bütün bütün - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bütün bütün



"bütün bütün" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 14 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bütün bütün for good zf.
bütün bütün thru and thru zf.
bütün bütün up to the hilt zf.
bütün bütün totally zf.
bütün bütün whole zf.
bütün bütün altogether zf.
bütün bütün completely zf.
bütün bütün through and through zf.
bütün bütün utterly zf.
bütün bütün sheerly zf.
Idioms
bütün bütün for good and all expr.
bütün bütün neck and crop expr.
Latin
bütün bütün toto caelo zf.
bütün bütün toto coelo zf.

"bütün bütün" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
bütün all i.
bütün complete s.
bütün entire s.
bütün whole s.
bütün olarak as a whole zf.
General
türlü çeşitleri içeren bir bütün assortment i.
bütün dünyada the world over i.
bütün aggregate i.
bütün gün whole day i.
bütün dünya entire world i.
bütün renklere hassas film panchromatic film i.
bütün continuum i.
bütün odaları arka arkaya sıralanan tek bir oda genişliğindeki ev shotgun i.
bütün malını satın alma buyout i.
bütün the total i.
bütün siyasi gücü elinde tutan grup oligarchy i.
ulusun bütün tanrıları pantheon i.
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş sacramentalism i.
bütün dünya whole world i.
bütün sözcükler/kelimeler (bir dilde bulunan) vocabulary i.
bütün siyasi gücü elinde tutan kişiler oligarchy i.
bütün complement i.
bütün kötülüklerin anası the roots of evilness i.
papazdan başka bütün halk laity i.
bir bütün halinde toplama embodying i.
bütün gün a clear day i.
bir bütün halinde toplayan embodier i.
bütün monolith i.
bütün eserler complete works i.
bütün totality i.
bütün kapıları açan anahtar passkey i.
parça bütün ilişkisi meronymy i.
bütün vatandaşlar citizenry i.
bütün a whole i.
bütün sistem systemwide i.
bütün şey integral i.
bütün sum total i.
bütün entirety i.
bütün fileto whole loin i.
bütün whole i.
bütün vücudu one's whole body i.
bütün engellere rağmen a slim chance i.
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabı yayınlayan yayınevi vanity publisher i.
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabın yayınlanması vanity publishing i.
yazarın bütün masrafları karşılaması şartıyla kitabı yayınlayan yayınevi vanity press i.
bütün plan whole plan i.
bütün plan entire plan i.
bütün aile entire family i.
bütün süreç whole process i.
bütün vucut maruz kalması whole-body exposure i.
bir bütün olarak boru veya borular tubing i.
bütün yaz whole summer i.
bütün zaman whole time i.
bölünmez bütün indivisible integrity i.
ayrılmaz bir bütün an indivisible whole i.
ayrılmaz bir bütün an inseparable whole i.
bütün noktalar all the points i.
bütün dönem whole/entire period i.
dünyanın bütün zamanı all the time of the world i.
bütün vücut entire body i.
bütün vücut whole body i.
bütün sebep whole reason i.
bütün gezegen whole planet i.
(bütün) ömrü boyunca one's entire lifetime i.
bütün şarkı the entire song i.
bütün ekip the whole team i.
bütün sorumluluğu kabul etme assuming full responsibility i.
bütün birimler all units i.
ingilizce'deki bütün kelimeler all the words in english i.
bütün köy the whole village i.
bütün hafta entire week i.
anlamlı bir bütün a meaningful whole i.
dünyadaki bütün çocuklar all the children in the world i.
