yanında - Turkish English Dictionary
History

yanında



Meanings of "yanında" in English Turkish Dictionary : 58 result(s)

Turkish English
Common Usage
yanında beside prep.
General
yanında accompanied adj.
yanında at hand adj.
yanında beside the point adj.
yanında pro adj.
yanında fast by adj.
yanında along with adv.
yanında along adv.
yanında in addition adv.
yanında nearby adv.
yanında about adv.
yanında in tow adv.
yanında near-by adv.
yanında near adv.
yanında at the side of adv.
yanında next to adv.
yanında gainly [dialect] adv.
yanında locally adv.
yanında by adv.
yanında with prep.
yanında over and above prep.
yanında at prep.
yanında near at hand prep.
yanında on prep.
yanında next to prep.
yanında in addition to prep.
yanında alongside prep.
yanında side by side with prep.
yanında in the company of prep.
yanında beside prep.
yanında by prep.
yanında next prep.
yanında agin prep.
yanında anenst [dialect] prep.
yanında anent [dialect] prep.
yanında behither [obsolete] prep.
yanında longa [australia] prep.
yanında forenenst [dialect] prep.
Phrases
yanında around (someone or something) adv.
yanında to hand expr.
yanında at hand expr.
Idioms
yanında on one's person expr.
yanında about one's person expr.
yanında in your corner expr.
yanında near to hand expr.
yanında about your person expr.
yanında on your person expr.
yanında at elbow expr.
yanında by/in comparison expr.
yanında on person expr.
yanında on your side expr.
Technical
yanında adjacent adj.
yanında by prep.
yanında beside prep.
Marine
yanında aboard adv.
Medical
yanında juxta pref.
Abbreviation
yanında nr adj.
Archaic
yanında whereby adv.

Meanings of "yanında" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
General
kuşlarda gövdenin art yanında bulunan tüy demeti queue n.
evin bir yanında bulunan ve üç yanı camla çevrili çok güneşli oda solarium n.
alışveriş yapıldığında yanında verilen hediye lagniappe n.
tabutun yanında giden pallbearer n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan kız au pair n.
ana yemeğin yanında verilen salata side salad n.
para karşılığı başkalarının yanında savaşan kişi sellsword n.
bir masanın yanında ve etrafındaki alan tableside n.
park halindeki bir otomobilin yanında, genellikle park yerinde, bir spor etkinliğinden önce gerçekleştirilen piknik tailgate party n.
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi tea biscuit n.
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi teacake n.
çay ve benzeri içeceklerin yanında ufak tefek atıştırmalıklar servis edilen lokanta teashop n.
çay ve benzeri içeceklerin yanında ufak tefek atıştırmalıklar servis edilen lokanta tearoom n.
yaptığı ev işlerine karşılık bir aile yanında kalan yabancı kız au pair girl n.
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı hayvan esa (emotional support animal) n.
iki yanında tutma yerleri olan atlama ipi jump rope n.
iki yanında tutma yerleri olan atlama ipi skip rope n.
iki yanında tutma yerleri olan atlama ipi skipping rope n.
doktor veya akıl sağlığı uzmanı tarafından birinin sürekli yanında olup ona duygusal destek sağlaması için görevlendirilen resmi lisanslı kedi/köpek emotional support dog/cat n.
(malezya'da) modern ilaçların yanında geleneksel otların da satıldığı fakat reçete edilmiş ilaçların tedarik edilemediği çin menşeli eczane medicine shop n.
başkalarının yanında yapılan uzun konuşma monolog n.
