|
- You don't know what that small opaque bottle contains.
- O küçük opak şişenin içinde ne olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know the place.
- Mekanı bilmiyorsun.
- You don't know this song, so don't try to sing along.
- Bu şarkıyı bilmiyorsun, bu yüzden birlikte söylemeye çalışma.
- You don't know the whole story.
- Sen bütün hikayeyi bilmiyorsun.
- You don't know why Tom wants me to do that.
- Tom'un bunu yapmamı neden istediğini bilmiyorsun.
- You don't know her, do you?
- Onu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how tired I was.
- Ne kadar yorgun olduğumu bilmiyorsun.
- You don't know what you're missing.
- Ne kaçırdığını bilmiyorsun.
- You don't know where Tom works, do you?
- Tom'un nerede çalıştığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know where Tom has gone, do you?
- Tom'un nereye gittiğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know everything I do.
- Yaptığım her şeyi bilmiyorsun.
- You don't know the half of it.
- Yarısını bile bilmiyorsun.
- What do you mean, you don't know that?
- Ne demek bunu bilmiyorsun?
- You don't know me, do you?
- Beni bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how happy I am to see you.
- Seni gördüğüm için ne kadar mutlu olduğumu bilmiyorsun.
- You don't know your own strength.
- Kendi gücünü bilmiyorsun.
- You don't know a thing about me.
- Benimle ilgili bir şey bilmiyorsun.
- You don't know how strong I am.
- Ne kadar güçlü olduğumu bilmiyorsun.
- You don't know where it is, do you?
- Nerede olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what's going on, do you?
- Neler olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know anything about basketball, do you?
- Basketbol hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know all the facts.
- Tüm gerçekleri bilmiyorsun.
- You don't know where Tom's home is, do you?
- Tom'un evi nerede bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know his city.
- Onun şehrini bilmiyorsun.
- You don't know where Tom did that, do you?
- Tom'un bunu nerede yaptığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know that for certain.
- Onu kesin olarak bilmiyorsun.
- You don't know whether or not Tom was even here.
- Tom'un burada olup olmadığını bile bilmiyorsun.
- You don't know how that happened, do you?
- Onun nasıl olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how much that means to me.
- Onun benim için ne kadar anlamı olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know how much I love you.
- Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun.
- You don't know what I want.
- Ne istediğimi bilmiyorsun.
- You don't know the truth.
- Gerçeği bilmiyorsun.
- You don't know what this means to us.
- Bunun bizim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
- You don't know how worried I am.
- Ne kadar endişeli olduğumu bilmiyorsun.
- You don't know who you should ask.
- Kime sorman gerektiğini bilmiyorsun.
- You don't know what I know.
- Benim bildiklerimi bilmiyorsun.
- You don't know what Tom did.
- Tom'un ne yaptığını bilmiyorsun.
- You don't know why Tom needs to do that, do you?
- Tom'un bunu neden yapması gerektiğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know who you're up against.
- Kiminle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what I was going to do.
- Ne yapacağımı bilmiyorsun.
- You don't know who did it, do you?
- Bunu kimin yaptığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what you're talking about.
- Ne konuştuğunu bilmiyorsun.
- You don't know what Tom was doing.
- Tom'un ne yaptığını bilmiyorsun.
- You don't know, do you?
- Bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know why she didn't come yesterday, do you?
- Dün neden gelmediğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know jack.
- Hiçbir şey bilmiyorsun.
- You don't know how much that means to me.
- Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what you're getting for Christmas, do you?
- Noel için ne alacağını bilmiyorsun, değil mi?
- Maybe you don't know this, but nobody could ever take your place.
- Belki bunu bilmiyorsun ama kimse senin yerini alamaz.
- You don't know anything, do you?
- Sen hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what this is, do you?
- Bunun ne olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know very much about me.
- Benim hakkımda pek bir şey bilmiyorsun.
- You don't know any French, do you?
- Hiç Fransızca bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what Tom is like.
- Tom'un nasıl biri olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know when Tom will do that, do you?
- Tom'un bunu ne zaman yapacağını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know when he will come, do you?
- Onun ne zaman geleceğini bilmiyorsun değil mi?
- You don't know this song, so don't try to sing along.
- Bu şarkıyı bilmiyorsun, o yüzden eşlik etmeye çalışma.
- You don't know as much about this as I do.
- Bu konuda benim kadar çok şey bilmiyorsun.
- Don't pretend you don't know what I'm talking about.
- Ne hakkında konuştuğumu bilmiyorsun gibi davranma.
- You don't know what it is, do you?
- Ne olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know the system.
- Sistemi bilmiyorsun.
- You don't know the system, do you?
- Sistemi bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know very much about me.
- Benim hakkımda çok şey bilmiyorsun.
- You don't know anything.
- Sen hiçbir şey bilmiyorsun.
