haklı - Turco Inglés Diccionario
Historia

haklı



Significados de "haklı" en diccionario inglés turco : 26 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
haklı right adj.
General
haklı debito n.
haklı legitimate adj.
haklı fair adj.
haklı just adj.
haklı rightful adj.
haklı eligible adj.
haklı righteous adj.
haklı dejure adj.
haklı right adj.
haklı impartial adj.
haklı reasonable adj.
haklı valid adj.
haklı rightwise adj.
haklı off adj.
haklı de jure adv.
Colloquial
haklı juste adj.
Idioms
haklı in the right expr.
Trade/Economic
haklı right adj.
Law
haklı cogent adj.
haklı justifiable adj.
haklı rightful adj.
haklı dejure adj.
haklı legitimate adj.
haklı justified adj.
Religious
haklı just adj.

Significados de "haklı" con otros términos en diccionario inglés turco: 225 resultado(s)

Turco Inglés
General
kendini haklı çıkarma self justification n.
haklı olma conviction n.
haklı neden cause n.
haklı düşünürlük fair mindedness n.
haklı sebep justification n.
haklı çıkarma vindication n.
haklı neden warrant n.
haklı çıkarma justification n.
haklı neden warranty n.
haklı olarak kabul edilme recognition n.
haklı gurur proper pride n.
haklı çıkarma justifying n.
haklı savaş just war n.
haklı neden justification n.
haklı sebep justified reason n.
haklı sebep valid reason n.
haklı bir sebep olmaksızın sona erdirme termination without good cause n.
haklı gerekçe reasonable grounds n.
kendini haklı çıkarıcı self-justifier n.
kendini haklı çıkaran self-justifier n.
haklı gösterme apologia n.
haklı çıkarma vindicativeness n.
haklı çıkaran vindicator n.
haklı utanç pudor n.
haklı çıkarmak right v.
haklı göstermek legitimize v.
haklı çıkarmak legitimize v.
haklı çıkarmak legitimate v.
haklı göstermek justify v.
haklı çıkarmak prove somebody right v.
haklı olmak be right v.
haklı çıkarmak excuse v.
haklı olduğunu ispat etmek deraign v.
haklı çıkarmak legitimatize v.
haklı bulmak recognize v.
haklı gururunu yaşamak feel right proud of v.
haklı çıkarmak warrant v.
haklı çıkarmak vindicate v.
haklı çıkarmak justify v.
haklı çıkmak turn out to be right v.
haklı çıkmak be justified v.
haklı çıkmak be proved right v.
haklı olmak be in the right v.
kendi açısından haklı olmak have right on one's side v.
haklı göstermek warrant v.
korkularında haklı olmak be right to fear v.
iddiaları haklı kılmak enforce one's claims v.
yerden göğe kadar haklı olmak be absolutely right v.
haklı gururunu yaşamak take justified pride of v.
haklı gururunu yaşamak have justified pride of v.
haklı olduğunu kanıtlamak prove one's case v.
kendini haklı görmek feel justified v.
haklı bulmak recognise v.
haklı çıkarmak legitimatise v.
yeniden haklı göstermek rejustify v.
delille haklı çıkarmak vindicate v.
haklı göstermek honest [obsolete] v.
haklı çıkarmak honest [obsolete] v.
haklı olduğunu ispatlamak right v.
haklı olarak ileri sürmek command v.
haklı çıkarılabilir justifiable adj.
haklı çıkaran vindicative adj.
haklı çıkaran vindicatory adj.
haklı olarak manifold adj.
haklı olabilen rightable adj.
haklı hale getirilmiş righteoused [obsolete] adj.
daha haklı righter adj.
aşırı haklı overrighteous adj.
haklı olarak deservedly adv.
haklı olarak well adv.
haklı olarak meritedly adv.
haklı olarak de jure adv.
haklı olarak justly adv.
haklı olarak rightfully adv.
haklı olarak with justification adv.
haklı olarak rightly adv.
pek haklı olarak in all conscience adv.
haklı olarak justifiedly adv.
haklı olarak righteously adv.
haklı olarak justifiably adv.
haklı olarak properly adv.
haklı olarak by right adv.
haklı sebeplerle for justifiable reasons adv.
haklı nedenlerle for justifiable reasons adv.
haklı çıkararak vindicatorily adv.
haklı bir şekilde justifiably adv.
haklı olarak rightwise [rare] adv.
haklı olarak rightwisely adv.