(futbolda) merkezin her iki yanında bulunan iki oyuncudan biri guard n.
ocağın yanında yemekleri, suyu sıcak tutmaya yarayan raf hob n.
amblemin yanında yer alan cümle impresa [obsolete] n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorse [obsolete] n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsel n.
kilise yanında bulunan açık alan paradise n.
yanında olmak neighbor v.
yanında olmak stand by v.
yanında yeterli miktarda olmamak be caught short of v.
yanında küçük göstermek foreshorten v.
yanında olmak be at someone's elbow v.
yanında olmak flank v.
yanında bulunmak lie lateral to something v.
yanında olmak stand by somebody v.
yanında olmak accompany v.
sürekli yanında bulunmak haunt v.
yanında olmak neighbour v.
yanında getirmek bring along v.
yanında götürmek take for v.
yanında taşımak carry v.
yanında yer almak take sides with (someone) v.
yanında yer almak be on someone's side v.
her iki yanında olacak şekilde iki koldan eşlik etmek flank v.
(bir şey alana yanında ücretsiz bir şeyi) hediye olarak vermek throw in as a bonus v.
birinin yanında durmak remain close to someone v.
ateşin yanında oturmak sit by fire v.
yanında bulundurmak tote [dialect] v.
(birinin) yanında gitmek/gelmek accompany (one) v.
öğle yemeğini kağıt çantada yanında götürmek brown bag v.
öğle yemeğini yanında götürmek brown-bag v.
yanında kalmak hug v.
av köpeklerinin yanında sürmek override v.
yanında ilerlemek flank v.
yanında konumlanmak flank v.
(bir şeyin) yanında durmak flank v.
yanında olmak second [obsolete] v.
yanında durmak side v.
yanında olmak surround v.
yanında kalmak board v.
yanında kimse olmayan unaccompanied adj.
yakında yanında at hand adj.
notokordun yanında epichordal adj.
beraberinde/yanında getirdiği collateral adj.
yanında yatan lying beside adj.
ev işi yapma karşılığında aile yanında kalan au pair [french] adj.
yanında kimse olmayan unconvoyed adj.
ufkun yanında horizontal adj.
(siyasi veya coğrafi birim) temel bir birimin yanında ek birimlerden oluşan greater adj.
golf egzersiz sahasının yanında bulunan greenside adj.
konuşan kişinin yanında olan hither adj.
yanında benzeri olmayan lonely adj.
(birinin) yanında tuttuğu inevitable adj.
ocak yanında olan fireside adj.
hemen yanında biten side by side adj.
yanında olan sistering adj.
bunun yanında besides adv.
rıhtım yanında along quay adv.
rıhtım yanında along side adv.
dünyanın dört yanında far and wide adv.
her yanında throughout adv.
her yanında about adv.
bütün bunların yanında besides all these adv.
her yanında all the way along the line adv.
bunun yanında besides that adv.
dört bir tarafında/yanında all across adv.
yabancıların yanında in polite company (in formal settings) adv.
tanımadığın insanların yanında in polite company (in formal settings) adv.
(bir şeyin) diğer yanında behind adv.
(bir şeyin) öte yanında behind adv.
her yanında through prep.
öbür yanında across prep.
hemen yanında next to prep.
bütün bunların yanında apart from all these prep.
-in yanında alongside of prep.
yanında anlamına gelen ön ek par- pref.
Phrasals
yanına/yanında konumlandırmak flank on n.
yanında istemek seek after v.
(birinin) yanında/yakınında/çevresinde olmak have someone about v.
(bir şeyi) yanında/yakınında/çevresinde bulundurmak have something about v.
yanında taşımak carry (someone or something) about v.
yanında taşımak carry someone or something about v.
yanında taşımak carry around v.
yanında taşımak carry something around (with one) v.
yanında bulundurmak carry around v.
yanında bulundurmak carry something around (with one) v.
her yere yanında taşımak carry (someone or something) about v.
her zaman yanında bulundurmak carry (someone or something) about v.
her yere yanında gezdirmek carry (someone or something) about v.
her yere yanında taşımak carry someone or something about v.
her zaman yanında bulundurmak carry someone or something about v.
her yere yanında gezdirmek carry someone or something about v.
her yere yanında taşımak carry someone or something around v.
her zaman yanında bulundurmak carry someone or something around v.
her yere yanında gezdirmek carry someone or something around v.
her zaman yanında bulundurmak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
her yere yanında taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
her yere yanında taşımak carry around v.
her yere yanında gezdirmek carry around v.
her zaman yanında bulundurmak carry around v.
her yere yanında taşımak carry around v.
sanki hep yanında olmak carry around v.
her yere yanında taşımak carry someone around (with oneself) v.
her yere yanında gezdirmek carry someone around (with oneself) v.
sanki hep yanında olmak carry someone around v.
