sık sık - Turco Inglés Diccionario
Historia

sık sık



Significados de "sık sık" en diccionario inglés turco : 31 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
sık sık frequently adv.
sık sık often adv.
General
sık sık as often as not adv.
sık sık ofttimes adv.
sık sık often and often adv.
sık sık time after time adv.
sık sık passim adv.
sık sık again and again adv.
sık sık fast adv.
sık sık continually adv.
sık sık more often than not adv.
sık sık over and over adv.
sık sık ever so often adv.
sık sık over and over again adv.
sık sık constantly adv.
sık sık oft adv.
sık sık every so often adv.
sık sık quite a bit adv.
sık sık often adv.
sık sık alday adv.
sık sık much adv.
sık sık oftensith adv.
sık sık oftentide adv.
sık sık oft-times adv.
Phrases
sık sık once too often adv.
sık sık ever and anon expr.
Colloquial
sık sık now and again expr.
sık sık often as not expr.
Technical
sık sık frequently adv.
Archaic
sık sık still adv.
Modern Slang
sık sık after every meal adv.

Significados de "sık sık" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
sık frequent adj.
General
sık sık gidilen yer stamping ground n.
sık sık gidilen yer resort n.
ince eleyip sık dokuma scrutiny n.
sık çalılık thicket n.
sık orman dense forest n.
ince eleyip sık dokuyan kimse refiner n.
sık aralıklarla az miktarda gıda alma nibbling n.
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri puff n.
sık dokunmuş bez percale n.
sık sık gidilen yer haunt n.
sık sık arızalanan yer trouble spot n.
karışık ve sık bir sürü huddle n.
sık söylenen söz commonplace n.
sık sık olma frequency n.
sık çalılık brushwood n.
sık tekrarlanırlık frequentness n.
sık sık gidilen yer beaten track n.
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit hedge n.
av kuşlarının saklandığı sık örtü covert n.
sık sık olma frequentness n.
sık sık olan scope n.
sık sık tekrarlanma frequency n.
çok sık kullanılan laf tag n.
sık saç dense hair n.
ince eleyip sık dokuma scrutinizing n.
sık sık numara yapan kişi seemer n.
ince eleyip sık dokuyan scrutiniser n.
ince eleyip sık dokuyan scrutinizer n.
ince eleyip sık dokuma scrutinising n.
intihara eğilimli tutukluların gardiyanlarca sık sık kontrol edilmesi suicide watch n.
sık yazılmış sayfalar closely written pages n.
sık orman jungle n.
geniş ve sık ormanlık weald n.
ince eleyip sık dokuma subtlety n.
sık aralıklar frequent intervals n.
sık sık dünyayı dolaşan kimse globe-trotter n.
artık eskisi gibi etki uyandırmayan bir sanat eseri (sık sık/fazlasıyla icra edildiği için) war-horse n.
sık sık uğrama frequenting n.
sık sık giden frequenter n.
sık dokunmuş yünlü paltoluk kumaş chinchilla n.
sık aralarla ancak az miktarda besin alma nibbling n.
sık kullanılan yol well-trodden path/track/route n.
sık karşılaşılan sorunlar common problems n.
az ve sık yiyen kimse grazer n.
sık orman thick forest n.
şehrin kültürel hayatında sık sık boy gösteren kimse scenester n.
kafe ve kulüplere sık sık gidenler café society n.
kafe ve kulüplere sık sık gidenler cafésociety n.
ince eleyip sık dokuma refinedness n.
ince eleyip sık dokuma refinement n.
en sık rastlanan problem the most frequent problem n.
görüşleri sık sık değişen kimse changer n.
sık sık uçak seyahati yapan kimse frequent-flier n.
sık kullanma attrectation [obsolete] n.
sık dokunma attrectation [obsolete] n.
çok ve sık gelen şey avalanche n.
sık sık yapılmama unpractisedness n.
sık çalılık mallee n.
sık sık gidilen yer hant [dialect] n.
sık sık seyahat eden kimse world traveler n.
sık gidilen uğrak yerler haunts n.
geneleve sık giden kimse brotheler n.
sık bir orman ve çalılık arazi brush [australia] n.
sık sık bir şeyleri düşüren kimse butter-fingered n.
en sık kullanılan söz byword n.
sık gidilen yer den n.
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse descendant n.
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse descendent n.
