yüksek - Turkish English Dictionary
History

yüksek



Meanings of "yüksek" in English Turkish Dictionary : 49 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüksek high adj.
yüksek tall adj.
General
yüksek upland n.
yüksek lofty adj.
yüksek towering adj.
yüksek spheric adj.
yüksek supernal adj.
yüksek eminent adj.
yüksek stately adj.
yüksek stiff adj.
yüksek superordinate adj.
yüksek up adj.
yüksek grandiose adj.
yüksek exalted adj.
yüksek great adj.
yüksek superior adj.
yüksek elevated adj.
yüksek penetrating adj.
yüksek high adj.
yüksek penetrative adj.
yüksek buoyant adj.
yüksek precipitous adj.
yüksek advanced adj.
yüksek raised high adj.
yüksek inflated adj.
yüksek supreme adj.
yüksek loud adj.
yüksek dominant adj.
yüksek mountant adj.
yüksek hefty adj.
yüksek excellent adj.
yüksek haught adj.
yüksek haute adj.
yüksek heyh adj.
yüksek hi adj.
yüksek hie [scotland] adj.
yüksek hy (high) adj.
yüksek skiey adj.
yüksek skyey adj.
yüksek stickle [dialect] [uk] adj.
yüksek stiffish adj.
yüksek above adv.
yüksek excellently adv.
yüksek over prep.
yüksek acro pref.
yüksek acr- pref.
Linguistics
yüksek high adj.
Meteorology
yüksek high adj.
Music
yüksek alt adj.

Meanings of "yüksek" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüksek basınç high pressure n.
yüksek fiyat high price n.
yüksek seviyeli simülasyon high degree of simulation n.
yüksek (ses) loud adj.
yüksek sesle aloud adv.
yüksek sesle loud adv.
General
çok yüksek bina high rise building n.
yüksek topuklu pabuç high heels n.
yüksek performansla hesaplama high performance computing n.
yüksek topuklar high heels n.
yüksek eğitim ve devlet higher education and state n.
dağ kadar yüksek olmayan yer yükseltisi hill n.
yüksek ve devamlı ses peal n.
yüksek lisans öğrencisi postgraduate n.
oturulacak yüksek yer perch n.
yüksek sınıf higher rank n.
yüksek basınç alanı anticyclone n.
kalbinde veya zihninde bir kimseye yüksek yer verme enthroning n.
yüksek rütbeli papaz prelate n.
yüksek oktanlı benzin high octane gasoline n.
izin verilen en yüksek doz maximum permissible dose n.
yüksek zümre vanity fair n.
yüksek hızlı entegre devreler very high speed integrated circuits n.
yüksek rütbe high echelon n.
yüksek eğitim higher education n.
yüksek yatak platform bed n.
yüksek okul seçimi college choice n.
yüksek bir mevki eminence n.
sarp ve yüksek kayalık bluff n.
yüksek duyarlılık high fidelity n.
çok yüksek ısı white heat n.
yüksek seviye high echelon n.
yüksek tabaka fashion n.
afetin olabileceği yüksek riskli yerler high probable risk areas for disaster n.
yüksek mevki eminence n.
yüksek kazançlı high earner n.
yüksek mahkemeden verilen emir mandamus n.
yüksek seviyede yetki high echelons n.
aşırı yüksek faiz usury n.
çokkatlı yüksek bina high rise apartment n.
en yüksek nokta height n.
yüksek rütbeli subay field officer n.
doğum oranının yüksek olduğu dönemde doğan kimse baby boomer n.
yüksek yer eminence n.
yüksek hızlı santrifüj ultracentrifuge n.
normalden daha yüksek sınıf veya standart prestige n.
uzaklardan kolaylıkla fark edilen (topografik özellik/yüksek bina vb) landmark n.
yüksek edebiyat high literature n.
yüksek ücret politikası high wages policy n.
en yüksek/iyi performans the highest performance n.
yüksek mahkemeler appellate courts n.
