|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
Phrasals |
|
1 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek |
|
Then we should all face up to our responsibilities.
O halde hepimiz sorumluluklarımızla yüzleşmeliyiz.
More Sentences
|
2 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
(bir şeyle) yüzleşmek |
|
Europe is coming face to face with the suffering of the past.
Avrupa geçmişin acılarıyla yüzleşiyor.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
the dark face of something n.
|
bir şeyin karanlık yüzü |
|
4 |
General |
have the face to do something v.
|
yüzü tutmak |
|
5 |
General |
tell something to one's face v.
|
yüzüne söylemek |
|
Phrasals |
|
6 |
Phrasals |
dab something on one's face v.
|
yüzüne (krem vb) sürmek |
|
7 |
Phrasals |
dab something onto one's face v.
|
yüzüne (krem vb) sürmek |
|
8 |
Phrasals |
face someone or something forward v.
|
birini/bir şeyi öne (arkaya, sağa, sola) çevirmek |
|
9 |
Phrasals |
face someone or something forward v.
|
birinin/bir şeyin ön yüzünü (arka yüzünü, yan yüzünü) çevirmek |
|
10 |
Phrasals |
face someone or something forward v.
|
birini/bir şeyi düz (ters, yan) çevirmek |
|
11 |
Phrasals |
face someone or something forward v.
|
birinin/bir şeyin düzünü (tersini, yanını) çevirmek |
|
12 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
(bir şeye) doğru dönmek |
|
13 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek |
|
14 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
yüzünü (bir şeye) dönmek/vermek |
|
15 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
önünü (bir şeye) dönmek/vermek |
|
16 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
birini/bir şeyi (bir şeye) bakacak şekilde döndürmek |
|
17 |
Phrasals |
face into (something) v.
|
birinin/bir şeyin yüzünü (bir şeye) doğru çevirmek |
|
18 |
Phrasals |
face (someone or something) into something v.
|
(birini/bir şeyi) bir şeye bakacak şekilde döndürmek |
|
19 |
Phrasals |
face (someone or something) into something v.
|
(birinin/bir şeyin) yüzünü bir şeye doğru çevirmek |
|
20 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak |
|
|
21 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek |
|
22 |
Phrasals |
face away (from someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) arkasını dönmek |
|
23 |
Phrasals |
face away (from someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) başını/yüzünü çevirmek |
|
24 |
Phrasals |
face away (from someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) başka tarafa bakmak |
|
25 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
yüzeyini/yüzünü (bir şeyle) kaplamak |
|
26 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
yüzeyine/yüzüne (bir şey) uygulamak |
|
27 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
(bir şeyle) yüzleştirmek |
|
28 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
(bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
|
29 |
Phrasals |
face with (something) v.
|
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
|
30 |
Phrasals |
face someone with something v.
|
birini bir şeyle yüzleştirmek |
|
31 |
Phrasals |
face someone with something v.
|
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek |
|
32 |
Phrasals |
face something with something v.
|
bir şeyin yüzeyini/yüzünü bir şeyle kaplamak |
|
33 |
Phrasals |
face something with something v.
|
bir şeyin yüzeyine/yüzüne bir şey uygulamak |
|
34 |
Phrasals |
face something with something v.
|
bir şeyin yüzeyine bir şey döşemek |
|
35 |
Phrasals |
face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek |
|
36 |
Phrasals |
face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
|
37 |
Phrasals |
face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak |
|
38 |
Phrasals |
face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek |
|
39 |
Phrasals |
take (someone or something) at face value v.
|
(birini/bir şeyi) dış görünümüne göre/görüntüsüne bakarak/yüzeysel olarak değerlendirmek |
|
40 |
Phrasals |
take (someone or something) at face value v.
|
(birini/bir şeyi) dışarıdan göründüğü gibi kabul etmek |
|
|
41 |
Phrasals |
take (someone or something) at face value v.
|
(birini/bir şeyi) yüzeysel olarak değerlendirmek |
|
Phrases |
|
42 |
Phrases |
the true face of something expr.
|
bir şeyin gerçek yüzü |
|
43 |
Phrases |
in the face of (something) expr.
|
(bir şeye) karşın |
|
44 |
Phrases |
in the face of (something) expr.
|
(bir şeye) rağmen |
|
45 |
Phrases |
in the face of (something) expr.
|
(bir şey) karşısında |
|
46 |
Phrases |
in the face of (something) expr.
|
(bir şeye) meydan okuyarak |
|
47 |
Phrases |
in the face of (something) expr.
|
(bir şeye) karşı |
|
Idioms |
|
48 |
Idioms |
the acceptable face of (something) n.
|
(bir şeyin) elle tutulur (olmaya çalışan) yanı |
|
49 |
Idioms |
the acceptable face of (something) n.
