose one's soul v. özünden sapmak
lose one's soul v. özünü kaybetmek
bare one's soul v. kalbini açmak
be the life and soul of the party v. ortamların insanı olmak
keep body and soul together v. kıtakıt yaşamak
gripe one's soul v. ruhunu daraltmak
walk like a lost soul v. ruh gibi (amaçsızca/cansız) yürümek
lose one's soul v. ruhunu kaybetmek
nourish the soul v. ruhu beslemek
bare one's soul v. tüm sırlarını anlatmak
put your heart and soul into something/doing something v. varını yoğunu/tüm enerjisini vermek
keep body and soul together v. yiyecek parası kazanmak
can't call one's soul one's own v. (başkalarının işini yapmaktan) kendine vakit ayıramamak
keep body and soul together v. zorluklara göğüs germek
search (one's) soul v. iyice düşünüp taşınmak
search (one's) soul v. ne hissettiğini dikkatlice düşünmek
search (one's) soul v. iç sesini dinlemek
search (one's) soul v. gerçekte ne hissettiğini düşünmek
be the soul of something v. bir şeyin mükemmel/harika/kusursuz bir örneği olmak
bare soul v. içini dökmek
bare soul v. açılmak
bare soul v. kalbini açmak
bare soul v. sırlarını anlatmak
bare your soul v. içini dökmek
bare your soul v. açılmak
bare your soul v. kalbini açmak
bare your soul v. sırlarını anlatmak
can't call one's soul one's own v. başkalarına çok fazla bağımlı olmak
can't call one's soul one's own v. özgürlüğünü kaybetmiş olmak
can't call soul own v. kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak
can't call soul own v. (başkalarının işini yapmaktan) kendine vakit ayıramamak
can't call soul own v. başkalarına çok fazla bağımlı olmak
can't call soul own v. özgürlüğünü kaybetmiş olmak
can't call soul own v. ruhunu satmış olmak (?)
gripe soul v. sıkıntı vermek
gripe soul v. içini sıkmak
gripe soul v. ruhunu daraltmak
not tell a soul v. kimseye söylememek
pour (one's) soul out (to someone) v. (birine) sırlarını dökmek
pour (one's) soul out (to someone) v. (birine) içini dökmek
pour (one's) soul out (to someone) v. (birine) kalbini/ruhunu açmak
pour (one's) soul out (to someone) v. (biriyle) sırlarını paylaşmak
pour out (one's) soul (to someone) v. (birine) sırlarını dökmek
pour out (one's) soul (to someone) v. (birine) içini dökmek
pour out (one's) soul (to someone) v. (birine) kalbini/ruhunu açmak
pour out (one's) soul (to someone) v. (biriyle) sırlarını paylaşmak
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şeye) canla başla çalışmak
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şeyi) yürekten yapmak
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şey) için her şeyini vermek
put (one's) heart (and soul) into (something) v. (bir şey) için elinden geleni yapmak
sell your soul v. ruhunu satmak
soul-sucking adj. hayattan soğutan
life-ruining (soul sucking) adj. hayattan bezdiren
soul-sucking adj. yaşamdan soğutan
good for the soul adj. rahatlatıcı
good for the soul adj. ruha iyi gelen
body and soul expr. bütün varlığıyla
body and soul expr. bütün kalbiyle
body and soul expr. bütün benliğiyle
with all one's heart and soul expr. bütünüyle
with all one's heart and soul expr. canı gönülden
with all one's heart and soul expr. derinden
soul sucking expr. hayattan bezdiren
open confession is good for the soul expr. itiraf et rahatla
not a soul expr. kimsecikler yok
don't tell a soul expr. kimseye anlatma
I won't tell a soul! expr. kimseye anlatmam!
I won't tell a soul expr. kimseye söylemem!
don't tell a soul expr. kimseye söyleme
enough to keep body and soul together expr. kıt kanaat
body and soul expr. tüm benliğiyle
body and soul expr. tüm varlığıyla
with all one's heart and soul expr. tam anlamıyla
with all one's heart and soul expr. tüm kalbi ve ruhu ile
with all one's heart and soul expr. tüm gönlüyle
with all one's heart and soul expr. tüm kalbiyle
the iron enters (into) (someone's) soul expr. depresyona girmiş
the iron enters (into) (someone's) soul expr. karamsarlığa düşmüş
the iron enters (into) (someone's) soul expr. çaresizliğe/umutsuzluğa düşmüş
the iron enters (into) (someone's) soul expr. hayata küsmüş
the iron enters (into) (someone's) soul expr. ruhu yaralanmış
the iron enters (into) (someone's) soul expr. kalbine bıçak saplanmış
the iron entered into someone's soul expr. hayata küsmüş
the iron entered into someone's soul expr. eli ayağı bağlanmış
like a lost soul expr. ruh gibi (amaçsızca/cansız)
not a living soul in sight expr. yakınlarda/etrafta kimsecikler yok
not a living soul in sight expr. görünürde kimsecikler yok
not a living soul in sight expr. yakınlarda/görünürde hiç kimse yok
not a living soul in sight expr. etrafta/görünürde bir allah'ın kulu yok
Speaking
not a soul expr. bir allahın kulu yok
don't tell a soul expr. bunu kimseye anlatma
not a living soul expr. bir allah'ın kulu (yok vb)
not a living soul expr. hiç kimse
not a living soul in the house expr. evde kimsecikler yok
there was not a soul around expr. in cin top oynuyordu
there is not a soul here expr. kimsecikler yok
may god bless her soul expr. ruhu şad olsun
may god bless his soul expr. ruhu şad olsun
listen to your soul expr. ruhunu dinle
may god have mercy on your soul expr. tanrı ruhuna merhamet etsin
may god rest his/her soul expr. allah rahmet eylesin
Psychology
soul image n. ruh imajı
Religious
universal soul n. evrensel ruh
universal soul n. hinduizm'de evrene nüfuz eden ebedi ve dini ilke
Philosophy
world soul n. bazı felsefe ve dini inanç sistemlerinde fiziksel dünya ile arasında insan ruhu ve bedeni arasındaki ilişkinin aynısına sahip olduğu düşünülen bir ruhani öz
world soul n. dünyanın canlandırma gücü
Music
nu soul n. neo soul müziğinin bir diğer adı
neo-soul n. geleneksel soul müziğini diğer türlere ait unsurlarla birleştiren bir popüler müzik tarzı
latin soul n. amerika'da yaşayan latin kökenli müzisyenler tarafından icra edilmiş soul müziği çeşidi
blue-eyed soul n. blues müzikten türemiş, beyaz şarkıcıların söylediği bir soul müzik tarzı
brown-eyed soul n. latinlerin yaptığı soul müzik
retro-soul n. retro soul müzik
retro-soul n. soul müziğin zirve yaptığı dönemin ardından ortaya çıkan bir müzik türü
soul music n. soul
country-soul n. soul ve country müzik karışımı
Slang
soul patch n. dudak altındaki sakal
soul food n. köle zamanlarından kalan zencilerin mutfağı
heavy soul n. eroin
Modern Slang
aching soul n. kırık kalp
aching soul n. depresif hal
aching soul n. sıkıntılı ruh hali
aching soul n. bunalımlı/sıkıntılı hal
aching soul n. incinmiş ruh
aching soul n. sorunlu ruh hali
aching soul n. acı çeken ruh/kalp
aching soul n. dertli ruh hali