Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
run short
bitmek
v.
I'm afraid I've
run short
of coffee.
Korkarım kahvem
bitmiş.
Father
ran short
of money and had to borrow some.
Babamın parası
bitmiş
ve biraz borç almak zorunda kalmış.
We've
run short
of oil.
Benzinimiz
bitti.
Tom is
running short
of money.
Tom'un parası
bitiyor.
Tom has
run short
of money.
Tom'un parası
bitti.
We've
run short
of oil.
Yakıtımız
bitti.
We've
run short
of money.
Bizim paramız
bitti.
We
ran short
of food.
Yiyeceğimiz
bitmişti.
Show More (5)
2
run short
azalmak
v.
I had a great deal to say about Iraq and the Middle East peace process as well, but my time is
running short.
Irak ve Orta Doğu barış süreci hakkında da söyleyecek çok şeyim vardı ancak zamanım
azalıyor.
Time is
running short.
Zaman
azalıyor.
Show More (-1)