yüksek frekans ultrahigh frequency n.
dalış tüplerinin yüksek basıncını dalgıçların nefes alabilecekleri makul basınca düşüren bir supap regulator n.
yüksek atlama the high jump n.
kendini yüksek görme self importance n.
yüksek sosyete high society n.
yüksek ova mesa n.
iskambilde en yüksek dört beş koz honor n.
en yüksek nokta culmination n.
en yüksek değer maximum value n.
yüksek kuş yuvası aerie n.
izin verilen en yüksek basınç maximum permissible pressure n.
en yüksek su seviyesi maximum water level n.
yüksek basınçlı iki dalgıç tüpünü birleştiren boru manifold n.
yüksek engelli 110 metre koşu high hurdles n.
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi anticyclone n.
yüksek frekans uhf n.
yüksek kabartma eseri alto relievo n.
yüksek performanslı bilgisayar high performance computing n.
yüksek mahkeme emri mandamus n.
everest'ten sonra dünyanın en yüksek dağı k2 n.
en yüksek mevki pride of place n.
yüksek mahkeme appeals court n.
kasabada yüksek mevkili memur reeve n.
orta derecede yüksek (ses) mezzo forte n.
yüksek vites high gear n.
en yüksek düzey big time n.
yüksek irtifada bulunan beyaz tülümsü bulut tipi cirrus n.
izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı maximum permissible temperature rise n.
kentsel alanlarda yolcuların yüksek hızla taşınmasına yönelik sistem veya taşıt rapid transit n.
yüksek temsilci high commissioner n.
eski romada yüksek rütbeli memur prefect n.
yüksek basınçlı bölge high n.
yüksek mevkili kimse dignitary n.
platform (idam mahkumlarının başının kesildiği yüksek) scaffold n.
yüksek öğretim higher education n.
adliye yüksek memuru magistrate n.
yüksek hakim justiciar n.
en yüksek maaşlı top earner n.
yüksek okul okuyucuları college readers n.
yüksek okul college n.
çin'de yüksek memur mandarin n.
belediye yüksek memuru jurat n.
ikinci tapınak döneminden kalma eski ibranilerin yüksek mahkemesi sanhedrin n.
çekilme (yüksek bir mevkiden) abdication n.
rütbesi orgeneralden yüksek bir general general of the army n.
yüksek teknoloji high technology n.
yüksek sandalye high chair n.
yüksek sesle tartışan jangler n.
yüksek takdir high regard n.
yüksek apartman tower block n.
yüksek statü higher status n.
üniversite ve yüksek okullarda yarı yıl içinde yapılan sınav visa n.
yüksek okul academy n.
yüksek derece high level n.
yüksek sadakat high fidelity n.
yüksek performans high performance n.
yüksek ruhlu olma greatheartedness n.
bir şeyin değerlendirilmesinde kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat cap n.
yüksek rütbeli subay brass hat n.
yüksek rütbeliler dignitaries n.
yüksek vücut ısısı temperature n.
yüksek fiyatlılık costliness n.
yüksek sıcaklık high temperature n.
yüksek lisans kayıt sınavı graduate record examination n.
yüksek yapılar tall buildings n.
yüksek geçişli high pass n.
yüksek duyarlılık hifi n.
yüksek rütbeli subaylar brass n.
yüksek takdir appreciation n.
yüksek büro binası tower block n.
yüksek rakım high altitude n.
ikinci tapınak döneminden kalma eski ibranilerin yüksek mahkemesi sanhedrim n.
yüksek yönetici sınıf ataması top executive appointment n.
yüksek sıcaklık ölçer pyrometer n.
yüksek makam dignity n.
yüksek mahkeme high court of justice n.
en yüksek aşama apogee n.
yüksek doğruluk high fidelity n.
en yüksek mahkemelerde dava görebilen avukat barrister n.
yüksek öğrenim higher education n.
bebek karyolası (yanları yüksek) crib n.
yüksek engel high hurdles n.
yüksek dağlara özgü alpine n.