(birini veya bir şeyi) yanında tutmak have (someone or something) about v.
(birini veya bir şeyi) yanında tutmak have (someone or something) around v.
birşeyi yanında/yakınında bulundurmak keep something around v.
birinin yanında oturmak sit by someone v.
birşeyi yanında/yakınında bulundurmak keep something about v.
bir yiyeceği bir içeceğin yardımıyla/yanında rahatça yemek rinse/wash something down with something v.
birinin yanında durmak stay by someone v.
yanında çalışmak work with v.
yavaşça bir şeyin üzerinde/yanında hareket etmek/sürünmek creep along (something) v.
(bir şeyi) beraberinde/yanında taşımak carry something around with one v.
yanında taşımak carry something with one v.
(bir şeyi) yanında getirmek carry something along with someone v.
yanında geçerken hafifçe dokunmak brush past v.
yanında taşımak carry something with v.
(satılan bir şeyin yanında bir şeyi ücretsiz) vermek throw in v.
(duygularıyla/hisleriyle) birinin yanında olmak go out to (someone) v.
birinin/bir grubun yanında kalmak/durmak run with someone or something v.
yanında görevlendirmek place with v.
birine bir yerde/birinin yanında iş bulmak place someone with someone or something v.
birini bir şirkette/birinin yanında işe sokmak place someone with someone or something v.
yanında görevlendirmek put with v.
(bir şeyin) yanında servis etmek serve with (something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında kalmak stick with (someone or something) v.
yanında kalmak stick with v.
zor zamanlarında birinin yanında olmak sustain someone in something v.
birine/bir havana yanında kalacak yer vermek take someone or an animal in v.
birine/bir hayvana yanında kalacak yer sağlamak take someone or an animal in v.
birini/bir şeyi yanında götürmek take someone or something with one v.
yanında getirmek take with (one or something) v.
yanında taşımak take with (one or something) v.
yanında götürmek take with (one or something) v.
(birinin) yanında bir yerde tutmak keep in with (someone) v.
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin yanında tutmak keep someone or something in with someone or something v.
bir şeyin yanında bedava/ücretsiz olarak vermek throw in v.
yanında götürmek take away v.
birini/bir şeyi birinin yanında tutmak keep someone or something by someone v.
(birinin/bir şeyin) yanında durmaya devam etmek keep with (someone or something) v.
(birinin) yanında/yanına bırakmak keep with (someone) v.
bir şeyi birinin yanına/yanında bırakmak keep something with someone v.
(birinin) yanında/yanına yatmak lie with (one) v.
(birinin) yanında/yanına uzanmak lie with (one) v.
birinin yanında/yanına yatmak lie with someone v.
birinin yanında/yanına uzanmak lie with someone v.
(birine birinin) yanında kalacak yer sağlamak put (someone) up with (one) v.
(birini) bir süreliğine (birinin) yanında kalması için bırakmak put (someone) up with (one) v.
birine birinin yanında kalacak yer sağlamak put someone up with someone v.
birini bir süreliğine birinin yanında kalması için bırakmak put someone up with someone v.
bir şeyi yanında taşımak carry (someone or something) along with (someone or something) v.
bir şeyi yanında taşımak carry something along (with someone) v.
yanında sıraya girmek/sıra oluşturmak line up along v.
yanında sıraya sokmak/sıra yapmak line up along v.
(bir şeyin9 yanında durmak pull up along (something) v.
yanında sıraya girmek line up alongside v.
yanında sırada olmak line up alongside v.
yanında sırada durmak line up alongside v.
yanında sıraya sokmak line up alongside v.
yanında sıra yapmak line up alongside v.
yanında sıraya koymak line up alongside v.
birinin yanında kalmak abide with someone v.
