in a hole - Turco Inglés Diccionario
Historia

in a hole

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Significados de "in a hole" con otros términos en diccionario inglés turco: 194 resultado(s)

Inglés Turco
General
oven made in a hole in the earth n. tandır
hole in a toilet fixture n. kubur
a round peg in a square hole n. bulunduğu yere hiç uygun olmayan kimse
make a hole in v. delmek
make a hole in v. delik açmak
bore a hole in v. delik açmak
bore a hole in v. azıcık çürütmek (bir fikri)
bore a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
pierce a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
make a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
be half dead with a bullet hole in one's shoulder v. omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak
have a hole in one's budget of v. bütçesinde ...'lık açık olmak
Proverb
if you're in a hole, stop digging eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın
if you're in a hole, stop digging çukura düştüysen kazmayı bırakacaksın
Colloquial
be in a hole v. açmazda olmak
make a hole in v. başarıya atılan ilk adımı atmak
be in a hole v. çıkmazda olmak
be in a hole v. zor durumda olmak
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. bir bok bilmez
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. hiçbir şey bilmez
Idioms
square peg in a round hole n. bulunduğu yere ait olmayan kimse
a square peg in a round hole n. dam üstünde saksağan
a square peg in a round hole n. duruma uygunsuz şey
square peg in a round hole n. kalıbının adamı olmayan kişi
a square peg in a round hole n. kel başa şimşir tarak
a hole in the wall n. küçük/karanlı dükkan veya lokanta
square peg in a round hole n. mevkiine uygun olmayan kimse
a round peg in a square hole n. dam üstünde saksağan
a round peg in a square hole n. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmayan kimse
a round peg in a square hole n. bulunduğu yere ait olmayan kimse
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. hiç ihtiyacı/gereği olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. para harcama isteği duymak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebindeki/elindeki parayı tutamamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebindeki/elindeki parayı illa harcamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebinde para durmamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. har vurup harman savurmak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
put somebody in a hole v. birini zor/güç bir duruma sokmak
put somebody in a hole v. birini sıkıntıya sokmak
poke a hole in something v. bir yerde bir delik açmak
punch a hole in something v. bir yerde bir delik açmak
money burns a hole in someone's pocket v. cebi delik olmak
have something burning a hole in your pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in someone's pocket v. eline geçen parayı hemen harcayan birisi olmak
need like a hole in the head v. hiçbir şekilde ihtiyaç duymamak
make a hole in v. gedik açmak
make a hole in v. havasını söndürmek
be in a hole v. kapana kısılmak
burn a hole in the pocket v. para suyunu çekmek
be in a hole v. zor durumda olmak
blow a hole in something v. (bütçede) delik açmak
make a hole in something v. (bütçede) delik açmak
blow a hole in something v. (fikirlerini/iddialarını) çürütmek
dig (oneself) in a hole v. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig (oneself) in a hole v. kendini zor duruma düşürmek
dig (oneself) in a hole v. kendini zora sokmak
dig (oneself) in a hole v. kendini zarara sokmak
dig (oneself) in a hole v. kendini istenmeyen bir duruma sokmak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/istek/lüzum duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyi) zerre kadar istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) kesinlikle lüzum/istek duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) karşı hiç istek duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyi) hiç ama hiç istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şey) istediği/ihtiyaç duyduğu en son şey olmak
make a hole in the water v. kendini suda boğmak
make a hole in the water v. kendini suda boğarak öldürmek
make a hole in the water v. suda intihar etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyi) delmek
poke a hole in (something) v. (bir yere/şeye) delik açmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir hata tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyin) zayıf noktasını bulmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyin) çürük noktasını bulmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir kusur tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir eksiklik tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir çatlak tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir aksaklık tespit etmek
be a square peg (in a round hole) v. duruma uygunsuz hareket etmek
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yere hiç uygun olmamak
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yerle/çevreyle alakası olmamak
