tek başına - Turkish English Dictionary
History

tek başına



Meanings of "tek başına" in English Turkish Dictionary : 57 result(s)

Turkish English
General
tek başına sequestered adj.
tek başına unattended adj.
tek başına solitary adj.
tek başına unaccompanied adj.
tek başına unaided adj.
tek başına single-handed adj.
tek başına unescorted adj.
tek başına umbratile adj.
tek başına unconvoyed adj.
tek başına untogether adj.
tek başına lonely adj.
tek başına heremitical adj.
tek başına insociate [obsolete] adj.
tek başına solitaire adj.
tek başına solitaire adj.
tek başına stag adj.
tek başına on one's own adv.
tek başına solo adv.
tek başına by oneself adv.
tek başına separately adv.
tek başına on one's tod adv.
tek başına singly adv.
tek başına alone adv.
tek başına by yourself adv.
tek başına single-handedly adv.
tek başına per se adv.
tek başına unaidedly adv.
tek başına unassistedly adv.
tek başına untogether adv.
tek başına by one's self adv.
tek başına single adv.
tek başına unto prep.
tek başına herself pron.
tek başına hisself [dialect] [us] pron.
tek başına his lane expr.
Colloquial
tek başına uncompanioned adj.
tek başına by himself expr.
tek başına on one's own expr.
tek başına by herself expr.
tek başına high and dry expr.
tek başına to oneself expr.
Idioms
tek başına off one's own bat expr.
tek başına by oneself expr.
tek başına by (oneself) expr.
tek başına (all) by yourself expr.
tek başına on own expr.
tek başına on own hook expr.
Law
tek başına singly adv.
Technical
tek başına alone adj.
tek başına stand-alone adj.
tek başına basic adj.
Computer
tek başına standalone adj.
Telecom
tek başına stand-alone adj.
Literature
tek başına uncompanioned adj.
Archaic
tek başına uncompanied adj.
tek başına separate adj.
tek başına sequestrate adj.

Meanings of "tek başına" with other terms in English Turkish Dictionary : 217 result(s)

Turkish English
General
tek başına yapılan uçuş solo flight n.
kral yönetimde olmaksızın tek başına egemen olan kraliçe queen regnant n.
tek başına çalışan girişimci solopreneur n.
bekar ve tek başına yaşayan kız bach girl n.
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara a means of identification n.
tek başına olan şey untogether n.
ıssız adada tek başına bırakılan kimse maroon n.
işlerini tek başına yürüten kimse lone hand n.
bir kişiyi bir yerde, özellikle de bir adada tek başına bırakmak maroon v.
tek başına iktidar olmak come to power alone v.
tek başına iktidar olmak come to power without the support of a coalition partner v.
tek başına olmak be alone v.
tek başına olmak be on one's own v.
tek başına büyütmek raise someone single-handedly v.
tek başına seyahat etmek travel alone v.
tek başına gezmek travel alone v.
bir kişiyi ıssız bir adada tek başına bırakmak maroon someone on an island v.
tek başına yaşamak live by oneself v.
tek başına yaşamak live alone v.
eve tek başına yürümek walk home alone v.
tek başına kalmak be left alone v.
(başarı, süreklilik vb.) tek başına sırtlanmak carry v.
tek başına idare etmek fend v.
(yiyeceğin, içeceğin) tamamını tek başına veya başkalarıyla birlikte almak partake v.
tek başına kalmış isolated adj.
tek başına yapılan single-handed adj.
tek başına uygulanan self-executing adj.
tek başına en the single most adj.
tek başına olmayan adjective adj.
tek başına yaşayan elusive adj.
tek başına öğrenen self-knowing adj.
(nesne veya yapı) tek başına sabit duran self-standing adj.
tek başına gezen solivagant adj.
tek başına gezen solivagous adj.
tek başına gezen solivagant adj.
tek başına gezen solivagous adj.
tek başına olarak singlehandedly adv.
Phrasals
bir şeyi devralıp onu tek başına sürdürmek run with something v.
