ile birlikte - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

ile birlikte



Sens de "ile birlikte" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 17 résultat(s)

Turc Anglais
General
ile birlikte associated with adj.
ile birlikte conjunction with adj.
ile birlikte coupled with adj.
ile birlikte along with adv.
ile birlikte hand in hand with adv.
ile birlikte apart from prep.
ile birlikte together with prep.
ile birlikte in conjunction with prep.
ile birlikte to prep.
ile birlikte no sooner ... than conj.
ile birlikte as soon as conj.
ile birlikte although conj.
Phrases
ile birlikte in company with expr.
ile birlikte alongside of expr.
ile birlikte alongside of expr.
Idioms
ile birlikte in common with expr.
Archaic
ile birlikte into prep.

Sens de "ile birlikte" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 177 résultat(s)

Turc Anglais
General
kauçuk ve sandarac ile birlikte kimyasal olarak işlenmiş kağıttan oluşan suni deri leatheroid n.
kilisenin kantoru ile birlikte çıkacak koro cantoral staff n.
ebeveynleri ile birlikte yaşayan 20-30 yaşlarındaki genç yetişkin twixter n.
müştemilatı ile birlikte çiftlik evi onset [scotland] n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascence n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascency n.
(gazetede) tarih ve gazetenin ismi ile birlikte yer alan sayfa numarası folio n.
(mormon kilisesi'nde) iki yardımcısı ile birlikte başkanlık makamında bulunan kilise lideri president n.
taksonomik adın bağlı olduğu canlıya ilişkin bilgi materyali ile birlikte teknik dergilerde basımı publication n.
sankhya felsefesine göre prakriti ile birlikte fenomenal varoluşun birincil nedenini oluşturan ruh purusha n.
ile birlikte olmak go around with v.
ile birlikte yaşamak live with v.
ile birlikte çalışmak team up with v.
ile birlikte çalışmak work with v.
ile birlikte çalışmak work together with v.
...ile birlikte hareket etmek move in concert with v.
birisi ile birlikte olmaktan hoşlanmak enjoy being with someone v.
ile birlikte tarikata katılmak fellowship v.
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı iş faaliyetlerini yürütmek service v.
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı görevleri yerine getirmek service v.
(özellik) ile birlikte gelmek come v.
erozyon ile birlikte akıp giden (nehir) superimposed adj.
ekleri ile birlikte along with their annexes adv.
… ile birlikte soon at adv.
ile beraber/birlikte in conjunction with prep.
koyu ten ile birlikte anlamı veren ön ek melano- pref.
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek mes- pref.
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek meso- pref.
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek bulb- pref.
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek bulbo- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dors- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dorsi- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dorso- pref.
iris ile birlikte anlamı veren ön ek irido- pref.
iridyum ile birlikte anlamı veren ön ek irido- pref.
… ile birlikte anlamına gelen ön ek par- pref.
pankreas ile birlikte anlamına gelen ön ek pancreat- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek ped- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek pedi- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek pedo- pref.
coğrafya ile birlikte anlamını veren bir ön ek ge- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleur- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleuri- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleuro- pref.
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek scapulo- pref.
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek scapul- pref.
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek pyr- pref.
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek pyro- pref.
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek sphen- pref.
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek spheno- pref.
Phrasals
bir kimse ile birlikte başlatılmış olmak/başlamak originate with someone v.
ile birlikte olmak be allied to v.
ile birlikte görevlendirmek place with v.
ile birlikte görevlendirmek put with v.
ile birlikte anılmak associate oneself with v.
ile birlikte takılmak associate with v.
ile birlikte yaşamak cohabit with v.
ile birlikte gelmek come with v.
ile birlikte hazırlamak intersperse with v.
ile birlikte müzik yapmak jam with v.
ile birlikte ilerlemek move forward with v.
ile birlikte sayılmak number with v.
ile birlikte saymak number with v.
ile birlikte başlatılmış olmak/başlamak originate with v.
ile birlikte eski günleri yad etmek/anmak/anımsamak reminisce with v.
