sıcak - Turkish English Dictionary
History

sıcak



Meanings of "sıcak" in English Turkish Dictionary : 33 result(s)

Turkish English
Common Usage
sıcak hot adj.
sıcak warm adj.
General
sıcak heat n.
sıcak bath n.
sıcak cozy adj.
sıcak warmer adj.
sıcak cordial adj.
sıcak warmhearted adj.
sıcak ardent adj.
sıcak friendly adj.
sıcak thermal adj.
sıcak hotter adj.
sıcak fervent adj.
sıcak sultry adj.
sıcak hot adj.
sıcak warm adj.
sıcak warm-hearted adj.
sıcak cosy adj.
sıcak approachable adj.
sıcak whot adj.
sıcak het [scotland] adj.
sıcak homy adj.
sıcak mirchi [hinglish] adj.
sıcak molten adj.
Idioms
sıcak sweetness and light n.
sıcak free and easy adj.
sıcak hail-fellow-well-met adj.
sıcak all sweetness and light expr.
Technical
sıcak hot adj.
sıcak warm adj.
Automotive
sıcak hot adj.
Meteorology
sıcak warm adj.
Archaic
sıcak calid adj.

Meanings of "sıcak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
sıcak çikolata hot chocolate n.
sıcak tutan warm adj.
General
sıcak kaynarca thermal spring n.
aşırı sıcak gün scorcher n.
sıcak buhar livesteam n.
mısır'da mart, nisan ve mayıs aylarında görülen sıkıntılı ve sıcak güney veya güneydoğu rüzgarı khamsin n.
sıcak hava ve gaz karışımlı balon rozier n.
çok sıcak bir yer furnace n.
sıcak bir karşılama a warm welcome n.
sıcak su torbası hot water bag n.
sıcak kaplıca hot spring n.
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (yer) takeaway n.
sıcak hava kütlesi warm front n.
sıcak su kaynağı geyser n.
sıcak kalplilik heartiness n.
sıcak çikolata hot chocolate n.
sahra çölü'nden akdeniz'e esen sıcak ve kuru yel scirocco n.
çok sıcak gün broiler n.
sıcak kuşak the torrid zone n.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan takeaway n.
sıcak çarpması heat stroke n.
sıcak ve boğucu olma mugginess n.
sıcak kompres stupe n.
sıcak bölge torrid zone n.
sıcak su fıskiyesi geyser n.
sıcak ilgi warm interest n.
yazın en sıcak günleri dog days n.
sıcak karşılama a warm reception n.
sıcak kaplıcalar hot springs n.
sıcak dalgası hot wave n.
sıcak su ile süt ve şeker karışımı bir içecek cambric tea n.
bir tür sıcak içki toddy n.
sıcak su torbası hot water bottle n.
üstüne sıcak kek konulan çubuklu altlık cake rack n.
pasifik okyanusu'nda, atlas okyanusu'ndaki gulf stream'e eşdeğer bir sıcak su akıntısı japan current n.
tedavi edici sıcak su therapeutic use hot water n.
sıcak dalgası heat wave n.
sıcak hava balonu hot air balloon n.
meksika körfezi'nden kuzey atlantiğe uzanan sıcak su akıntısı gulf stream n.
sıcak hava dalgası heat wave n.
sıcak karşılama hearty welcome n.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) takeaway n.
orta doğu'da sıcak kahve bardağının altına konulan metal altlık zarf n.
sıcak temas hot encounter n.
sıcak temas close contact n.
sıcak takip hot pursuit n.
sıcak bir ekmek a hot bread n.
sıcak ekmek hot bread n.
sıcak etkisiyle erime pyrolysis n.
sıcak satış hot sale n.
sıcak iklim hot climate n.
sıcak içecek hot drink n.
sıcak su tesisatı hot water installation n.
sıcak gelişme news flash n.
sıcak çatışma close combat n.
ev sıcak suyu domestic hot water n.
sıcak su sağlama hot-water supply n.
sıcak pres hot-press n.
sıcak su ile ısıtma hot-water heating n.
sıcak su torbası hot-water bottle n.
sıcak çarpması heat-stroke n.
sıcak hizmet service-friendliness n.
paketlenmiş olarak hazırlanan (sıcak yemek) take-out n.
