|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
substances that are hazardous to nature i.
|
doğaya zarar veren maddeler |
|
2 |
Genel |
substances that are harmful to nature i.
|
doğaya zarar veren maddeler |
|
Phrases |
|
3 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
1980'lerde bir japon bilgisayar oyununda kullanılıp sonradan espri haline gelmiş saçma bir altyazı |
|
4 |
İfadeler |
the events you are about to see expr.
|
izlemek üzere olduğunuz olaylar |
|
5 |
İfadeler |
you are what you listen to expr.
|
ne dinliyorsan o'sun |
|
6 |
İfadeler |
rules are meant to be broken expr.
|
kurallar çiğnenmek içindir |
|
7 |
İfadeler |
rules are made to be broken expr.
|
kurallar çiğnenmek içindir |
|
8 |
İfadeler |
there are no words left to speak expr.
|
söylenecek söz yok |
|
9 |
İfadeler |
rules are made to be broken expr.
|
yasaklar çiğnenmek içindir |
|
10 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
seni/sizi tamamen hezimete uğrattık |
|
11 |
İfadeler |
all your base are belong to us expr.
|
seni/sizi tamamen hezimete uğrattık |
|
Proverb |
|
12 |
Atasözü |
you are never too old to learn
|
öğrenmenin yaşı olmaz |
|
13 |
Atasözü |
you are never too old to learn
|
öğrenmenin yaşı yoktur |
|
14 |
Atasözü |
you are never too old to learn
|
öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir |
|
15 |
Atasözü |
there are two sides to every question
|
her öykünün bir de diğer yüzü vardır |
|
16 |
Atasözü |
there are two sides to every story
|
her öykünün bir de diğer yüzü vardır |
|
17 |
Atasözü |
crosses are ladders that lead to heaven
|
güçlüklere göğüs geren kişi erdemlidir |
|
18 |
Atasözü |
crosses are ladders that lead to heaven
|
cennete giden yol imandan geçer |
|
19 |
Atasözü |
you are never too old to learn
|
öğrenmenin yaşı yok |
|
20 |
Atasözü |
promises are like piecrust made to be broken
|
söz/sözler dönülmek için verilir |
|
|
21 |
Atasözü |
the chickens are coming home to roost
|
ne ekersen onu biçersin |
|
22 |
Atasözü |
the chickens are coming home to roost
|
ektiğini biçersin |
|
23 |
Atasözü |
the chickens are coming home to roost
|
bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar |
|
Colloquial |
|
24 |
Konuşma Dili |
you are dead to me expr.
|
benim için bir şey ifade etmiyorsun |
|
25 |
Konuşma Dili |
you are dead to me expr.
|
benim için ölüsün |
|
26 |
Konuşma Dili |
parents are advised to call their child's school for more information expr.
|
ebeveynlere daha fazla bilgi için çocuklarının okullarını aramaları tavsiye ediliyor |
|
27 |
Konuşma Dili |
what are you up to? expr.
|
neyin peşindesin? |
|
28 |
Konuşma Dili |
rules are made to be broken expr.
|
kurallar yıkılmak/çiğnenmek içindir |
|
29 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördüğüne mi heyecanlandın |
|
30 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde muz, silah, salatalık mı taşıyorsun yoksa beni gördüğüne çok mu sevindin |
|
31 |
Konuşma Dili |
is that a (something) in your pocket or are you just pleased to see me [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördün diye ereksiyon mu oldun |
|
32 |
Konuşma Dili |
(are you) ready to order? expr.
|
ne yiyeceğinize karar verdiniz mi? |
|
33 |
Konuşma Dili |
(are you) ready to order? expr.
|
siparişinize karar verdiniz mi? |
|
34 |
Konuşma Dili |
(are you) ready to order? expr.
|
ne sipariş edeceğinize karar verdiniz mi? |
|
35 |
Konuşma Dili |
(are you) ready to order? expr.
|
hazırsanız siparişinizi alayım mı? |
|
36 |
Konuşma Dili |
(are you) ready to order? expr.
|
ne alırsınız? |
|
37 |
Konuşma Dili |
what are you getting up to? expr.
|
neler yapıyorsun/yapıyorsunuz? |
|
38 |
Konuşma Dili |
what are you getting up to? expr.
|
ne yapıyorsun/yapıyorsunuz? |
|
Idioms |
|
39 |
Deyim |
these things are sent to try us expr.
