be (time) - Turco Inglés Diccionario

be (time)

Significados de "be (time)" con otros términos en diccionario inglés turco: 174 resultado(s)

Inglés Turco
General
(time) be ripe for v. zamanı gelmek
The time is ripe for action.
Harekete geçme zamanı geldi.

More Sentences
(time) be up v. süre dolmak
I shall close there - my time is up in any case.
Bu konuyu kapatacağım; her halükarda sürem doldu.

More Sentences
be a short period of time v. az zaman kalmak
be pinched for time v. sıkışmak
be pressed for time v. dara gelmek
be pressed for time v. zamanı dar olmak
be having a hell of a good time v. gününü gün etmek
(for a time piece) be slow v. geri kalmak
(be forced) pass time idly v. sinek avlamak
be defeated by time v. zamana yenilmek
be defeated by time v. zamana yenik düşmek
be ahead one's time v. zamanın ilerisinde kalmak
be behind one's time v. zamanın gerisinde kalmak
be at all-time high v. tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek
be appointed for the first time v. (bir göreve vb) ilk defa atanmak
one's time to be up v. zamanı dolmak
be a first-time teacher v. öğretmenlikte yeni olmak
be at an all-time low v. en düşük seviyesinde olmak
Phrases
what a time to be alive expr. daha iyisi olamazdı
what a time to be alive expr. yaşasın
what a time to be alive expr. daha ne isterim
what a time to be alive expr. daha iyisi can sağlığı
what a time to be alive expr. bu gözler daha neler görecek
what a time to be alive expr. ne biçim/nasıl bir dünyada yaşıyoruz
what a time to be alive expr. ne günlere kaldık
what a time to be alive expr. bir yaşıma daha girdim
Proverb
(it's) better to be late than be dead on time geç olsun da güç olmasın
(it's) better to be late than be dead on time hiç olmamasındansa geç olması daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time hiç varamamaktansa geç varmak daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time zamanında olması için hayati risk almaktansa geç olması daha iyidir
(it's) better to be late than be dead on time zamanında varmak için hayatını riske atmaktansa geç varmak daha iyidir
Colloquial
be at the wrong place at the wrong time v. yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak
be before (one's) time v. biri doğmadan, başlamadan önce olmak
be before (one's) time v. birinin zamanından önce olmak
be before somebody's time v. biri doğmadan, başlamadan önce olmak
be before somebody's time v. birinin zamanından önce olmak
be before somebody's time v. birinin hatırlayabileceği zaman diliminden önce olmak
be before somebody's time v. biri hatırlamaz
be getting on toward (a time) v. (bir zamana) yaklaşmak
be getting on toward (a time) v. neredeyse (bir zaman) olmak
what a time to be alive expr. ne günler ama
what a time to be alive expr. insan daha ne ister
Idioms
be trapped in a time warp v. taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
be trapped in a time warp v. zaman durmuş olmak
be in advance of (someone or something's) time v. zamanının ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. döneminin ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. çağının ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. çağını aşmak
be in advance of (someone or something's) time v. bulunduğu çağdan daha ileride olmak
be in advance of (someone or something's) time v. bulunduğu zamandan daha ileride olmak
be in advance of (someone or something's) time v. bulunduğu dönemden daha ileride olmak
be in advance of (someone or something's) time v. zamanının ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. çağının ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. döneminin ilerisinde olmak
be ahead of of your time v. zamanının ilerisinde olmak
be ahead of of your time v. çağının ilerisinde olmak
be ahead of of your time v. döneminin ilerisinde olmak
be before of your time v. zamanının ilerisinde olmak
be before of your time v. çağının ilerisinde olmak
be before of your time v. döneminin ilerisinde olmak
be in advance of your time v. zamanının ilerisinde olmak
be in advance of your time v. çağının ilerisinde olmak
be in advance of your time v. döneminin ilerisinde olmak
be only a matter of time v. an meselesi olmak
be before one's time v. çevresindekilerden çok ilerde olmak
be in the right place at the right time v. doğru zamanda doğru yerde olmak
be ahead of one's time v. çağının/zamanının ilerisinde olmak
be only a matter of time v. eli kulağında olmak
be living on borrowed time v. sayılı günleri kalmak
be short on time v. vakti dar olmak
be pressed for time v. zamanı daralmak
be short on time v. vakti az olmak
be short on time v. zamanı kısıtlı olmak
be before one's time v. zamanından önce gelişmek
be short on time v. vakti kısıtlı olmak
be pushed for time v. zamanı daralmak
be short on time v. yeterli vakti olmamak
be pushed for time v. zamana sıkışmak
be pressed for time v. zamana sıkışmak
be in the right spot at the right time v. doğru anda doğru yerde olmak
be in the right spot at the right time v. doğru zamanda doğru yerde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. çağının ilerisinde olmak
be in advance of (someone or something's) time v. zamanının ilerisinde olmak
be caught in a time warp v. taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
be caught in a time warp v. zamanın gerisinde kalmak
be caught in a time warp v. zaman durmuş olmak
