Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | time to walk n. | yürüme vakti | ||
Tom didn't have time to walk there, so he drove. Tom'un oraya yürüyecek vakti yoktu, o yüzden arabayla gitti. More Sentences |
||||
General | time to walk n. | yürüme zamanı | ||
General | walk up the stairs one at a time v. | basamakları tek tek çıkmak | ||
Idioms | ||||
Idioms | walk and chew gum at the same time v. | iki/ birçok işi aynı anda yapabilmek |