'-in yanında kalmak abide with v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak lie alongside (of someone or an animal) v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
birinin/bir şeyin yanında sıraya girmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sıra olmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sırada durmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sıraya koymak line up alongside someone or something v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak lie alongside (of someone or an animal) v.
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak lie alongside (of someone or an animal) v.
birinin/bir şeyin yanında sıraya girmek line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sıra olmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sırada durmak line up alongside someone or something v.
birinin/bir şeyin yanında sıraya koymak line up alongside someone or something v.
(birinin) yanında bakıcılık yapmak babysit with (someone) v.
(birini/bir şeyi) yanında getirmek bring (someone or something) over v.
(birini/bir şeyi bir yerden) alıp yanında getirmek bring (someone or something) over from (somewhere) v.
(birini/bir şeyi) yanında (bir yere) getirmek bring (someone or something) over to (some place) v.
birini/bir şeyi yanında (bir şeye) getirmek bring someone or something along (to something) v.
beraberinde/yanında getirmek bring with v.
yanında taşımak carry about v.
yanında gezdirmek carry about v.
yanında götürmek bring over v.
'-in yanında gelmek come with v.
(birinin) yanında gelmek come with (someone) v.
(birinin/bir şeyin) yanında/yakınında bir araya gelmek converge upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında/yakınında bir araya gelmek converge on (someone or something) v.
üzerinde/yanında yavaşça hareket etmek/sürünmek creep along v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak flank upon (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak flank on (someone or something) v.
yanında yatmak butt on v.
yanında gelmek go along v.
(birinin) yanında olmak go with (someone) v.
yanında (bir şeyle) gitmek go with (something) v.
(bir şeyin) yanında gelen go with (something) v.
yanında/yakınında/çevresinde olmak have about v.
yanında/yakınında/çevresinde bulundurmak have about v.
birini (biriyle/bir şeyle) olan işinden ayırıp yanında işe almak hire someone away (from someone or something) v.
(birini) işinden ayırıp yanında işe almak hire away v.
(birine) işi bıraktırıp yanında işe almak hire away v.
(birinin/bir şeyin) tepesinde/yanında dikilmek hover around (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) tepesinde/yanında dikilmek hover over (someone or something) v.
yanında/yakınında bulundurmak keep around v.
yanında/yakınında tutmak keep around v.
yanında/yakınında tutmak keep by v.
yanında uzanmak lie alongside v.
(birinin/bir şeyin) yanında uzanmak lie alongside (someone or something) v.
'-in hemen yanında/bitişiğinde/dibinde olmak neighbor on v.
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse (someone or something) through (something) v.
iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse through v.
(birinin/bir şeyin) yanında sönük kalmak pale beside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında önemsiz kalmak/görünmek pale beside (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında olmak/durmak remain with (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında kalmak remain with (someone or something) v.
(birinin) yanında kalmak shack up (with someone) v.
(birinin/bir şeyin) yanında/tarafında yer almak side with (someone or something) v.
yanında (bir şeyle) yola çıkmak start out with (something) v.
yanında/elinde (bir şeyle) başlamak start with (something) v.
yanında/elinde (bir şeyle) yola çıkmak start with (something) v.
yanında durmak stay by v.
yanında olmak stay by v.
sadık/yanında kalmak stay by v.
(birinin/bir şeyin) yanında durmak/kalmak stay by (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında olmak stay by (someone or something) v.
yanında (bir şeyle) seyahat etmek travel with (something) v.
Phrases
bunun yanında beside this expr.
onun yanında compare to him/her expr.
onun yanında while I'm with him/her expr.
onun yanında side with expr.
tüm bunların yanında in addition to all these expr.
diğer faktörlerin yanında as much as anything (else) expr.
bütün her şeyin yanında as much as anything (else) expr.
yanında hazır olarak to hand expr.
yanında hazır olarak at hand expr.
yanında bir duvarın/çitin üzerinden bakan uzun burunlu bir adam çizimi olan meşhur 2. dünya savaşı sloganı kilroy was here expr.
büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyi) getirir with great (something) comes great (something else) expr.
büyük (bir şey) yanında büyük (bir şeyle) gelir with great (something) comes great (something else) expr.
