1 |
blank |
boş |
adj. |
|
- But why is this notebook blank?
- Peki bu defter neden boş?
- When I saw her blank expression, I was scared something had happened to her.
- Yüzündeki boş ifadeyi gördüğümde ona bir şey olmasından korktum.
- The number of Members voting was 554, the number of blank or void votes 9, the votes cast 545.
- Oy kullanan Üye sayısı 554, boş veya geçersiz oy sayısı 9, kullanılan oy sayısı 545 idi.
- I do not know whether it is symbolic, but it is blank!
- Sembolik olup olmadığını bilmiyorum ama boş!
- Or, instead, you can use a high-quality blank USB flash drive.
- Bunun yerine yüksek kalitede boş USB flash sürücüsü de kullanabilirsiniz.
- Or, instead, you can use a high-quality blank USB flash drive.
- Ya da bunun yerine yüksek kaliteli boş bir USB flash sürücü kullanabilirsiniz.
- Use a blank, high-quality USB flash drive no greater than 32GB and one not branded as Windows 8 compatible.
- 32GB'tan büyük olmayan ve Windows 8 uyumlu olarak markalanmamış boş, yüksek kaliteli bir USB flash sürücü kullanın.
- She handed in a blank test.
- Boş bir test verdi.
- Leave a blank space.
- Boş bir alan bırak.
- Please choose a suitable answer and write it in the blank space.
- Lütfen uygun bir cevap seç ve onu boş alana yaz.
- He stared at me with a blank expression.
- Bana boş bir ifadeyle baktı.
- Tom turned in a blank test paper.
- Tom boş bir sınav kağıdı teslim etti.
- Tom continued staring at the blank screen.
- Tom boş ekrana bakmaya devam etti.
- Leave this sheet blank.
- Bu sayfayı boş bırak.
- The blackboard is blank.
- Yazı tahtası boş.
- Tom handed in a blank test paper.
- Tom boş bir sınav kağıdı verdi.
- Give me a blank sheet of paper.
- Bana boş bir sayfa kağıt verin.
- He left the last page blank.
- Son sayfayı boş bıraktı.
- You should leave the answer blank if you don't know the solution.
- Çözümü bilmiyorsan cevabı boş bırakmalısın.
- Tom turned in a blank test paper.
- Tom boş bir test kağıdını teslim etti.
- He turned in a blank test paper.
- Boş bir sınav kağıdı teslim etti.
- The blackboard is blank.
- Tahta boş.
- My mind is a blank.
- Zihnim boş.
- Leave a blank space.
- Boş bir alan bırakın.
- He left the last page blank.
- O, son sayfayı boş bıraktı.
- Tom purposely left the last page blank.
- Tom son sayfayı bilerek boş bıraktı.
- Give me a blank sheet of paper.
- Bana boş bir kağıt ver.
- Tom intentionally left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
- Tom stared at the blank computer screen.
- Tom boş bilgisayar ekranına baktı.
- Leave this sheet blank.
- Bu sayfayı boş bırakın.
- Tom purposely left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
- She handed in a blank test.
- O, boş bir test teslim etti.
- Tom handed in a blank test paper.
- Tom boş test kağıdını teslim etti.
- My mind was blank.
- Zihnim boştu.
- My mind is a blank.
- Kafam bom boş.
- Tom intentionally left the last page blank.
- Tom son sayfayı bilerek boş bıraktı.
Show More (35)
|
2 |
blank |
açık |
adj. |
|
- On this basis, producers and eventually their customers, are being asked to sign a blank cheque.
- Bu temelde üreticilerden ve nihayetinde müşterilerinden açık bir çek imzalamaları istenmektedir.
- There are no blank cheques today, because we know the financial framework only up to 2006.
- Bugün açık çek yok, çünkü mali çerçeveyi sadece 2006 yılına kadar biliyoruz.
- But I hope you will understand if we say that we do not believe in giving blank cheques.
- Ancak açık çek verilmesine inanmadığımızı söylediğimizde bizi anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
Show More (0)
|
3 |
blank |
(unutup) kafası gitmek |
v. |
|
- I hope I don't blank in my interview.
- Umarım gireceğim mülakatta kafam gitmez.
Show More (-2)
|
4 |
blank |
boşluk |
n. |
|
- Please sign the blank at the bottom of the page.
- Lütfen sayfanın altındaki boşluğu imzalayın.
Show More (-2)
|
5 |
blank |
kurusıkı |
n. |
|
- He had no idea the gun was firing blanks.
- Silahın kurusıkı olduğunu bilmiyordu.
Show More (-2)
|
6 |
blank |
görmezden gelmek |
v. |
|
- I saw him yesterday, but he completely blanked me.
- Onu dün gördüm, ama beni resmen görmezden geldi.
Show More (-2)
|
7 |
blank |
sonuçsuz |
adj. |
|
- The EU institutions have debated this issue five or six times and have always drawn a blank.
- AB kurumları bu konuyu beş ya da altı kez tartışmış ve her seferinde sonuçsuz kalmıştır.
Show More (-2)
|