cliché - Turco Inglés Diccionario
Historia

cliché

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "cliché" en diccionario turco inglés : 6 resultado(s)

Inglés Turco
General
cliché n. davranışları tahmin edilebilir kimse
cliché n. sığ davranan kimse
cliché adj. kalıplaşmış
Linguistics
cliché n. klişe sözcük
cliché n. klişe ifade
Printery
cliché n. klişe

Significados de "cliché" con otros términos en diccionario inglés turco: 414 resultado(s)

Inglés Turco
General
be a cliché v. klişe olmak
aid and abet someone [cliché] v. birine yardım etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini kışkırtmak
aid and abet someone [cliché] v. birini teşvik etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini dolduruşa getirmek
aid and abet someone [cliché] v. birini kızıştırmak
aid and abet someone [cliché] v. birinin suçuna ortak olmak
aid and abet someone [cliché] v. birine yardım etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini kışkırtmak
aid and abet someone [cliché] v. birini teşvik etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini dolduruşa getirmek
aid and abet someone [cliché] v. birini kızıştırmak
aid and abet someone [cliché] v. birinin suçuna ortak olmak
Phrasals
circle gets the square [cliché] v. doğruya doğru
circle gets the square [cliché] v. çok doğru
circle gets the square [cliché] v. hakkın var
Proverb
comedy equals tragedy plus time [cliché] komedi eşittir trajedi artı zaman
comedy equals tragedy plus time [cliché] trajedi artı zaman eşittir komedi
comedy equals tragedy plus time [cliché] trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir
humor equals tragedy plus time [cliché] mizah eşittir trajedi artı zaman
humor equals tragedy plus time [cliché] trajedi artı zaman eşittir mizah
humor equals tragedy plus time [cliché] trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir/komediye dönüşebilir
humor equals tragedy plus time [cliché] komedi, üzerinden yeterince zaman geçmiş trajedidir
humor equals tragedy plus time [cliché] mizah, trajedi artı zamandır
better (be) safe than sorry [cliché] korkulu rüya görmektense uyanık yatmak iyidir
better (be) safe than sorry [cliché] sonradan dizini dövmektense önceden önlem almak/dikkatli olmak iyidir
better (be) safe than sorry [cliché] pişman olacağına sağlamcı davran
you learn something new every day [cliché] her gün yeni bir şey öğrenirsin
Colloquial
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr. cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördüğüne mi heyecanlandın
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr. cebinde muz, silah, salatalık mı taşıyorsun yoksa beni gördüğüne çok mu sevindin
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr. cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördün diye ereksiyon mu oldun
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. hatasız kul olmaz
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. kimse mükemmel değildir
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. herkes hata yapar
pobody's nerfect (an intentional spoonerism of "nobody's perfect") [cliché] expr. herkesin kusurları vardır
(do) (you) come here often? [cliché] expr. buraya sık gelir misin? (cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru)
(I'll) see you in hell! [cliché] expr. cehennemde görüşürüz
(I'll) see you in hell! [cliché] expr. cehenneme git
(I'll) see you in hell! [cliché] expr. cehenneme kadar yolun var
(it's all) greek to (one) [cliché ] expr. (birine) çok yabancı
(it's all) greek to (one) [cliché ] expr. (birinin) anlayamayacağı bir şey
(it's all) greek to (one) [cliché ] expr. (birinin) anlaması imkansız bir şey
(it's all) greek to (one) [cliché ] expr. (birinin) anlayabileceği bir şey değil
because is why [cliché] expr. çünkü öyle gerekiyor
because is why [cliché] expr. çünkü öyle
because is why [cliché] expr. nedeni yok
because is why [cliché] expr. öyle işte
because reasons [cliché] expr. çünkü öyle gerekiyor
because reasons [cliché] expr. çünkü öyle
because reasons [cliché] expr. nedeni yok
because reasons [cliché] expr. öyle işte
ding, ding, ding, we have a winner! [cliché] expr. ve işte kazanan!