Phrases
karanlıkta tek başına alone in the dark expr.
Proverb
insan tek başına olursa daha çok yol alır he travels fastest who travels alone
insan tek başına olursa daha çok yol alır he travels (the) fastest who travels alone
Colloquial
tek başına iki tane avantaja sahip olan kimse twofer n.
tek başına iki tane avantaja sahip olan şey twofer n.
tek başına yaşayan yaşlı bir kadın an old lady living alone n.
tek başına içki içen kimse jimmy woodser n.
tek başına yaşamak live on one's own v.
tek başına yaşamak bach v.
tek başına bekar gibi yaşamak bach v.
tek başına bekar hayatı yaşamak bach v.
tek başına yaşamak batch it v.
tek başına bekar gibi yaşamak batch it v.
tek başına bekar hayatı yaşamak batch it v.
tek başına yaşamak bach it v.
tek başına bekar gibi yaşamak bach it v.
tek başına bekar hayatı yaşamak bach it v.
tek başına yaşamak bach it v.
tek başına bekar gibi yaşamak bach it v.
tek başına bekar hayatı yaşamak bach it v.
tek başına yaşamak batch it v.
tek başına bekar gibi yaşamak batch it v.
tek başına bekar hayatı yaşamak batch it v.
tek başına yaşamak bach v.
tek başına bekar gibi yaşamak bach v.
tek başına bekar hayatı yaşamak bach v.
tek başına yaşamak batch v.
tek başına bekar gibi yaşamak batch v.
tek başına bekar hayatı yaşamak batch v.
tek başına tüketmek bogart v.
tek başına mı? you and who else? expr.
tek başına yap da görelim you and who else? expr.
tek başına mı? you and what army? expr.
tek başına yap da görelim you and what army? expr.
tek başına mı you and whose army expr.
tek başına yap da görelim you and whose army expr.
tek başına mı? you and whose army? expr.
tek başına yap da görelim you and whose army? expr.
Idioms
tek başına hareket eden terörist lone wolf n.
tek başına hareket eden bir tetikçi lone gunman n.
tek başına geçirilen zamandan alınan keyif joy of missing out n.
bir kadının her şeyini tek başına idare ettiği iş one-woman show n.
bir kadının tek başına yazıp yönetip oynadığı tiyatro oyunu one-woman show n.
(biri/bir şey) üzerinde tek başına inisiyatif sahibi olma free hand (with someone or something) n.
tek başına kalmış bir reform destekçisi a voice in the wilderness n.
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse bed blocker n.
tek başına göğüslenen/üstlenilen sorumluluk cross to bear n.
tek başına üstlenilen/göğüslenen yük cross to bear n.
birinin tek başına göğüslemesi/üstlenmesi/altından kalkması gereken sorumluluk one's cross to bear n.
okyanusta tek başına yüzen/sörf yapan kimse shark baiter [australia] n.
tek başına yaşayan arı solitary wasp n.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına üstlenmek have a (heavy) cross to bear v.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına sırtlanmak have a (heavy) cross to bear v.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına yüklenmek have a (heavy) cross to bear v.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına üzerine almak have a (heavy) cross to bear v.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına omuzlamak have a (heavy) cross to bear v.
(ağır bir/bütün) yükü/sorumluluğu tek başına taşımak have a (heavy) cross to bear v.
tek başına yapmak go it alone v.
bütün sorumluluğu tek başına üstlenmek have (one's) cross to bear v.
bütün sorumluluğu tek başına üstlenmek have your cross to bear v.
bütün sorumluluğu tek başına üstlenmek have a (heavy) cross to bear v.
karmaşık/zor bir işe tek başına atlamak leap off the deep end v.
tek başına inisiyatif sahibi olmak get/have a free hand v.
(bir şeyi) tek başına yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) tek başına yapmak make (something) by (one's) own fair hand v.