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit hegge [obsolete] n.
sık meydana gelme community [obsolete] n.
sık sık iş değiştiren kimse drifter n.
gizli dini toplantılara sık katılan kimse conventicler n.
sık dişli tarak fine-toothed comb n.
ince eleyip sık dokuma fine-toothed comb n.
sık sık yer değiştiren kimse rolling stone n.
sık sık iş değiştiren kimse rolling stone n.
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh silvan n.
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh sylvan n.
sık sık yudumlama sippling n.
sık kullanım frequence [obsolete] n.
sık uygulama frequence [obsolete] n.
sık kullanım frequency [obsolete] n.
sık uygulama frequency [obsolete] n.
sık uğrama alışkanlığı frequentage n.
sık uğrama alışkanlığı frequentation n.
sık ziyaret etme frequentation n.
sık sık gitme frequentness n.
sık bulunma prevalency n.
sık meydana gelme prevalency n.
sık orman lush forest n.
sık başvurulan yer beat [obsolete] n.
sık giden kimse goer n.
ince eleyip sık dokumak be too particular v.
ince eleyip sık dokumak fuss v.
ince eleyip sık dokumamak   not to mince matters   v.
sık ve kesik soluklar alıp vermek breathe hard v.
ince eleyip sık dokumak pick over v.
ince eleyip sık dokumak pick holes in v.
ince eleyip sık dokumak go over v.
sık sık alçalıp yükselmek bob v.
sık sık gitmek (bir yere) frequent v.
ince eleyip sık dokumak   go over something with a fine tooth comb   v.
ince eleyip sık dokumak be too fussy v.
sık sık gitmek haunt v.
sık nefes almak breathe excessively v.
sık sık gitmek habituate v.
ince eleyip sık dokumak split v.
sık sık uğramak haunt v.
sık sık sallanmak bob v.
ince eleyip sık dokumak split hairs v.
ince eleyip sık dokumak refine v.
ince eleyip sık dokumak go through v.
ince eleyip sık dokumak sift v.
ince eleyip sık dokumak scrutinize v.
sık sık gitmek visit v.
sık sık nefes almak puff v.
sık uğramak haunt v.
sık sık gitmek frequent v.
sık sık uğramak (hortlaklar/ruhlar) haunt v.
ince eleyip sık dokumak go over something with a fine comb v.
ince eleyip sık dokumak niggle v.
ince eleyip sık dokumak scrutinise v.
ince eleyip sık dokumak make tiny distinctions v.
sık sık nefes almak pant v.
sık sık uğramak resort v.
ince eleyip sık dokumak go over the matter with a fine-toothed comb v.
en sık -e rastlanmak prevail in v.
en sık -e rastlanmak prevail among v.
-den sık aralıklarla çıkmak (duman vb) puff from v.
sık sık ziyaret etmek visit frequently v.
sık sık uğramak/ziyaret etmek visit frequently v.
sık enfeksiyon geçirmek have frequent infections v.
ince eleyip sık dokumak canvass v.
çok ve sık şekilde düşmek avalanche v.
sık sık gitmeyi bırakmak unfrequent v.
sık ve ani değişmek yo-yo v.
çok sık alıntı yapmak bequote v.
ince eleyip sık dokumak wiredraw v.
ince eleyip sık dokumak winnow v.
(ruh, hayalet) sık sık belirmek hant [dialect] v.
ince eleyip sık dokumak look [dialect] v.
çok sık aralıklarla hesaplamak overassess v.
aşırı sık değer biçmek overassess v.
çok sık uçmak (doğan overfly v.
ince eleyip sık dokumak overorganize v.
ince eleyip sık dokumak overorganise v.
çok sık gönderim yapmak overpost v.
çok sık postalamak overpost v.
sık sık bildirmek overreport v.
sık sık raporlamak overreport v.
çok sık yıkamak overwash v.
sık sık uğraşmak run v.
sık uğramayı bırakmak dishaunt v.
sık sık meydana gelmek interlard v.
fikri sık sık yineleyerek ezberletmek drill v.
(düzenli veya sık sık) ilaç almak pop v.
bir şeyi sık sık eklemek pepper v.
sık sık gizli dini toplantıya katılmak conventicle v.
sık sık gitmek practice [obsolete] v.
ince eleyip sık dokumak script v.
sık yapmak frequent [obsolete] v.
ince eleyip sık dokunmuş flyspecked adj.