ile birlikte bir şey sürmek ride with v.
Colloquial
ile birlikte veya onsuz plus or minus expr.
Idioms
-ile birlikte uyum içinde çalışmak work in tandem with v.
ile birlikte/beraber bir şey yapmak throw in with v.
tüm eşyası ile birlikte part and parcel expr.
tüm eşyası ile birlikte bag and baggage expr.
Speaking
hapis yattığı süre ile birlikte with the time that he's already served expr.
içeride kaldığı süre ile birlikte with the time that he's already served expr.
yağ ile birlikte kavurun fry with oil expr.
kızım ile birlikte yaşıyorum I live with my daughter expr.
oğlumla ile birlikte yaşıyorum I live with my son expr.
Trade/Economic
ancak bir başka proje ile birlikte gerçekleştirilebilen proje contingent projects n.
bir hisse senedinin temettüsü ile birlikte değeri cum dividend n.
hisse senedinin temettüsü ile birlikte değeri cum dividend n.
hisse senedinin kar ile birlikte değeri cumdividend n.
kısa zaman içinde yüksek volatilite ile birlikte fiyatlamanın çok kısa bir sürede dip seviyeye gelmesi flash crash n.
vesikalı poliçe ya da kambiyo senedi tüm sevk vesaiki ile birlikte gönderilen documentary draft n.
ana paranın bir kısmının her ay faizi ile birlikte geri ödenmesi şeklinde verilen ev kredisi repayment mortgage [uk] n.
temettüsü ile birlikte with dividend adv.
Law
(man adası'nda) yüksek mahkeme'ye temiz hakimi ile birlikte başkanlık yapan yargıç dempster n.
Politics
rekabetçiliği teşvik etmek ve teknolojinin ekonomik büyümedeki etkisini en üst düzeye çıkarmak için sektörler ile birlikte çalışan, abd ticaret bakanlığı'na bağlı ajans technology administration n.
demokrasi ile birlikte geçmişten gelen kurumların ve geleneksel ilkelerin korunmasını savunan politik felsefe tory democracy n.
demokrasi ile birlikte geçmişten gelen kurumların ve geleneksel ilkelerin korunmasını savunan kimse tory democrat n.
Technical
kalay, kurşun ve çinko ile birlikte yüksek oranda bakır içeren dökme bakır alaşımı red brass n.
elektrikli bir aparat ile birlikte kullanılan bir karakalem türü charcoal point n.
birlikte çökme ile ayrılma separation by co-precipitation n.
hava ile birlikte taşman parçalar airborne particles n.
hava ile birlikte taşınan parçalar airborne particles n.
kapasite onayı ile birlikte standart üretim standard production with capability approval n.
konik vida dişi ile birlikte kullanılan mastar gauge used in conjunction with the taper thread n.
yün paketinin brüt ağırlığının darası ile birlikte yüz libresi başına ödenen ödenek draft n.
ile birlikte değişmek covary with v.
Computer
tek başına veya windows ile birlikte çalışabilen anında açılır bir işletim sistemi hyperspace® n.
bölüm numarası ile birlikte include chapter number expr.
belge ile birlikte include with document expr.
sonraki ile birlikte tut keep with next expr.
sonraki ile birlikte keep with next expr.
Mechanic
makaranın ağırlık ile birlikte iniş veya çıkış yapan bloku running block n.
Television
dört adet lensi tutan ve kamera tüpü ile birlikte kullanılan bir televizyon cihazı turret n.
Automotive
arka camı bagaj çıkıntısına doğru eğilen ve bagaj kapağı arka cam ile birlikte yukarı açılan otomobil tipi liftback n.
Medical
çin'de akupunktur ile birlikte uygulanan bir tür alternatif tıp yöntemi tuina n.
iğne ile birlikte olan periferik kateter over-needle peripheral catheter n.
kifoskolyoz ve konjenital kardiak anomaliler ile birlikte seyreden kartagener sendromu kartagener's syndrome associated with kyphoscoliosis and congenital cardiac anomalies n.
meatoplasti ile birlikte glanuloplasti magpi (meatal advencement and glanuloplasty incorporated) n.
mide ekşimesi ile birlikte ağza acı sıvı gelmesi water brash n.
romatoid artrit ile birlikte olan bacak ülseri leg ulcer associated with rheumatoid arthritis n.
serebellar hipoplazi ile birlikte görülen okronosis ochronosis with cerebellar hypoplasia n.
tramadol ile birlikte subanaljezik dozda ketamin uygulaması systemic coadministration of subanalgesic dose of ketamine with tramadol n.
ventrikül sistolü ile birlikte kanın büyük damarlara atılması ejection n.
kalbin atriumları ile ventriküllerini birlikte ilgilendiren atrioventricular adj.
iliak ile birlikte anlamı veren ön ek ilio- pref.
pankreas ile birlikte anlamına gelen ön ek pancreato- pref.
fallop tüpü ile birlikte anlamı veren bir ön ek salpingo- pref.
östaki borusu ile birlikte anlamı veren bir ön ek salpingo- pref.
fallop tüpü ile birlikte anlamı veren bir ön ek salping- pref.
östaki borusu ile birlikte anlamı veren bir ön ek salping- pref.
silikoz ile birlikte anlamını veren bir ön ek silic- pref.
silikoz ile birlikte anlamını veren bir ön ek silico- pref.
Anatomy
meninksler ile birlikte anlamı veren ön ek mening- pref.
meninksler ile birlikte anlamı veren ön ek meningi- pref.