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (dükkan) take-out n.
sıcak hava hot air n.
sıcak sera hothouse n.
sıcak su hot water n.
kayalık dağları'nın doğusunda esen sıcak ve kuru rüzgar chinook n.
kayalık dağları'nın batısında esen sıcak ve nemli güney rüzgarı chinook n.
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi tlc (tender loving care) n.
(çocuğun ihtiyaç duyduğu) sıcak ilgi tender loving care n.
tedavi amacıyla kullanılan şarap veya bira ile kestirilmiş baharatlı sıcak süt posset n.
sıcak tartışma spat n.
kavurucu sıcak broiling hot n.
sıcak kucaklama warm hug n.
sıcak hava hot spell n.
sıcak dolap hot cupboard n.
ateş veya sıcak taşların üzerinde çıplak/yalın ayak yürüme firewalking n.
yazın en sıcak günleri the hottest days of the summer n.
sıcak gündem maddesi hot topic n.
sıcak gündem hot agenda n.
sıcak havlu warm towel n.
sıcak iklim warm climate n.
kavurucu sıcak scorching heat n.
sıcak ve kuru çöller hot and dry deserts n.
sıcak ve kuru çöller hot dry deserts n.
sıcak/yüksek ısı hot temperature n.
sıcak gelişme latest development n.
sıcak gelişme breaking news n.
sıcak karşılama welcome n.
sıcak karşılama warm welcome n.
sıcak karşılama warm reception n.
bir su bardağı sıcak su a glass of hot water n.
bir bardak sıcak su a glass of hot water n.
sıcak sülfür kaynağı hot sulphur spring n.
sıcak basması aura n.
en sıcak yaz günleri dog days n.
kullanma sıcak suyu domestic hot water n.
sıcak kaynak suyu onsen (japanese) n.
sıcak yemek hot meal n.
sıcak ilişki warm relationship n.
evlerde kullanılan sıcak su domestic hot water n.
sıcak bir gülümseme a warm smile n.
sıcak temmuz günü hot july day n.
sıcak hava balonu yolculuğu hot air balloon ride n.
sıcak aile ortamı warm family environment n.
sıcak aile ortamı warm family atmosphere n.
sıcak kalpler warm hearts n.
antik roma hamamında sıcak bölüm cella caldaria n.
antik roma hamamında sıcak bölüm caldarium n.
antik roma hamamında sıcak bölüm cella coctilium n.
boğucu sıcak stifling heat n.
sıcak karşılama accoil n.
sıcak süt ile kahve karışımı café au lait [french] n.
sıcak süt ile kahve karışımı cafeaulait n.
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan take-away n.
sıcak kül aizle n.
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı temperate n.
sıcak dedikodu hot gossip n.
günün en sıcak anı the heat of the day n.
sıcak yer the warm [brit] n.
sıcak su torbası thermophore n.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos® n.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos bottle n.
sıcak veya soğuk sıvıların sıcaklıklarını koruyan vakumlu şişe thermos flask n.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf koozie n.
bardağı soğuk/sıcak tutan kılıf stubby holder n.
kavurucu sıcak ardor n.
kavurucu sıcak ardour n.
sıcak köz miktarı easle n.
sıcak su kesesi hot–water bag n.
volümü artıp azalan müzik ile oynanan sıcak-soğuk oyunu magic music n.
sıcak merhaba warm hello n.
eskiden kahveyi sıcak tutmak için kullanılan kap biggin n.
alevin etrafında sıcak gaz bulunan bölge mantle n.
sosyal hizmetler bölümü veya gönüllü kuruluşlar tarafından işletilen, yaşlı veya evden çıkamayan insanlara sıcak yemek götüren bir hizmet programı meals on wheels [uk] n.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara medicine lodge n.