ding, ding, ding, we have a winner! [cliché] expr. yarışmanın kazananı belli oldu!
ding, ding, ding, we have a winner! [cliché] expr. ve doğru cevap!
ding, ding, ding, we have a winner! [cliché] expr. doğru cevap, kazandınız!
ding, ding, ding, we have a winner! [cliché] expr. soruyu bildiniz ve kazandınız!
do not try this at home [cliché] expr. bunu evde denemeyin
do not try this at home [cliché] expr. bunu evde denemeyiniz
do not try this at home [cliché] expr. bunu kendiniz denemeyiniz
eat at joe's [cliché] expr. restoranımıza bekleriz
eat at joe's [cliché] expr. restoran reklamı yapmak için kullanılan standart bir ifade
(It) (just) goes without saying [cliché] expr. söylemeye gerek yok
(It) (just) goes without saying [cliché] expr. gayet açık ki
(It) (just) goes without saying [cliché] expr. (şunu) söylemeye gerek bile yok
(It) (just) goes without saying [cliché] expr. tabii ki
how's the weather up there? [cliché] expr. orada/yukarıda havalar nasıl?
if you ain't dutch, you ain't much [cliché] [humorous] expr. hollandalı değilsen hiçbir şey değilsin
if you ain't dutch, you ain't much [cliché] [humorous] expr. hollandalı değilsen pek bir şey değilsin
if you ain't dutch, you ain't much [cliché] [humorous] expr. hollandalı değilsen pek işe yaramazsın
if you're not dutch, you're not much [cliché] expr. hollandalı değilsen hiçbir şey değilsin
if you're not dutch, you're not much [cliché] expr. hollandalı değilsen pek bir şey değilsin
if you're not dutch, you're not much [cliché] expr. hollandalı değilsen pek işe yaramazsın
ikiwisi (I'll know it when I see it) [cliché] expr. görmeden bilemem
is that the time? [cliché] expr. saat kaç olmuş!
is that the time? [cliché] expr. saat o kadar olmuş mu?
is that the time? [cliché] expr. saat o kadar geç mi olmuş?
is that the time? [cliché] expr. saat ne kadar ilerlemiş!
is that the time? [cliché] expr. saat ne kadar geç olmuş!
my eyes are up here [cliché] expr. gözlerim yukarıda
my eyes are up here [cliché] expr. (vücudumun başka bir noktasına, göğüslerime bakakaldın ama) gözlerim burada
my eyes are up here [cliché] expr. (baktığın yere dikkat et) gözlerim üst tarafta
n'est-ce pas [cliché] expr. değil mi?
n'est-ce pas [cliché] expr. öyle değil mi?
temper temper [cliché] expr. sakin ol
temper temper [cliché] expr. sinirlenme
temper temper [cliché] expr. kızma
temper temper [cliché] expr. hiddetlenme
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. biliyorum ama söylemem
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. biliyorum ama bu cevabı sen kendin bul
that's for me to know and you to find out [cliché] expr. cevabı ben biliyorum ama sen sabret ve öğren
who is guarding the guards? [cliché] expr. baştakileri kim denetliyor?
who is guarding the guards? [cliché] expr. yetkilileri kim kontrol ediyor?
who is watching the watchers? [cliché] expr. baştakileri kim denetliyor?
who is watching the watchers? [cliché] expr. yetkilileri kim kontrol ediyor?
who watches the watchers? [cliché] expr. baştakileri kim denetleyecek/denetliyor?
who watches the watchers? [cliché] expr. yetkilileri kim kontrol edecek/ediyor?
x's and y's and z's, oh my! [cliché] expr. aman tanrım, çok fazla x, y ve z!
x's and y's and z's, oh my! [cliché] expr. aman tanrım, ne çok x, y ve z!
