Inglés | Turco | |
---|---|---|
Music | ||
Music | a major n. | a majör perdesi |
Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | a major role n. | önemli bir rol | ||
The European Union has a major role to play in this fight, as Minister Haarder has so skilfully illustrated. Bakan Haarder'in de ustalıkla ortaya koyduğu üzere, Avrupa Birliği'nin bu mücadelede oynayacağı önemli bir rol vardır. More Sentences |
||||
General | a major role n. | büyük bir rol | ||
The National Security Council continues to play a major role in political life. Milli Güvenlik Kurulu, siyasal yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir. More Sentences |
||||
General | a major part n. | büyük bir kısım | ||
I believe that a major part of the European Parliament's proposals were included. Avrupa Parlamentosunun önerilerinin büyük bir kısmının dahil edildiğine inanıyorum. More Sentences |
||||
General | a major risk n. | büyük bir risk | ||
General | a major step forward n. | ileriye doğru büyük bir adım | ||
General | a major health problem n. | önemli bir sağlık sorunu | ||
General | make a major contribution v. | büyük katkı sağlamak | ||
General | take a major blow v. | büyük darbe almak | ||
General | a major part of adj. | önemli bir bölümü | ||
Speaking | ||||
Speaking | it's a major embarrassment expr. | çok utanç verici | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | play a major role v. | başrol oynamak | ||
Medical | ||||
Medical | a major public health problem n. | önemli bir halk sağlığı sorunu | ||
Psychology | ||||
Psychology | patient with a diagnosis of major depressive disorder n. | majör depresyon tanısı almış hasta | ||
Education | ||||
Education | do a double major v. | çift anadal yapmak |