Phrasals
haklı çıkarmak stand up for v.
haklı çıkarmak account for v.
bir şeyi(düşünceyi vb) bir açıklamayla/gerekçeyle doğrulamak/haklı göstermek justify something by something v.
(birine bir şeyi) haklı göstermeye çalışmak justify (something) to (one) v.
(birine karşı bir şeyi) haklı çıkarmaya çalışmak justify (something) to (one) v.
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) doğrulamak/haklı göstermek justify (something) by (doing something) v.
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) haklı çıkarmak justify (something) by (doing something) v.
ile/yaparak doğrulamak/haklı göstermek justify by v.
ile/yaparak haklı çıkarmak justify by v.
-e karşı haklı çıkarmaya çalışmak justify to v.
'-e haklı göstermeye çalışmak justify to v.
Phrases
haklı olarak for good reason expr.
haklı olarak with good reason expr.
son derece haklı quite right expr.
Proverb
sert bir eylemi haklı çıkarmak için bahane bulmak kolaydır it is easy to find a stick to beat a dog
Colloquial
haklı görülebilecek yalan white lie n.
yaptığını haklı çıkarmak justify what one is doing v.
haklı olduğunu göster show me you're right expr.
Idioms
haklı tutuklama a righteous collar n.
haklı gözaltı a righteous collar n.
haklı tutuklama righteous collar n.
haklı gözaltı righteous collar n.
haklı dava deserving cause n.
ününün haklı nedeni someone's claim to fame n.
haklı değerleri/amacı olan dava deserving cause n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni (a) method in (one's) madness n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni (a) method to (one's) madness n.
(birinin) yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı nedeni method in (one's) madness n.
(birinin) yaptığı deliliğin altında yatan mantıklı/haklı neden/amaç method in (one's) madness n.
en haklı durum the high ground n.
birini haklı bulmak acknowledge someone to be right v.
haklı kabul etmek give the benefit of the doubt v.
haklı çıkartmak lend credence to v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak be method in one's madness v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have method in one's madness v.
haklı çıkartmak lend support to (something) v.
haklı olmak have a point (there) v.
haklı bulmak acknowledge to be right v.
(önce yargılanmak/eleştirilmektense) haklı kabul edilmek have the benefit of the doubt v.
(aksi bir kanıt olmadığı sürece) haklı kabul etmek give/have the benefit of the doubt v.
(yeterli bilgi/kanıt yokken) haklı kabul edilmek get the benefit of the doubt v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have (a) method in (one's) madness v.
yaptığı deliliğin/çılgınlığın haklı bir nedeni olmak have (a) method to (one's) madness v.
haklı olmak have a point v.
haklı taraf kazandı the affirmative has it expr.
haklı olarak fair and square expr.
(biri) haklı (one) has a point (there) expr.
haklı olarak by rights expr.
haksızken haklı duruma gelmiş more sinned against than sinner expr.
Speaking
adam haklı beyler he's got a point, guys expr.
bu seni haklı kılar mı? does that make you right? expr.
baban haklı your father is right expr.
bazen haklı olduklarını düşünüyorum sometimes I think maybe they're right expr.
bana kızgın olmakta çok haklı she has every right to be angry at me expr.
bazen haklı olduklarını da düşünmüyor değilim sometimes I think maybe they're right expr.
bu seni haklı mı kılıyor? does that make you right? expr.
deliliğinin/çılgınlığının bir mantığı/(haklı bir) nedeni var there's a method to somebody's madness expr.
deliliğinin/çılgınlığının bir mantığı/(haklı bir) nedeni var there's method in somebody's madness expr.
haklı değil miyim? am I right? expr.
haklı çıkacağım hiç aklıma gelmezdi i did not think that i would be right expr.
kim haklı? who's right? expr.
o haklı he is right expr.
sanırım haklı olabilirsiniz I think you might be right expr.
yaşlısın diye haklı olman gerekmiyor just because you're older it doesn't mean you 're right expr.