you won't get away with it [cliché] expr. paçayı kurtaramayacaksın
you won't get away with it [cliché] expr. yakayı sıyıramayacaksın
you won't get away with it [cliché] expr. bu yanına kar kalmaz
you won't get away with it [cliché] expr. kaçışın/kurtuluşun yok
you won't get away with this [cliché] expr. paçayı kurtaramayacaksın
you won't get away with this [cliché] expr. yakayı sıyıramayacaksın
you won't get away with this [cliché] expr. bu yanına kar kalmaz
you won't get away with this [cliché] expr. kaçışın/kurtuluşun yok
you'll never get away with it [cliché] expr. kaçışın/kurtuluşun yok
you'll never get away with it [cliché] expr. paçayı kurtaramayacaksın
you'll never get away with it [cliché] expr. yakayı sıyıramayacaksın
you'll never get away with it [cliché] expr. yaptığın cezasız kalmayacak
you'll never get away with it [cliché] expr. yaptığın yanına kar kalmayacak
you'll never get away with this [cliché] expr. kaçışın/kurtuluşun yok
you'll never get away with this [cliché] expr. paçayı kurtaramayacaksın
you'll never get away with this [cliché] expr. yakayı sıyıramayacaksın
you'll never get away with this [cliché] expr. yaptığın cezasız kalmayacak
you'll never get away with this [cliché] expr. yaptığın yanına kar kalmayacak
Idioms
a gentleman and a scholar [cliché] n. beyefendi bir insan
a gentleman and a scholar [cliché] n. takdire şayan bir kişi
a gentleman and a scholar [cliché] n. saygıdeğer bir kişi
rising tide [cliché] n. yukarı doğru bir meyil
rising tide [cliché] n. yükselme
rising tide [cliché] n. yükseliş
rising tide [cliché] n. yukarı doğru bir dalgalanma
rising tide [cliché] n. güçlü/ciddi bir yükseliş
rising tide [cliché] n. yükselen grafik/oran
a sign of things to come [cliché] n. gelecekte olacakların işareti
a sign of things to come [cliché] n. olacak şeylerin işareti
a sign of things to come [cliché] n. olacakların habercisi
a sign of things to come [cliché] n. olacakların alameti
a sign of things to come [cliché] n. ileride olacakların göstergesi
a sign of things to come [cliché] n. ileride neyin popüler olacağına dair bir işaret
a cast of thousands [cliché] n. binlerce insan
a cast of thousands [cliché] n. büyük bir kalabalık
a cast of thousands [cliché] n. büyük bir güruh
a cast of thousands [cliché] n. çok büyük bir grup insan
the dictates of conscience [cliché] n. vicdana yön veren ilkeler
the dictates of conscience [cliché] n. kişinin doğru bildiği ilkeler bütünü
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın direktifleri
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın sesi
the dictates of conscience [cliché] n. vicdani değerler
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanen doğru olduğuna inanılan/doğru bulunan şeyler
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın dedikleri
the dictates of conscience [cliché] n. vicdanın emri
unmitigated disaster [cliché] n. tam bir felaket
unmitigated disaster [cliché] n. tam bir facia
unmitigated disaster [cliché] n. felaketin/facianın daniskası
unmitigated disaster [cliché] n. tam bir afet
unmitigated disaster [cliché] n. tam bir yıkım
unmitigated disaster [cliché] n. tam bir talihsizlik
fickle fortunes [cliché] n. değişken durumlar/sonuçlar
fickle fortune [cliché] n. değişken durumlar/sonuçlar
god's (own) country [cliché] n. el değmemiş doğa
god's (own) country [cliché] n. güzel kırsal bölge
god's (own) country [cliché] n. uzak, kıyıda köşede kalmış yerler
god's (own) country [cliché] n. doğal ve sakin yerler
gottle of geer [cliché] n. karnından konuşanları taklit/temsil etmek için kullanılan bir ifade
offer one cannot refuse [cliché] n. birinin reddedemeyeceği teklif
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. doğruca bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. hiçbir yere takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. oyalanmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. dosdoğru bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. sağa sola takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. direkt bir yere gitmek
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. doğruca bir şey yapmak
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. direkt bir şey yapmak
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. hiç oyalanmadan bir şey yapmak
do not pass go, do not collect $200 [cliché] v. hemen bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. doğruca bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. hiçbir yere takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. oyalanmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. dosdoğru bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. sağa sola takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. direkt bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. doğruca bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. direkt bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. hiç oyalanmadan bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] v. hemen bir şey yapmak