|
(bir şeyin) kabul edilebilir/makul (olmaya çalışan) yanı |
|
50 |
Idioms |
the acceptable face of (something) n.
|
(bir şeyin) uygun sayılabilir yanı |
|
51 |
Idioms |
the acceptable face of (something) n.
|
(bir şeyin) cazip (gibi görünmeye çalışan) yanı |
|
52 |
Idioms |
the acceptable face of (something) n.
|
(bir şeyin) sempatik (gibi görünmeye çalışan) yanı |
|
53 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
|
54 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme |
|
55 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme |
|
56 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
|
57 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme |
|
58 |
Idioms |
about-face (on someone or something) n.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme |
|
59 |
Idioms |
about-face on (something) n.
|
(bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirme |
|
60 |
Idioms |
about-face on (something) n.
|
(bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirme |
|
61 |
Idioms |
about-face on (something) n.
|
(bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirme |
|
62 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) bitap düşene kadar yapıp bir sonuca varamamak |
|
63 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) hali kalmayana dek yapıp bir sonuca varamamak |
|
64 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) canı çıkıncaya kadar yapıp bir sonuç alamamak |
|
65 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) pestili çıkana kadar yapıp bir sonuç alamamak |
|
66 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) takati kalmayana dek yapıp bir sonuç alamamak |
|
67 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
|
68 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüz bulmak |
|
69 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüzü tutmak |
|
70 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
|
71 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek |
|
72 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) çekinmemek |
|
73 |
Idioms |
have the brass face to (do something) v.
|
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek |
|
74 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüzü olmak |
|
75 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüz bulmak |
|
76 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) yüzü tutmak |
|
77 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) cesareti olmak |
|
78 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek |
|
79 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapmaya) çekinmemek |
|
80 |
Idioms |
have the face to (do something) v.
|
(bir şey yapma) cesaretini/yüzsüzlüğünü göstermek |
|
|
81 |
Idioms |
say something right to someone's face v.
|
bir şeyi birinin yüzüne söylemek |
|
82 |
Idioms |
fling something up in someone's face v.
|
bir şeyi birinin yüzüne vurmak |
|
83 |
Idioms |
face something down v.
|
bir şeyin arka yüzünü çevirmek |
|
84 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
boyun eğmemek |
|
85 |
Idioms |
face something down v.
|
bir şeyi ters çevirmek |
|
86 |
Idioms |
say something right to someone's face v.
|
birinin yüzüne karşı bir şey söylemek |
|
87 |
Idioms |
say something right to someone's face v.
|
direkt yüzüne söylemek |
|
88 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
cesaretle karşılamak |
|
89 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
göğüs germek |
|
90 |
Idioms |
take something at face value v.
|
göründüğü gibi kabul etmek |
|
91 |
Idioms |
throw something back in somebody's face v.
|
elinin tersiyle itmek |
|
92 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
mutluymuş gibi davranmak |
|
93 |
Idioms |
face something head-on v.
|
sorunla yüzleşmek |
|
94 |
Idioms |
face something head-on v.
|
sorunla doğrudan ilgilenmek |
|
95 |
Idioms |
throw something back in somebody's face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi vb) reddetmek |
|
96 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
yıkılmamak |
|
97 |
Idioms |
face onto something v.
|
(/denize/göle vb) bakmak |
|
98 |
Idioms |
throw something into someone's face v.
|
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak |
|
99 |
Idioms |
put a brave face on something v.
|
üzülmemiş numarası yapmak |
|
100 |
Idioms |
say something right to one's face v.
|
yüzüne karşı söylemek |
|
101 |
Idioms |
set something in a type face v.
|
(bir yazıyı) belli bir karakter/yazı biçiminde dizmek |
|
102 |
Idioms |
say something to someone's face v.
|
yüzüne söylemek |
|
103 |
Idioms |
throw something in someone's face v.
|
(bir şeyi) birinin yüzüne vurmak |
|
104 |
Idioms |
throw something back in somebody's face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi vb) geri çevirmek |
|
105 |
Idioms |
wipe someone or something off the face of the earth v.
|
yerle bir etmek |
|
106 |
Idioms |
throw (something) in (one's) face v.
|
(bir şeyi) kaba bir şekilde geri çevirmek |
|
107 |
Idioms |
throw (something) in (one's) face v.
|
kaba bir şekilde reddetmek |
|
108 |
Idioms |
throw something into someone's face v.
|
bir şeyi birinin suratına fırlatmak/atmak |
|
109 |
Idioms |
throw something into someone's face v.
|
bir şeyi birinin suratına püskürtmek |
|
110 |
Idioms |
throw something into someone's face v.
|
birinin yüzüne su çarpmak |
|
111 |
Idioms |
throw something into someone's face v.
|
bir şeyi birinin yüzüne vurmak |
|
112 |
Idioms |
throw something in someone's face v.