ölürken kişinin bütün hayatını hatırlaması life review i.
bütün mevsimler all seasons i.
bütün bir gün a whole day i.
bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması one-world i.
bütün insanlar all people i.
bütün insanlar all the people i.
sorduğumuz bütün sorular all the questions we asked i.
bütün yurttaşlar citizenry i.
bütün yurttaşlar citizenry i.
bütün bir muzun üzerine birkaç top dondurma, aromalı şurup, meyve ve fındık kremşanti ile servis edilen tatlı banana split i.
bütün yol boyunca the entire way i.
bütün yol boyunca the whole way i.
bütün dünya the world i.
bütün temel etkileşimleri açıklamayı amaçlayan bir fizik teorisi theory of everything i.
bütün servet all i.
bütün gece süren şey all-nighter i.
bütün gece yetecek kadar ışık allnight i.
bütün gece yetecek kadar yakıt allnight i.
bütün gece yetecek kadar yiyecek allnight i.
bir bütün a one i.
tüm/bütün şey entirety i.
bir bütün olan oluşum unity i.
bütün entierty [obsolete] i.
bütün olarak işleyen kısımlar entity i.
çok çeşitli unsurlardan oluşan bir bütün manifold i.
bütün body i.
bir bütün olarak insan body-mind i.
bütün bulk i.
birkaç şeyin etkileşimli bütün oluşturacak şekilde birleştirilmesi hookup i.
(bütün çanların aynı anda çalınması ile elde edilen) şıngırtı clam i.
çok sayıdaki parçadan oluşan işlevsel bütün compages i.
çok sayıdaki parçadan oluşan işlevsel bütün compage i.
birbirine bağlı parçalardan oluşan bütün complex i.
içe içe geçmiş parçaların oluşturduğu bütün complex i.
bağlanma ile oluşan bütün complexion i.
farklı bileşenlerden oluşan bütün package i.
(bütün olarak ele alınan) bağlantılı öğeler grubu package i.
(tek bir bütün olarak kabul edilen) sıvı hacmi parcel i.
parçalara ayrılabilen bütün pie i.
parçalara ayrılabilen bütün pie i.
ayrılmaz bütün inseparable i.
bütün bir konuyu ele alan ilmi eser pandect i.
düzenli bir bütün oluşturan insanlar people i.
bütün corpse [obsolete] i.
bütün bir katı kaplayan daire floor-through i.
bütün orb i.
bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi part to whole relation i.
bütün olmama partialness i.
(hristiyanlıkta) dini bütün kimse precisian i.
(hristiyanlıkta) dini bütün kimse precisianist i.
bütün bir olay shooting match i.
dört parçadan oluşan bütün four i.
bütün solidum i.
bütün bir miktar solidum i.
bütün bir öğrenme alanını kapsayan risaleler dizisi summa i.
bağımsız ögelerin bir bütün olarak kombinasyonu synthesis i.
fikirlerin kompleks bir bütün ile sentezi synthetic thinking i.
bütün boyutlarıyla ele almak scrutinize f.
bir şeye bir bütün olarak bakmak keep something in perspective f.
bütün boyutlarıyla ele almak consider in detail f.
bütün boyutlarıyla ele almak take up comprehensively f.
bütün işlerini halletmek settle one's affairs f.
bütün boyutlarıyla ele almak take up in detail f.
bütün oluşturmak form a wholeness f.
bir bütün halinde toplamak embody f.
bütün kuvvetini tüketmek exhaust f.
bütün bütün yutmak swallow up f.
bütün ihtimalleri düşünmek look around f.
çözmek (bütün bir yapıyı) disincorporate f.
elde etmek için bütün gayretiyle çalışmak gun for f.
bütün gücünü tüketmek spend oneself f.
bütün hisseleri satın almak buy out f.
bütün malını satın almak buy out f.
bütün hisselerini almak buy out f.
bütün dikkatini bir işe çevirmek apply oneself to f.
bütün malını satmak sell out f.
bütün boyutlarıyla ele almak discuss something in utter detail f.
bütün boyutlarıyla ele almak discuss something with scrupulous attention to detail f.
bütün olarak ele almak deal with a (subject/matter) entirely f.
bütün olarak ele almak handle something as a whole f.
bütün parayı toplamak (rulette) break the bank f.