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara sweathouse n.
çok sıcak yer hell n.
çok sıcak yanan ateş hellfire n.
tadının çıkması için sıcak suda bekletmek brew n.
yazın en sıcak zamanı high summer n.
sıcak mutfak aletlerini tutmak için kullanılan kalın bez holder n.
bir şeyi sıcak tutan kumaş holder n.
sıcak şey hot n.
sıcak ve soğuk suyu karıştıran musluk mixing faucet n.
sıcak karşılama glad hand n.
espresso makinesinde sıcak suyun portafiltreye döküldüğü bölümü group n.
sıcak sezon heat n.
sıcak mevsim heat n.
sıcak basması heat n.
ocağın yanında yemekleri, suyu sıcak tutmaya yarayan raf hob n.
mevcut olandan daha sıcak ve daha kuru iklimli dönem optimum n.
sıcak fırın hot oven n.
sıcak hava balonu inflatable n.
gelen sıcak havayı dağıtmak için saç kurutma makinesine takılan aparat diffuser n.
sıcak para dollar n.
sıcak ambalaj pack n.
sıcak torba pack n.
sıcak-soğuk torbası cleaver [dialect] n.
sıcak su banyosu scald [dialect] n.
sıcak su çözeltisi scald [dialect] n.
sıcak suda deri veya post yumuşatan kimse dampener n.
rahat ve sıcak sığınak cocoon n.
temmuz başından eylül başına kadar yazın en sıcak günlerinin yaşandığı zaman aralığı dog days n.
çok sıcak yaz günü dog day n.
sıcak hava balonu fire balloon n.
sıcak kömürlerin yerleştirildiği ızgara firepan n.
sıcak temas osculation n.
baharatlı sıcak içecek plottie n.
sıcak ve kuru bir rüzgar çeşidi siroc n.
kışın daha sıcak bölgeye giden kimse snowbird n.
sıcak havuz stew [obsolete] n.
sıcak küvet stew [obsolete] n.
kışları sıcak yerlere seyahat eden kimse sunseeker n.
sıcak basmak be hot v.
sıcak kompres yapmak stupe v.
sıcak bir sıvıyı karıştırarak soğutmak keel v.
sıcak tutmak keep warm v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome someone with open arms v.
sıcak basmak swelter v.
sıcak yemek eat hot v.
sıcak basmak feel hot suddenly v.
kavurmak (soğuk/sıcak bitkiyi) blast v.
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak lead a comfortable life v.
sıcak basmak stew v.
sıcak kompres yapmak foment v.
sıcak temas sağlamak establish close contact v.
biri ile sıcak temas sağlamak establish close contact with someone v.
sıcak köpük banyosu yapmak take a hot bubble bath v.
sıcak basmak feel uncomfortably warm v.
sıcak basmak feel warm v.
sıcak basmak feel hot v.
sıcak davranmak act warmly v.
sıcak davranmak behave warmly v.
sıcak olmak be warm v.
sıcak olmak become hot v.
sıcak olmak be hot v.
sıcak karşılamak greet warmly v.
sıcak karşılamak welcome warmly v.
sıcak bakmak lean to v.
sıcak bakmak lean towards something v.
sıcak bakmak lean towards v.
sıcak bakmak lean toward v.
sıcak duş almak take a hot shower v.
sıcak duş almak have a hot shower v.
(alınan karara vb) sıcak yaklaşmak agree with v.
sıcak bir şeyler içmek drink something hot v.
sıcak birşeyler içmek drink something hot v.
sıcak çikolata yapmak make a hot chocolate v.
birini sıcak ve samimi biçimde karşılamak give someone a warm welcome v.
sıcak tutmak stay warm v.
kendini sıcak tutmak stay warm v.
daha sıcak ya da soğuk yapmak attemper v.
sıcak bir renkle parlamak bloom v.