|
dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar |
|
40 |
Deyim |
these things are sent to try us expr.
|
allah/tanrı dağına göre kar verir |
|
|
41 |
Deyim |
there are many ways to skin a cat expr.
|
bir hedefe ulaşmanın birden çok yolu vardır |
|
42 |
Deyim |
there are many ways to skin a cat expr.
|
bir işi yapmanın birden çok yolu vardır |
|
43 |
Deyim |
there are many ways to skin a cat expr.
|
her problemin birden çok çözümü vardır |
|
44 |
Deyim |
there are many ways to skin a cat expr.
|
olmadı başka bir yol buluruz |
|
45 |
Deyim |
there are many ways to skin a cat expr.
|
olmadı başka bir hal çaresi vardır illaki |
|
46 |
Deyim |
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr.
|
söz/sözler dönülmek için verilir |
|
47 |
Deyim |
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr.
|
söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır |
|
48 |
Deyim |
promises are like pie crusts: they are made to be broken expr.
|
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
|
49 |
Deyim |
promises are like pie crust: they are made to be broken expr.
|
söz/sözler dönülmek için verilir |
|
50 |
Deyim |
promises are like pie crust: they are made to be broken expr.
|
söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır |
|
51 |
Deyim |
promises are like pie crust: they are made to be broken expr.
|
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
|
52 |
Deyim |
promises are like pie crusts: made to be broken expr.
|
söz/sözler dönülmek için verilir |
|
53 |
Deyim |
promises are like pie crusts: made to be broken expr.
|
söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır |
|
54 |
Deyim |
promises are like pie crusts: made to be broken expr.
|
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
|
55 |
Deyim |
promises are like pie crust: made to be broken expr.
|
söz/sözler dönülmek için verilir |
|
56 |
Deyim |
promises are like pie crust: made to be broken expr.
|
söz vermek de sözünden dönmek de kolaydır |
|
57 |
Deyim |
promises are like pie crust: made to be broken expr.
|
söz vermek ne kadar kolaysa sözünden dönmek de o kadar kolaydır |
|
Speaking |
|
58 |
Konuşma |
they are going to get married i.
|
evleniyorlar |
|
59 |
Konuşma |
are we going to shopping? expr.
|
alışverişe gidiyor muyuz? |
|
60 |
Konuşma |
there are many things to tell expr.
|
anlatacak çok şey var |
|
61 |
Konuşma |
are you up to date on your immunizations? expr.
|
aşılarınız tamam mı? |
|
62 |
Konuşma |
where are you taking me to? expr.
|
beni nereye götürüyorsunuz? |
|
63 |
Konuşma |
what are you up to these days? expr.
|
bugünlerde neyle meşgulsün? |
|
64 |
Konuşma |
there are many ways to do it expr.
|
bunu yapmanın birçok yolu var |
|
65 |
Konuşma |
are you listening to me? expr.
|
beni dinliyor musun? |
|
66 |
Konuşma |
are you coming on to me? expr.
|
bana asılıyor musun? |
|
67 |
Konuşma |
we are going to the cinema today expr.
|
bugün sinemaya gideceğiz |
|
68 |
Konuşma |
you are welcome to it expr.
|
buyurunuz |
|
69 |
Konuşma |
you are welcome to try expr.
|
bir deneyin isterseniz |
|
70 |
Konuşma |
are you trying to poison me? expr.
|
beni zehirlemeye mi çalışıyorsun? |
|
71 |
Konuşma |
where are you planning to travel this year? expr.
|
bu yıl nereye seyahat etmeyi planlıyorsunuz? |
|
72 |
Konuşma |
are you ready to do it? expr.
|
bunu yapmaya hazır mısın? |
|
73 |
Konuşma |
what are you up to this weekend? expr.
|
bu hafta sonu planın ne? |
|
74 |
Konuşma |
why are you doing this to me expr.
|
bana neden bunu yapıyorsun |
|
75 |
Konuşma |
where are you planning to travel this year? expr.
|
bu yıl nereye seyahat etmeyi planlıyorsun? |
|
76 |
Konuşma |
why are you doing this to me expr.
|
buna bana neden yapıyorsun |
|
77 |
Konuşma |
are you trying to get us killed? expr.
|
bizi öldürtmeye mi çalışıyorsun? |
|
78 |
Konuşma |
what are we going to do while we wait? expr.
|
beklerken ne yapacağız? |
|
79 |
Konuşma |
are you sure you want to do this? expr.