yüksek frekanslı hoparlör tweeter n.
yüksek fiyat stiff price n.
en yüksek standardın ifadesi deluxe n.
yüksek statü high status n.
yüksek mertebeler high places n.
yüksek sandalye highchair n.
yüksek kültür high culture n.
yüksek basınç alanı high pressure area n.
en yüksek mahkeme supreme court n.
en yüksek not a n.
yüksek bir mevkiden çekilme abdication n.
roma imparatorluğunda yüksek rütbeli subay tribune n.
yüksek sosyete upper crust n.
yüksek dağ alp n.
yüksek nokta spot height n.
nehirde yüksek med dalgası bore n.
hindistan'da yazları devlet görevlilerine tahsis edilen yüksek rakımdaki siteler hill station n.
yüksek ısı termometresi pyrometer n.
yüksek düzlük terrace n.
yüksek dereceli dil high level language n.
yüksek atlama high jump n.
en yüksek sınıftan adam patrician n.
yüksek kapasiteli womby n.
yüksek mahkeme high court n.
yüksek duyarlılık hi fi n.
yüksek ve istenmeyen ses blare n.
arkası yüksek koltuk wing chair n.
keşmir'de yüksek bir dağ k2 n.
atmosferin en yüksek tabakası exosphere n.
yüksek moral high spirits n.
en yüksek otorite supreme authority n.
yüksek katlı bina highrise n.
aşırı yüksek faizle para verme veya alma shylocking n.
yüksek oran high rate n.
çok yüksek ses stentorian n.
en yüksek otorite the last word n.
yüksek gelir high salary n.
yüksek gelir great salary n.
yüksek gelir high income n.
yüksek ücretler ödeyip yeni inançlar edinen ve kendini iyi hisseden kimse metropagan n.
çok yüksek sıklık very high frequency n.
yüksek skor high score n.
yüksek kalite high quality n.
en yüksek peak n.
yüksek puan high score n.
alkol oranı yüksek bira nog n.
iyi korunan yüksek kale hillfort n.
yüksek seviyede katılım high level of participation n.
üniversiteler ve yüksek okullar universities and colleges n.
kadın yüksek okul öğretmenleri women college teachers n.
yüksek oranda katılım high level of participation n.
yüksek ölüm oranı high mortality n.
yüksek ses loud sound n.
yüksek risk high risk n.
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden birisi matterhorn n.
yüksek olasılık moral certainty n.
yüksek risk grubu high risk group n.
yüksek hayat standardı good life n.
yüksek hayat stili good life n.
yüksek konsantrasyon high concentration n.
yüksek sesle söylenen kelime spoken word n.
oy potansiyeli yüksek seçmen grubu floating voter n.
oy potansiyeli yüksek seçmen grubu swing voter n.
yüksek başarı overachievement n.
yüksek yargıtay high court of appeals n.
yüksek yargıtay supreme court of appeals n.
yüksek maliyet high cost n.
insanların yüksek bir yerden aşağıya doğru atladıkları ve esnek bir halatla yukarı çekildikleri bir etkinlik bungee jumping n.
en yüksek dağ the highest mountain n.
daha yüksek bir mahkemeye başvuru appeal n.
yüksek veranda box stoop n.
en yüksek talep demand peak n.
yüksek mevki sahibi dignitary n.
yüksek trafik high traffic n.
yüksek sıcaklık elevated temperature n.
yangın olasılığı yüksek yer fire hazard n.
yüksek değerli besin full diet n.
yüksek koku önleyicili sifon deep-seal trap n.
yüksek tehlikeye maruz coğrafi alan high-hazard area n.
yüksek maaşlı iş highly-paid job n.
denizin gel-git hareketlerinde kabarmasının vardığı en yüksek nokta high water n.
yüksek apartmanlar high-rise apartment blocks n.
yüksek ısıya fazla maruz kalmaktan kaynaklanan ateşli hastalık heat-stroke n.
yüksek düzey higher-up n.
yüksek kaliteli ve pahalı ürünler high-end goods n.
yüksek maaşlı iş well-paid job n.
yüksek tanımlı televizyon high definition television n.