(çiçek) sıcak ve hoş bir renkte olmak blush v.
(hava) aşırı sıcak olmak boil v.
sıcak hissi vermek broil v.
sıcak görünmek broil v.
(birini) sıcak karşılamak glad hand v.
sıcak suya bastırmak decoct v.
sıcak çatışmaya girmek grapple v.
tahtasındaki içkileri çıkarmak için içki fıçısını sıcak suya yatırmak grog v.
daha rahat ve sıcak bir hale getirmek cozy (up) v.
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması draw v.
(tüyü) özellikle sıcak kuma batırarak kalem olarak kullanılmak üzere temizleyip sertleştirmek dutch v.
(sıcak şurup) kaynayarak kabarcık oluşturmak pearl v.
(sıcak havayı) konveksiyonla dolaştırmak convect v.
sıcak tutmak foster v.
arkadaşlığa sıcak bakmamak push away v.
(kısmen şekillendirilmiş camı) sıcak demir çubuğa/pipoya takmak stick up v.
sıcak bakmak approve v.
yeterince sıcak hot enough adj.
sıcak (hava) warm adj.
kanı sıcak friendly adj.
çok sıcak fervid adj.
kuru ve sıcak ortamda yaşamaya uyum sağlamış olan xerophilous adj.
çok sıcak sweltering adj.
boğucu (sıcak) sweltering adj.
sıcak katotlu hot cathoded adj.
bayıltıcı (sıcak) overpowering adj.
sıcak ve nemli sultry adj.
sıcak ve nemli (hava) sultry adj.
yüreği sıcak warm adj.
sıcak ve rutubetli muggy adj.
çok sıcak piping hot adj.
çok sıcak ardent adj.
kadar sıcak as warm as adj.
yüreği sıcak warmhearted adj.
aşırı sıcak overtemp adj.
sıcak (ocak) quick adj.
suyun sıcak ve bunaltıcı olma durumu sultry adj.
sıcak davranmayan standoffish adj.
aşırı sıcak sweltering adj.
son derece sıcak ve kurak torrid adj.
aşırı sıcak torrid adj.
sıcak tutan (giysi/battaniye vb) warm adj.
bayıltıcı (sıcak) sweltering adj.
sıcak tutan warm adj.
sıcak kanlı warm blooded adj.
çok sıcak scorching adj.
en sıcak warmest adj.
kadar sıcak as hot as adj.
sıcak (renk) warm adj.
aşırı sıcak sweltry adj.
yeterince sıcak warm enough adj.
aşırı sıcak piping hot adj.
çok sıcak boiling adj.
en sıcak hottest adj.
daha sıcak hotter adj.
çok sıcak torrid adj.
daha sıcak warmer adj.
sıcak (italyanca) grato adj.
su kabarcıkları çıkartacak kadar sıcak blistery adj.
gibi sıcak as warm as adj.
çok sıcak baking-hot adj.
kavurucu sıcak baking-hot adj.
sıcak preslenmiş hot-pressed adj.
bunaltıcı derecede sıcak blistering adj.
kaynar derecede sıcak scalding hot adj.
çok sıcak too hot adj.
fokurdatacak kadar sıcak blistery adj.
yüreği sıcak warm-hearted adj.
sıcak kanlı warm adj.
çok sıcak blazing adj.
yazın en sıcak günleri ile ilgili canicular adj.
çok rutubetli ve sıcak tropical adj.
bir şeyi veya birini aşırı sıcak tutabilen ultradry adj.
aşırı sıcak ultraheat adj.
aşırı sıcak ultrahot adj.
dokununca sıcak hissedilen hot to the touch adj.
aşırı sıcak extremely hot adj.
el değmeyecek kadar sıcak too hot to handle adj.
elle tutulamayacak kadar sıcak too hot to handle adj.
el yakacak kadar sıcak too hot to handle adj.
dokunulamayacak kadar sıcak too hot to handle adj.