çizgileri sık close grained adj.
sık sık vuku bulan eterne adj.
sık görülen frequent adj.
sık compact adj.
sık sık tekrarlanan frequent adj.
sık dikilmiş thickset adj.
sık taneli close grained adj.
sık (orman) thick adj.
daha sık more frequent adj.
sık görülen endemic adj.
sık sık olan frequent adj.
sık dikilmiş (bitki) thickset adj.
sık (saflar) tight adj.
sık olan thick adj.
sık close adj.
sık dense adj.
sık thick adj.
ince eleyip sık dokunmuş scrutinised adj.
ince eleyip sık dokunmuş scrutinized adj.
sık ilmekli fine-meshed adj.
sık taneli close-grained adj.
sık close-timbered adj.
sık damarlı close-grained adj.
sık continual adj.
başında yukarı dikilmiş sık ve kalın saçlara sahip olan shockheaded adj.
(bitki) sık ve yaygın rank adj.
sık duyulan oft-heard adj.
sık sık duyulan often-heard adj.
sık sık duyulan oft-heard adj.
sık duyulan often-heard adj.
en sık kullanılan most frequently used adj.
en sık başvurulan most frequently used adj.
en sık başvurulan most frequently referred adj.
sık sık meydana gelen frequentative adj.
en sık (olmak vb) oftenest adj.
sık alıntılanan oft-quoted adj.
sık oranda high incidence of adj.
sık/küçük/minik tırtıklı/çentikli minutely-toothed adj.
ince eleyip sık dokuyan captious adj.
sık ifade edilen commonly referred adj.
sık kullanılan oft used adj.
sık kullanılan oftused adj.
sık kullanılan oft-used adj.
sık kullanılan frequently used adj.
sık konumlu tightly packed adj.
sık sık değişen multihued adj.
sık sık ihmal edilen oft-neglected adj.
sık rastlanan common adj.
sık kıllı capillose adj.
sık tüylü thick-haired adj.
sık kıllı thick-haired adj.
sık aralıklarla yerleştirilmiş thick-sown adj.
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) thumbed adj.
tüccarlar ve müşterilerin sık gelip gittiği trading adj.
sık seyahat edilen traveled adj.
sık sık yapılmayan unpractised adj.
sık sık gidilmeyen untraveled adj.
sık seyahat edilmeyen untraveled adj.
sık ağaçlı queachy [obsolete] adj.
sık bristling adj.
sık dallarla kaplı matted adj.
sık seyahat edilmeyen less-traveled adj.
sık sık gidilmeyen less-traveled adj.
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı woolly adj.
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı woolly-haired adj.
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı wooly-haired adj.
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı wooly adj.
ince eleyip sık dokuyan word-splitting adj.
sık yağmurlu brashy [scotland] adj.
çok sık olan high-frequency adj.
sık horal adj.
sık veya sürekli hareketle karakterize olan mobile adj.
sık çalı ile örtülü bushy adj.
sık funda ile örtülü bushy adj.
sık sık seyahat eden locomotive adj.
sık sık gezen locomotive adj.
çok sık rastlanan rife adj.
sık depectible [obsolete] adj.
sık sık koruluğa giden grovy adj.
sık ve yaygın sürgünler veren overbattle adj.
aşırı sık tekrarlayan overfrequent adj.
fazlasıyla sık görülen overfrequent adj.
çok sık rastlanan overrife adj.
çok sık duyulan overrife adj.
çok sık kullanılan overrife adj.
sık sık tekrarlanmış old-hat adj.
sık sık yinelenmiş old-hat adj.
sık sık alıştırma yaparak öğrenmiş olan drilled adj.
sık context [obsolete] adj.
sık kümeler halinde büyüyen fascicled adj.
sık kümeler halinde olan fasciculate adj.
moda tutkunlarının sık ziyaret ettiği fashionable adj.
gizli dini toplantılara sık katılan conventicling adj.
ince ve sık dişli fine-tooth adj.
ince ve sık dişli fine-toothed adj.
sık kullanılan ploughed [rare] adj.
ince eleyip sık dokuyan scanning adj.
ince eleyip sık dokuyan scholastic adj.
sık görülmeyen seldom adj.
yukarı dikilmiş sık ve kalın saçları olan shock-headed adj.
daha sık frequenter [rare] adj.
sık görülen common adj.
sık kullanılan overworked adj.
sık closely adv.
sık often adv.
sık boğaz ederek importunely adv.
sık thickly adv.
sık görülmeyen occasionally adv.
sık sık arada sırada every so often adv.