bütün parsayı toplamak break the bank f.
birinin bütün kemiklerini kırmak break every bone in somebody's body f.
bütün ödülleri kazanmak clear the deck f.
onun hakkında bütün gerçekleri öğrenmek get the low-down on him f.
bütün gece çalışmak pull an all-nighter f.
bütün haline gelmek coalesce f.
ayrıntılara takılıp kaldığı için durumu bir bütün olarak görememek can't see the woods for the trees f.
bütün haline getirmek unify f.
bütün gücünü tüketmek take it out of someone f.
bütün hayatını çocukları üzerine kurmak build one’s whole life around his/her children f.
bütün giysilerini çıkarmak strip the buff f.
bütün gece ayakta kalmak stay up all night f.
bütün gece uyumamak stay up all night f.
bütün gayretini tek noktaya toplamak zero in on f.
bütün olmak become one f.
bir bütün teşkil etmek constitute a whole f.
bir bütün teşkil etmek form a whole f.
bir bütün teşkil etmek make (up) a whole f.
bir bütün teşkil etmek comprise a whole f.
bütün hikayeyi bilmek know the whole story f.
bütün ülkeye yayılmak spread country-wide f.
bütün ülke sathına yayılmak spread country-wide f.
bütün detayları anlatmak tell every detail f.
bütün sorumluluğu almak assume full responsibility f.
bütün sorumluluğu kabul etmek assume full responsibility f.
bütün sorumluluğu üstlenmek assume full responsibility f.
bütün dikkatini vermek focus on f.
bütün dikkatini vermek give full attention/focus to something f.
(telefon) bütün hafta sonu susmak bilmemek not stop ringing all weekend f.
(köpek) bütün gece ulumak howl all night long f.
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek make friends with all the people he/she work with f.
bütün ailesini kaybetmek lose one's entire family f.
bütün ailesini bir kazada kaybetmek lose one's entire family in an accident f.
bütün ailesini bir kazada yitirmek lose one's entire family in an accident f.
anlamlı bir bütün oluşturmak create a meaningful whole f.
anlamlı bir bütün oluşturmak constitute a meaningful whole f.
bütün boyutlarıyla ele almak scrutinise f.
bütün gün bilgisayarda olmak be on the computer all day f.
bütün gün bilgisayar/bilgisayarın başında olmak be on the computer all day f.
bütün gün bilgisayarda takılmak be on the computer all day f.
bütün gün evde oturmak sit at home all day f.
bütün dünyada bilinmek be known all over the world f.
bütün imkanları tüketmek exhaust all possibilities f.
bir bütün olmak be a one f.
bütün ihtiyacı karşılamak fill the ranks f.
anlamlı bir bütün oluşturmak hang together f.
bir bütün yerine ufak birimler biçiminde görmek veya davranmak atomise f.
bir bütün yerine ufak birimler biçiminde görmek veya davranmak atomize f.
bütün yaprak leaf f.
küresel bir bütün olarak düşünmek world f.
(farklı ögeleri) anlamlı bütün oluşturacak şekilde bir araya getirmek braid f.
bütün kalmak hold f.
(mekanik veya elektronik parçaları) bütün olarak bir araya getirmek veya çalıştırmak gang f.
bütün haline getirmek imbody f.
parçalardan bütün haline gelmek piece [obsolete] f.
bütün kuvvetini tüketmek foredo f.