(hava) çok sıcak ve kuru baking adj.
fırından yeni çıkmış gibi sıcak baking hot adj.
(şahsi ilişkide) sıcak, tanıdık ve teklifsiz matey adj.
bunaltıcı (sıcak) hot adj.
sıcak su ile ilgili hydrothermal adj.
sıcak suya ait hydrothermal adj.
aşırı sıcak burning adj.
sıcak davranmayan buttoned-up adj.
sıcak ve nemli heavy adj.
çok sıcak ignite [obsolete] adj.
sıcak ve nemli oppressive adj.
aşırı sıcak overhot adj.
son derece sıcak roasting adj.
çok sıcak roasting adj.
(yiyecek) çok sıcak ve acı incendiary adj.
aşırı derecede sıcak fervent adj.
sıcak ve nemli hot and moist adj.
kavurucu derecede sıcak fiery adj.
son derece sıcak seething adj.
mont veya ceket gerektirmeyecek kadar sıcak olan shirt-sleeve adj.
orta derecede sıcak slack adj.
çok sıcak stifling adj.
yaz gibi sıcak olan summer adj.
aşırı sıcak superhot adj.
çok sıcak superhot adj.
sıcak bakmayan unsympathetic adj.
sıcak bir şekilde warmly adv.
sıcak olarak hot adv.
sıcak olarak hotly adv.
oda çok sıcak the room is too hot expr.
sıcak su yok there is no hot water expr.
sıcak su akmıyor there is no hot water expr.
sıcak su yok there's no hot water expr.
sıcak su akmıyor there's no hot water expr.
sıcak hava wa (warm air) abrev.
sıcak ve soğuk (su) h and c (hot and cold) abrev.
sıcak ve soğuk (su) h. & c. (hot and cold) abrev.
Phrasals
belli bir şekilde (sıcak, soğuk vb) karşılamak greet with v.
sıcak bakmak lean towards v.
birine/bir şeye sıcak bakmak incline toward someone or something v.
birine çok cana yakın/sıcak davranmak buddy up to someone v.
sıcak yaklaşmak cotton up v.
sıcak olmak heat up v.
'-e sıcak bakmak incline toward v.
(birine/bir şeye) olumlu/sıcak bakmak lean toward (someone or something) v.
yapmaya olumlu/sıcak bakmak lean toward doing v.
Phrases
yazları kurak ve sıcak kışları ılık ve yağışlı dry and hot in summers warm and rainy in winters n.
yazları kurak ve sıcak kışları soğuk ve kar yağışlı dry and hot in summers cold and snowy in winters n.
(sıcak camı) üfleme borusundan düşürmek crack off v.
(bir şeyin) en sıcak zamanında in the heat of (something) expr.
Proverb
mart soğuk başlar ama sıcak biter march comes in like a lion and goes out like a lamb
eli soğuk olanın kalbi sıcak olur cold hands warm heart
mart soğuk başlar ama sıcak biter in like a lion, out like a lamb
Colloquial
hamam gibi sıcak yer turkish bath n.
sıcak ev ortamı cosy home environment n.
sıcak ev ortamı cozy home atmosphere n.
sıcak ev ortamı cozy home environment n.
sıcak ev ortamı warm home environment n.
sıcak karşılama cordial welcome n.
yazın en sıcak günleri dog days of summer n.
çok sıcak/güneşli bir gün sizzler n.
kavurucu sıcak scorching hot n.
yakıcı sıcak scorching hot n.
aşırı sıcak scorching hot n.
düşünebileceğinden daha (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out v.
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out v.
son derece (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out v.
yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak be ill-disposed to doing v.
daha sıcak ve samimi göstermek cozy v.