çok sık very often adv.
aşırı sık too often adv.
çok sık too often adv.
fazla sık too often adv.
daha sık ofter adv.
seyrek hacimden sık hacme down adv.
en sık prevailingly adv.
dişini sık hang in there! interj.
sık freq (frequent) abrev.
sık meydana gelen freq (frequent) abrev.
sık freq (frequentative) abrev.
sık meydana gelen freq (frequentative) abrev.
sık freq. (frequent) abrev.
sık meydana gelen freq. (frequent) abrev.
sık freq. (frequentative) abrev.
sık meydana gelen freq. (frequentative) abrev.
Phrasals
sık ve gürültülü şekilde tekrar ederek birini darlamak din into v.
ince eleyip sık dokumak pick over v.
sık sık küçük yudumlar almak nip on v.
bir ismi, kelimeyi, fikri sık sık/rastgele zikretmek bandy about v.
(bir yere) sık sık gitmek repair to (some place) v.
çevresinde/çevrede sık sık/düzenli olarak görmek see around v.
Phrases
sık sık (bir şey) yapmak be given to (something) v.
sık sık (bir şekilde) davranmak be given to (something) v.
sık sık bir şey yapmak be given to something/to doing something v.
sık sık bir şekilde davranmak be given to something/to doing something v.
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi bend over, here it comes again expr.
Colloquial
bir grup insanın telefonla sık sık plan değişikliği yaparak ayarladığı esnek buluşma approximeeting n.
kocası sık sık golf oynamaya gidip kendisini yalnız bırakan kadın golf widow n.
sık sık kaya tırmanışı yapan kimse rock jock n.
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın widow n.
sık ziyaret edilen yer hangout n.
sık kadro değişikliği revolving door n.
gitarda sık tekrarlanan müzikal bağlar riffage n.
sık tekrarlanan baskın müzikal geçişlerin kullanımı riffola n.
sık sık yer değiştirmek kick around v.
birini çok sık görmek see a lot of somebody v.
sık sık iş değiştirmek job-hop v.
sık görülen/normal bir şey olmak be to be expected v.
(eskiden) sık sık gidilen yer groovy adj.
sık sık dokunarak veya öperek abartılı sevgi gösteren kissy adj.
ince elenmiş sık dökünmüş (fikir, plan, eylem) watertight adj.
sık kullanılan plowed [rare] adj.
sık dişini hang on expr.
buraya sık gelir misin? (cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru) (do) (you) come here often? [cliché] expr.
dişini sık hang on in there expr.
sağa çevir sık, sola çevir gevşet lefty loosey, righty tighty expr.
sağa çevir sık, sola çevir gevşet righty tighty, lefty loosey expr.
sık dişini hang tight exclam.
Idioms
sık rastlanmayan bir isim name to conjure with [uk] n.
sık rastlanmayan bir isim a name to conjure with [uk] n.
çok sık gidilen yer somebody's stamping/stomping ground n.
ince eleyip sık dokuma splitting hairs n.
inişli çıkışlı/çok sık değişen durum a roller coaster n.
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam stage-door johnny n.
eskiden sık sık gidilen yer the old stamping ground n.
eskiden sık sık gidilen yer one's old stamping ground n.
eskiden sık sık gidilen yer theold stamping grounds n.
eskiden sık sık gidilen yer one's old stamping grounds n.
ince eleyip sık dokuma a fine-tooth comb n.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam a man about town n.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam the man about town n.
sık sık gidilen yer the beaten track n.
ince eleyip sık dokuma fine-tooth comb n.
ince eleyip sık dokuma kitchen-sink approach n.
sık görülen/normal bir şey olmak be (only) to be expected v.
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek wear out one's welcome v.
ince eleyip sık dokumak go over with a fine-tooth comb v.
ince eleyip sık dokumak split hairs v.
ince eleyip sık dokumak cherry-pick v.
ince eleyip sık dokumak cherry-pick something v.
birini çok sık görmek see a lot of (one) v.
ince eleyip sık dokumak go through something with a fine-tooth comb v.
sık sık/aralıksız olarak bir şeyden şikayet etmek ride (one's) hobby-horse v.
sık sık/aralıksız olarak bir şeyle ilgili konuşmak ride (one's) hobby-horse v.
(bir şeyi) çok sık yapmak (do something) as if it's going out of style v.
