full of something - Turco Inglés Diccionario
Historia

full of something

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "full of something" con otros términos en diccionario inglés turco: 37 resultado(s)

Inglés Turco
General
stuff something full of cash v. içini parayla doldurmak
Phrasals
pump somebody full of something v. birine (bir şey/bir ilaç) vermek
pump somebody full of something v. birine (bir şeyi/bir ilacı) basmak
pump somebody full of something v. birine (bir şeyi/bir ilacı) dayamak
pump somebody full of something v. birini (bir şeye/bir ilaca) boğmak
Idioms
chock full of something n. ağzına kadar dolu
take full advantage (of something) v. fırsatından yararlanmak
pump (one) full of (something) v. (birini bir şeyle) doldurmak
pump (one) full of (something) v. (birine bir şeyi) dayamak
pump (one) full of (something) v. (bir şeyi birinin) üstüne yağdırmak
pump (one) full of (something) v. (birini bir şeye) boğmak
stuff (one's) head full of (something) v. (birinin kafasını bir şeyle) doldurmak
stuff (one's) head full of (something) v. (birinin beynini bir şeyle) doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyi bir şeyle) ağzına kadar doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyi bir şeyle) tıka basa doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyin) içini (bir şeyle) doldurmak
stuff (someone) full of (something) v. (birine) tıka basa (bir şey) yedirmek
stuff (someone) full of (something) v. (birinin) ağzına (bir şey) tıkmak
stuff (someone) full of (something) v. (birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak
stuff (someone) full of (something) v. (birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek
stuff (someone) full of (something) v. (birine) sürekli bir şey yedirmek/yutturmak
stuff (someone) full of (something) v. (birini bir düşünceyle/fikirle) doldurmak
stuff (someone) full of (something) v. (birinin) kafasını (bir şeyle) doldurmak
stuff (oneself) full of (something) v. (bir şeyden) çok yemek
stuff (oneself) full of (something) v. (bir şeyden) tıka basa yemek
chock full of something expr. bir şey ile dolu
woods are full of someone or something expr. dağ taş bunlarla dolu
woods are full of someone or something expr. ortalıkta bunlardan istemediğin kadar var
in full view (of someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) tam gözünün önünde
in full view (of someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) alenen görebileceği yerde
in full view (of someone or something) expr. kabak gibi (birinin/bir şeyin) gözünün önünde
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) ilk zamanlarında
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) erken/ilk dönemlerinde
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) başında
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) ilk coşkusunda/sarhoşluğunda
the woods are full of something expr. dağ taş bir şey dolu
the woods are full of something expr. ortalıkta bir şeyden istemediğin kadar var