(farklı ürünleri) bütün haline getirmek prepackage f.
bütün dünyayı kapsayan global s.
bütün clear s.
bütün borçlarını ödeyebilen (kimse) solvent s.
bütün üyelerin hazır bulunduğu (toplantı/kurul) plenary s.
bütün utter s.
bütün sheer s.
dini bütün religious s.
bütün round s.
bütün unbroken s.
bütün the whole s.
bütün kiliseleri temsil eden ecumenic s.
bütün gross s.
dini bütün prayerful s.
bütün millete ait nationwide s.
bütün thorough s.
bütün every s.
dini bütün devout s.
bütün üyelerin hazır bulunduğu plenary s.
bütün livelong s.
bütün full s.
bütün omni s.
bütün all the s.
dini bütün pious s.
bütün one and only s.
bütün solid s.
bütün undivided s.
daha bütün sheerer s.
bütün all s.
bütün total s.
bütün unitary s.
bütün integral s.
bütün outright s.
bütün plenary s.
bütün complete s.
bütün entire s.
bütün integrate s.
bütün intact s.
bütün gece süren (bir olay) all-night s.
bütün all-out s.
dini bütün god-fearing s.
bütün out-and-out s.
bütün yıl boyunca year-round s.
bütün yıl devam eden year-round s.
bütün grand s.
bütün olasılıkları içeren blanket s.
bütün vücutla ilgili systemic s.
bütün boyutlardaki of all sizes s.
bütün kızlar gibi like all girls s.
bütün halde olan unitive s.
ve bütün benzerleri and all s.
bütün gün süren all-day s.
bütün ultimate s.
bütün unbroken s.
bütün uncastrated s.
bütün uncrushed s.
bütün uncut s.
bütün eminent s.
bütün undismantled s.
bütün undivided s.
bütün unfractionated s.
bütün unqualifiedly s.
bütün versal s.
bütün exclusive s.
bütün olmayan unthorough s.
bütün untouched s.
bütün olmayan unwhole s.
bir bütün oluşturan joined-up s.
bütün halde maiden s.
bütün main s.
bütün hail [scotland] s.
bütün hale [dialect] s.
bütün mere [obsolete] s.
bütün replete s.
bütün lump s.
bütün globular s.
bütün choate s.
bütün oluşturacak şekilde birleşmiş one s.
bütün one s.
bütün onefold s.
bütün run [scotland] s.
bütün infract s.
bütün crashing s.
ahenkli bir bütün oluşturmayan inconsistent s.
bütün pieceless s.
bütün dead s.
bütün deadly s.
bütün olmayan disaggregate s.
bütün bir katı kaplayan floor-through s.
bütün orbicular s.
bütün plene s.
bütün plenitudinary s.
başlı başına bütün bir anlam taşıyan presentational s.
bütün ile özdeş parçası olan self-similar s.
bütün sole s.
bütün solemn [obsolete] s.
bütün ülkede olan statewide s.
neredeyse bütün subtotal s.
bütün halde whole s.
bütün civarda for many miles around zf.
bütün kuvvetiyle for dear life zf.
bütün tehlikelere rağmen at all hazards zf.
bütün eşyası ile bag and baggage zf.
bütün ömrümde in all my experience zf.
bütün olan bitenden sonra after all zf.
bütün kuvvetiyle in force zf.
bütün ayrıntılarıyla warts and all zf.
bütün varlığıyla body and soul zf.
bütün olarak in the lump zf.
bütün olarak outright zf.
bütün yıl boyunca year by year out zf.
bütün gün all day zf.
bütün gün early and late zf.
dini bütün bir şekilde prayerfully zf.
bütün eşyasıyla bag and baggage zf.
bütün çıplaklığıyla without hiding anything zf.
bütün hızıyla with all speed zf.
bütün dünyada throughout the world zf.
bütün yıl all the year round zf.
bütün hayatım boyunca in all my experience zf.
bütün dünyayı verecek olsalar for all the world zf.
bütün ömrümde in all my born days zf.
bir bütün olarak as a whole zf.
bütün gece all night long zf.
bütün ayrıntılarıyla at large zf.
bütün kuvvetiyle in full blast zf.
bütün dünyada worldwide zf.
bölünmez bir bütün olarak holistically zf.
bütün hızıyla in full course zf.
bütün yıl through the year zf.
bütün hızı ile in full career zf.
bütün olarak undividedly zf.
bütün vakit right along zf.