|
bir şeyi birinin suratına fırlatmak/atmak |
|
113 |
Idioms |
throw something in someone's face v.
|
bir şeyi birinin suratına püskürtmek |
|
114 |
Idioms |
throw something in someone's face v.
|
birinin yüzüne su çarpmak |
|
115 |
Idioms |
throw something in someone's face v.
|
bir şeyi birinin yüzüne vurmak |
|
116 |
Idioms |
have about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek |
|
117 |
Idioms |
have about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek |
|
118 |
Idioms |
have about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek |
|
119 |
Idioms |
do about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek |
|
120 |
Idioms |
do about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek |
|
121 |
Idioms |
do about-face (on someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek |
|
122 |
Idioms |
be staring (something) in the face v.
|
(bir şeyin) eşiğinde olmak/eşiğine gelmek |
|
123 |
Idioms |
be staring (something) in the face v.
|
(bir şeye) çok yaklaşmak |
|
124 |
Idioms |
be staring (something) in the face v.
|
(bir şeyle) burun buruna gelmek |
|
125 |
Idioms |
be staring (something) in the face v.
|
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek |
|
126 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
bir şeyin eşiğinde olmak/eşiğine gelmek |
|
127 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
bir şeye çok yaklaşmak |
|
128 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
bir şeyle burun buruna gelmek |
|
129 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek |
|
130 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak |
|
131 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
yenilmenin, ölümün, mahvolmanın eşiğinde olmak |
|
132 |
Idioms |
be staring something in the face v.
|
yenilmek, ölmek, mahvolmak üzere olmak |
|
133 |
Idioms |
have something written all over your face v.
|
(bir şey) yüzünden okunmak |
|
134 |
Idioms |
have something written all over your face v.
|
(bir şey) yüzünden belli olmak |
|
135 |
Idioms |
have something written all over your face v.
|
(bir şey) yüzüne yansımak |
|
136 |
Idioms |
put a bold face on (something) v.
|
(bir şeyi) çok da kötü değilmiş gibi göstermek |
|
137 |
Idioms |
put a bold face on (something) v.
|
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek |
|
138 |
Idioms |
put a bold face on (something) v.
|
(bir şeyi) daha iyimser göstermek |
|
139 |
Idioms |
put a bold face on (something) v.
|
(bir şey) yolundaymış gibi göstermek/davranmak |
|
140 |
Idioms |
put a bold face on (something) v.
|
(bir şeyle ilgili) pembe/iyimser bir tablo çizmek |
|
141 |
Idioms |
put a good face on (something) v.
|
(bir şeyi) çok da kötü değilmiş gibi göstermek |
|
142 |
Idioms |
put a good face on (something) v.
|
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek |
|
143 |
Idioms |
put a good face on (something) v.
|
(bir şeyi) daha iyimser göstermek |
|
144 |
Idioms |
put a good face on (something) v.
|
(bir şey) yolundaymış gibi göstermek/davranmak |
|
145 |
Idioms |
put a good face on (something) v.
|
(bir şeyle ilgili) pembe/iyimser bir tablo çizmek |
|
146 |
Idioms |
come face to face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) burun buruna gelmek |
|
147 |
Idioms |
come face to face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek |
|
148 |
Idioms |
come face to face with (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek |
|
149 |
Idioms |
come face to face with something v.
|
(kötü bir durumla) karşılaşmak |
|
150 |
Idioms |
come face to face with something v.
|
(kötü bir durumla) yüz yüze gelmek |
|
151 |
Idioms |
come face to face with something v.
|
(kötü bir durumla) karı karşıya gelmek |
|
152 |
Idioms |
come face to face with something v.
|
(kötü bir durumla) yüzleşmek |
|
153 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) görünüşünü düzeltmek |
|
154 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyi) güzelleştirmek |
|
155 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) görüntüsünü yenilemek |
|
156 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyi) yeni hale getirmek |
|
157 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) elini yüzünü düzeltmek/toparlamak |
|
158 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) dış görünüşünü elden geçirmek |
|
159 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) görünümüne çeki düzen vermek |
|
160 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyin) dış görünüşünü iyileştirmek/düzeltmek |
|
161 |
Idioms |
give (something) a face-lift v.
|
(bir şeyi) makyajlamak |
|
162 |
Idioms |
have about-face on (something) v.
|
(bir şeye) olan tutumunu tam tersine çevirmek |
|
163 |
Idioms |
have about-face on (something) v.
|
(bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek |
|
164 |
Idioms |
have about-face on (something) v.
|
(bir şeye) karşı olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek |
|
165 |
Idioms |
fling (something) up in (one's) face v.
|
(bir şeyi birinin) yüzüne vurmak |
|
166 |
Idioms |
fly in the face of someone or something v.