aid and abet someone [cliché] v. birine yardım etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini yanlış bir şey yapmaya teşvik etmek
aid and abet someone [cliché] v. birini azmettirmek
beg, borrow, or steal [cliché] v. altından girip üstünden çıkmak
beg, borrow, or steal [cliché] v. her ne şekilde/ne yoldan olursa olsun yapmak/elde etmek
beg, borrow, or steal [cliché] v. her yolu denemek
blow to smithereens [cliché] v. (patlama sonrası) paramparça olmak
blow to smithereens [cliché] v. havaya uçmak
do not pass go [cliché] v. doğruca gitmek
do not pass go [cliché] v. hiçbir yere takılmadan gitmek
do not pass go [cliché] v. oyalanmadan gitmek/yapmak
do not pass go [cliché] v. dosdoğru gitmek
do not pass go [cliché] v. sağa sola takılmadan gitmek
do not pass go [cliché] v. direkt gitmek/yapmak
do not pass go [cliché] v. hemen gitmek/yapmak
run it up the flagpole (and see who salutes) [cliché] v. deneyip tepkileri ölçmek/görmek
run it up the flagpole (and see who salutes) [cliché] v. deneyip kabul görüp görmediğini ölçmek
run it up the flagpole (and see who salutes) [cliché] v. deneyip kimlerin kabul ettiğini görmek
run it up the flagpole (and see who salutes) [cliché] v. nabız yoklamak
run it up the flagpole (and see who salutes) [cliché] v. nabız yoklaması yapmak
good as gold [cliché] adj. iyi
good as gold [cliché] adj. terbiyeli
good as gold [cliché] adj. uslu
good as gold [cliché] adj. uysal
hungry as a bear [cliché] adj. kurt gibi aç
hungry as a hunter [cliché] adj. kurt gibi aç
made for each other [cliché] adj. birbiri için yaratılmış
made for each other [cliché] adj. birbirleri için yaratılmış
much sought after (cliché) adj. çok rağbette olan
much sought after (cliché) adj. çok rağbet gören
(just) crazy enough to work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar saçma
(just) crazy enough to work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar uçuk
(just) crazy enough to work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
(just) crazy enough to work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar çılgınca
(just) crazy enough to work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan
(just) crazy enough to work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. o kadar saçma ki işe yarayabilir
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar saçma
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar uçuk
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar çılgınca
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar saçma ki aslında işe yarayabilir
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar saçma
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar uçuk
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar çılgınca
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da aslında işe yarama olasılığı olan
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da aslında işe yaraması muhtemel
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. o kadar saçma ki işe yarayabilir
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar saçma
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar uçuk
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar çılgınca
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. o kadar saçma ki işe yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar saçma
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar uçuk
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar çılgınca
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. o kadar alışılmışın dışında ki işe bile yarayabilir
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var
so crazy (that) it just might work [cliché] expr. öyle çılgın bir fikir ki belki de işe yarar
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar saçma ki aslında işe yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar saçma
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar uçuk
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. aslında işe yarayabilecek kadar çılgınca
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da aslında işe yarama olasılığı olan
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da aslında işe yaraması muhtemel
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar alışılmışın dışında ki aslında işe bile yarayabilir
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. o kadar alışılmadık bir fikir ki aslında işe yarama olasılığı bile var
