| 1 |
stalk |
takip etmek |
v. |
|
- Sami stopped stalking Layla.
- Sami, Leyla'yı takip etmeyi bıraktı.
- I'm not stalking Tom.
- Tom'u gizlice takip etmiyorum.
- The tiger is stalking us.
- Kaplan bizi takip ediyor.
- Linda accused Dan of stalking her.
- Linda, Dan'i kendisini takip etmekle suçladı.
- Sami was actually stalking Layla.
- Sami aslında Layla'yı takip ediyordu.
- Tom is stalking Mary.
- Tom, Mary'yi takip ediyor.
- The bear is stalking us.
- Ayı bizi takip ediyor.
- Sami was actually stalking Layla.
- Sami aslında Leyla'yı gizlice takip ediyordu.
- I'm not stalking Tom.
- Tom'u gizli gizli takip ettiğim yok.
- There's a tiger stalking us.
- Bizi takip eden bir kaplan var.
- Tom is stalking me.
- Tom beni takip ediyor.
- Sami is stalking me.
- Sami beni gizlice takip ediyor.
- Sami was actively stalking Layla.
- Sami aktif olarak gizlice Leyla'yı takip ediyordu.
- Tom has been stalking Mary for a while.
- Tom bir süredir Mary'yi takıntılı biçimde takip ediyordu.
- Sami is stalking me.
- Sami beni takip ediyor.
- Sami was actively stalking Layla.
- Sami aktif olarak Layla'yı sapıkça takip ediyordu.
- He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night.
- Hayvan cesetlerini parçalamak ve geceleri sokakta insanları takip etmek gibi ürkütücü faaliyetlerde bulunmaktan hoşlanıyor.
- He kept stalking her.
- Onu takip edip durdu.
- The lion is stalking us.
- Aslan bizi takip ediyor.
- Sami didn't know who was stalking him.
- Sami onu kimin gizlice takip ettiğini bilmiyordu.
- He enjoys engaging in macabre activities such as dissecting animal corpses and stalking people on the street at night.
- O, hayvan cesetlerini parçalayarak incelemek ve geceleri sokaklarda insanları gizlice takip etmek gibi korkunç aktivitelerle uğraşmaktan hoşlanır.
- Sami didn't know who was stalking him.
- Sami onu kimin takip ettiğini bilmiyordu.
- Sami was actually stalking Layla.
- Sami aslında Leyla'yı sinsice takip ediyordu.
- Sami stopped stalking Layla.
- Sami Layla'yı takip etmeyi bıraktı.
- I'm not stalking Tom.
- Tom'u takip etmiyorum.
- There's a bear stalking us.
- Bizi takip eden bir ayı var.
- There's a lion stalking us.
- Bizi takip eden bir aslan var.
Show More (24)
|
| 2 |
stalk |
sap (bitkiye ait) |
n. |
|
- Cut the stalk from the plant and put it into the water.
- Bitkinin sapını kesin ve suyun içine koyun.
- The drinking glass was broken from its stalk.
- İçki bardağı sapından kırılmıştı.
Show More (-1)
|
| 3 |
stalk |
fırlamak |
v. |
|
- George stalked out of the house after winning the argument.
- George tartışmayı kazandıktan sonra evden dışarıya fırladı.
Show More (-2)
|
| 4 |
stalk |
peşinden gitmek |
v. |
|
- The hunter stalked the deer for hours.
- Avcı saatlerce geyiğin peşinden gitmiş.
Show More (-2)
|
| 5 |
stalk |
peşini bırakmamak |
v. |
|
- Stalking is illegal in some states.
- Birinin peşini bırakmamak bazı eyaletlerde yasa dışıdır.
Show More (-2)
|
| 6 |
stalk |
kol gezmek |
v. |
|
- The bad luck stalks all of this house.
- Uğursuzluk bu evde kol geziyor.
Show More (-2)
|
