bring in - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bring in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bring in" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 39 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bring in f. kazanmak
bring in f. sunmak
bring in f. kazandırmak
bring in f. para getirmek
bring in f. getirmek
bring in f. kazandırmak (para)
bring in f. vermek
bring in f. kazanç getirmek
bring in f. tanıtmak
bring in f. suçluyu karakola getirmek
bring in f. işe almak
bring in f. işi vermek
bring in f. işe karıştırmak
bring in f. derdest etmek
bring in f. işe sokmak
bring in f. iş vermek
bring in f. karakolda sorgulamaya çekmek
Phrasals
bring in f. ithal etmek
bring in f. katılmasını sağlamak
bring in f. içeri taşımak
bring in f. içeri sokmak
bring in f. içeri getirmek
bring in f. içeri almak
bring in f. dahil etmek
bring in f. içeri çekmek
bring in f. aklını çelmek
bring in f. cezbetmek
bring in f. içeri buyur etmek
bring in f. içeri girmesine izin vermek
bring in f. (belirli bir tutara) satılmak
bring in f. aktarmak
bring in f. iletmek
Trade/Economic
bring in f. karara varmak
Law
bring in f. karara varmak (jüri)
Politics
bring in f. parlamentoya sunmak
bring in f. parlamento gündemine getirmek
Sport
bring in f. (belirli bir skorla) kazanmak
Baseball
bring in f. kale koşucusunun sayı kalesine gitmesini sağlamak
Card
bring in f. (vist veya briçte) bir destenin uzun kartlarıyla el kazanmak

"bring in" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 100 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bring up in conversation f. açmak
bring someone in on f. birini bir işe katmak
bring out the best in someone f. birinin içindeki cevheri çıkarmak
bring somebody in something f. kazanç getirmek
bring in line f. sıraya sokmak
bring someone in on f. birinin bir işe katılmasını sağlamak
bring somebody in something f. kazandırmak
bring in through pipes f. borularla taşımak
bring in through f. taşımak
bring in something new f. bir ilke imza atmak
bring in numerous victories f. sayısız zafere imza atmak
bring in money f. gelir getirmek
bring a trouble in the past f. geçmişte başına iş açmak
bring in the tourists f. turist çekmek
bring (somebody) in for questioning f. birini sorgulanmak üzere getirmek
bring 1500 dollars in a month f. ayda bin beş yüz dolar getirmek
bring in compliance with f. uygun hale getirmek
bring down in ruins f. yıkmak
bring down in ruins f. yerle bir etmek
Phrasals
bring someone or something in f. birini bir yere getirmek/içeri almak
bring someone or something in(to) some place f. birini bir yere getirmek/içeri almak
bring someone in (on something) f. (bir şeyle ilgili) birini almak
bring someone in (on something) f. (bir şeyle ilgili) birini dahil etmek
bring someone in (on something) f. (bir şeyle ilgili) birini işe katmak
bring someone in (on something) f. (bir şeyle ilgili) birini işin içine katmak
bring someone in (on something) f. (bir şeyle ilgili) birini getirmek
bring in some place f. bir yere getirmek
bring in some place f. içeri almak
bring something out (in someone) f. (birinin içindeki) bir şeyi ortaya çıkarmak
bring something out (in someone) f. (birinin içindeki) bir şeyi açığa çıkarmak
bring in [obsolete] f. (kulübe) katılmak
bring in [obsolete] f. kıyak geçilmek
Colloquial
bring an amount of money in f. bir miktar para kazanmak
bring an amount of money in f. içeri bir miktar para sokmak
bring an amount of money in f. bir miktar gelir sağlamak
bring an amount of money in f. bir miktar gelir getirmek
Idioms
bring (someone or something) out in droves f. (bir yerin) insanlarla dolup taşmasını sağlamak
bring (someone or something) out in droves f. insanların/canlıların ilgisini/dikkatini (bir yere) çekmek
bring (someone or something) out in droves f. insanların/hayvanların (bir yere) üşüşmesini sağlamak
bring someone or something out in droves f. (bir yerin) insanlarla dolup taşmasını sağlamak
