1 |
erupt |
patlamak |
v. |
|
- The mighty volcano erupted and destroyed Pompeii.
- Büyük yanardağ patladı ve Pompeii'yi yok etti.
- First of all, in 1977, the same volcano began to erupt.
- Her şeyden önce, 1977'de aynı yanardağ patlamaya başladı.
- Mount Etna has erupted, sending lava and ash plumes into the Sicilian sky.
- Etna Dağı, Sicilya semalarına lav ve kül bulutları göndererek patladı.
- Mount Ontake erupted in Japan.
- Japonya'da Ontake Dağı patladı.
- The volcano may erupt at any moment.
- Yanardağ her an patlayabilir.
- Mary looked like a volcano about to erupt.
- Mary patlamak üzere olan bir volkana benziyordu.
- The volcano may erupt at any moment.
- Volkan her an patlayabilir.
- The volcano erupted several years ago.
- Yanardağ birkaç yıl önce patladı.
- Tom looked like a volcano about to erupt.
- Tom patlamak üzere olan bir volkana benziyordu.
- The volcano erupted suddenly, killing many people.
- Yanardağ aniden patladı ve birçok insanın ölümüne sebep oldu.
- The volcano has erupted twice this year.
- Yanardağ bu yıl iki kez patladı.
- The volcano erupted several years ago.
- Volkan birkaç yıl önce patladı.
- The Bárðarbunga is erupting in Iceland.
- İzlanda'da Bárðarbunga patlıyor.
- Tom looked like a volcano about to erupt.
- Tom patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.
- The volcano erupts at regular intervals.
- Yanardağ, düzenli aralıklarla patlıyor.
- The volcano has erupted twice this year.
- Volkan bu yıl iki kez patladı.
- Extinct volcanoes will likely never erupt again.
- Sönmüş yanardağlar muhtemelen bir daha asla patlamayacak.
- Mary looked like a volcano about to erupt.
- Mary patlamak üzere olan bir volkan gibi görünüyordu.
Show More (15)
|
2 |
erupt |
patlak vermek |
v. |
|
- A fight erupted after John punched James.
- John James'e yumruk attıktan sonra kavga patlak verdi.
- In addition, a large-scale famine is threatening to erupt.
- Buna ek olarak, büyük çaplı bir kıtlık patlak verme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
- An argument erupted between her and her father.
- Babasıyla aralarında bir tartışma patlak verdi.
- In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country.
- 1918'de pirinç fiyatları nedeniyle ülkenin dört bir yanında isyanlar patlak verdi.
- Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
- An argument erupted between her and her father.
- O ve babası arasında bir tartışma patlak verdi.
- Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek sıkıntısı yüzünden şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
Show More (4)
|
3 |
erupt |
püskürmek |
v. |
|
- Extinct volcanoes will likely never erupt again.
- Sönük volkanlar muhtemelen tekrar püskürmeyecek.
- Mount Etna has erupted, showering Sicily in volcanic rock.
- Etna Dağı, Sicilya'yı volkanik kaya yağmuruna tutarak püskürdü.
- The Bárðarbunga is erupting in Iceland.
- Bárðarbunga İzlanda'da püskürüyor.
- The volcano erupts at regular intervals.
- Volkan, düzenli aralıklarla püskürür.
- Mount Etna has erupted, sending lava and ash plumes into the Sicilian sky.
- Etna, Sicilya göğüne lav ve duman göndererek püskürdü.
- Mount Ontake erupted in Japan.
- Japonya'daki Ontake dağı püskürdü.
Show More (3)
|
4 |
erupt |
aniden gelişmek |
v. |
|
- The protests erupted into a revolution.
- Protestolar aniden gelişerek bir devrime dönüştü.
Show More (-2)
|
5 |
erupt |
çıkmak |
v. |
|
- Skin rashes started to erupt on his neck as the weather became hotter.
- Havalar ısındıkça boynunda deri döküntüleri çıkmaya başladı.
Show More (-2)
|