|
bunu yapmak istediğinizden emin misin? |
|
80 |
Konuşma |
we are sorry to hear that expr.
|
bunu duyduğumuza üzüldük |
|
|
81 |
Konuşma |
where are you taking me to? expr.
|
beni nereye götürüyorsun? |
|
82 |
Konuşma |
why are you doing this to me? expr.
|
bunu bana niye yapıyorsunuz? |
|
83 |
Konuşma |
are you saying this to me now? expr.
|
bunu bana şimdi mi söylüyorsun? |
|
84 |
Konuşma |
are you sure you want to do this? expr.
|
bunu yapmak istediğine emin misin? |
|
85 |
Konuşma |
are you going to school today? expr.
|
bugün okula gidiyor musun? |
|
86 |
Konuşma |
what are you up to this weekend? expr.
|
bu hafta sonu ne yapıyorsun? |
|
87 |
Konuşma |
are you trying to get me drunk? expr.
|
beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun? |
|
88 |
Konuşma |
are you sure you want to do this? expr.
|
bunu yapmak istediğinizden emin misiniz? |
|
89 |
Konuşma |
what are you up to this evening? expr.
|
bu gece bir planınız var mı? |
|
90 |
Konuşma |
are you coming on to me? expr.
|
bana mı asılıyorsun? |
|
91 |
Konuşma |
you are not supposed to be here expr.
|
burada olmaman gerekiyor |
|
92 |
Konuşma |
why are you lying to me? expr.
|
bana neden yalan söylüyorsun? |
|
93 |
Konuşma |
you are precious to me expr.
|
benim için değerlisin |
|
94 |
Konuşma |
what are you planning to do this weekend? expr.
|
bu hafta sonu ne yapmayı planlıyorsun? |
|
95 |
Konuşma |
you are not supposed to be here expr.
|
burada olmaman gerekiyordu |
|
96 |
Konuşma |
are you talking to me? expr.
|
bana mı dedin? |
|
97 |
Konuşma |
why are you doing this to me? expr.
|
bunu bana neden yapıyorsun? |
|
98 |
Konuşma |
how are you going to do this? expr.
|
bunu nasıl yapacaksın? |
|
99 |
Konuşma |
what are you going to do about it? expr.
|
bu konuda ne yapacaksın? |
|
100 |
Konuşma |
when are you going to give me some food? expr.
|
bana ne zaman yiyecek bir şeyler vereceksin? |
|
101 |
Konuşma |
how are we going to afford it? expr.
|
bunu nasıl karşılayacağız? |
|
102 |
Konuşma |
why are you doing this to me? expr.
|
bunu bana niye yapıyorsun? |
|
103 |
Konuşma |
we are waiting for someone to come expr.
|
birilerinin gelmesini bekliyoruz |
|
104 |
Konuşma |
what are you up to this weekend? expr.
|
bu hafta sonu bir planın var mı? |
|
105 |
Konuşma |
what are you up to these days? expr.
|
bugünlerde ne yapıyorsun? |
|
106 |
Konuşma |
there are many ways to do this expr.
|
bunu yapmanın birçok yolu var |
|
107 |
Konuşma |
what else are you going to do? expr.
|
başka ne yapacaksın ki? |
|
108 |
Konuşma |
there are many ways to be successful expr.
|
başarılı olmanın birçok yolu vardır |
|
109 |
Konuşma |
we are looking forward to hearing from you expr.
|
cevabınızı dört gözle bekliyoruz |
|
110 |
Konuşma |
you are welcome to try expr.
|
denemesi bedava |
|
111 |
Konuşma |
how much longer are we supposed to wait? expr.
|
daha ne kadar beklememiz gerekiyor? |
|
112 |
Konuşma |
you are free to try expr.
|
denemesi bedava |
|
113 |
Konuşma |
they are going to get married expr.
|
evlenecekler |
|
114 |
Konuşma |
are you really not going to tell me what you do? expr.
|
gerçekten de ne iş yaptığını bana söylemeyecek misin? |
|
115 |
Konuşma |
we are good to go expr.
|
gitmeye hazırız |
|
116 |
Konuşma |
we are here to remove the obstacles expr.
|
engelleri kaldırmak için varız |
|
117 |
Konuşma |
I want them to know what you really are expr.
|
gerçekte nasıl biri olduğunu bilmelerini istiyorum |
|
118 |
Konuşma |
I want them to know what you really are expr.