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr. öyle çılgın bir fikir ki belki de işe yarar
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. o kadar saçma ki işe yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. çok uçuk bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. çılgınca bir fikir ama işe yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. saçma bir fikir ama işe de yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar saçma
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar uçuk
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar alışılmışın dışında
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. işe yarayabilecek kadar çılgınca
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. çılgınca/saçma olsa da işe yarama olasılığı olan
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. sıra dışı/alışılmamış olsa da işe yaraması muhtemel
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. o kadar alışılmışın dışında ki işe bile yarayabilir
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var
so crazy (that) it might just work [cliché] expr. öyle çılgın bir fikir ki belki de işe yarar
houston, we have a problem [cliché] expr. bir sorunumuz var
houston, we have a problem [cliché] expr. bir sıkıntımız var
houston, we have a problem [cliché] expr. beklenmedik bir problemimiz/sıkıntımız var
houston, we have a problem [cliché] expr. öngöremediğimiz bir problemimiz/sıkıntımız var
(good) black don't crack [cliché] expr. siyahiler genç kalır
(good) black don't crack [cliché] expr. siyahiler yaşlanmaz
(good) black don't crack [cliché] expr. siyahiler genç gösterir
(good) black don't crack [cliché] expr. siyahiler yaşlanma belirtilerini göstermez
(good) black don't crack [cliché] expr. siyahilerin cildi bozulmaz
(something) does not compute [cliché] expr. (bir şey) anlaşılmıyor
(something) does not compute [cliché] expr. (bir şey) bir şey ifade etmiyor
(something) does not compute [cliché] expr. (bir şey) bir anlam ifade etmiyor
(something) does not compute [cliché] expr. (bir şey) anlamlı gelmiyor
(something) does not compute [cliché] expr. biri (bir şeyi) idrak edemiyor
(something) does not compute [cliché] expr. biri (bir şeyi) kavrayamıyor/algılayamıyor
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. (bir şey) olmaktan birinin ölümü kadar uzak
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. (bir şey) olmaktan bir yöneticinin düşüşü/ölümü kadar uzak
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. bir yönetici öldüğünde/düştüğünde bir şey olacak
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. (bir şey) olmanın eşiğinde
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. (bir şey) olması yakın
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr. (bir şey olmasının) eli kulağında
a poor thing, but mine own [cliché] expr. azıcık aşım, ağrısız başım
a poor thing, but mine own [cliché] expr. tuzsuz aşım, dertsiz başım
a poor thing, but mine own [cliché] expr. az olsun, benim olsun
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (doktoru uzak tutar)
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (sağlığa iyi gelir)
an apple a day [cliché] expr. sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (doktoru uzak tutar)
an apple a day [cliché] expr. günde bir elma (sağlığa iyi gelir)
an apple a day [cliché] expr. sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler
better than a kick in the teeth [cliché] expr. hiç yoktan iyidir
better than a kick in the teeth [cliché] expr. idare eder
better than a kick in the teeth [cliché] expr. daha kötü olabilirdi
better than a kick in the teeth [cliché] expr. daha kötüsü de olabilirdi
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. hiç yoktan iyidir
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. daha kötü olabilirdi
better than a poke in the eye (with a sharp stick) [cliché] expr. daha kötüsü de olabilirdi
sorry for being a wet blanket [cliché] expr. rahatsızlık verdiğim için üzgünüm
sorry for being a wet blanket [cliché] expr. keyfinizi kaçırdığım için üzgünüm
sorry for being a wet blanket [cliché] expr. oyunbozanlığım için özür dilerim
sorry for being a wet blanket [cliché] expr. eğlencenizi böldüğüm için üzgünüm
sorry for being a wet blanket [cliché] expr. hevesinizi kırdığım için özür dilerim
sorry to be a wet blanket [cliché] expr. rahatsızlık verdiğim için üzgünüm
sorry to be a wet blanket [cliché] expr. keyfinizi kaçırdığım için üzgünüm
sorry to be a wet blanket [cliché] expr. oyunbozanlığım için özür dilerim
sorry to be a wet blanket [cliché] expr. eğlencenizi böldüğüm için üzgünüm
sorry to be a wet blanket [cliché] expr. hevesinizi kırdığım için özür dilerim