çok sıcak olmak sizzle v.
çok sıcak piping hot adj.
-e sıcak bakmayan down on adj.
birine/bir şeye sıcak bakmayan down on someone or something adj.
bugün hava çok sıcak today it is very hot expr.
bugün çok sıcak today it is very hot expr.
sıcak haber this just in expr.
çok sıcak değil mi? hot enough for you? exclam.
yeterince sıcak mı? hot enough for you? exclam.
yeterince sıcak değil mi? hot enough for you? exclam.
Idioms
güneş kadar sıcak as hot as the sun n.
yazın en sıcak günleri the dog days n.
sıcak karşılama welcoming mat n.
ne çok sıcak ne çok soğuk (one's) comfort zone n.
sıcak hat a hot line (to somebody) n.
genellikle 3 temmuzla 11 ağustos arasında yaşanan yazın en sıcak akşamüstü dog day afternoon n.
yazın en sıcak akşamüstü dog day afternoon n.
sıcak yaklaşmak human touch n.
sıcak ilgi tender love and care n.
sıcak kalp warm heart n.
eli sıcak olmak have a hot hand v.
bir şeyi yapmaya sıcak bakmamak/isteksiz olmak ill-disposed to doing something v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak welcome somebody with open arms v.
bir şeye [pek] sıcak bakmamak/yaklaşmamak not take kindly to something v.
birini sıcak karşılamak give someone the glad hand v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet with open arms v.
bir şeyi sıcak karşılamamak not take kindly to something v.
birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet somebody with open arms v.
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak davranmak be as nice as pie v.
sıcak davranmak be all sweetness and light v.
sıcak karşılamak give the glad hand v.
sıcak bakmak open up to something v.
(birisiyle) sıcak bir ilişki kurmak cut ice with (someone) v.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for one) v.
sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) v.
sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) v.
sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) v.
elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak be spoon-fed v.
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak look kindly upon (someone or something) v.
birine/bir şeye sıcak bakmak look kindly on somebody/something v.
birine/bir şeye sıcak bakmak look kindly upon somebody/something v.
(birine/bir şeye) sıcak bakmak/yaklaşmak look kindly on (someone or something) v.
sıcak davranmakla soğuk davranmak arasında gidip gelmek be hot and cold v.
(birinin) elini sıcak sudan soğuk suya sokturmamak give (one) an easy ride v.
(yapmacık/göstermelik şekilde) sıcak karşılanmak get the glad hand v.
(birini) sıcak karşılamak give (one) the glad hand v.
birine kibar/sıcak davranmak give someone the time of day v.
(birini/bir şeyi) birini çok sıcak bir şekilde karşılamak greet (someone or something) with open arms v.
(birini) sıcak karşılamak lay out the welcome mat (for somebody) [us] v.
(birini) sıcak karşılamak put out the welcome mat (for somebody) [us] v.
(birini) sıcak karşılamak roll out the welcome mat (for somebody) [us] v.
birini/bir şeyi sıcak karşılamamak not take kindly to somebody/something v.
birine/bir şeye sıcak bakmamak/yaklaşmamak not take kindly to somebody/something v.
(bir şeyi) sıcak karşılamak receive (something) with open arms v.
sıcak bakmak take kindly to v.
çok sıcak (yemek) piping hot adj.
çok sıcak hotter than a two-dollar pistol adj.
el değmeyecek kadar sıcak hotter than a two-dollar pistol adj.
el yakacak kadar sıcak hotter than a two-dollar pistol adj.
çok sıcak hot as fire adj.
cehennem gibi sıcak hot as fire adj.
çok sıcak hot as hell adj.
cehennem gibi sıcak hot as hell adj.