bütün olarak totally zf.
bütün kalbiyle from one's heart zf.
genellikle bütün ayrıntılarıyla at large zf.
bütün gün boyunca all day long zf.
bütün zorluklara rağmen come hell or high water zf.
bir bütün olarak in the aggregate zf.
bütün kapsamı ile in the large zf.
bütün suçlamalardan uzak beyond all blame zf.
bütün olarak sheerly zf.
bütün bir yıl all year round zf.
bütün gün day long zf.
bütün gün all day long zf.
bütün bunların yanında besides all these zf.
bütün bunlara rağmen despite all zf.
bütün bunlara rağmen nevertheless zf.
bütün bunlara rağmen for all that zf.
bütün bunlara rağmen even then zf.
bütün bunlara rağmen notwithstanding zf.
bütün bunlara rağmen even so zf.
bütün bunlara rağmen still zf.
dünyanın bütün ülkelerinde in all the countries of the world zf.
bütün risklere karşı against all risks zf.
bütün gün full time zf.
bütün kuvvetiyle all-out zf.
bütün olarak bodily zf.
bütün halinde bodily zf.
bütün entirely zf.
bütün yıl boyunca year round zf.
bütün in full zf.
bütün olarak in full zf.
bütün dünyada all over the world zf.
bütün diğer zamanlarda at all other times zf.
yarın bütün gün all day tomorrow zf.
bütün hayatımda in whole of my life zf.
bütün yaşamımda in whole of my life zf.
bütün yanlarıyla fully zf.
bütün yönleriyle thoroughly zf.
bütün yönleriyle absolutely zf.
bütün yanlarıyla wholly zf.
bütün yönleriyle at all point zf.
bütün yanlarıyla thoroughly zf.
bütün yanlarıyla totally zf.
bütün yanlarıyla absolutely zf.
bütün yönleriyle wholly zf.
bütün yanlarıyla completely zf.
bütün yanlarıyla in all its aspects zf.
bütün yönleriyle altogether zf.
bütün yönleriyle fully zf.
bütün yanlarıyla entirely zf.
bütün yönleriyle entirely zf.
bütün yönleriyle in its entirety zf.
bütün yönleriyle completely zf.
bütün yanlarıyla in its entirety zf.
bütün yanlarıyla at all point zf.
bütün yönleriyle totally zf.
bütün yanlarıyla altogether zf.
bütün yönleriyle in all its aspects zf.
bütün gücüyle in force zf.
bütün sabah all morning zf.
bütün olarak completely zf.
bütün ciddiyetiyle in all seriousness zf.
bütün izleriyle birlikte with every trace zf.
bütün bir yıl boyunca for a whole year zf.
bütün olarak as a whole zf.
bütün yaşamı boyunca for life zf.
bütün yönleriyle agreed zf.
bütün olarak total zf.
bütün olarak at unity zf.
bütün halde unitively zf.
bütün halinde in one zf.
bir bütün olarak flockmel zf.
bir bütün olarak stock zf.
bütün through zf.
bütün bunların yanında apart from all these ed.
bütün all over the ed.
bütün throughout ed.
bütün through ed.
bütün bunlara rağmen howbeit bağ.
bütün nedeni all because bağ.
bütün mesele burada there it is ünl.
bütün holo ök.
bütün anlamı veren ön ek hol- ök.
bütün anlamına gelen ön ek pan- ök.
bütün servet all in expr.
bütün emekler all in expr.
Phrasals
(bir işi) bütün aksiliklere rağmen başarmak bring off f.
soğuktan korunmak için bir giysinin bütün düğmelerini iliklemek button up f.
bütün dikkatini bir şey üzerinde toplamak zero in on something f.
bütün kalbiyle ve hiç sorgulamaksızın inanmak buy into f.