(birinin) yanında in addition to (someone) expr.
(bir şeyin) yanında in addition to (something) expr.
birinin/bir şeyin yanında along with someone or something expr.
bir şeyin yanında along with something expr.
birinin/bir şeyin yanında alongside (of) someone or something expr.
birinin/bir şeyin yanında along with someone or something expr.
bir şeyin yanında along with something expr.
birinin/bir şeyin yanında alongside (of) someone or something expr.
Proverb
iyi günde herkes yanında olur, ama kötü günde yanında kimse kalmaz laugh and the world laughs with you, weep and you weep alone
kurunun yanında yaşı da yakma! don't throw the baby out with the bathwater
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan a bad apple spoils the (whole) barrel
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan a rotten apple spoils the (whole) bunch
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan a rotten apple spoils the (whole) bushel
kurunun yanında yaş da yanar hard cases make bad laws
daha mütevazı da olsa kendi işinin patronu olmak, başkasının yanında çalışmaktan daha iyidir better be the head of a dog than the tail of a lion
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan a rotten apple spoils the barrel
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan a rotten apple spoils the whole barrel
kurunun yanında yaşı da yakma don't throw the baby out with the bath
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel
iyi günde herkes yanında olur(, ama kötü günde yanında kimse kalmaz) laugh and the (whole) world laughs with you(; weep and you weep alone)
iyi günde herkes yanında olur laugh and the world laughs with you
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one bad apple spoils the (whole) barrel
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one bad apple spoils the (whole) bunch
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one bad apple spoils the (whole) bushel
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one rotten apple spoils the (whole) barrel
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one rotten apple spoils the (whole) bunch
kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan one rotten apple spoils the (whole) bushel
Colloquial
kahve ve yanında bir şeyler coffee and n.
tabutun yanında giden kimse underbearer [us] n.
bir kadının sevgilisiyle/partneriyle çıkarken her ihtimale karşı yanında bulundurduğu bir miktar para mad money n.
bir kadının partnerinden/birlikte çıktığı kişiden ayrılıp eve yalnız dönmek isterse diye yanında bulundurduğu cüzi bir para mad money n.
yanında/üzerinde silah/suç aleti taşıma going equipped [uk] n.
yanında hiç kalmak be pale in comparison v.
yanında (bir şey) olmak have (something) on (one) v.
yanında (bir şey) taşımak/olmak have something on (one's person) v.
yanında taşımak/olmak have on v.
(birinin) yanında bir şey olmak have (something) on (one) v.
yanında bitmek be plonked up v.
yanında koşmak run past v.
hep yanında taşımak pack [us] v.
ingilizcenin yanında başka bir dil daha konuşmak parley-voo v.
yanında durmak stick-up v.
yanında kimse olmayan uncompanioned adj.
yanında bir şeyle accompanied by something adj.
yanında (biriyle/bir şeyle) accompanied by (someone or something) adj.
yanında bitmiş plonked adj.
yanında bitmiş plonked up adj.
(birinin) yanında kalan shacked up adj.
bunun yanında not to mention expr.
dünyanın dört bir yanında pole to pole expr.
gençler büyüklerinin yanında nasıl davranacaklarını/davranmaları gerektiğini bilmeliler teenagers should know how to behave around adults expr.
iyi ve doğruların yanında on the side of the angels expr.
şöminenin yanında by the fireplace expr.
telefonun yanında by the phone expr.
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına all around town expr.
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına all around town expr.
(birinin/bir şeyin) yanında as well (as somebody/something) expr.
birinin/bir şeyin yanında as well as someone or something expr.
düşmanı yenemiyorsan yanında saf tutacaksın if you can't beat 'em expr.
(bir şeyin) yanında over and above (something) expr.