çok yüksek düşünce bathos n.
yüksek derecede climax n.
yüksek memur constable n.
yüksek mevki dignity n.
kanada'nın toronto kenti güneybatısında yüksek teknoloji endüstrisinin yoğunlaştığı bölge canadian technology triangle n.
burslu yüksek okul öğrenc fellow n.
en yüksek ücret maximum wage n.
yüksek düzey high level n.
süper yüksek sıklık superhigh frequency n.
yüksek rütbeli subay top brass n.
yüksek bina tower block n.
yüksek arazi upland n.
en yüksek teklif highest bid n.
yüksek sınıftan müslüman kadın begum n.
yüksek topuklu ayakkabı high heels n.
yüksek topuk high heel n.
yüksek düzeyde katılım high level of participation n.
yüksek memur magister n.
yüksek ısı high temperature n.
en yüksek sıcaklık highest temperature n.
yüksek makine mühendisi mechanical engineer m.sc. n.
yüksek seviyede önem high level of importance n.
yüksek beklentiler high expectations n.
yüksek aktivite high activity n.
yüksek tahrip gücü high explosive power n.
yüksek tahrip gücü high destructive power n.
yüksek alarm high alert n.
yüksek okul mezunu college graduate n.
en yüksek standart the highest standard n.
yüksek memur dignitary n.
hemşirelik yüksek okulu school of nursing n.
yüksek ihtimal high probability n.
inşaat yüksek mühendisi civil engineer (m.sc) n.
yüksek kalorili besinler high-calorie foods n.
yüksek derecede koruma high degree of protection n.
en yüksek öncelik top priority n.
yüksek okul mezunlarının yeniden toplanması high school reunion n.
yüksek beklenti great expectation n.
yüksek beklenti high expectation n.
yüksek beklenti high hopes n.
arkası kabarık ve yüksek oturacak yeri ise geniş koltuk winged chair n.
arkası kabarık ve yüksek oturacak yeri ise geniş koltuk grandfather chair n.
arkası kabarık ve yüksek oturacak yeri ise geniş koltuk wing chair n.
yüksek güvenlik sağlama providing high security n.
yüksek mimar master architect n.
yüksek ücretli bir firma a high-paying firm n.
yüksek inşaat mühendisi civil engineer m. sc. n.
yüksek ahlak değerleri olan bir adam a man of high moral standing n.
yüksek topuklu çizme/bot high-heeled boot n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aery n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev eyry n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev eyrie n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aerie n.
yüksek belli etek high-waisted skirt n.
sıcak/yüksek ısı hot temperature n.
yüksek bilgi birikimi deep knowledge n.
yüksek bilgi birikimi extensive knowledge n.
yüksek bilgi birikimi vast knowledge n.
yüksek bilgi birikimi wide knowledge n.
yüksek ses loud noise n.
yüksek sosyete(nin bir parçası olma) jet-setting n.
yüksek tabakadan centilmen gentleman of rank n.
yüksek doğruluk high accuracy n.
evde kullanılan yüksek kaliteli ses cihazları ve sistemleri household high-fidelity audio equipment and systems n.
yüksek mühendis engineer msc n.
yüksek farkındalık heightened awareness n.
yüksek kabartma alto relievo n.
yüksek kabartma alto rilievo n.
yüksek kabartma high relief n.
en yüksek seviye all time high n.
yüksek basınç barometric maximum n.
yüksek ses blare n.
en yüksek ses descant n.
yüksek besin değerli gıdalar high nutritional value foods n.
besin değeri yüksek olan gıdalar foods with high nutritional value n.
besin değeri yüksek olan gıdalar high nutritional value foods n.
besin değerleri yüksek olan gıdalar foods with high nutritional value n.
yüksek besin değerli gıdalar foods with high nutritional value n.
besin değerleri yüksek olan gıdalar high nutritional value foods n.
yüksek besin değerli gıda high nutritional value food n.
besin değeri yüksek olan gıda food with high nutritional value n.
besin değeri yüksek olan gıda high nutritional value food n.
besin değeri yüksek gıda food with high nutritional value n.
yüksek besin değerli gıda food with high nutritional value n.
besin değeri yüksek gıda high nutritional value food n.