bring someone or something out in droves f. insanların/canlıların ilgisini/dikkatini (bir yere) çekmek
bring someone or something out in droves f. insanların/hayvanların (bir yere) üşüşmesini sağlamak
bring out the worst in someone f. birinin içindeki kötü yönleri çıkarmak
bring out the worst in someone f. birinin kötü yönlerini çıkarmak
bring something in its wake f. bir şeyi beraberinde getirmek
bring something in its train f. beraberinde getirmek
bring somebody in from the cold f. gruba kabul edilmek
bring something in its train f. neden olmak
bring in something f. (para) kazanmak
bring something in f. (para) kazandırmak
bring something in f. (para) kazanmak
bring in something f. (para) kazandırmak
bring someone or something out in droves f. insanların/hayvanların bir yere akın etmesini/akın akın gelmesini sağlamak
bring someone or something out in droves f. insanları/hayvanları bir yere çekmek için aklını çelmek
bring someone or something out in droves f. insanları/hayvanları bir yere toplamak/çekmek için kandırmak/ayartmak
bring someone or something out in droves f. insanları/hayvanları sürü halinde bir araya getirmek
bring someone or something out in droves f. insanları/hayvanları kalabalık bir grup halinde bir araya toplamak/getirmek
bring someone or something out in droves f. insanları/hayvanları büyük gruplar halinde bir yere çekmek
bring someone or something out in droves f. bir insan/hayvan seli yaratmak
bring (someone) in from the cold f. (birini) bir gruba kabul etmek/almak
bring (someone) in from the cold f. (birini) bir ortama kabul etmek/almak
bring a verdict in f. hüküm vermek
bring a verdict in f. hükmüne varmak
bring a verdict in f. karara varmak
bring a verdict in f. mahkeme kararı vermek
bring out in droves f. dolup taşmasını sağlamak
bring out in droves f. üşüşmelerini sağlamak
bring out in droves f. akın ettirmek
bring out in droves f. akın akın gelmelerini sağlamak
bring out in droves f. bir araya toplamak/getirmek
bring out in droves f. gruplar halinde bir yere çekmek
bring out in droves f. (insan/hayvan) seli yaratmak
bring out the best in f. içindeki cevheri ortaya çıkarmak
bring out the best in f. içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak
bring out the best in f. iyi yanlarını ortaya çıkarmasını sağlamak
bring out the best in (one) f. (birinin) içindeki cevheri ortaya çıkarmak
bring out the best in (one) f. (birinin) içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak
bring out the best in (one) f. (birinin) iyi yanlarını ortaya çıkarmasını sağlamak
bring out the best in somebody f. birinin içindeki cevheri ortaya çıkarmak
bring out the best in somebody f. birinin içindeki iyiliği/iyi özellikleri ortaya çıkarmak
bring out the best in somebody f. birinin iyi yanlarını ortaya çıkarmasını sağlamak
bring out the worst in (one) f. (birinin) içindeki kötülüğü ortaya çıkarmak
bring out the worst in (one) f. (birinin) içindeki kötü özellikleri ortaya çıkarmak
bring out the worst in (one) f. (birinin) kötü yanlarını dışa vurmasına neden olmak
bring out the worst in somebody f. birinin içindeki kötülüğü ortaya çıkarmak
bring out the worst in somebody f. birinin içindeki kötü özellikleri ortaya çıkarmak
bring out the worst in somebody f. birinin kötü yanlarını dışa vurmasına neden olmak
Trade/Economic
bring-in f. gelir sağlamak
bring in money f. irat getirmek
bring in a new product to the sector f. sektöre yeni ürün kazandırmak
Law
bring in a verdict f. hüküm vermek
bring in a verdict f. hükümüne varmak
bring in a verdict f. karara varmak
bring in a verdict of guilty f. suçlu bulmak
Politics
bring in a bill f. yasa tasarısı sunmak
Technical
bring lower yarn suction arm in initial position f. alt iplik emiş kolunu başlangıç konumuna getirmek
bring lower yarn suction arm in working position f. alt iplik emiş kolunu çalışma konumuna getirmek
Computer
bring-in i. öneri
bring in front of text expr. metnin önüne getir
Pathology
bring out (in) f. leke, kızarıklık ile kaplamak