(mahkumların) yanında/elinde bulundurduğu (ilaç, hap) ip (in possession)
Idioms
başka birinde bulduğun hatanın, kendi hatan yanında devede kulak kalması beam in (one's) eye n.
başka birinde bulduğun hatanın, kendi hatan yanında devede kulak kalması a beam in your eye n.
lokantaya yanında içki götürme/sokma brown-bagging n.
yanında yemek taşıma brown-bagging n.
yiyeceğini yanında götürme brown-bagging n.
yanında ilaç taşıma pill-in-the-pocket n.
yanında reçeteli ilacını taşıma pill-in-the-pocket n.
bir belirti olduğunda almak üzere yanında ilaç taşıma pill-in-the-pocket n.
bir içkinin yanında iyi gitmeyen alkolsüz içecek a bad mixer n.
sevgilisi/partneri yanında yetersiz görülen kimse a bit of rough [uk] n.
kötü gününde yanında/destek olan kimse a pillar of strength n.
kötü gününde yanında/destek olan kimse a tower of strength n.
kötü gününde yanında/destek olan kimse a tower of strength n.
kötü gününde yanında/destek olan kimse a pillar of strength n.
yemeğini yanında götürme brownbagging n.
yiyeceğini yanında götürme brownbagging n.
lokantaya yanında içki götürme/sokma brownbagging n.
topluca yenen bir yemeğe katılanların hazırlayıp yanında getirdiği yiyecekler pot luck [us] n.
(bir konuda) yanında olacak/güç verecek tanrılar the (some kind of) gods n.
(birinin) çevresinde/yanında olmak be around v.
(birinin) yanında olmak be on (one's) side v.
(birinin) yanında olmak be on somebody’s ˈside v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for (one) v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for someone v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for someone v.
(birinin) yanında/arkasında olmak be there for somebody v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek bring sand to the beach v.
köpeği çağırdığında gelmesini ve ayağının dibinden ayrılmadan yanında yürümesini sağlamak bring a dog to heel v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek bring owls to athens v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek take owls to athens v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek carry owls to athens v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek bring sand to the beach v.
'-nin yanında olmak down with v.
arkasında/yanında olmak have (got) one's back v.
birinin yanında olmak take someone's side v.
birinin yanında olmak take someone's part v.
birinin yanında sönük kalmak pale beside someone v.
hemen yanında/bitişiğinde/yan yana/dibinde olmak neighbor on something v.
iyi ve doğrunun yanında olmak be on the side of the angels v.
kurunun yanında yaşı da yakmak throw the baby out with the bathwater v.
kurunun yanında yaşı da yakmak throw out the baby with the bath water v.
kurunun yanında yaşı da yakmak throw the baby out with the bath water v.
kurunun yanında yaşı da yakmak throw out the baby with the bathwater v.
seyahatte yanında olmak accompany someone on a journey v.
şeytanın yanında yer almak be in league with the devil v.
birinin yanında durmak be at​ someone’s side v.
birinin yanında durmak be ​by someone’s side v.
yenilenin/ezilenin yanında olmak root for the underdog v.
yanında solda sıfır kalmak pale by comparison (with something) v.
yanında solda sıfır kalmak pale in comparison (with something) v.
yanında olan birisi var olmak have someone in one's corner v.
yanında sönük kalmak pale in comparison (with something) v.
(bir şey başka bir şeyin) yanında çocuk oyuncağı gibi kalmak make something seem like a picnic v.
yanında olmak give someone a back v.
yanında sönük kalmak pale by comparison (with something) v.
(birini) yanında tutmak get/keep somebody onside v.
(birini) kendi yanında/tarafında tutmak keep (someone) onside v.
çıkar için kazananın yanında yer almak leap on the bandwagon v.
yanında yardımı dokunacak (biri/bir şey) olmak have (someone or something) on (one's) side v.
yanında destekleyecek (biri/bir şey) olmak have (someone or something) on (one's) side v.
yanında destek olacak (biri/bir şey) olmak have (someone or something) on (one's) side v.
(biri/bir şey kişinin) yanında olmak have (someone or something) on (one's) side v.