- You don't know how much I wanted to do that.
- Bunu yapmayı ne kadar çok istediğimi bilmiyorsun.
- You don't know what it's like to lose all your family in a war.
- Savaşta tüm aileni kaybetmenin nasıl olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what's going to happen, do you?
- Ne olacağını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what you are doing, do you?
- Ne yaptığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how much I love Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun.
- You don't know what's going to happen, do you?
- Neler olacağını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how bad I want to learn how to speak French.
- Fransızca konuşmayı öğrenmeyi ne kadar çok istediğimi bilmiyorsun.
- You don't know where it is, do you?
- Onun nerede olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what I experienced.
- Ne yaşadığımı bilmiyorsun.
- You don't know anything, do you?
- Hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know as much about this as I do.
- Bu konuda benim bildiğim kadar çok şey bilmiyorsun.
- You don't know everything I do.
- Benim yaptığım her şeyi bilmiyorsun.
- You don't know what it was like.
- Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know how much this means to me.
- Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know how much money I owe.
- Ne kadar borcum olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know them as well as I do.
- Onları benim kadar iyi bilmiyorsun.
- You don't know what to do next, do you?
- Sonra ne yapacağını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how bad I want to leave.
- Ne kadar çok gitmek istediğimi bilmiyorsun.
- Maybe you don't know this, but nobody could ever take your place.
- Belki bunu bilmiyorsun ama kimse senin yerini dolduramaz.
- You don't know what I know.
- Benim bildiğimi bilmiyorsun.
- You don't know how serious it is.
- Bunun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know everything.
- Her şeyi bilmiyorsun.
- You don't know what this means to me.
- Bunun benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
- You don't know when he will come, do you?
- Ne zaman geleceğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what trouble is.
- Belanın ne olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what it's like to lose all your family in a war.
- Tüm aileni savaşta kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know when Tom will come, do you?
- Tom'un ne zaman geleceğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how much I love you.
- Sen de benim seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun.
- You don't know what to do, do you?
- Ne yapacağını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what that means to me.
- Onun benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
- You don't know what it is, do you?
- Onun ne olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what I was going to do.
- Ne yapıyor olduğumu bilmiyorsun.
- You don't know how strong I am.
- Benim ne kadar güçlü olduğumu bilmiyorsun.
- It looks like you don't know what to do.
- Görünüşe göre ne yapacağını bilmiyorsun.
- You don't know what's going on.
- Neler olup bittiğini bilmiyorsun.
- You don't know how happy that makes me.
- Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini bilmiyorsun.
- You don't know German, do you?
- Almanca bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what's going on.
- Neler olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know how bad it is.
- Ne kadar kötü olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what I was going to say.
- Ne söyleyeceğimi bilmiyorsun?
- You don't know why Tom wants me to do that.
- Tom'un bunu neden yapmamı istediğini bilmiyorsun.
- You don't know what you're doing, do you?
- Ne yaptığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what you're doing.
- Ne yaptığını bilmiyorsun.
- You don't know that for sure.
- Onu kesinlikle bilmiyorsun.
- You don't know how much I cried.
- Ne kadar ağladığımı bilmiyorsun.
- You don't know what Tom is capable of.
- Tom'un neler yapabileceğini bilmiyorsun.
- You don't know anything about me.
- Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.
- You don't know who did it, do you?
- Kimin yaptığını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know Tom's last name, do you?
- Tom'un soyadını bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how bad I want to leave.
- Gitmeyi ne kadar çok istediğimi bilmiyorsun.
- You don't know everything.
- Sen her şeyi bilmiyorsun.
- You don't know why Tom didn't come yesterday, do you?
- Tom'un dün neden gelmediğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what I was going to say.
- Ne söyleyeceğimi bilmiyorsun.
- You don't know how that happened, do you?
- Bunun nasıl olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what that means to me.
- Bunun benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun.
- You don't know what Tom might do.
- Tom'un ne yapabileceğini bilmiyorsun.
- You don't know what you want, do you?
- Ne istediğini bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know how serious it is.
- Ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorsun.
- In other words, you don't know either.
- Başka bir deyişle, sen de bilmiyorsun.
- You don't know why she didn't come yesterday, do you?
- Onun dün neden gelmediğini bilmiyorsun değil mi?
- You don't know a thing about me.
- Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.
- You don't know what's going on, do you?
- Neler olduğunu bilmiyorsun değil mi?
- In other words, you don't know either.
- Diğer bir deyişle, sen de bilmiyorsun.
- You don't know all the facts.
- Bütün gerçekleri bilmiyorsun.
- You don't know how lucky you are.
- Ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know anything about Tom, do you?
- Tom hakkında hiçbir şey bilmiyorsun, değil mi?
- You don't know what you're talking about.
- Neden bahsettiğini bilmiyorsun.
Show More (128)
|