che sara, sara [cliché] expr. olacağı varsa olur
che sara, sara [cliché] expr. olacaksa olur
che sara, sara [cliché] expr. olacakla öleceğe çare yoktur
che sara, sara [cliché] expr. olacakla öleceğe çare yok
che sara, sara [cliché] expr. her şey olacağına varır
che sara, sara [cliché] expr. kısmetse olur
computer says no [cliché] expr. bilgisayar hayır diyor
computer says no [cliché] expr. genelde devlet daireleri veya müşteri temsilciliklerinde esnek ve akla yatkın olmayan reddedilme/bir şeylerin kabul edilmeme durumunu belirten bir ifade
denial ain't (just) a river in egypt [cliché] expr. külahıma anlat
denial ain't (just) a river in egypt [cliché] expr. at yalanı sevsinler inananı
denial ain't (just) a river in egypt [cliché] expr. yalandan kim ölmüş
denial is not (just) a river in egypt [cliché] expr. külahıma anlat
denial is not (just) a river in egypt [cliché] expr. at yalanı sevsinler inananı
denial is not (just) a river in egypt [cliché] expr. yalandan kim ölmüş
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona asla bulaşmam/bulaşmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. onunla işim olmaz
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. benden uzak olsun
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. hiç işim olmaz
it's grim up north [cliché] expr. kuzeyde hayat zor
it's grim up north [cliché] expr. ingiltere'nin kuzeyi'nde yaşamak zor
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişiliktir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın içinde sahip olduğudur
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişinin manevi özellikleridir
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan özünde nasıl biri olduğundur
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan işlevi
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan sağladığı hizmet
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu
it's what's inside that counts [cliché] expr. önemli olan ne sunduğu
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişiliktir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın içinde sahip olduğudur
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan kişinin manevi özellikleridir
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan özünde nasıl biri olduğundur
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan işlevi
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan sağladığı hizmet
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu
it's what's on the inside that counts [cliché] expr. önemli olan ne sunduğu
life imitates art [cliché] expr. hayat sanatı taklit eder
life imitates art [cliché] expr. hayat sanata benzer
life imitates art [cliché] expr. bazen hayat sanatta tasvir edildiği gibidir
lights, camera, action [cliché] expr. ışık, kamera, oyun
might and main [cliché] expr. tüm gücü
might and main [cliché] expr. var gücü
might and main [cliché] expr. olanca kuvveti
save it for the judge [cliché] expr. bunları hakime anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. bunları mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime/mahkemede anlat
tell it to the judge [cliché] expr. hakime anlat
tell it to the judge [cliché] expr. hakime anlatırsın
tell it to the judge [cliché] expr. mahkemede anlatırsın
the british are coming [cliché] expr. ingilizler geliyor
the british are coming [cliché] expr. düşman geliyor/yaklaşıyor
the british are coming [cliché] expr. felaket geliyor/yaklaşıyor
women and children first [cliché] expr. kadınlar ve çocuklar önden
women and children first [cliché] expr. önce kadınlar ve çocuklar
ye olde [cliché] expr. eski
your chariot awaits [cliché] expr. araç hazır
your chariot awaits [cliché] expr. aracınız hazır
Printery
cliché [uk] n. klişe plaka
cliché [uk] n. elektrikli klişe plaka
cliché [uk] n. klişe plaka taklidi
Slang
blithering idiot [cliché] n. su katılmamış salak
blithering idiot [cliché] n. tam salak
blithering idiot [cliché] n. su katılmamış geri zekalı
blithering idiot [cliché] n. akılsız laf ebesi
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr. cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördüğüne mi heyecanlandın?
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr. cebinde muz, silah, salatalık mı taşıyorsun yoksa beni gördüğüne çok mu sevindin?
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr. cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördün diye ereksiyon mu oldun?
(totally) tubular [cliché] expr. (gerçekten) muhteşem
(totally) tubular [cliché] expr. (gerçekten) harika
(totally) tubular [cliché] expr. korkunç (iyi/güzel)
(totally) tubular [cliché] expr. dehşet (iyi/güzel)
(totally) tubular [cliché] expr. (gerçekten) müthiş
(totally) tubular [cliché] expr. süper