(bir şeyi) tek başına yapmak make (something) with (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) tek başına yapmak make (something) with (one's) own fair hand v.
bir şeyi tek başına yapmak plough (one's) own furrow [uk] v.
bir şeyi tek başına halletmek plough (one's) own furrow [uk] v.
tek başına kalmak/bırakılmak be hung out to dry v.
tek başına çalışmak fly solo v.
bir konuda yalnız/tek başına olmak be in a minority of one v.
zor bir durumda tek başına bırakılmak be left in the lurch v.
tek/kendi başına olmak be on (one's) pat [australia] v.
tek/kendi başına olmak be on (one's) pat malone [australia] v.
tek başına kalmak/olmak be on (one's) tod v.
yükü/sorumluluğu tek başına üstlenmek have a cross to bear v.
yükü/sorumluluğu tek başına sırtlanmak have a cross to bear v.
yükü/sorumluluğu tek başına yüklenmek have a cross to bear v.
yükü/sorumluluğu tek başına üzerine almak have a cross to bear v.
yükü/sorumluluğu tek başına omuzlamak have a cross to bear v.
birini tek başına bırakmak leave somebody to it v.
birini tek başına yapması için bırakmak leave somebody to it v.
tek başına yaşamak live on own v.
(birini) ıssız bir adada tek başına bırakmak maroon (one) on an island v.
ıssız bir adada tek başına bırakmak maroon on an island v.
kalabalıkları içinde tek başına alone in a crowd adj.
kendi hatasının cezasını çekmesi için tek başına bırakılmış left to stew in one's own juice adj.
tek başına kalan out on a limb expr.
tek/kendi başına on (one's) pat [australia] expr.
tek/kendi başına on (one's) pat malone [australia] expr.
Speaking
bunca zamandır burada tek başına mıydın? have you been here by yourself all this time? expr.
buralarda tek başına olmamalısın you shouldn't be here alone expr.
bu şişeyi tek başına mı içtin? did you drink this bottle by yourself? expr.
bununla tek başına yüzleşmen gerekecek you're going to have to face this alone expr.
tek başına oturan sitting on his own expr.
tek başına mı geliyorsun? are you coming on your own? expr.
Trade/Economic
tek başına işletme kuran kişi sole proprietor n.
tek başına bağımsız banka unit bank n.
tek başına geçinebilen self supporting adj.
Politics
tek başına yöneten kimse monocrat n.
hükümeti tek başına kurmak form government alone v.
tek başına iktidara gelmek come to power alone v.
tek başına iktidar olmak come to power alone v.
tek başına hükümet kurmak form government alone v.
Technical
sistem tek başına seçmeli bileşen yöneticisi system stand-alone optional component manager n.
tek başına ölçülebilen direnç individually measurable resistor n.
tek başına makine stand-alone machine n.
tek başına işletme individual drive n.
iskambil oyunlarında üç veya daha fazla destenin içine konulup en üstteki kartın tek başına çekilebildiği kutu shoe n.
Computer
sayfanın tepesinde tek başına kalan satır widow line n.
sayfanın tepesinde tek başına kalan satır widow n.
sayfanın tepesinde tek başına bir satırın kalmasının engellenmesi widow control n.
sayfanın sonunda tek başına kalan satır orphan line n.
tek başına ek bileşen standalone n.
tek başına veya windows ile birlikte çalışabilen anında açılır bir işletim sistemi hyperspace® n.
Informatics
taşıyıcı başına tek kanal single channel per carrier n.
Telecom
taşıyıcı başına tek kanal single channel per carrier n.
tek başına kullanılan tahsisli denetim kanalı standalone dedicated control channel n.
tek başına maliyet stand-alone cost n.
tek başına kullanılabilen cihaz stand-alone n.
tek başına maliyet stand–alone cost n.
Construction
destek olmaksızın temeli üzerinde tek başına duran (yapı) freestanding adj.
Aeronautic
pilotun tek başına gerçekleştirdiği uçuş solo n.
(uçağı) tek başına uçurmak solo v.
tek başına yapmak solo v.
uçağı tek başına uçurmak solo v.