|
gerçekte nasıl biri olduğunu bilsinler istiyorum |
|
119 |
Konuşma |
we are here to remove all obstacles expr.
|
engelleri kaldırmak için varız |
|
120 |
Konuşma |
are you ready to have fun? expr.
|
eğlenmeye hazır mısınız? |
|
121 |
Konuşma |
are you ready to have fun? expr.
|
eğlenmeye hazır mısın? |
|
122 |
Konuşma |
your opinions are important to us expr.
|
görüşleriniz bizim için önemlidir |
|
123 |
Konuşma |
things are getting back to normal expr.
|
işler normale dönüyor |
|
124 |
Konuşma |
is this the first time you are going to istanbul? expr.
|
istanbul'a ilk gidişin mi (olacak)? |
|
125 |
Konuşma |
what are we going to call her? expr.
|
ismini ne koyacağız? |
|
126 |
Konuşma |
you are going to be all right expr.
|
iyi olacaksın |
|
127 |
Konuşma |
what are we going to call him? expr.
|
ismini ne koyacağız? |
|
128 |
Konuşma |
he needs to know people are looking for him expr.
|
insanların onu aradığını bilmesi lazım |
|
129 |
Konuşma |
things are returning to normal expr.
|
işler normale dönüyor |
|
130 |
Konuşma |
what are you listening to? expr.
|
ne dinliyorsun? |
|
131 |
Konuşma |
are you ready to talk? expr.
|
konuşmaya hazır mısın? |
|
132 |
Konuşma |
where are you off to? expr.
|
nereye böyle? |
|
133 |
Konuşma |
we are about to arrive there expr.
|
oraya ulaşmamıza az kaldı |
|
134 |
Konuşma |
we are about to arrive there expr.
|
oraya ulaşmak üzereyiz |
|
135 |
Konuşma |
what are you trying to do? expr.
|
ne yapmaya çalışıyorsun? |
|
136 |
Konuşma |
where are you going to be? expr.
|
nerede olacaksın? |
|
137 |
Konuşma |
what are you going to do there? expr.
|
orada ne yapacaksın? |
|
138 |
Konuşma |
you are being unfair to yourself expr.
|
kendine haksızlık ediyorsun |
|
139 |
Konuşma |
where are you going to be? expr.
|
nerede olacaksınız? |
|
140 |
Konuşma |
who are you talking to? expr.
|
kiminle konuşuyorsun? |
|
141 |
Konuşma |
who are you writing to? expr.
|
kime yazıyorsun? |
|
142 |
Konuşma |
you are making yourself miserable over something that amounts to a hill of beans expr.
|
kendini incir çekirdeğini doldurmayacak önemde şeyler için mutsuz ediyorsun/üzüyorsun |
|
143 |
Konuşma |
are you trying to be funny? expr.
|
komik mi olmaya çalışıyorsun? |
|
144 |
Konuşma |
what the hell are you trying to say? expr.
|
ne demek istiyorsun be? |
|
145 |
Konuşma |
what are we going to do? expr.
|
ne yapacağız? |
|
146 |
Konuşma |
are you going to clean your room? expr.
|
odanı temizleyecek misin? |
|
147 |
Konuşma |
we are about to arrive there expr.
|
oraya varmak üzereyiz |
|
148 |
Konuşma |
are you telling me how to talk to my wife? expr.
|
karımla nasıl konuşacağımı mı söylüyorsun? |
|
149 |
Konuşma |
what are you going to do there? expr.
|
orada ne yapacaksınız? |
|
150 |
Konuşma |
we are open to suggestions expr.
|
önerilere açığız |
|
151 |
Konuşma |
when are you going to accept it? expr.
|
ne zaman kabul edeceksin? |
|
152 |
Konuşma |
when are you planning to come? expr.
|
ne zaman gelmeyi planlıyorsun? |
|
153 |
Konuşma |
we are about to arrive there expr.
|
oraya gelmemize az kaldı |
|
154 |
Konuşma |
are you trying to scare her off? expr.
|
onu korkutmaya mı çalışıyorsun? |
|
155 |
Konuşma |
to whom are you talking? expr.
|
kiminle konuşuyorsun? |
|
156 |
Konuşma |
what are you going to tell her? expr.
|
ona ne söyleyeceksin? |
|
157 |
Konuşma |
are you trying to start a fight? expr.
|
kavga çıkarmaya mı çalışıyorsun? |
|
158 |
Konuşma |
are you afraid to die? expr.