|
birine/bir şeye şiddetle karşı çıkmak |
|
167 |
Idioms |
fly in the face of someone or something v.
|
birine/bir şeye karşı gelmek |
|
168 |
Idioms |
fly in the face of someone or something v.
|
birine/bir şeye meydan okumak |
|
169 |
Idioms |
fly in the face of someone or something v.
|
birine/bir şeye zıt düşmek |
|
170 |
Idioms |
fly in the face of someone or something v.
|
birini/bir şeyi hiçe saymak |
|
171 |
Idioms |
fly in the face of (something) v.
|
(bir şeye) şiddetle karşı çıkmak |
|
172 |
Idioms |
fly in the face of (something) v.
|
(bir şeye) karşı gelmek |
|
173 |
Idioms |
fly in the face of (something) v.
|
(bir şeye) meydan okumak |
|
174 |
Idioms |
fly in the face of (something) v.
|
(bir şeye) zıt düşmek |
|
175 |
Idioms |
fly in the face of (something) v.
|
(bir şeyi) hiçe saymak |
|
176 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeye karşı gelmek |
|
177 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeye karşı olmak |
|
178 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeye meydan okumak |
|
179 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeye zıt düşmek |
|
180 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeyi hiçe saymak |
|
181 |
Idioms |
fly in the face of something v.
|
bir şeye şiddetle karşı çıkmak |
|
182 |
Idioms |
not have the face (to do something) [old-fashioned] v.
|
(bir şeyi yapmaya) yüzü/cesareti olmamak |
|
183 |
Idioms |
not have the face (to do something) [old-fashioned] v.
|
(bir şeyi yapmaktan) utanmak |
|
184 |
Idioms |
not have the face (to do something) [old-fashioned] v.
|
(bir şeyi yapmaktan) çekinmek |
|
185 |
Idioms |
not have the face (to do something) [old-fashioned] v.
|
(bir şey yapmaya) yüzü tutmamak |
|
186 |
Idioms |
say (something) to (one's) face v.
|
(bir şeyi birinin) yüzüne söylemek |
|
187 |
Idioms |
say (something) to (one's) face v.
|
(bir şeyi birinin) yüzüne karşı söylemek |
|
188 |
Idioms |
set (one's) face against (something) v.
|
(bir şeye) ısrarlı biçimde karşı çıkmak |
|
189 |
Idioms |
set (one's) face against (something) v.
|
(bir şeye) muhalefet etmek |
|
190 |
Idioms |
set (one's) face against (something) v.
|
(bir şeye) karşı koymak |
|
191 |
Idioms |
set (one's) face against (something) v.
|
(bir şeye) şiddetle karşı çıkmak |
|
192 |
Idioms |
set your face against something [uk] v.
|
bir şeye ısrarlı biçimde karşı çıkmak |
|
193 |
Idioms |
set your face against something [uk] v.
|
bir şeye muhalefet etmek |
|
194 |
Idioms |
set your face against something [uk] v.
|
bir şeye karşı koymak |
|
195 |
Idioms |
set your face against something [uk] v.
|
bir şeye şiddetle karşı çıkmak |
|
196 |
Idioms |
stare (something) in the face v.
|
(bir şeye) karşı koymak |
|
197 |
Idioms |
stare (something) in the face v.
|
(bir şeye) karşı çıkmak |
|
198 |
Idioms |
stare something in the face v.
|
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak |
|
199 |
Idioms |
throw (something) back in (one's) face v.
|
elinin tersiyle itmek |
|
200 |
Idioms |
throw (something) back in (one's) face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi) geri çevirmek |
|
201 |
Idioms |
throw (something) back in (one's) face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi) reddetmek |
|
202 |
Idioms |
throw (something) back into (one's) face v.
|
elinin tersiyle itmek |
|
203 |
Idioms |
throw (something) back into (one's) face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi) geri çevirmek |
|
204 |
Idioms |
throw (something) back into (one's) face v.
|
(tavsiyeyi/öneriyi) reddetmek |
|
205 |
Idioms |
wouldn't know something if it hit you in the face expr.
|
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın |
|
206 |
Idioms |
face to face (something) expr.
|
(bir şeyle) burun buruna |
|
207 |
Idioms |
face to face (something) expr.
|
(bir şeyle) karşı karşıya |
|
208 |
Idioms |
face to face with (someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) burun buruna |
|
209 |
Idioms |
face to face with (someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya |
|
210 |
Idioms |
face to face with (someone or something) expr.
|
(biriyle/bir şeyle) yüz yüze |
|
211 |
Idioms |
I'd rather face a firing squad than (do something) expr.
|
(… yapacağıma) kurşuna dizilmeyi tercih ederim |
|
212 |
Idioms |
wouldn't know (something) if it hit (one) in the face expr.
|
yüzüne çarpsa tanımazsın/farkına varmazsın |
|