önde olan/şansı yüksek adaylar leading candidates n.
makine yüksek mühendisi senior mechanical engineer n.
yüksek makine mühendisi senior mechanical engineer n.
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon great room n.
iskambilde en yüksek dört beş koz honour n.
yüksek güvenlik birimi high security unit n.
yüksek ve tiz ses blaring n.
üst kattan gelen yüksek ses loud music coming from upstairs n.
(meyve kabuğunu) yüksek sıcaklıkta sodalı suda soyma lye peeling n.
yüksek rütbeli memurlar high ranking officers n.
yüksek nemlendiricili vücut losyonu moisture rich body lotion n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı london eye n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı merlin entertainments london eye n.
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı millenium jant n.
yüksek çözünürlüklü televizyon hd tv n.
yüksek kimya muhendisi chemical engineer m.sc. n.
yüksek liyakat high merit n.
alım gücü yüksek kesime hitap eden sektör high-end sector n.
lüks/pahalı/marka/(yüksek) kaliteli mal sektörü high-end sector n.
yüksek topuklu deri çizmeler high-heeled leather boots n.
yüksek yer veya bölge high ground n.
yüksek bel high waist n.
yüksek belli pantolon high-waisted pants n.
hakimler ve savcılar yüksek kurulu high council of judges and prosecutors n.
yüksek şeker tüketimi high sugar consumption n.
yüksek saygı high respect n.
yüksek topuklu ayakkabı high-heel shoes n.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç sleeper car [us] n.
sıradan görünüşünün aksine çok yüksek motor gücüne sahip araç q-car [uk] n.
yüksek lisans öğrencisi graduate student n.
gıda yüksek mühendisi food engineer msc n.
yüksek güvenlikli cezaevi supermax n.
yüksek güvenlikli cezaevi supermax prison n.
ziraat yüksek mühendisi agricultural engineer (m.sc) n.
yüksek kaliteli sünger high quality sponge n.
yüksek çözünürlüklü televizyon high definition television n.
yüksek bir yerin alçakta kalan kısmı underfeature n.
yüksek mevki high post n.
yüksek tepe high hill n.
yüksek işaretler higher marks n.
yüksek görüntü ve ses kalitesi olan film blu-ray movie n.
yüksek fatura/hesap heavy bill n.
yüksek ihtimal moral certainty n.
yüksek lisans postgraduate n.
elde edilebilecek en yüksek derece ultima thule n.
yüksek düzlük table n.
yarış arabalarını yüksek hızlarda kullanan kişi race driver n.
yüksek kira bedelini ödeyen kişi rack-renter n.
özel bir evde yüksek kesimin toplantısı racquette n.
daha yüksek ücret higher wage n.
daha yüksek maaş higher wage n.
değerli, yüksek fiyatlı herhangi bir şey taonga [new zeland] n.
yüksek öğrenim kurumu academy n.
yüksek eğitim academy n.
yüksek rütbeli devlet memuru makamı cancellariate n.
bir cismin yüksek hızda hareketi cannon ball n.
bir cismin yüksek hızda hareketi cannonball n.
yüksek hızlı araç cannon ball n.
yüksek hızlı araç cannonball n.
yüksek rakımlı bir yerde bulunan ev aiery n.
nutuk atarcasına yüksek sesli ve tumturaklı konuşma ranting n.
yüksek sesle konuşan kimse raver n.
cenaze töreninde üstüne naaş veya tabut konan yüksek platform catafalco [italian] n.
tolere edilebilen en yüksek sınır redline n.
yüksek sosyal statüye sahip asil kadın lady n.