|
ölmekten korkuyor musun? |
|
159 |
Konuşma |
what are you going to tell him? expr.
|
ona ne söyleyeceksin? |
|
160 |
Konuşma |
who are you talking to? expr.
|
kimle konuşuyorsun sen? |
|
161 |
Konuşma |
what are you up to? expr.
|
neler çeviriyorsun? |
|
162 |
Konuşma |
are you trying to be funny? expr.
|
komik olmaya mı çalışıyorsun? |
|
163 |
Konuşma |
why are you so good to me? expr.
|
neden bana karşı bu kadar iyisin? |
|
164 |
Konuşma |
what are you going to do with it? expr.
|
ne yapacaksın bununla? |
|
165 |
Konuşma |
why are you doing this to me expr.
|
neden bana bunu yapıyorsun |
|
166 |
Konuşma |
what are they planning to do? expr.
|
ne yapmayı planlıyorlar? |
|
167 |
Konuşma |
are you ready to die? expr.
|
ölmeye hazır mısın? |
|
168 |
Konuşma |
what are you trying to do? expr.
|
ne yapmaya çalışıyorsunuz? |
|
169 |
Konuşma |
what are we supposed to do? expr.
|
ne yapmamız gerekiyor? |
|
170 |
Konuşma |
what are you up to? expr.
|
naber? |
|
171 |
Konuşma |
what are you up to? expr.
|
neler yapıyorsun? |
|
172 |
Konuşma |
when are you going to marry? expr.
|
ne zaman evleneceksin? |
|
173 |
Konuşma |
what are you going to wear? expr.
|
ne giyeceksin? |
|
174 |
Konuşma |
what are you going to wear? expr.
|
ne giyeceksiniz? |
|
175 |
Konuşma |
are you coming to easter? expr.
|
paskalya'da gelecek misin? |
|
176 |
Konuşma |
what are you two up to? expr.
|
siz ikiniz neyin peşindesiniz? |
|
177 |
Konuşma |
we are glad to see you here expr.
|
sizi burada görmekten memnun olduk |
|
178 |
Konuşma |
nerves are stretched to the max expr.
|
sinirler son derece gergin |
|
179 |
Konuşma |
who do you think you are to lay a finger on me? expr.
|
sen kim oluyorsun da bana el kaldırıyorsun? |
|
180 |
Konuşma |
are you ready to order? expr.
|
sipariş vermeye hazır mısınız? |
|
181 |
Konuşma |
there are some people I want you to meet expr.
|
seni tanıştırmak istediğim birkaç kişi var |
|
182 |
Konuşma |
who the hell are you to tell me to get out? expr.
|
sen kimsin ki bana çekip gitmemi söylüyorsun? |
|
183 |
Konuşma |
you are important to me expr.
|
sen benim için önemlisin |
|
184 |
Konuşma |
you are important to me expr.
|
sizler benim için önemlisiniz |
|
185 |
Konuşma |
I don't want you to think that all turks are like that expr.
|
tüm türklerin öyle olduğunu düşünmenizi istemem |
|
186 |
Konuşma |
are you thinking about coming to turkey? expr.
|
türkiye'ye gelmeyi düşünüyor musun? |
|
187 |
Konuşma |
are you planning to come to turkey? expr.
|
türkiye'ye gelmeyi düşünüyor musun? |
|
188 |
Konuşma |
I don't want you to think that all the turks are the same expr.
|
tüm türklerin aynı olduğunu düşünmenizi istemem |
|
189 |
Konuşma |
there are some people I want you to meet expr.
|
tanışmanı istediğim birkaç kişi var |
|
190 |
Konuşma |
are you going to bed? expr.
|
yatıyor musun? |
|
191 |
Konuşma |
what are you going to do tomorrow? expr.
|
yarın ne yapacaksınız? |
|
192 |
Konuşma |
what are you going to do tomorrow? expr.
|
yarın ne yapacaksın? |
|
193 |
Konuşma |
what are you going to do tomorrow? expr.
|
yarın ne yapıyorsun? |
|
194 |
Konuşma |
what are you going to do tomorrow? expr.
|
yarın ne yapıyorsunuz? |
|
195 |
Konuşma |
are you coming to the party tomorrow? expr.
|
yarın partiye geliyor musun? |
|
196 |
Konuşma |
are you coming to the party tomorrow? expr.
|
yarın partiye gelecek misin? |
|
197 |
Konuşma |
are you going to bed? expr.