şaşırtıcı derecede dostane/sıcak nice as pie adj.
sıcak ve rahat warm as toast adj.
aşırı sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
bağrında (ailesinin vb) sıcak kollarında in the bosom of somebody expr.
cehennem gibi sıcak as hot as blazes expr.
cehennem kadar sıcak as hot as blazes expr.
cehennem gibi sıcak hot as blazes expr.
cehennem kadar sıcak hot as blazes expr.
cehennem gibi sıcak as hot as hades expr.
cehennem kadar sıcak as hot as hades expr.
cehennem gibi sıcak hot as hades expr.
cehennem kadar sıcak hot as hades expr.
cehennem gibi sıcak hot as highway blacktop expr.
cehennem kadar sıcak hot as highway blacktop expr.
cehennem gibi sıcak as hot as highway blacktop expr.
cehennem kadar sıcak as hot as highway blacktop expr.
çok ama çok sıcak boiling hot expr.
çok sıcak like the black hole of calcutta expr.
cehennem gibi sıcak as hot as hell expr.
cehennem kadar sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
çok sıcak as hot as fire expr.
çok sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
çok sıcak as hot as hell expr.
cehennem gibi sıcak hot enough to burn a polar bear's butt expr.
olabildiğince/son derece sıcak as hot as all get out expr.
kavurucu sıcak as hot as highway blacktop expr.
yakıcı sıcak as hot as highway blacktop expr.
bir sıcak bir soğuk hot and cold expr.
(birinin/bir şeyin) sıcak, güvenli, rahat kollarında in the bosom of (someone or something) expr.
bir şeyin sıcak, güvenli, rahat kollarında in the bosom of something expr.
'-in en sıcak zamanında/anında in the heat of expr.
Speaking
kendini sıcak tut stay warm interj.
bugün hava sıcak it is hot today expr.
burası sıcak it is hot here expr.
burası güneşli ve sıcak it's sunny and hot here expr.
burada hava çok sıcak it's so hot here expr.
burada hava çok sıcak it's very hot here expr.
burası çok sıcak pencereyi açar mısın? it's too hot in here can you open the window? expr.
bugün hava sıcak değil it's not hot today expr.
burası her zaman böyle sıcak mı olur? is it always this hot in here? expr.
burası her zaman böyle sıcak mıdır? is it always this hot in here? expr.
dışarısı çok sıcak it's very hot outside expr.
çok sıcak bir gündü it was a very hot day expr.
çok sıcak bir öğleden sonraydı it was a very hot afternoon expr.
dışarısı çok sıcak it's so hot outside expr.
hep bu kadar sıcak mıdır burası? is it always this hot here? expr.
hep bu kadar sıcak mı burası? is it always this hot here? expr.
hava çok sıcak the weather is too hot expr.
hava sıcak mı? is the weather hot? expr.
odan çok sıcak your room is very hot expr.
sıcak karşılaman için teşekkür ederim thanks for your warm welcome expr.
sıcak tut stay warm expr.
vücudunu sıcak tutmalısın you have to keep your body warm expr.
vücudunu sıcak tutmalısın you should keep your body warm expr.
vücudunuzu sıcak tutun keep your body warm expr.
vücudunu sıcak tut keep your body warm expr.
vücudunuzu sıcak tutunuz keep your body warm expr.
çok sıcak değil mi? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince sıcak mı? (is it) hot enough for you? expr.
yeterince sıcak değil mi? (is it) hot enough for you? expr.
boğazını sıcak tut keep your throat warm expr.
Trade/Economic
sıcak çalışma izni hot work permit n.
sıcak masa hot desk n.
sıcak sermaye capital inflow n.
sıcak para akışı hot money flow n.
sıcak çalışma müsaadesi hot work permit n.
sıcak para hot money n.
sıcak yiyecek ve içecek satan seyyar minibüs pie cart [new zealand] n.
Law
sıcak takip hot pursuit n.
Politics
rusların sıcak denizlere inme hayali russian/soviet desire to gain access to the warm waters n.
sıcak çatışma hot conflict n.
sıcak takip hot pursuit n.