Trade/Economic
geri satın alma haklı hisse senedi callable stock n.
geri satın alma haklı hisse senedi callable preferred stock n.
haklı nedenle/gerekçeyle fesih rightful termination n.
haklı nedenle/gerekçeyle fesih termination with a valid reason n.
haklı hisse fair share n.
haklı neden justification n.
haklı sebeple fesih rightful termination n.
haklı çıkma justification n.
haklı gösterme justification n.
haklı sebeple fesih termination with a valid reason n.
rüçhan haklı sözleşme preferential agreement n.
Law
mahkemenin yaralı tarafı normaldekinin üç katı haklı bulması treble damages n.
adalet mekanizmasının haklı nedenlere dayanmadan yavaş ilerlemesi undue delay n.
bir istirdat davasında sanık olan kişinin makul gerekçeler göstererek haklı olduğunu iddia ettiği defii avowry n.
bir istirdat davasında haklı olduğunu iddia eden davalı avowant n.
davada haklı çıkan taraf prevailing party n.
eşlerden birinin diğerini haklı bir gerekçe olmadan terketmesi malicious abandonment n.
haklı çıkarma legitimization n.
haklı iddia just claim n.
haklı sebebe dayanmaksızın fesih termination for convenience n.
haklı çıkaran legitimizer n.
haklı sebep valid ground n.
haklı çıkarma legitimatizing n.
haklı çıkarıcı justifier n.
haklı nedenlere dayanan korku well-founded fear n.
haklı çıkarma legitimising n.
haklı çıkarma legitimatising n.
haklı nedenlere dayanan zulüm korkusu well-founded fear of persecution n.
haklı sebep kuralı rule of reason n.
haklı gerekçeyle fesih termination for good cause n.
haklı çıkarma legitimizing n.
haklı çıkan taraf prevailing party n.
haklı çıkaran legitimiser n.
haklı gerekçe valid ground n.
haklı çıkarma legitimating n.
haklı nedenler cogent grounds n.
haklı sebebe dayanarak fesih termination for default n.
haklı sebep just cause n.
haklı sebepler cogent grounds n.
haklı çıkarma legitimisation n.
ilk bakışta haklı görülen dava prima facie case n.
(nefsi müdafaa veya görev sırasında) gerçekleştirilen haklı/yasal adam öldürme lawful killing n.
(nefsi müdafaa veya görev sırasında) gerçekleştirilen haklı/yasal adam öldürme justifiable homicide n.
haklı çıkarıcı justificator n.
haklı sebeple fesih termination for good cause n.
haklı çıkarmak legitimise v.
haklı çıkarmak legitimatize v.
haklı çıkarmak legitimatise v.
kararı haklı bulmak find the decision justified v.
kararı haklı bulmak find a decision justified v.
haklı çıkaran justificatory adj.
haklı çıkmış legitimised adj.
haklı çıkaran justificative adj.
haklı çıkmış legitimized adj.
haklı görülebilir justifiable adj.
haklı gerekçelerle good cause appearing expr.
Politics
haklı savaş just war n.
haklı savaş justified war n.
haklı sebep valid reason n.
haklı savunma necessary defense n.
haklı savunma necessary defence n.
kanuna aykırılığı haklı kılan kanun hükmü enabling clause n.
Technical
haklı çıkarmak justify v.
Military
ipek barut haklı kese powder silk n.
tam barut haklı atım full service round n.
Latin
haklı savaş bellum iustum n.
haklı savaş doktrini jus ad bellum n.
haklı savaş açma nedeni casus belli n.
haklı savaş jus ad bellum n.
Archaic
tartışmada haklı çıkmak conclude v.
Slang
öfkeli, kendisini her durumda haklı gören ve hafif ırkçı orta yaşlı beyaz kadınlar için kullanılan aşağılayıcı argo terim karen n.
bu görüşü haklı buluyorum (sanal ortamda) qft (quoted for truth) expr.
Star Wars
haklı mandalore mandalore the vindicated n.