(birinin) sürekli yanında kalmak not leave (one's) side v.
birinin sürekli yanında kalmak not leave somebody’s side v.
tecrübeli birinin yanında çalışarak/tecrübeli birini izleyerek işi öğrenmek sit next to nellie [old-fashioned] v.
tecrübeli birinin yanında işle ilgili deneyim kazanmak sit next to nellie [old-fashioned] v.
bir şeyin yanında sönük/önemsiz kalmak pale beside something v.
bir şeyin yanında sönük/önemsiz görünmek pale beside something v.
bir şeyin yanında sönük/önemsiz kalmak pale next to something v.
bir şeyin yanında sönük/önemsiz görünmek pale next to something v.
bir şeyin yanında önemsiz kalmak pale in comparison (with/to something) v.
bir şeyin yanında önemsiz kalmak pale by comparison (with/to something) v.
bir şeyin yanında önemini yitirmek pale into insignificance v.
bir şeyin yanında anlamsız kalmak pale into insignificance v.
(birinin/bir şeyin) yanında sönük kalmak pale next to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında pek etkili görünmemek pale next to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında zayıf kalmak pale next to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında eksik kalmak pale next to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) yanında yetersiz kalmak pale next to (someone or something) v.
genç bir çift görüşürken onların başında/yanında duran üçüncü kişi olmak pick gooseberry [obsolete] v.
yanında kimse olmamak be on (one's) pat [australia] v.
yanında kimse olmamak be on (one's) pat malone [australia] v.
yanında gitmek/gelmek accompany (one) on a journey v.
yanında gitmek/gelmek accompany (one) on one's journey v.
yanında seyahat etmek accompany on a journey v.
yanında tutmak isteyeceğin biri be a keeper v.
güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de olmak be not just a pretty face v.
öğlen yemeğini yanında getirmek brown bag v.
yanında taşımak carry with one v.
yanında gezdirmek carry with one v.
-in yanında olmak cast one's lot with v.
iyi günde kötü günde destekçisi olmak/yanında olmak cast one's lot with v.
(birini/bir şeyi) yanında bulundurmak have (someone or something) at hand v.
arkasında/yanında olmak have got back v.
yanında olan birisi var olmak have in corner v.
(birini/bir şeyi) yakınında/yanında bulundurmak/tutmak keep (someone or something) about v.
dimyat'a giderken yanında pirinç götürmek send owls to athens v.
yanında götürmek take with one v.
yanında getirmek take with one v.
yanında taşımak take with one v.
kurunun yanında yaşı da yakmak throw the baby out with the bath v.
yanında yemek getirilen brown-bag adj.
yeme de yanında yat (a meal) fit for a king expr.
yeme de yanında yat too good to be true expr.
(birinin) yanında in (one's) corner expr.
birinin yanında in someone's corner expr.
onu incitenlerin yanında çok da suçlu sayılmayan more sinned against than sinning expr.
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
kahve ve yanında yiyecek/atıştırmalık bir şeyler coffee and expr.
(birinin) yanında at (one's) knee expr.
yaşça büyük/tecrübeli/bilgili birinin yanında at (one's) knee expr.
sahibinin hemen yanında/arkasında at heel expr.
sahibinin hemen yanında/arkasında to heel expr.
birinin hemen yanında at someone's elbow expr.
hemen yanında at your elbow expr.
hemen yanında at your fingertips expr.
güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de not just a pretty face expr.
güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de not just another pretty face expr.
(birinin/bir şeyin) yanında by/in comparison (with somebody/something) expr.
(birilerinin) yanında for the ride expr.
bir şeyin yanında not to mention something expr.
güzelliğinin/yakışıklılığının yanında akıllı da, yetenekli de, becerikli de more than just a pretty face expr.