(uçağı) tek başına uçurmak solo v.
Marine
dalgaların tek başına hızı velocity of waves n.
(gemiyi) tek başına kullanmak single-hand v.
Medical
tek başına anne sütüyle beslenen yenidoğan exclusively breast-fed newborn infant n.
tek başına antikor yapımını uyarma niteliği taşımayan, ancak bir proteine bağlandığında bu özelliği göstererek kendisine karşı oluşan antikorla birleşebilen molekül hapten n.
Psychology
evde tek başına kalma korkusu domatophobia n.
evde tek başına kalma korkusu oikophobia n.
evde tek başına kalma korkusu eicophobia n.
Gastronomy
küçük seramik yemek kabında kaymak veya tereyağı ile tek başına pişirilmiş yumurta shirred egg n.
Chemistry
molekül başına içerdiği iki oksijen atomu başka bir elementin tek atomuna bağlı olan oksit dioxide n.
Biology
tek başına yaşayan canlı individual n.
germ katmanlarının farklılaşması sırasında orta deride görülen bağımsız ve tek başına duran hücrelerin ait olduğu bir sınıf mesamoeboid n.
tek başına yaşayan autonomous adj.
(organizma) tek başına büyüyen solitary adj.
dal veya sap üzerinde tek başına bulunan (bitki bölümü) solitary adj.
tek başına yaşayan (organizma) solitary adj.
Marine Biology
tek başına ve koloni halde polipleri olan anthozoa sınıfına mensup deniz selentereleri anthozoan n.
tek başına ve koloni halde polipleri olan anthozoa sınıfına mensup deniz selentereleri actinozoan n.
Zoology
tek başına yaşayan hayvan hermit n.
Breeding
avlanırken hem grup halinde hem tek başına kullanılan bir tilki ırkı american foxhound n.
Social Sciences
sınırlı yardımla çoğu şeyi tek başına yapmasına izin verilen çocuklar free-range kids n.
tek başına çocuk büyüten anne solo mother [new zealand] n.
Linguistics
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim categorem n.
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim categoreme n.
hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen bir ifade türü substantive n.
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen categorematic adj.
başka dillerde birden fazla çekimin gördüğü işlevi tek başına karşılayan (gramatik hal) common adj.
bir önermede tek başına duramayan syncategorematic adj.
tek başına anlam içeremeyen syncategorematic adj.
Geography
(güney afrika'da) etrafı düzlük olup tek başına duran dağ kop n.
düz bir arazide tek başına duran kireçtaşı tepesi veya kütlesi hum n.
Sport
(dağcılıkta) 3000 fitten yüksek olan ve tek başına izole şekilde bulunan zirve munro n.
Basketball
tek başına takıma bedel franchise player n.
Music
dans tek başına yapılan gösteri solo n.
(bir kilise müziği, mezmur veya ilahinin başındaki açılış cümlesini) şarkı şeklinde tek başına veya yarım koro şeklinde söylemek intone v.
Theatre
(kadın karaktere komut olarak) tek başına oyna sola adv.
Printery
sayfa başına tek kopya ile one up adv.
sayfa başına tek kopya ile one-up adv.
Latin
bilgi tek başına bir güçtür ipsa scientia potestas est expr.
Slang
her şeye tek başına koşturan anne alpha mom n.
tek başına tüm sorumluluğu alan anne alpha mom n.
her şeye tek başına koşturan anne alpha mom n.
tek başına tüm sorumluluğu alan anne alpha mom n.
tek başına çalılıkta yaşayan kimse hatter [australia] n.
henüz tek başına uçmamış pilot adayı dodo n.
tek başına kalmak lone it v.
tek başına gitmek lone it v.
tek başına yapmak lone it v.
tek başına yapılan aktivitelerle uğraşmak nerd out v.
Modern Slang
aynı ortamda birbirinden ayrı/tek başına vakit geçirme alone together n.
tek başına iyi vakit geçirme aloneliness n.
tek başına iyi vakit geçirme alonement n.