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yere ait olmamak
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmamak
be a square peg (in a round hole) v. farklı olduğu için bulunduğu ortama kolay uyum sağlayamamak
be burning a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
be burning a hole in (one's) pocket v. cebinde durmamak
be burning a hole in (one's) pocket v. çarçur olmak
be burning a hole in (one's) pocket v. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in (one's) pocket v. elinden/cebinden uçup gitmek
be burning a hole in (one's) pocket v. suyunu çekmek
be burning a hole in (one's) pocket v. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in (one's) pocket v. harcamak için yanıp tutuşmak
be burning a hole in your pocket v. cebi delik olmak
be burning a hole in your pocket v. cebinde durmamak
be burning a hole in your pocket v. çarçur olmak
be burning a hole in your pocket v. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in your pocket v. elinden/cebinden uçup gitmek
be burning a hole in your pocket v. suyunu çekmek
be burning a hole in your pocket v. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in your pocket v. harcamak için yanıp tutuşmak
blow a hole in v. -i çürütmek
blow a hole in v. -in etkisini azaltmak
blow a hole in something v. sistemde delik açmak
blow a hole in something v. sistemi bozmak
blow a hole in something v. bir şeyin etkinliğini azaltmak
blow a hole in something v. bir şeyi sömürmek
blow a hole in something v. bir şeyi azaltmak
blow a hole in something v. bir şeyde sızıntı yaratmak
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) parasını/elindekini avucundakini/cebindekini tüketmek
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) ceplerini boşatmak
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in (one's) pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in (one's) pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in (one's) pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in (one's) pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in (one's) pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in your pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in your pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in your pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in your pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in your pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in your pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeyin) hiç gereği olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) kesinlikle lüzum duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like a hole in the head v. bir şeyin hiç gereği olmamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need something like a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeyin hiç gereği olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need something like you need a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
poke a hole in v. -i delmek
poke a hole in v. -e delik açmak
poke a hole in v. -de bir hata tespit etmek
poke a hole in v. -in zayıf noktasını bulmak
poke a hole in v. -in çürük noktasını bulmak
poke a hole in v. -de bir kusur tespit etmek
poke a hole in v. -de bir eksiklik tespit etmek
poke a hole in v. -in açığını bulmak/tespit etmek
poke a hole in v. -de bir aksaklık tespit etmek
punch a hole in v. -de bir delik açmak
put (someone or something) in a hole v. (birini/bir şeyi) zor/güç bir duruma sokmak
put (someone or something) in a hole v. (birini/bir şeyi) sıkıntıya sokmak
pick a hole in v. kusur bulmak
pick a hole in v. lekelemek
pick a hole in v. şaibeli hale getirmek
pick a hole in v. açığını bulmak
can't see a hole in a ladder expr. aptal
have something burning a hole in your pocket expr. harcanacak para cepte durmaz
can't see a hole in a ladder expr. önünü göremeyecek kadar sarhoş
can't see a hole in a ladder expr. sarhoş
Speaking
there's a hole in the wall to the next room expr. duvarda yan odaya bakan bir delik var
Slang
be in a hole v. kötü durumda olmak
know one's ass from a hole in the ground v. her boku bilmek
know one's ass from a hole in the ground v. bilgili olmak
know one's ass from a hole in the ground v. uyanık olmak
know one's ass from a hole in the ground v. gözü açık olmak
know one's ass from a hole in the ground v. neyin ne olduğunu bilmek
know one's ass from a hole in the ground v. her şeyin farkında olmak
know one's ass from a hole in the ground v. her boktan haberi olmak/anlamak
not know (one's) ass from a hole in the ground v. bir bok bilmemek
not know (one's) ass from a hole in the ground v. hiçbir şey bilmemek
not know (one's) ass from a hole in the ground v. bir boktan anlamamak
not know (one's) ass from a hole in the ground v. kafası basmamak
in a hole [uk/australia] expr. açmazda
in a hole [uk/australia] expr. çıkmazda
in a hole [uk/australia] expr. zor durumda
in a hole [uk/australia] expr. kapana kısılmış
in a hole [uk/australia] expr. kötü durumda