sohbet eden insanlar, kuş ötüşü, vb. içeren yüksek ve karmaşık ses charm [dialect] n.
yüksek perdeden tekrarlayan kuş, maymun vs. sesi chattering n.
yüksek idealler veya eylemler peşinde olma noble-mindedness n.
en yüksek nokta noon n.
en yüksek nokta noontide n.
yüksek hassasiyet temperament n.
briçte ve vistte elinde yüksek kartlar bulundurma strong suit n.
yüksek sesli darbe thwap n.
darbeden kaynaklanan yüksek ses thwap n.
en yüksek nokta tip-top n.
çok yüksek apartman tower n.
kule gibi yüksek yığın tower n.
yüksek sütun tower n.
geçmişte kullanılan, altlığının ortası yüksek olan fincan trembleuse cup n.
grup içi yüksek sadakat tribalism n.
mekanizmaları yüksek performans için ayarlayan kimse tuner n.
yüksek perdeden şarkı söyleyen kimse tweedler n.
yüksek perdeden enstrüman çalan kimse tweedler n.
yüksek mevki altitude n.
çok yüksek ses earful n.
ses ve müzik kayıtlarında mükemmelliği yakalamak için yüksek kaliteli ekipmanla dinleme hali audiophilia n.
en yüksek olma ultimacy n.
yüksek libido ultravirility n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm eau de toilette n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm toilet water n.
akıcı ve genelde yüksek sesle konuşma yammer n.
yüksek mevki eminency n.
yüksek ve tenha yer eirie n.
yüksek mevkili kimse eminence n.
yüksek mevkili kimse eminency n.
yüksek sesle sızlanmak yaup n.
yüksek sesle sızlanan kimse yauper n.
yüksek sesle konuşan kimse yeller n.
evin yüksek kasttan kadınlar için ayrılmış bölümü zanana n.
evin yüksek kasttan kadınlar için ayrılmış bölümü zenana n.
sürekli ve çok yüksek ses banging n.
ingiltere'de yüksek rütbeli feodal bir soylu baron n.
ingiltere'de yüksek rütbeli feodal bir soylunun soyundan gelen kimse baron n.
genellikle keçe ve koyun postundan yapılan yüksek siyah bir başlık kalpac n.
yüksek araziler uplands n.
yüksek yerler uplands n.
yüksek uçan kuşların dairesel yukarı yönlü hava akımından faydalanmak için bir araya gelmesi kettle n.
izcilikte en yüksek sıralamaya sahip erkek izci king's scout [uk] n.
kahkaha, öksürük veya ağlama sebebiyle yüksek sesli nefes alma kink n.
yüksek sesle ağlama yowling n.
havada asılı iplere bağlı koltuklardan oluşan yüksek atlı karınca yo-yo (ride) n.
yüksek sesle ağlayan kimse bawler n.
göze çarpan yüksek tepe beacon [uk] n.
yüksek sesle konuşan kimse bellower n.
en yüksek düzeydeki yetkinlik best n.
en yüksek ilham best n.
en yüksek başarı best n.
yüksek mevkili kimse magnifico n.
motorun yüksek hızda çıkardığı gürültülü ses vroom n.
parkenin eşikteki yüksek kısmı saddle n.
yüksek sesle ağlama wailment n.
sistemin başarısız olma veya sorun çıkarma olasılığı en yüksek parçası weakest link n.
roma'da devlet gelirlerini tahsil etmekle görevli yüksek dereceli memur quaestuary n.
oyunculara yüksek ödeme yapan gösteri merkezi big time n.
(bir meslekte veya kurumda) yüksek mevki big time n.
yüksek hızlı araba yolculuğu blatt [australia] n.
yüksek görünürlükte bir turuncu rengi blaze n.
yüksek saygı gören anne matriarch n.