meninksler ile birlikte anlamı veren ön ek meningo- pref.
hyoid ile birlikte anlamı veren bir ön ek hyo- pref.
çene ile birlikte anlamı veren ön ek genio- pref.
akciğer ile birlikte anlamına gelen ön ek pulmo- pref.
Pathology
anovülasyon ile birlikte kadın infertilitesi female infertility associated with anovulation n.
defektif dna tamiri ile birlikte olan serebellar ataksi cerebellar ataxia with defective dna repair n.
erkek kaynaklı nedenler ile birlikte kadın infertilitesi female infertility associated with male factors n.
suni menapoz ile birlikte olan durumlar states associated with artificial menopause n.
paralizi ile birlikte gelişen paralytical adj.
felç ile birlikte görülen paralytical adj.
Pharmaceutics
morfin gibi opioidlere antagonist olarak ve opioid bağımlılığının uzun süreli tedavisi için bupernorfin ile birlikte kullanılan bir ilaç naloxone n.
özellikle morfin ile birlikte etkili olan güçlü bir narkotik antagonist ilaç markası narcan® n.
Gastronomy
kahve ile birlikte sunulan likör chasse-cafe n.
bir parça etin kurutulmuş yosun ile birlikte pirinç tabakasına sarılmasıyla yapılan bir hawaii yemeği musubi [hawaii] n.
(şarap) hava ile birlikte tat kazanmak breathe v.
Chemistry
demiriki demirüç oksitin genellikle magnezyum, çinko ve manganez ile birlikte bulunan mineral formu magnetic iron n.
silisli ile birlikte anlamını veren bir ön ek silici- pref.
Biology
virüsün protein kılıfının nükleik asit ile birlikte oluşturduğu yapı nucleocapsid n.
(vazopressin ile birlikte salgılanan) polipeptit bir hormon türü alpha-hypophamine n.
silliler ile birlikte var olan protozoa sınıfı infusoria n.
farklı bir canlı ile birlikte yaşayan organizma symbiote n.
Biochemistry
su ile birlikte jel oluşturan bir madde hydrocolloid n.
Marine Biology
ohio nehri ve büyük göller'de remora türü ile birlikte yaşayan balık carp mullet (moxostoma carpio) n.
Astronomy
gökyüzünün belirli bir gökcismi ile birlikte ufkun altına inen bölümü descension n.
güneş ve ayın birlikte yarattığı çekim kuvveti ile ilgili lunisolar adj.
Botanic
çiçek tablasının erkeklik ile dişilik organlarını birlikte taşıyan uzantısı androgynophore n.
çiçek tablasının erkeklik ile dişilik organlarını birlikte taşıyan uzantısı androphore n.
odun dokuyu çevreleyen soymuk doku ile birlikte katı bir çubuk oluşturan stele yapısı protostele n.
Agriculture
suda çözünebilen gübrelerin sulama suyu ile birlikte bitkilerin kök bölgesine verilmesi fertigation n.
sulama i̇le birlikte gübreleme fertigation n.
birlikte ekim sistemi ile yetiştirilmiş intercropped adj.
History
yaşlı bir adamın genç bir kadın ile birlikte yatarak gençleşeceği inanışı shunamitism n.
Religious
manevi aydınlanma ve tanrı ile birlikte olmak için çabalayan 16. yüzyılda kurulmuş mistik ispanyol mezhebinin bir mensubu alombrado n.
manevi aydınlanma ve tanrı ile birlikte olmak için çabalayan 16. yüzyılda kurulmuş mistik ispanyol mezhebinin bir mensubu alumbrado n.
manevi aydınlanma ve tanrı ile birlikte olmak için çabalayan 16. yüzyılda kurulmuş mistik ispanyol mezhebinin bir mensubu perfectibilist n.
(incil'de) babil kralı nebukatnezar'ın şedrak ve abed-nego ile birlikte fırına attırdığı genç adam meshach n.
papazın bir kilise cemaati üyesi ile birlikte gerçekleştirdiği günah çıkarma oturumu station [ireland] n.
akşam duaları ile birlikte kullanılan vesper adj.
Geography
yan buzulların akması ile birlikte oluşan vadi buzulu trunk glacier n.
nem ile birlikte anlamına gelen ön ek hygro- pref.
Meteorology
katman bulut ile birlikte anlam veren bir ön ek strato- pref.
Military
(abd ordusunda) üretimdeki bir askeri ekipmanın edinilme sırasını göstermek için bir numara ile birlikte kullanılan adlandırma mark n.
uçaksavar ile birlikte kullanılan bir alet predicter n.
Cinema
bilinen evren ile birlikte var olan ayrı evren alternative universe n.
bilinen evren ile birlikte var olan ayrı evren alternate universe n.
Photography
emülsiyon karışımı ile kaplı ve kopya ışığının rengine duyarlı olan siyah beyaz fotoğraf kağıdı ile birlikte kullanılması için tasarlanmış (araç) multigrade adj.
Mythology
altın postu bulmak için jason ile birlikte argo'yla yelken açan mitolojik karakter argonaut n.
(yunan ve roma mitolojisinde) kızkardeşleri alekto ve tisifon ile birlikte üç erinye olarak anılan tanrıça megaera n.
Printery
özellikle cinsellik konulu kişisel ilanların iletişim bilgileri ile birlikte yer aldığı dergi contact magazine n.
Ornithology
rhea ve pterocnemia cinsi devekuşları ile birlikte, güney amerika'daki üç deve kuşu türünden her biri nandou n.
ağaçkakansılar takımı ile birlikte var olan bir kuş sınıflandırması pici n.
Anthropology
(birlikte yaşamayan) cinsel partner ile ilgili syndyasmian adj.