be caught in a time warp v. demode kalmak
be caught in a time warp v. geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
be locked in a time warp v. taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
be locked in a time warp v. zamanın gerisinde kalmak
be locked in a time warp v. zaman durmuş olmak
be locked in a time warp v. demode kalmak
be locked in a time warp v. geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
be pressed/pushed for money, space, time v. yeri, parası, zamanı olmamak/kalmamak
be pressed/pushed for money, space, time v. çok az yeri, parası, zamanı kalmak
be pressed/pushed for money, space, time v. yere, paraya, zamana sıkışmak
be pressed/pushed for money, space, time v. yere, paraya, zamana sıkışık olmak
be pressed/pushed for money, space, time v. yeri, parası, zamanı dar olmak
be stuck in a time warp v. taş devrinde/geçmişte takılıp kalmak
be stuck in a time warp v. zamanın gerisinde kalmak
be stuck in a time warp v. zaman durmuş olmak
be stuck in a time warp v. demode kalmak
be stuck in a time warp v. geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
be trapped in a time warp v. demode kalmak
be trapped in a time warp v. geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
be trapped in a time warp v. zamanın gerisinde kalmak
be a question of time v. zaman meselesi olmak
be a question of time v. kaçınılmaz olmak
be a question of time v. kaçınılmaz son olmak
be a question of time v. er ya da geç olacağı kesin olmak
be ahead of (someone's or something's) time v. (birinin/bir şeyin) çağının/zamanının ötesinde olmak
be ahead of (someone's or something's) time v. (birinin/bir şeyin) çağının/zamanının ilerisinde olmak
be ahead of your time v. çağının/zamanının ötesinde olmak
be ahead of your time v. çağının/zamanının ilerisinde olmak
be before your time v. çağının/zamanının ötesinde olmak
be before your time v. çağının/zamanının ilerisinde olmak
be in advance of your time v. çağının/zamanının ötesinde olmak
be in advance of your time v. çağının/zamanının ilerisinde olmak
be in a time warp v. geçmişte takılıp kalmak
be in a time warp v. zaman durmuş olmak
be in a time warp v. zamanın gerisinde kalmak
be in a time warp v. demode kalmak
be in a time warp v. geçmiş bir zamanda takılıp kalmak
be in advance of (someone's or something's) time v. zamanının ilerisinde olmak
be in advance of (someone's or something's) time v. döneminin ilerisinde olmak
be in advance of (someone's or something's) time v. çağının ilerisinde olmak
be in advance of (someone's or something's) time v. çağını aşmak
be in advance of (someone's or something's) time v. bulunduğu çağdan daha ileride olmak
be in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmine uymak
be in time (with someone or something) v. (birinin/bir şeyin) ritmini yakalamak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) zamanlaması tutmak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) senkronize olmak
be in time (with someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) aynı ritimde olmak
be just a matter of time v. an meselesi olmak
be just a matter of time v. eli kulağında olmak
be just a question of time v. an meselesi olmak
be just a question of time v. eli kulağında olmak
be living on borrowed time v. pamuk ipliğine bağlı yaşamak
be living on borrowed time v. ipin ucunda olmak
be living on borrowed time v. gelip geçici olmak
be living on borrowed time v. bugün var yarın yok olmak
be living on borrowed time v. ne zaman ne olacağı belli olmamak
be living on borrowed time v. bir ayağı çukurda olmak
be living on borrowed time v. sayılı günleri/günü kalmak
be living on borrowed time v. az zamanı kalmak
be living on borrowed time v. ipin ucunda olmak
be living on borrowed time v. bugün var yarın yok olmak
be living on borrowed time v. sonu yaklaşmak
be on borrowed time v. bir ayağı çukurda olmak
be on borrowed time v. sayılı günleri/günü kalmak
be on borrowed time v. az zamanı kalmak
be on borrowed time v. ipin ucunda olmak
be on borrowed time v. bugün var yarın yok olmak
be on borrowed time v. sonu yaklaşmak
be only a question of time v. an meselesi olmak
be only a question of time v. eli kulağında olmak
be pressed/pushed for money, space, time v. parası, yeri, zamanı az olmak
be on borrowed time v. doktorların umduğundan fazla yaşamak
be on borrowed time v. son günlerini yaşamak
be on borrowed time v. bir gözü toprağa bakmak
be on borrowed time v. sayılı günleri kalmak
be on borrowed time v. son demlerini yaşamak
be on borrowed time v. uzatmaları oynamak
be in the wrong place at the wrong time v. yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak/olmak
Speaking
a little time apart would be good for both of us expr. biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur
you can't be successful every time expr. her zaman başarılı olamazsın
it's time we should be going expr. gitme vakti
you can't be happy all the time expr. her zaman mutlu olamazsın
it's time we should be going expr. gitmemiz gerek
they seemed to be having a pretty good time expr. güzel vakit geçiriyor gibiydiler
the next time this will not be for free expr. gelecek sefer bu karşılıksız olmayacak
try to be on time expr. zamanında olmaya çalışın
Trade/Economic
be on the double time v. fazla mesai yaparak çift maaş almak
Law
be time barred v. (dava) zaman aşımına uğramak