(bir şeyi) çok sık yapmak (do something) like it's going out of style v.
(telefon) çok sık çalmak be ringing off the hook v.
sık sık fikir değiştirmek blow hot and cold v.
bir şeyi ince eleyip sık dokumak go over something with a fine-tooth comb v.
bir şeyi ince eleyip sık dokumak go through something with a fine-tooth comb v.
ince eleyip sık dokumak pick holes v.
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek wear out welcome v.
ince eleyip sık dokumak go through with a fine-toothed comb v.
ince eleyip sık dokuyan fussy as a hen with one chick adj.
biraz dişini sık! grin and bear it! expr.
dişini sık grit your teeth expr.
sık dişini! hang on there! expr.
sık sık fikir değiştiren blow hot and cold expr.
sık dişini! hang in there! expr.
sık dişini! grin and bear it! expr.
sık dişini! be patient! expr.
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
Speaking
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz you've been seeing a lot of her lately expr.
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz you've been seeing a lot of him lately expr.
buraya sık gelir misin? do you come here a lot? expr.
dışarıya daha sık çıkmalısın you need to go out more often expr.
eskiden buraya daha sık gelirdik we used to come here a lot more expr.
işi gereği sık seyahat eder she travels a lot for work expr.
oldukça sık aslında quite often actually expr.
son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun you've been seeing a lot of him lately expr.
sık sık gelip gider he comes and goes a lot expr.
sen ve arkadaşların çok (sık) bir araya gelir misiniz? do you and your friends get together a lot? expr.
sık rüya görür müsün? do you often dream? expr.
sık seyahat ederim I travel a lot expr.
Trade/Economic
sık sık satın alınan tüketim maddeleri convenience goods n.
sık sık ödünç verilen şey loaner n.
sürekli ve sık alım yapan müşteri customer n.
sık sık iş değiştirme job hopping n.
(mülkü) çok sık kiraya vermek overlet v.
Law
sık işlenen suçlar volume crimes n.
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme barratry n.
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme barretry n.
Politics
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi embracer n.
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi embraceor n.
Tourism
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse frequent flier n.
sık uçak seyahati yapan kimse frequent flyer n.
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse frequent flyer n.
sık uçak seyahati yapan kimse frequent-flyer n.
Technical
en sık esen rüzgar prevailing wind n.
ortak dizin sık kullanılanları public folder favorites n.
sık palplanş close piling n.
sık kullanılanlar dizini favorites folder n.
sık istifli altıgen metaller hexagonal close-packed metals n.
sık istifli altıgen örütler hexagonal close-packed crystals n.
sık istifli altıgen kristaller hexagonal close-packed crystals n.
pişirme kabı içerisinde sık kullanımdan kaynaklanan ve yüzeyi yapışmaz hale getiren yanmış is tabakası seasoning n.
ince sık taneciklere sahip olan close-grained adj.
sık tekrarlayan frequent adj.
sık tekrarlayan recurring frequently adj.
sık tekrarlayan frequently recurrent adj.
üst düzey sık kullanılan top-level favorite adj.
çok sık olan high-frequency adj.
Computer
boş sık kullanılanlar empty favorites n.
en sık aranan yerler favorite places n.
internet explorer'da ve sık kullanılanlardaki ikonlar favicon n.
sık kullanılanlar favorites n.
sık kullanılanlar simgesi favorite icon n.
sık kullanılanlar menüsü favorites menu n.
sık orman geri dönüşüm jungle recycle n.
sık kullanılanlar çubuğu bookmark bar n.
sık sorulan sorular s s s frequently asked questions n.
sık kullanılanlar adı favorite name n.
sık kullanılanlar listesi favorites list n.
sık kullanılanlarınız your favorites n.
sık kullanılanlar bandı favorites band n.
sık kullanılanlarım my favorites n.
sık orman yıldız imi jungle asterisk n.
sık orman soru jungle question n.
sık kullanılanın adı favorite name n.
sık kullanılanlar favourites n.
sık kullanılanlar url'si favorite url n.
sık orman hata jungle error n.
sık kullanılan öğe favorite item n.
sık aranan yerler favorite places n.
yeni sık kullanılan new favorite n.
belirli bir kelimenin belirli bir bağlamda normalden daha sık kullanılması word burst n.
bir internet sitesini sık kullanılanlara eklemek bookmark v.