çin imparatorluğu'nun yüksek memuriyetinde bulunan dokuz rütbeden herhangi birine mensup kimse mandarin n.
yüksek hükümet çalışanı veya bürokratı mandarin n.
entelektüel veya kültürlü çevrelerde yüksek statüye sahip veya bu çevrelerde nüfuz sahibi olan, seçkin bir gruba mensup kimse mandarin n.
çin'in bir yüksek memuru olarak sahip olunan statü mandarinate n.
eskiden yüksek rütbeli subaylar tarafından kullanılan geniş bir arazi çadırı markee n.
yüksek sesle gülme haw-haw n.
önceden çeşitli ülkelerde yüksek rütbeli devlet görevlilerine verilen onursal bir unvan marshall n.
kraliyet konutlarında törenleri düzenlemek gibi birtakım görevleri bulunan yüksek rütbeli memurlar marshall n.
yüksek ve yankılanan ses whang n.
yüksek sesle ve öfkeyle yakınan kimse whangdoodle n.
ikna kabiliyeti yüksek kimse whisperer n.
(havada veya suda) ani ve yüksek bir ses whoosh n.
en yüksek düzeyde gelişim blow n.
en yüksek nokta blow n.
skat oyununda yüksek bahis veren kişi olarak oynama hand-play n.
yüksek sesli ve kızgın konuşma harangue n.
en yüksek puan max n.
üst çenenin yüksek omurgalılarda ve insanlarda dişleri barındıran iki kemiğinden her biri maxillae n.
yüksek analiz seviyesi meta n.
ingiltere'nin yüksek mahkemelerinin eskiden açık olduğu 2 kasım ile 25 kasım arasındaki dönem michaelmas term n.
daha yüksek dereceli hastalık worse n.
daha yüksek dereceli kötülük worse n.
yüksek sosyete bon ton n.
yüksek kaliteli ve dayanıklı beyaz kağıt bond n.
yüksek sosyete haut monde n.
yüksek çeşni hautgout n.
refah seviyesi yüksek olan millet have n.
yüksek moral hell [us/canada] n.
spiral şekilli yüksek kaydırak helter-skelter [uk] n.
iyonya sütun başlığı kıvrımının yüksek kenarı hem n.
yüksek patlama sesi ile havaya saçılan çeşitli küçük havai fişeklerden oluşan piroteknik parça mine n.
tatillerde de açık olup geç saatlere kadar kapanmayan, acil ihtiyaç maddeleri bulunduran ve görece yüksek fiyattan satış yapan bir tür perakendeci mini-mart n.
1793'den bu yana stoke-on-trent' de üretilen yüksek kalite bir porselen minton n.
yüksek arazi braes [scotland] n.
yüksek yer bray [dialect] [scotland] n.
yüksek efor gerektiren bir durum breach n.
yüksek sosyal statüye sahip kimse bug n.
yüksek teknoloji kullanan kimse hi tech n.
yüksek kaliteli kayıtları dinleme hobisi hifi n.
yüksek kaliteli kayıtları dinleme hobisi hi-fi n.
yüksek yer high n.
yüksek bölge high n.
yüksek derece high n.
yüksek vites high n.
yüksek nokta high n.
güvenlik için ödenen en yüksek ücret high n.
yüksek rütbeli çalışan high brass n.
yüksek kamp high camp n.
yüksek konsept high concept n.
yüksek stil high fashion n.
yüksek deniz high sea n.
yüksek karbonlu çelik high steel n.
yüksek adım atan kimse high stepper n.
yüksek rütbeli kimse high up n.
yüksek konumlu kimse high up n.
erişilen en yüksek seviye high water n.
yüksek sadakat high-fidelity n.
yüksek değerli hisse highflier n.
hisse senedi yüksek olan şirket highflier n.
yüksek değerli hisse high-flier n.
hisse senedi yüksek olan şirket high-flier n.
hisse senedi yüksek olan şirket highflyer n.
hisse senedi yüksek olan şirket high-flyer n.
yüksek rütbeli erkek highman n.
yüksek rütbeli erkekler highmen n.
yüksek mevkili kimse high-muck-a-muck n.