İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | irradiate f. | ışınlamak | ||
However, in order to prevent vegetables, fruit and cereal products from going off, we can irradiate them. Bununla birlikte, sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin bozulmasını önlemek için onları ışınlayabiliriz. More Sentences |
||||
Genel | irradiate f. | radyasyonla işlemek | ||
The machine can irradiate any material. Makine herhangi bir malzemeyi radyasyonla işleyebilir. More Sentences |
||||
Genel | irradiate f. | parlak | ||
The bright sun irradiated the beach, making the sand and water glisten. Parlak güneş sahili aydınlatıyor, kumu ve suyu parlatıyordu. More Sentences |
||||
Genel | irradiate f. | (gıda) radyasyona maruz bırakarak korumak | ||
I don't use irradiated ingredients. Radyasyona maruz kalarak korunmuş gıda maddelerini kullanmıyorum. More Sentences |
||||
Genel | irradiate f. | ışık tutmak | ||
Genel | irradiate f. | ışık saçmak | ||
Genel | irradiate f. | ışın tedavisi yapmak | ||
Genel | irradiate f. | saçmak | ||
Genel | irradiate f. | aydınlatmak | ||
Genel | irradiate f. | ısıyla can vermek | ||
Genel | irradiate f. | ışıkla canlandırmak | ||
Genel | irradiate s. | aydınlatılmış | ||
Technical | ||||
Teknik | irradiate f. | parıldamak | ||
Teknik | irradiate f. | ışıma enerjisiyle ısıtmak | ||
Food Engineering | ||||
Gıda | irradiate f. | bakterileri öldürüp bozulmayı geciktirmek için (yiyecekleri) elektromanyetik radyasyona maruz bırakmak | ||
Religious | ||||
Dini | irradiate f. | manevi içgörü sunmak | ||
Environment | ||||
Çevre | irradiate f. | radyasyona tutmak |