|
uyuyor musun? |
|
198 |
Konuşma |
we are sorry to hear that expr.
|
...duyduğumuza üzüldük |
|
199 |
Konuşma |
are you trying to get out of it? expr.
|
yan çizmeye mi çalışıyorsun? |
|
200 |
Konuşma |
are there any interesting places to walk nearby? expr.
|
yakınlarda yürünebilecek ilginç yerler var mı? |
|
201 |
Konuşma |
you are welcome to join us expr.
|
bize katılabilirsin |
|
202 |
Konuşma |
there are quite a few things you need to do expr.
|
yapman gereken birçok şey var |
|
203 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı alerjin var mı? |
|
204 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı bilinen bir alerjin var mı? |
|
205 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı alerjiniz var mı? |
|
206 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı bildiğiniz bir alerjiniz var mı? |
|
207 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı bilinen bir alerjiniz var mı? |
|
208 |
Konuşma |
are you allergic to any medications? expr.
|
herhangi bir ilaca karşı bildiğin bir alerjin var mı? |
|
Politics |
|
209 |
Siyasal |
if some day you are compelled to defend your independence and your republic, you must not tarry to weigh the possibilities and circumstances of the situation before taking up your duty i.
|
bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! |
|
Computer |
|
210 |
Bilgisayar |
you are not authorized to play this game expr.
|
bu oyunu oynamaya yetkin yok |
|
211 |
Bilgisayar |
prevent others to see who you are following expr.
|
kimi takip ettiğini görmelerini engelle |
|
Informatics |
|
212 |
Bilişim |
you are never too old to learn i.
|
öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir |
|
213 |
Bilişim |
you are never too old to learn expr.
|
öğrenmenin yaşı olmaz |
|
214 |
Bilişim |
you are never too old to learn expr.
|
öğrenmenin yaşı yoktur |
|
Printing |
|
215 |
Baskı Teknikleri |
what are you going to do before you leave? expr.
|
ayrılmadan önce ne yapacaksın? |
|
216 |
Baskı Teknikleri |
what are you going to do before you leave? expr.
|
ayrılmadan önce ne yapacaksınız? |
|
Food Engineering |
|
217 |
Gıda |
method of analysis for the official control of the vinyl chloride monomer level in materials and articles which are intended to come into contact with foodstuffs i.
|
gıda maddeleri ile temas eden madde ve malzemelerdeki vinil klorür monomer miktarı analiz yöntemi |
|
218 |
Gıda |
materials and articles which contain vinyl chloride monomer and are intended to come into contact with foodstuffs i.
|
gıda maddeleri ile temas eden ve vinil klorür monomer içeren madde ve malzemeler |
|
Social Sciences |
|
219 |
Sosyal Bilimler |
you are never too old to learn expr.
|
öğrenmek için hiçbir zaman geç değildir |
|
220 |
Sosyal Bilimler |
you are never too old to learn expr.
|
öğrenmenin yaşı yoktur |
|
221 |
Sosyal Bilimler |
you are never too old to learn expr.
|
öğrenmenin yaşı olmaz |
|
Environment |
|
222 |
Çevre |
tariff that customers are willing to pay i.
|
abonelerin ödeme istekliliğinde olduğu tarife |
|
Slang |
|
223 |
Argo |
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördüğüne mi heyecanlandın? |
|
224 |
Argo |
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr.
|
cebinde muz, silah, salatalık mı taşıyorsun yoksa beni gördüğüne çok mu sevindin? |
|
225 |
Argo |
is that a (something) in your pocket, or are you just happy to see me? [cliché] expr.
|
cebinde (bir şey) mi var yoksa beni gördün diye ereksiyon mu oldun? |
|
226 |
Argo |
wuu2 (what (are) you up to) expr.
|
ne yapıyorsun? |
|
227 |
Argo |
wuu2 (what (are) you up to) expr.
|
neyle meşgulsün? |
|
Modern Slang |
|
228 |
Modern Argo |
all your base are now belong to us i.
|
1980'lerde bir japon bilgisayar oyununda kullanılıp sonradan espri haline gelmiş saçma bir altyazı |
|
229 |
Modern Argo |
all your base are now belong to us i.
|
seni/sizi tamamen hezimete uğrattık |
|
230 |
Modern Argo |
all your base are now belong to us i.
|
bütün üslerini/üslerinizi aldık/ele geçirdik |
|