|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Genel |
|
1 |
Genel |
be up to no good f.
|
halt karıştırmak |
|
2 |
Genel |
be good enough to f.
|
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak |
|
3 |
Genel |
be up to no good f.
|
şeytanlık düşünmek |
|
4 |
Genel |
seem to be in good health f.
|
iyi görünmek |
|
5 |
Genel |
seem to be in good health f.
|
sağlıklı görünmek |
|
6 |
Genel |
too good to be true s.
|
inanılmayacak kadar iyi |
|
Konuşma Dili |
|
7 |
Konuşma Dili |
be ... to the good f.
|
(belli bir düzeyde/miktar) avantajlı durumda olmak |
|
8 |
Konuşma Dili |
be ... to the good f.
|
(belli bir düzeyde/miktar) karlı durumda olmak |
|
9 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
10 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
11 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir |
|
12 |
Konuşma Dili |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
|
13 |
Konuşma Dili |
(it's) good to be here expr.
|
burada olmaktan mutluyum |
|
14 |
Konuşma Dili |
(it's) good to be here expr.
|
burada olmaktan mutluluk duyuyorum |
|
15 |
Konuşma Dili |
good to be here expr.
|
burada olmaktan mutluyum |
|
16 |
Konuşma Dili |
good to be here expr.
|
burada olmaktan mutluluk duyuyorum |
|
17 |
Konuşma Dili |
good to be here expr.
|
burada olmak güzel |
|
18 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
19 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
|
20 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
|
21 |
Konuşma Dili |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
|
22 |
Konuşma Dili |
this ought to be good expr.
|
işe yarasa iyi olur |
|
23 |
Konuşma Dili |
this ought to be good expr.
|
umarım işe yarar |
|
Deyim |
|
24 |
Deyim |
be up to no good f.
|
film çevirmek |
|
25 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
bir işe yaramamak |
|
26 |
Deyim |
be on to a good thing f.
|
daha iyi ve karlı bir iş bulmak |
|
27 |
Deyim |
be up to no good f.
|
fırıldak çevirmek |
|
28 |
Deyim |
be no good to anyone f.
|
gözü kimseyi görmemek |
|
29 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
işe yaramamak |
|
30 |
Deyim |
come out to be good f.
|
iyi/olumlu sonuçlanmak |
|
31 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
işe yaramaz olmak |
|
32 |
Deyim |
be on to a good thing f.
|
işleri tıkırında olmak |
|
33 |
Deyim |
be no good to anyone f.
|
kimseyi gözü görmemek |
|
34 |
Deyim |
(be) good enough to eat f.
|
fevkalade güzel olmak |
|
35 |
Deyim |
(be) good enough to eat f.
|
hoş görünüşlü olmak |
|
36 |
Deyim |
(be) good enough to eat f.
|
harika görünmek |
|
37 |
Deyim |
be (something) to the good f.
|
olumlu bir durumda olmak |
|
38 |
Deyim |
be (something) to the good f.
|
iyi bir durumda olmak |
|
39 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
bir işe yaramamak |
|
|
40 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
işe yaramaz olmak |
|
41 |
Deyim |
be no good to man or beast f.
|
kullanılmaz olmak/hale gelmek |
|
42 |
Deyim |
too good to be true expr.
|
gerçek olamayacak kadar iyi |
|
43 |
Deyim |
too good to be true expr.
|
fazlasıyla iyi |
|
44 |
Deyim |
too good to be true expr.
|
yeme de yanında yat |
|
Konuşma |
|
45 |
Konuşma |
it's good to be here expr.
|
burada olmak güzel |
|
46 |
Konuşma |
they seemed to be having a pretty good time expr.
|
güzel vakit geçiriyor gibiydiler |
|
47 |
Konuşma |
it's good to be home expr.
|
evde olmak çok güzel |
|
48 |
Konuşma |
it feels good to be back home expr.
|
eve dönmek güzel |
|
49 |
Konuşma |
be good enough to come expr.
|
lütfen geliniz |
|
50 |
Konuşma |
that low-lying/good-for-nothing/piece of worthless junk/shit who is supposed to be your husband/father/mother/wife expr.
|
o kocan/baban/annen/karın olacak herif/kadın |
|
51 |
Konuşma |
how did you get to be so good? expr.
|
sen bu kadar iyi hale nasıl geldin? |
|
52 |
Konuşma |
supposed to be a good friend of mine expr.
|
sözde o benim iyi bir dostumdu |
|
Argo |
|
53 |
Argo |
I worked my ass off to be a good husband expr.
|
iyi bir koca olabilmek için canımı dişime taktım |
|