(internet sitesini) sık kullanılanlara eklemek dog-ear v.
sık kullanılan favorite adj.
sık kullanılan favourite adj.
sık frequently adv.
sık kullanılanları düzenle edit favorite expr.
sık aranan yerlere ekle add to favorite places expr.
sık kullanılanlara ekle add favorites expr.
sık orman simge durumuna küçült jungle minimize expr.
sık kullanılır used often expr.
sık orman aç jungle open expr.
sık kullanılan ekle add favorite expr.
sık kullanılanlar'a ekle add to favorites expr.
sık orman kapat jungle close expr.
sık kullanılanlar'a bak look in favorites expr.
sık orman varsayılan jungle default expr.
sık orman ekranı kapla jungle maximize expr.
sık kullanılanları kaldır remove favorite expr.
Informatics
sık sorulan sorular frequently asked questions n.
Mechanic
çok sık yerleştirmeli extra close pitch n.
sık yerleştirmeli close pitch n.
Television
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etme channel-hopping n.
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelme channel-hopping n.
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etmek channel-hop v.
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelmek channel-hop v.
Textile
kaba kumaşların kenar katlama işlemlerinde sık kullanılan zikzak dikiş catstitch n.
dolgun sık dokunmuş tişört heavy weight tee shirt n.
dolgun sık dokunmuş t-shirt heavyweight t-shirt n.
dolgun sık dokunmuş tişört heavy weight t-shirt n.
sık kumaş close fabric n.
sık iğne single crochet n.
yüzü parlak sık dokunmuş ipekli kumaş atlas n.
sık dokunmuş yumuşak kumaş barathea n.
keçe yapımında kullanılan sık pamuk veya yün lifi tabakası bat n.
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası hudsons bay blanket® n.
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası hudson's bay blanket® n.
sık dokunmuş ince kumaş longcloth n.
genellikle pamuktan yapılan dayanıklı ve sık dokunmuş bir kumaş duck n.
sık dokunmuş bir kumaş çeşidi pinpoint oxford n.
sık dokunmamış buruşuk bir ipek gazar n.
tığa ip dolamadan yapılan sık iğne slip stitch n.
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak slip v.
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek slip v.
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek slip-stitch v.
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek slip-stitch v.
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak slip-stitch v.
sık dokunmuş (kumaş) high-count adj.
Architecture
sık kolonlu bina stili pycnostyle n.
sık kolonlu inşa edilmiş (bina) pycnostyle adj.
Construction
sık düzen close packing n.
Woodworking
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap turkish boxwood n.
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap boxwood n.
sık yaşhalkalı kereste closely ringed timber n.
sık elyaflı kereste closely ringed timber n.
şeker akçaağacının parke, mobilya ve küçük eşya yapımında kullanılan sert, açık renkli ve sık taneli ahşabı maple n.
brazilya'dan getirilip tornalamada kullanılan sık taneli, kahverengi ve ağır bir ahşap mostahiba n.
brezilya'ya özgü kahverengi, sık damarlı ve sert bir odun çeşidi mustaiba n.
sert, sık taneli ve kahverengimsi kara huş ağacı odunu river birch n.
Furniture
sık kullanılan küçük elektrikli aletlerin konduğu mutfak bölmesi veya dolabı applicance garage n.
Traffic
sık sık kaza olan yer accident blackspot n.
Railway
şehir içi seferlerinde kullanılan ve halk otobüsü kadar sık sefere çıkan tren railbus n.
Aeronautic
havayolu şirketleri tarafından işletilen ve genellikle sık uçuşlarla kısa mesafeleri kapsayan bir servis air shuttle n.
sık uçan yolcu programı frequent-flyer program n.
sık uçan yolcu mil puanı frequent-flyer points n.
sık uçuş yapanlar için sadakat programı frequent-flyer program (ffp) n.
uçakla sık sık seyahat eden kişilere (havayolu şirketi tarafından) sunulan ödül/puan/mil biriktirme/avantaj programı frequent-flyer program n.
birçok havayolu şirketinin sık uçan yolcularına yönelik geliştirdiği ve bedava uçuş veya başka ödüller kazanmaya yönelik uçulan mil miktarı veya bilet fiyatına göre bir puan toplama sistemi airline-mile n.
Marine
(rüzgar) kısa sürede sık sık değişmek fly about v.
sık sık orsa etmek make short boards v.
Mining
sık iksa close timbering n.
Medical
başlangıç tanısında en sık görülen semptom most frequent symptom at initial diagnosis n.