Speaking
yanında taşımak have something with you v.
burada senin yanında olacağım I'll be right here right beside you expr.
bunu her zaman yanında taşı keep that with you at all times expr.
bu konuyu yabancıların yanında konuşmamalısın It's not something you should talk about in polite company expr.
bu konuyu tanımadığın insanların yanında konuşmamalısın It's not something you should talk about in polite company expr.
eldivenlerini yanında getir take your gloves with you expr.
her zaman yanında olmalı it's supposed to be with you at all times expr.
yanında kim var? who is with you? expr.
zaman senin yanında time is on your side expr.
yanında götür take it with you expr.
Trade/Economic
alışverişte ürünün yanında verilen hediye lagnappe n.
avukat yanında yapılan staj clerkship n.
bir işi yapan kişinin yanında bulunmak suretiyle o işin nasıl yapıldığını öğrenme work shadowing n.
ilaçların yanında kişisel hijyen malzemeleri, kozmetik ürünleri, kırtasiye malzemesi, meşrubat ve hafif yemek de satılabilen dükkan drugstore n.
gemi yanında teslim free alongside ship adj.
geminin yanında teslim free alongside ship adj.
gemi yanında teslim alongside adv.
Law
abd'de güney bloğunun yanında olup genellikle demokratlara oy çıkaran eyalet border state n.
Politics
uluslarası siyasette zayıf devletlerin güçlü devletlerin yanında yer alması bandwagoning n.
Tourism
otellerin konaklama yanında çeşitli hizmetler de sunduğu konaklama biçimi serviced accommodation n.
yanında soda soda back (barmenlik terimi) expr.
Advertising
aracın iki yanında ayrılan reklam afişi alanı side position n.
haberle ilgili yazıların hemen yanında reklam için ayrılan yer next to reading matter n.
reklamı yapılan ürün grubunun yanında reklam sahibi firmanın ikincil ürünlerine ait reklam cowcatcher n.
dergi veya gazetenin yanında ek olarak verilen (reklam) blow-in adj.
Technical
bakıma alınması gereken bir makine üzerinde veya bu cihazın yanında çalışan görevli affected employee n.
cihazın yanında veya üzerinde çalışan kişi affected employee n.
kesici ucunun yanında topuk şeklinde kıvrım bulunan tornacı aleti heeltool n.
kablo yalıtım borusu yanında akan sıvı slip n.
Computer
etiket yanında gösterge anahtarını göster show legend key next to label expr.
eksen yanında next to axis expr.
iletilerin yanında beside messages expr.
notlar slaytların yanında notes next to slides expr.
x ekseninin yanında next to x-axis expr.
y ekseninin yanında next to y-axis expr.
Architecture
binanın yanında bulunan, üzeri açık ve zemin seviyesinin altındaki geçit area n.
binanın yanında bulunan, üzeri açık ve zemin seviyesinin altındaki geçit areaway n.
derbyshire'de chesterfield'ın yanında yapılmış elizabeth devri mimarisine ait malikane hardwick hall n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsal n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorsale n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dorser n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dosel n.
(kilise sunağı arkasında veya mihrap yanında yer alan) asma figür dossel n.
(kilisede) apsisin iki yanında yer alan oda ile ilgili parabematic adj.
Construction
yapı yanında hazırlanan beton field concrete n.
Traffic
yol veya patikanın yanında bulunan wayside adj.
Marine
teknede lüks kamaranın yanında bulunan dolaplı/çekmeceli kanepe transom n.
teknede lüks kamaranın yanında bulunan dolaplı/çekmeceli kanepe transome n.
botun dış yanında küreğin takıldığı parça outrigger n.
birikmiş suyun boşaltıması için geminin yanında bulunan delik scupper n.
omurganın iki yanında birer pervanesi olan gemi twin screw n.
gemi çapasının dengeleme noktasındaki şaftın her bir yanında bağlantı veya halka olan şerit balancing band n.
gemi çapasının dengeleme noktasındaki şaftın her bir yanında bağlantı veya halka olan bir şerit gravity band n.
düşmanların gemiye çıkmasını önlemek için geminin yanında bulunan güçlü halatlar boarding nettings n.
geminin yanında veya iskelede duran tampon bumper n.
küreklerin teknenin yanında su içinde yüzmesine izin vermek trail oars v.