(nesneler için) bir bütün oluşturmak belong together f.
bütün kaynakları sonuna kadar kullanmak max out f.
bütün dikkatini bir şeye vermek zero in f.
bütün dikkatini (bir şeye) vermek zero in on (something) f.
birbirine ekleyip bütün haline getirmek splice together f.
bütün yönleriyle tartışmak/sorgulamak thresh out f.
bütün parasını ütmek clean out f.
Phrases
bütün dünyada the whole world over zf.
bütün haziran boyunca all through june zf.
bütün zorluklara rağmen/karşın by hell or high water expr.
bütün zorluklara rağmen/karşın hell or high water expr.
bütün dünyada all over the earth expr.
bütün yaşamımda in my whole life expr.
bütün şartlar karşılanırsa if all conditions are met expr.
bütün sene boyunca all year long expr.
bütün yaşamımda in my entire life expr.
bütün kuvvetimle as far as in me lies expr.
bütün bunlara rağmen in spite of all these things expr.
bütün hayatımda in my whole life expr.
bütün engellere rağmen in spite of the low chances expr.
bütün hool (whole) expr.
bütün kalbimle with all my soul expr.
bütün yıl boyunca all the year round expr.
bütün yıl all year long expr.
bütün kalbimle with all my heart expr.
bütün zaman entire time expr.
bütün bunlardan önce before all of this expr.
bütün olarak (bir mülkiyetin devredilmesinde) rump and stump expr.
bütün bunlardan sonra after all of this expr.
bütün yanlarıyla in every way expr.
bütün kalbimle with my whole heart expr.
bütün bu nedenler düşünüldüğünde when all these reasons are taken into consideration/account expr.
bütün bu nedenler düşünüldüğünde considering all these reasons expr.
bütün çabuklukla with all despatch expr.
bütün yönleriyle in every way expr.
bütün hayatımda in my entire life expr.
dünyadaki bütün şeylerin dışında out of all the things in the world expr.
dünyanın bütün işçileri, birleşin! workers of all lands, unite! expr.
dünyanın bütün işçileri, birleşin! proletarier aller länder, vereinigt euch! expr.
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler, ağlarsan yalnız ağlarsın laugh and the world laughs with you, cry and you cry alone expr.
olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu to be, or not to be, that is the question expr.
sevgi bütün kalpleri yumuşatır love makes all hearts gentle expr.
bütün her şeyin yanında as much as anything (else) expr.
bütün samimiyetimle in all truthfulness expr.
bütün kadınlar böyledir all women are like that expr.
bütün kadınlar böyledir all women are like that expr.
bütün parçaya, parça bütüne benzer as above, so below expr.
bütün kadınlar böyledir awalt (all women are like that) expr.
bugün (bir yer), yarın bütün dünyaca fethedilecek today (some place), tomorrow the world expr.
bugün (bir yerde), yarın bütün dünyaca (tanınacak/bilinecek) today (some place), tomorrow the world expr.
Proverb
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are grey at night i.
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are grey by night i.
gül ki, bütün dünya seninle birlikte gülsün, ağlarsan, yalnız ağlarsın laugh and the world laughs with you, cry and you cry alone
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are gray in the dark
bugün burada yarın bütün dünyaca (tanınacak/bilinecek) today here tomorrow the world
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır moving three times is as bad as a fire
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır three moves are as bad as a fire
düşmanla yüz yüze gelince bütün planlar suya düşer no plan survives contact with the enemy
bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır moving three times is as bad as a fire
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are gray at night
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are gray by night
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are grey in the dark
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are gray at night
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are gray by night
karanlıkta bütün kediler gridir all cats are grey in the dark
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler(, ağlarsan yalnız ağlarsın) laugh and the (whole) world laughs with you(; weep and you weep alone)
gül ki, bütün dünya seninle birlikte gülsün(, ağlarsan, yalnız ağlarsın) laugh and the (whole) world laughs with you(; weep and you weep alone)
gülersen bütün dünya seninle birlikte güler laugh and the world laughs with you